KÜLTÜR 28 Eylül 2016
48,2b OKUNMA     1107 PAYLAŞIM

Haksız Yere Yıllarca Fransa'da Casus Sayılarak Yargılanmış Yahudi Subay Dreyfus'un Hikayesi

1894 Fransa'sında Yüzbaşı Alfred Dreyfus haksız yere casuslukla itham edilerek yargılanmış. Dava ve ardından gelişen olaylarsa tarihte yerini almıştır.

yıl 1884... fransa... almanya'yla yaptıkları savaştan dolayı büyük kayıplar veren, içte de derin çalkantılar yaşayan fransa... başarısızlığın nedeni olarak gösterilecek küçücük bir olay, bir kişi, bir günah keçisi arayan fransa devleti... ve imdada yetişen, fransız haber alma servisi'ne geldiği iddia edilen imzasız bir mektup...

bu mektuba göre, fransa genelkurmayında görevli bir subay, almanlara çok gizli askeri bilgiler vermektedir. mektupta ayrıca bir adet 'çizelge' gönderilmiştir. bu çizelge, ordudaki işbirlikçi bir subay tarafından almanlar'a verilmek üzere hazırlanmıştır. ve içinde kimi askeri birliklerin durumu ile ilgili bilgiler vardır. yani, işlenen suçun kanıtı...

nereden geldiği, kimin hazırladığı belli olmayan bu belge; fransız ordusu tarafından kurtarıcı olarak görülür. böylece başarısızlık açıklanılabilecektir. bunun kanıtı eldedir artık ama bir de suçlu gerekmektedir. bunu yazan kişiye ihtiyaç vardır. uzun 'araştırmalar' sonucu, bu suçun mal edileceği kişi bulunur. bu kişi ordu içinde bir subaydır. genelkurmayda stajyerlik yapmaktadır. üstelik bir yahudidir. böylece olay, bir kişi ile açıklanan sönük bir olay olmaktan çıkacak; ırkçı, şoven bir dalga yaratılarak tüm yahudiler hedef tahtasına oturtulacaktır. bir yandan da var olan yahudi düşmanlığı iyice bilenecek, tüm tepkiler onlara yönelecektir. ordu da bu sayede işin içinden sıyrılmış olacaktır. bu muhteşem 'buluşla' suçlu açıklanır: yüzbaşı dreyfus. bu belgeleri o hazırlamış, almanlara o satmıştır. el yazısı ona aittir.

Alfred Dreyfus

dreyfus ne olduğunu anlamadan, yaka paça gözaltına alınır. elde başka kanıt yoktur. tek kanıt, onun yazdığı iddia edilen bu belgedir. bu yüzden suçun da 'itiraf ettirilmesi' gerekmektedir. çok ağır koşullarda sorguya çekilir. ama dreyfus ilk andan itibaren suçsuz olduğunu söylemiş, işlemediği bir suçu üstlenmeyi kabul etmemiştir. onun bu tavrı bir şey değiştirmez. çıkarıldığı askeri mahkeme tarafından vatan haini ilan edilir ve tutuklanır. şimdi sıra medyadadır. gazeteler, çarşaf çarşaf vatan haini dreyfus'u yazmakta, ona karşı halkı nefret duygularına sürüklemektedir. 


dreyfus'la birlikte yahudi düşmanı kampanyalar da başlar. bir yandan hükümetin ve ordunun açıklamaları bir yandan gazete yazarları hepsi ama hepsi oluşan bu nefreti körüklemektedir. sağcısından solcusuna herkes dreyfus'a lanet yağdırmaktadır.

dreyfus'un ailesi, onurlarını kurtarmak için bir hukuk mücadelesi başlatır. bu yazının onun elyazısı olmadığını, ortada başka da bir kanıtın da bulunmadığını ısrarla yineleyip açıklamalarda bulunurlar. ama sesleri çok cılız kalır. hatta kardeşi, "nasıl olur da böyle bir insanı savunursun." denilerek hedef tahtasına oturtulur.

onun suçsuz olduğuna inananlar sadece ailesi değildir. haber alma servisinde çalışan bir yetkili ve onun suçsuz olduğunu gösteren belgeleri bir şekilde ele geçiren meclis başkanı dreyfus'un suçsuz olduğunu bilmekte ve büyük bir azap çekmektedir. ama verdikleri uğraşları da, onları koltuklarından etmekten başka bir sonuç vermez. dreyfus karşıtı dalga öyle büyüktür ki; karşısına kim çıkarsa çıksın, ezip geçmektedir. işte tam da böyle bir dönemde, bir kişi gerçekleri öğrenir ve her şey tersine dönmeye başlar: fransız ve dünya edebiyatının en büyüklerinden, yazdığı romanlarla büyük etkiler yaratan, emile zola.


o, dava hakkındaki gerçekleri öğrendiği andan itibaren büyük bir üzüntüye kapılır. suçsuz olan bir kişi hapishaneye atılmış, vatan haini ilan edilmiş, onuru ayaklar altına alınmıştır. ve dreyfus'a bu suçlamayı yapanlar, hakkında komplo hazırlayanlar; dışarıda özgürce dolaşmaktadır. emile zola bu durumu sindiremez. ülkedeki adalet kavramının çok tehlikeli bir noktada olduğunu fark eder. dreyfus olayının tüm gerçekliğiyle ortaya çıkmasının hayati bir mesele olduğunu düşünür. ve bu düşüncelerle, gelecek tüm tepkileri göze alarak; yalnız kalmak, linç edilmek pahasına da olsa savaşa başlar. kalemini dreyfus'un özgürlüğü için kullanacaktır artık. ve uzun yıllar sürecek olan bir mücadeleye atılır.

önce, yazarı olduğu gazetede 'gerçek yürüyor' isimli bir yazı yayınlar. bu yazıda dreyfus olayının er ya da geç ortaya çıkacağını, gerçeğin sonsuza kadar gizlenemeyeceğini belirtir. ve bu konuda genel bir bilgilendirmede bulunur. yazdığı bu yazının etkileri büyük olmuştur. yazının yayınlandığı gazete daha sonra bir yazı daha yayınlar ama daha sonra aldığı tepkiler üzerine bir daha bu konudaki yazılarını yayınlamayacağını bildirir.

zola bu kez yazılarını, hazırladığı broşürlerle yayınlamaya devam eder. broşür olarak yayınlanan 'gençliğe mektup' ve 'fransa'ya mektup' başlıklı yazılarında halkın adalet kavramının nasıl yitip gittiğini, nasıl yanlış yönlendirildiklerini, çok büyük bir suça nasıl ortak olduklarını çok sert ve net bir dille anlatır. yine 'cumhurbaşkanı'na açık mektup' isimli yazısında, cumhurbaşkanının var olan hukuksuzluğa son vermesi, adaleti savunması gerektiğini belirtir. yazılarının etkisi o denli büyük olur ki, ülkede dreyfus'u savunanlar ve karşısında olanlar şeklinde iki cephe oluşur. yazıları kovuşturmalara uğrar. soruşturmalar açılır. millet meclisi kararlarıyla hakkında davalar açılır. tehditler alır, linç edilmek istenir. ama o tüm bunlara rağmen aydın tavrını sürdürür. oldukça rahat bir yaşamı vardır, ekonomik sorunları yoktur, istese bu olaya hiç değinmeden, gözünü kulağını kapatarak yaşayabilir ama o haklı olduğu dava uğruna tüm bunlardan vazgeçmeyi göze almıştır.

yazılarını inatla sürdürür. gerçek suçluların isimlerini açıklar. mahkemelerin adaletsizliğini, hükümetin ve ordunun sözünden çıkmayan zavallılığını anlatır. gerçek adaletin onların çok uzağında olduğunu belirtir. el yazısının onun olduğunu belirten bilirkişileri sahtecilikle, emir kulu olmakla suçlar.

gerçekleri tüm yanlarıyla ortaya koyduğu halde, ordu dreyfus'un suçsuz olduğunu kabul etmez. onlar açısından da durum varlık yokluk meselesi olmuştur çünkü. bir aşamadan sonra ordu 'ellerinde çok daha sağlam başka bir belge olduğunu, ama bunu güvenlik gerekçesiyle açıklayamayacaklarını' söyler. böyle bir belge hiçbir zaman açıklanmamıştır. zola bu belgenin de uydurmacadan ibaret olduğunu, durumun kurtarılmaya çalışıldığını söyler. bu konuyla ilgilenen savaş konseyi, bilirkişiler, genelkurmay, adalet bakanı, başbakan, hepsi zola'nın hedefindedir. zola, bu kişileri isim vererek suçlamaktadır. niyeti, kendisine de dava açılmasını sağlamaktır. ve açılan davada da dreyfus olayını savunmaya devam eder.

hakkında bir sene tutuklama kararı alınır ama teslim olmaz. londra'ya geçip bir sene orada yaşar. daha sonra yaşanan kimi gelişmeler zola'yı haklı çıkaracaktır. bu çizelgeyi kendisinin hazırladığını belirten bir subay bunu itiraf ettikten sonra intihar eder. davasının yeniden gözden geçirileceğini öğrenen zola ülkesine geri döner. ve yeniden uzun yıllar sürecek olan hukuk mücadelesi başlar.
zola'nın gerçeğe, adalete olan bu tutkusu, sonuç getirmiştir. ülkede kaybolmuş olan bu duyguyu yeniden ortaya çıkaran zola, dreyfus'un da suçsuzluğunun kabul edilmesini sağlamıştır.
dreyfus davasında, dreyfus'un kendi masumiyetini savunmasından çok emile zola'nın hayatı pahasına sürdürdüğü mücadelesi öne çıkmıştır. emile zola; adalete olan inancıyla, aydın tavrıyla, inatla, tüm baskılara rağmen mücadelesini sürdürmüştür. o'nun deyimiyle 'gerçek yürüyüşünü sürdürmüştür'.