Hayatın Kurallarını Kendimiz Koyarak 'Özgür' Hissettiğimiz Vazgeçilmez Anlar
dağa, bayıra çıktığı andır.
kendinden başka hiçkimseye karşı sorumluluğu kalmadığı, hesapsız kitapsız bir şekilde sadece kendisi için yaşamaya başladığı an. yalnız olmanın tek olumlu yanı bu özgürlük hissi olsa gerek.
sokaklarda avare bir şekilde dolaşmak, kumsalda yürürken dalgaların kıyıya gelmesiyle oluşan kabarcıkların sesini duymak, bazen de hiçbir şey düşünmeden gökyüzüne bakmaktır.
insan özgürlüğü yaşamak istediğinde hayal gücü devreye giriyor.
çünkü özgürlük, sadece hayal ile başlıyor.
kadın için bakarsak pms'inin bittiği an. kafadan 4 hafta rahatsın. oh mis.
vize veya final haftasında son sınavdan çıkıldığı andır.
yurt dışında turist olarak,öğrenci olarak yani geçici bir süreliğine takıldığı andır. kendisi hariç hiç kimse umrunda değildir. her türlü çılgınlığı yapmak ister ne de olsa artık 'millet ne der' korkusu yoktur. ülkesindeki tüm tabu ve yasakları geride bırakmıştır. o yüzdendir japonyada kaldığım o ekmek elden su japon hükümetinden olan günlerimi çok özlemem.
sanırım erkekler için geçerli olabilecek en özgür an arabaya atlayıp istediğin yere gidebilme özgürlüğüdür. at şart yani. deh!
saatlerdir tırmandığın dağın zirvesine ulaştığın an.
denizde herkesi geride bırakıp, açıklara doğru yüzülen zamanlar. çekip gitme isteği hat safhada oluyor mutlu mutlu..
insanlardan, insanı yoran her şeyden kaçıp bir dağ başında bir şelalenin dibinde keyifle uzanıp, o suyun akışına kendini bıraktığın an. ayder yaylasına çıkıp elde sısacık bir bardak çayla sabaha kadar fırtına deresini dinleyerek mest olunan anlar.