SİYASET 11 Ekim 2018
249b OKUNMA     1028 PAYLAŞIM

İbn-i Haldun'un Zamanları Aşan Tespiti: Coğrafya Kaderdir

Sosyolojinin ve iktisatın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü İbn-i Haldun'un "coğrafya kaderdir" sözü üzerine birkaç kelam.

bu laf ile kastedilen, bulunulan yerin coğrafi koşullarının, üzerindeki insanların yaşamına, yaşamının her noktasına etki etmesi anlatılır. bu söz ile kastedilen konular genel olarak politik coğrafyanın alanına girer. ülkelerin gelişmişlik düzeyleri açısından ele alındığında, hangi iklim kuşağında olduğunuz, yörenizde hangi doğal kaynaklara sahip olduğunuz veya olmadığınız, denize ve üzerinde taşımacılık yapılabilen akarsulara ne kadar yakın olduğunuz, ticari yollara yakınlığınız, yörenizde hangi hayvan çeşitlerinin bulunduğu, hangi başka kültürler ile etkileşimde olduğunuz, komşularınızın kimler olduğu, dağlar veya başka yer şekilleri ile ne kadar korunaklı bir yerde yaşadığınız gibi pek çok parametreyi kapsar. en sonunda "neden amerikalılar avrupa'yı keşfetmedi de avrupalılar amerika'yı keşfetti, bir de üstüne istila etti?" sorusuna yanıtlar verebilirsiniz.

bu konuda pek çok araştırma bulunmaktadır ama muhtemelen en popüler olmuş olanı, jared diamond'un guns germs and steel adlı, içinde çok zihin açıcı örneklerin anlatıldığı kitabı tavsiye ederiz. ayrıca daron acemoğlu'nun why nations fail adlı kitabı da benzer bir konudadır.

dikkat edilirse dünyada hemen hemen her ülkede daha muhafazakar, anti-demokratik ve az gelişmiş insan toplulukları ülkelerin denizden uzak iç-karasal bölümlerinde bulunur. daha demokratik ve gelişmiş insan toplulukları akarsu kenarları ve deniz kıyılarında yaşar. bunun herhalde en güzel örneği türkiye ve abd'dir. tarihte insanoğlunun gelişimine etki etmiş, ilkleri yapmış veya günümüzde en gelişmiş, modern toplumların yaşadığı ülkelerin karasal yapısına bakarsak bunların hemen hepsinin denizle önemli ölçüde iç içe, hatta deniz üzerinde ince bir hat halinde salınır durumda bulunan (belki denize çok uzak bir bölgenin bulunmaması ülkenin iç kısımlarında diğerlerinden kopuk anti-demokratik bir topluluğun oluşumunu engelliyor olabilir), veya halkının tamamı kıyı kesiminde veya şu kaynaklarının etrafında yaşayan ülkeler olduğunu görürüz. 

bunlara örnek olarak antik yunan (demokrasi), italya(rönesans), ingiltere, irlanda, japonya, isveç, norveç, avustralya, güney kore, kanada ve abd'nin kıyı bölgelerini verebiliriz. geçmişte medeniyetin beşiği olsa da şu kaynaklarının gelişime etkisinin azaldığı günümüz dünyasında çöl iklimine sahip olan mezopotamya ve antik mısır başta olmak üzere, orta doğu, orta asya, çin, hindistan, rusya'nın iç kesimleri, sibirya, doğu avrupa, orta ve sahraaltı afrika'ya baktığımızda genel olarak denizden uzak ve çöl ikliminin(sıcak/soğuk) hüküm sürdüğü ve mayısıp gelişemeyen veya geçmişte sahip olduğu gelişmişlik seviyesini kaybeden toplumlar görürüz. (yine de soğuk havanın dinamizmi zorunlu kılması zaman içinde kuzeyi olumlu etkilemiştir) tüm bunların sebebi olarak muhtemelen mezopotamya ve antik mısır dünyada medeniyetin m.ö 5000 yıllarında beşiği olmasını sağlayacak en uygun koşullara sahıpken (akarsu kenarları, sıcak iklim, tarıma uygun topraklar, yeterli sayıda insan topluluğu) o tarihte daha soğuk bölgelerde teknik yetersizlikler sebebiyle medeniyet kuracak imkanın bulunmaması ancak belli bir süre sonra güney'den aldığı medeniyetle gelişen kuzeyin bir üst seviye gelişim içim güneyin sahip olmadığı iklim şartlarına sahip olması dolayısıyla bayrağı devralması ve güney'i geride bırakması olarak gösterebiliriz.