PSİKOLOJİ 21 Nisan 2022
21b OKUNMA     422 PAYLAŞIM

Her Şey Berbat Giderken Polyanna'cılık Oynamaya Devam Etme Hali: Toksik Pozitiflik

Toksik negatifliği biliyorsunuz, peki ya toksik pozitifliği? İşler basbayağı kötü giderken zorla mutlu veya mükemmel kalmaya çalışmanın da literatürde bir karşılığı var.
Inside Out (2015)

Nedir, ne değildir?

toksik pozitiflik... kabaca zarar verici olumluluk, şu zamanlarda toplumun kanına karışmış toksik bir davranış biçimi olmuştur. psikoloji ve sosyoloji ile ilgilenenlerin mutlaka üzerinde duracakları bir konu haline geldiğini düşünüyorum.

"mutluluk halinin aşırı genellenmesi ile çıkarılan olumlu durumun; esas insan duygularını bastırması, devre dışı bırakması ve minimize etmesi" olarak açıklanmaya çalışılabilir.

- gerçek duyguların bastırılıp maskelenmesi,

- hissedilen gerçek duygudan suçluluk duymak,

- duyguların ile gerçek bağ kurmak yerine, olumluluk illüzyonu ile bundan kaçtığın için, duygunun kaynağı olan probleme de gerçekçi yaklaşmayıp; problemini çözmek için adım atamamak,

- başka insanları da bu olumluluk hissine sokmak için çabalamak. daha gerçekçi duygular ile kendini ifade edenleri güçsüzlük ve mutsuzlukla aşağılamak

gibi sonuçları olabilir.

Detaylandıralım

toksik pozitiflik bir durum ne kadar korkunç veya zor olursa olsun, insanların olumlu bir zihniyet sürdürmesi gerektiği inancıdır.

toksik pozitiflik, pozitif düşünceyi aşırı genelleştirilmiş bir uç noktaya taşır. bu tutum sadece iyimserliğin önemini vurgulamakla kalmaz, aynı zamanda mutlu veya olumlu olmayan insan duygularını en aza indirir ve reddeder.

toksik pozitiflik, insanları, karşılaştıkları şeyle başa çıkmak için ihtiyaç duydukları gerçek desteği reddeder. örneğin kötü bir şey olduğunda şu gibi şeyler söylenir: "pozitif kal", "işin iyi tarafından bak", "her şeyin bir nedeni vardır" veya "mutluluk bir seçimdir." bu tür ifadeler genellikle iyi niyetlidir. insanlar başka ne söyleyeceklerini ve nasıl empati kurulacaklarını bilmiyorlardır ama sonuçta bu gibi sözler zararlı basmakalıplardır.

toksik pozitiflik aslında zor zamanlardan geçen insanlara zarar verebilir. gerçek insan duygularını paylaşabilmek ve koşulsuz destek alabilmek yerine, insanlar duygularının reddedildiğini, görmezden gelindiğini veya tamamen geçersiz kılındığını düşünebilir.

toksik pozitiflik genellikle belirsiz olabilir, ancak işaretleri tanımayı öğrenmek, bu tür davranışları daha iyi tanımlamanıza yardımcı olabilir.

toksik pozitifliğin belirtileri

- sorunlarla yüzleşmek yerine onları savuşturmak.

- üzgün, kızgın veya hayal kırıklığına uğramış olmaktan suçluluk duymak.

- gerçek duygularınızı sosyal olarak daha kabul edilebilir görünen iyi hissettiren sözlerin arkasına gizlemek.

- gerçekten nasıl hissettiğini saklamak.

- sizi rahatsız eden diğer insanların duygularını minimuma indirmek.

- olumlu tavırları olmayan diğer insanları utandırmak.

Final yorumu

- senin kollarından birini koparacağım polyanna!

- olsun bir tane daha var :)

toksik pozitiflik, yukarıdaki diyalog ile özetlenebilecek bir kavramdır. toksik iyimserlik olarak da çevrilebilir türkçeye.

psikolojiden bihaber kişisel gelişimcilerin “olumlu düşün, olumlu olsun” dayatmalarını bilirsiniz. “evren’e pozitif enerji gönder!” çat, “kötüyü çağırma!” çut. insanların kafasına vura vura onları mutlu etmeye çalışırlar. çevrenizde “senden daha kötülerini yaşayanlar var, şükret biraz!” diyen öğütçü tipler vardır mesela. esasında fayda sağlamaktan çok sizi daha büyük karamsarlıklara sevk ettiklerini bilmezler. veya günümüz sosyal medyasını ele alalım. herrrrrkes mutlu. hepsi güne sabah sporlarını yaparak başlamış, kahvelerine krema değil serotonin katılmış adeta, başaracaklarına inandıkları için her şeyi başarmışlar falan. hayır, bunların çoğu sahte mutluluklar. ve siz tüm bunlar yüzünden içinizdeki olumsuz duyguları bastırmak, güçlü görünmek zorunda değilsiniz. onlar gibi mutlu olamadığınız için zayıf hiç değilsiniz.

psikolojide duygular iyi veya kötü diye bir ayrıma tabi tutulmazlar. hepsinin bizim için bir işlevi vardır. sağlıklı olan onların farkında olmaktır. mutluluk kadar üzüntüyü, öfkeyi, tiksintiyi vs. kabullenmek, size anlatmaya çalıştığı şeyleri fark etmek gereklidir. duyguları bastırmak, yok saymak, olmadığınız bir ruh halini yansıtmaya çalışmak ise depresyon başta olmak üzere birçok psikolojik rahatsızlığa davetiye çıkarmak demektir. çünkü siz yok saydığınızda o duygu yok olmaz. içinizde bir yerlerde kalır, siz bastırdıkça üstüne eklenir ve giderek büyür. ve bir gün çok daha güçlenmiş bir şekilde açığa çıkar.

holokost mağduru bir psikiyatrist olan viktor frankl’ın geliştirdiği trajik iyimserlik diye bir kavram var. acının, kaybın, üzüntünün vs. farkında olmak ve onları kabullenip içselleştirerek anlamlı hale getirmek olarak açıklayabiliriz bu kavramı. toksik iyimserlikten ayrıldıkları nokta tam da acıya karşı aldıkları tavırda yatıyor. toksik iyimserlik acıyı yok sayıp etrafından dolaşmaya çalışırken trajik iyimserlik acının tam ortasından geçiyor. ve ondan öğrendiklerini kişinin benlik gelişiminde bir araç olarak kullanıyor. ölmek üzere olan bir insanın yanında durup elini tutan kişi örneğinin temelinde bu anlayış yatıyor. kurtaramasa dahi onun son nefesinde yalnız kalmamasını sağlamak, acısını görmek ve bunu paylaşmak, sonra da o acıyı kendi öğretisinin bir parçası yapıp yoluna devam etmek yaşanan travmayı daha anlamlı hale getiriyor. beraberinde de acıya rağmen umudu sürdürme çabasını kuvvetlendiriyor.

sonuç olarak

acıya, üzüntüye, kayıplara karşı dayanıklı olmanın yolu bunlardan kaçmak, bunları inkar etmek ve sürekli olumlu şeylere odaklanmaktan geçmiyor. tam aksine, olumsuzluğu bilmek, kabullenmek ve onunla yüzleşip dersini alarak yoluna devam etmekten geçiyor. bunun için de önce duygularınıza kulak vermelisiniz. üzüntünüzü, korkunuzu, endişenizi hissetmek için kendinize izin verin, size anlatacakları çok şey var.