PSİKOLOJİ 17 Ağustos 2017
32b OKUNMA     1018 PAYLAŞIM

Her Anı Stres Dolu Olan Günümüz Hayat Koşullarında Kaçınılması Güç Kaygı Hastalığı: Panik Atak

Elle tutulur hiçbir sebebi olmayan panik atak hastalığı aşırı derecede kaygılanma sonucu ortaya çıkıyor. Hafife alınmaması gereken bu rahatsızlığın ulaşabileceği boyutlar ise korkutucu. Kalp krizi, beyin kanaması gibi hissiyatlar veren, öleceğini düşündüren bu hastalığı Sözlük yazarlarıyla inceliyoruz.
iStock.com


panik atak nedir?

kaynağı aşırı stres, huzursuzluk ve korku olan kaygı nöbetleri... belirtileri insandan insana değişse de hastalık 10-15 dk içinde zirveye ulaşır. belirtilerin en az dördü nükseder bu durum yaşanırken uzun süren bir hastalık tedavisi sonunda, asosyal insanlarda, ölüm korkusu yaşayan insanlarda, tedirgin edici ortamlarda yaşayan ya da çalışan insanlarda, madde bağımlılarında ve aşırı yüklenme yapılan, çok şey beklenen kişilerde görülebilir... bu hastalığın kalıtımsal olduğuna dair güçlü göstergeler de vardır; belirtilerinin çokluğu bakımından diğer hastalıklarla da karıştırılabilir...

panik atak belirtileri

-mide bulantısı, mide ağrısı, midenin taşlaştığı hissi, karin içi sancıları

-bedende ve avuç içlerinde terleme

-titreme nöbetleri

-kalp atışının hızlanması, kalbin çıkacak ya da duracakmış gibi olması

-tıkanma, nefes alamama, boğazda bir yumru hissi, kulakların uğuldaması


-ishal

-sersemlik, tansiyon düşüşleri benzeri göz kararmaları, bulanık görme

-gercek dışılık hissi, yaşadığı yeri ve yanındaki insanları başka bir boyutta algılama (ben kimin, neredeyim)

-hayal duygusu, yapamadıklarını yapıyormuş gibi görme duygusu, olağandışı şeyler yapılıyormuş hissi

-el, ayak ve yüzde karıncalanmalar

-bayılma hissi

-aşırı terleme nöbetleri, soğuk terleme


-delirdiğini ya da öleceğini düşünme duygusu

tedavisi mümkün bir hastalıktır, psikiyatristlerin tedavileri daha uygundur, hem ilaç hem de terapiyle yapılan tedavi yöntemlerinde başarıya ulaşılmıştır... ancak hastanın iyileşeceğine gönülden inanması gerekmektedir.

geçerli tedavi yöntemleri ise

- psikoterapi

- ilaç kullanımı

- relaksasyon teknikleri

- nefes egzersizleri

- spor ve egzersiz

- biofeedback

- imajinasyon

- üstüne gitme teknikleri

Panik atak geçirmiş bir Sözlük yazarının gözünden hastalığa bakalım

bence %100 psikolojik olmayan hastalık. serotonin eksikliği ya da azalması da bu krizleri tetikleyebiliyor.

kendimden bir örnek:

yıl 97, güzel bir yaz akşamı, eşim ve çok sevdiğim bir kız arkadaşımla eve doğru gidiyoruz. köprüyü geçtikten az sonra... ellerim ve ayaklarımda bir boşalma hissi, ardından göğsüme giren acı bir sancı, nefes alamama durumu, bir de hayatta daha önce hiç yaşamadığım ateş basma ve titreme durumu. söyleyebildiğim tek şey.. "oluyorum, beni bir doktora götürün" oldu. arabayı zar zor sağa çektim, arkadaş geçti direksiyona ve beni muhtemel bir kalp krizi için, hemen siyami ersek kalp ve göğüs cerrahisi'ne götürdü. bu arada kendime neler olduğunu bir türlü anlayamıyor, avazım çıktığı kadar oluyorum diye bağırıyordum. nihayet hastanenin acil kapısına geldik. 

aslında bütün panik ataklı hastaların hastalığı öğrenmeleri bu şekilde oluyormuş... nereden bilebilirdim ki? 

acil doktoru geldi şikayetimi sordu, olanları anlattım. adam bir elektro çekti, muayene etti düzgünce. sonra.. kalbinizle ilgili en ufak bir tehlike yok prayer hanım dedi. neyse bir yarım saat yattım, sonra çıktım hastaneden. eve geldik, sıkıntı geçmişti ama ben hala ne olduğunu anlayamamıştım. yemek yedim, yattım. bu olay cuma akşamı olmuştu. ertesi gün sabah biraz gergin kalktım. kahvaltı ederken aynı şey tekrar oldu, delireceğim nasıl bir sıkıntı bu? tekrar başladım, oluyorum beni bir doktora götürün demeye... beni tekrar yaka paça aynı hastaneye götürdüler, bu kez doktor farklıydı... oraya vardığımız zaman sıkıntı halen devam ediyordu. yine bir elektro çekip muayene etti. doktor hiçbir şeyimin olmadığını, turp gibi sağlam olduğumu söylüyordu. hatta ben, bu kalple ilgili olarak, size 80 yıl ömür biçerim bile dedi. 

peki öyleyse ne oluyordu bana? 

sonra adam sizinle biraz yalnız konuşabilir miyiz dedi bana. ben de tabi dedim. sizin dün akşam da gelmiştiniz buraya değil mi diye sordu. evet dedim. bana bu yaşadığınız sıkıntılar kesinlikle kalp ile ilgili bir sıkıntı değil. kesinlikle endişelenmeyin dedi. peki öyleyse nedir sorun doktor bey? dünden beri yaşadığım şu sıkıntıyı hayatım boyunca yaşamadım ben dedim... 

doktor panik atak dedi. 

panik atak mı? 

evet. 

nedir bu? bir hastalık mı diye sordum .

evet dedi. 

sizin için benim yapabileceğim bir şey yok, bence hemen bir psikiyatriste gidin dedi. 

çok şaşırmıştım, neden olur, niye olur hiçbir şey anlatmamıştı. bana bir sakinleştirici yaptı ve eve döndüm. o gün aynı sıkıntıdan hiç yaşamadıysam en az beş kere daha yaşadım. insanı delirtecek kadar iğrenç bir şeydi bu. olup olup diriliyordum sanki. pazartesiye kadar dayanıp, hemen bir psikiyatrist buldum sağdan soldan araştırıp. hatta bulabildiğim en kötü doktoru buldum. çünkü bu işte doktor inanılmaz önemliymiş... bunu yıllar sonra anladım. doktorun iyisi, mesleğine saygılı olanı pek kalmamış bu tip hastalıklar konu olunca... yaz yeşil reçeteyi, bağla hastayı kendine deli gibi. ben de öyle oldum. aldığım ağır yeşil reçeteler sonucu bulutlar üzerinde uçuyordum. 

bir gün sabah kalktım ve ben artık iyileştim içmeyeceğim bu ilaçları artık dedim kendi kendime... bıraktım aniden. işte asıl felaketler ondan sonra başladı. yaşadığım sıkıntıları sizlere anlatmam mümkün değil... neyse, bu hastalık yüzünden bir sürü tanıdığım psikolog, psikiyatrist, antidepresan ve gerçek arkadaş oldu. hatta başka çok önemli şeyler de öğrendim yaşama dair. çok geyik gelecek belki ama yaşamanın ne denli güzel bir olay olduğunu öğrendim. 

aradan 8 yıl geçti. bu hastalığı %90 yendim. bunu gururla söylüyorum. ama bu hastalığın %100 sıfırlandığına gerçekten inanmıyorum, aslına bakarsanız tip ta inanmıyor. gittiğim hiçbir doktor tamamiyle geçer demedi bana. kimi zaman tamamen bittiğini zannedebiliyorsunuz, aradan 3 yıl geçiyor, tekrar kriz geçirebiliyorsunuz durup dururken. bende bir takım saçma sapan huylar yaratmadı değil, olsun. onlarla da baş edebiliyorum artık. bu krizleri çok çabuk geçirebilme konusunda naçizane bir iki önerim var.. öncelikle çok sıkı bir dost tavsiye ederim, ardında da bol bol yürüyüş ve suyla temas. ilaçlar mı? hikaye onlar. 

bir de, kesinlikle çok acı ama çikolata ve kafeinli içeceklerden de mümkünse uzak durun... çünkü bunlar fazla serotonin salgılamanıza neden olup atak geçirtebiliyor.