EDEBİYAT 22 Temmuz 2025
4,2b OKUNMA     162 PAYLAŞIM

Hayatını Kaybeden Kült Yazar Ingvar Ambjörnsen'in Olayı Nedir?

19 Temmuz'da hayata 69 yaşında veda eden Ambjörnsen'in nasıl bir yazar olduğuna dair fikir verici bir derleme hazırladık.

Kimdir, necidir?

norveçli yazar ingvar ambjörnsen, edebiyatla az çok haşır neşir olan ama yeraltı edebiyatına mesafeli duran kitleler için hâlâ fazlasıyla kenarda köşede kalmış bir isim. ama işin tuhafı, yeraltı edebiyatı dendiğinde ilk akla gelmesi gereken adamlardan biri aslında. zira o, sokakta görüp de hikayesini hiç bilmediğimiz, göz göze gelmekten çekindiğimiz tiplerin iç dünyasını didik didik etmiş bir yazar. bağımlılar, seks işçileri, evsizler, “toplum dışı” diye ötekileştirilen kim varsa, onun kaleminde ana karaktere dönüşüyor. bunu da öyle ajitasyona kaçmadan, damardan ya da edgy görünmeye çalışmadan yapıyor. en önemli farkı da bu zaten.

kitapları, yazarın gençliğinde bizzat yaşadığı marjinal çevrelerden besleniyor. zaten kendisi de bu durumu gizlemiyor, aksine şöyle diyor:

“beni beyaz zenciler ve son tilki avı’nı yazmaya iten ‘70’li yıllarda yayımlanan kitaplar oldu. bu kitaplar blöf doluydu... her şeyin bomb*k çevreler olarak anlatıldığı bu kitaplar beni çok öfkelendiriyordu. insan her yerde insandır. insan bilmediği şeyleri yazmaya çalışmamalı. ben bunları hem bildiğim, hem de takıntım olduğu için yazdım.”

yani olay şu: ambjörnsen, yaşamadığı şeyin yazarlığını yapmıyor. başkalarının acısını süsleyip satmak yerine, kendi acısını didikleyip olduğu gibi ortaya koyuyor. bu yüzden karakterleri inandırıcı, diyalogları gerçekçi, atmosferi ise rahatsız edici ama bir o kadar da samimi. öyle chuck palahniuk gibi “bak ne kadar marjinalim” diye bağırmıyor sayfalar. tam tersi, marjinalliğin gündelikleştiği bir evren kuruyor sana. ve o evrenin içinde, belki de senden çok daha fazla insani tepkiler veren “toplum dışı” karakterler yaratıyor.

ambjörnsen'in yazarlığı tam da bu yüzden kıymetli. çünkü o, yeraltı edebiyatının sadece şekilsel tarafına değil, özüne odaklanıyor. okuru şoka sokmaya değil, anlamaya çağırıyor. ve bunu yaparken de kendi deneyimini filtresiz bir dürüstlükle yazıya döküyor.

ambjörnsen: hippi kuşağının naifliğinden biraz kendini uzaklaştırıp, kitaplarında toplumsal olaylara daha punk-vari bir sertlikte yaklaşan aşmış yazar

bugüne kadar 4 kitabını bitirdim. kitaplarında sokak argosunu çıplak kullanışı ve yeraltı dünyasının saf halini betimlemesi seni başka bir gerçekliğe taşıyor. bu dünyaya uzak olup da bu kişiler hakkında tepeden yazan lümpenlere hayli öfkeli. okuduğumum kitapları arasından beyaz zenciler resmen bir başyapıt ve zaman geçtikçe dünyada değeri daha çok anlaşılacak. kitap, yarı otobiyografik de yazıldığı için kendisi hakkında da hayli fazla bilgi veriyor. beyaz zenciler de; okuldan uzaklaşıp bir kaportacının yanında çalışırken geceleri sürekli kitap okuduğundan bahsediyor. hatta o kadar fazla okuyormuş ki gözleri yanıyormuş. knut hamsun, dostoyevski, james joyce... yalayıp yutuyor. karamazov kardeşler üzerinde çok büyük etki yapıyor.

bizde okulu bırakan birinin, sürekli kitap okuyarak kendini geliştirip büyük bir yazar olması çok alışıldık bir durum değil. okulun kutsallığına inanıyoruz çünkü. ingvar ambjornsen ise daha 14 yasında kendini kısıtlayan her şeyden uzaklaşıyor. buna toplumsal kurallar, din, ahlak kuralları da dahil. bir tulumla ordan oraya 10 yıl yaşıyor. alakasız onlarca işte çalışıyor. ilk kitabını yazmadan önce kırık dökük bir evde yine ot sarmış halde arkadaşlarıyla otururken şunu düşünüyor.

"içkinin etkisiyle bu insanları dostluğun yeniden doğuşunun sembolü olarak görüyordum. lillevik teki beyaz zenciler arasında yaşanan havaydı bu. ancak buradakiler daha ileri gitmişlerdi. lsd filan da vardı, ama varoluşun merkezinde değildi bu tüketim. bu insanlar arasında sanat en yüce yerdeydi. ne istediklerini biliyorlardı. onlar arasında hiç yabancılık çekmiyordum. kendime biraz çekidüzen vermem gerektiğini düşündüm, her şey karmakarışıktı, delicesine içip yatağa düşüyordum. bu gidişle bir kriz geçirebilirdim. şimdiye kadar bağlı kaldığım ideaalerimde bir yanlışlık olduğunun farkına vardım. atmalı kurtulmalıydım onlardan. gerçek kimliğimden hareketle bir şeyler yazmalıydım. çarpık bir kimlik, tamam ama benim kimliğim! ben eğitimini tamamlamamış uzun saçlı , kafası uyuşturucu ile dolu bir serseriydim; toplumun bisikletinin tekerine takılmış bir çomak... tamam işte dedim, senin bildiklerin bu comağa dair. yeni bir bjornboe (norveçli bir yazar) veya olaf bull (norveçli bir şair) olmaya çalışmak boş. tek geçerli olan şey kendin olmaya çalışmak." (beyaz zenciler)

Son söz

ambjörnsen, üniversitedeyken sürekli okuduğum için en yakın arkadaşlarımdan biri olmuştu. bence beyaz zenciler ve insan postuna bürünmüş köpek gibi eserler bir daha yazılabilecek türde eserler değil. özellikle beyaz zenciler'deki o evin bir yerlerde gerçekten bir zamanlar var olup zamanın içine yerleşmesi bana iyi hissettiriyordu. ölüm haberini aldığımda hem bu anlattıklarımdan dolayı üzüldüm hem de kendisiyle kurmuş olduğum bu bağdan dolayı üzüldüm. kendisine "o ev" için bile teşekkür ederim.