Günah Keçisi Kavramının Kutsal Kitaplardaki Kaynağı Olan Hikaye: Altın Buzağı
Hikayenin kısa özeti şöyle
israiloğulları mısır'dan çıktıktan sonra çölde yürürken musa sina dağı'nda tanrı yahweh (yehova) ile görüşmeye gider, bu sırada umutsuzluğa kapılan yahudileri sakinleştirmek için harun, altın bir danaya (mısır tanrılarından apis boğası) tapınmalarına izin verir. böylece bazı israiloğulları tektanrıcılıktan çıkarak tekrar eski mısır dinine geçer. dönüşünde durumu öğrenen musa, altın danayı eritir ve dinine ihanet eden 3 bin yahudiyi (levililer) öldürtür.
Kitâb-ı Mukaddes'te geçtiği şekli ise aşağıdaki gibi
altın buzağı, kitab-ı mukaddes’te, eski ahit’te exodus (mısır’dan çıkış) kısmında, 32.bölümde anlatılan ve gerçekleştiği rivayet edilen bir olay.
ilginçtir, (bkz: günah keçisi) deyimi esasen buradan türemiştir ve ilk hali “keçi günahı”dır. ancak kitab-ı mukaddes’in bu bölümünde bahsi geçen hayvan keçi değil buzağıdır. neden “günah buzağısı” değil de, “günah keçisi” denmiştir bilinmez. kutsal kitaplarda “buzağı günahı” veya “altın buzağı günahı” olarak geçer.
mısır’dan çıkış/exodus 32 :
halk musa’nın dağdan inmediğini, geciktiğini görünce, harun’un çevresine toplandı. ona, “kalk, bize öncülük edecek bir ilah yap” dediler, “bizi mısır’dan çıkaran adama, musa’ya ne oldu bilmiyoruz!”
2 harun, “karılarınızın, oğullarınızın, kızlarınızın kulağındaki altın küpeleri çıkarıp bana getirin” dedi.
3 herkes kulağındaki küpeyi çıkarıp harun’a getirdi.
4 harun altınları topladı, oymacı aletiyle buzağı biçiminde dökme bir put yaptı. halk, “ey israilliler, sizi mısır’dan çıkaran tanrınız budur!” dedi.
5 harun bunu görünce, buzağının önünde bir sunak yaptı ve, “yarın rab’bin onuruna bayram olacak” diye ilan etti.
6 ertesi gün halk erkenden kalkıp yakmalık sunular sundu, esenlik sunuları getirdi. yiyip içmeye oturdu, sonra kalkıp çılgınca eğlendi.
7 rab musa’ya, “aşağı in” dedi, “mısır’dan çıkardığın halkın baştan çıktı.
8 buyurduğum yoldan hemen saptılar. kendilerine dökme bir buzağı yaparak önünde tapındılar, kurban kestiler. ‘ey israilliler, sizi mısır’dan çıkaran ilahınız budur!’ dediler.”
9 rab musa’ya, “bu halkın ne inatçı olduğunu biliyorum” dedi,
10 “şimdi bana engel olma, bırak öfkem alevlensin, onları yok edeyim. sonra seni büyük bir ulus yapacağım.”
11 musa tanrısı rab’be yalvardı: “ya rab, niçin kendi halkına karşı öfken alevlensin? onları mısır’dan büyük kudretinle, güçlü elinle çıkardın. 12 neden mısırlılar, ‘tanrı kötü amaçla, dağlarda öldürmek, yeryüzünden silmek için onları mısır’dan çıkardı’ desinler? öfkelenme, vazgeç halkına yapacağın kötülükten.
13 kulların ibrahim’i, ishak’ı, israil’i anımsa. onlara kendi üzerine ant içtin, ‘soyunuzu gökteki yıldızlar kadar çoğaltacağım. söz verdiğim bu ülkenin tümünü soyunuza vereceğim. sonsuza dek onlara miras olacak’ dedin.”
14 böylece rab halkına yapacağını söylediği kötülükten vazgeçti.
15 musa döndü, elinde antlaşma koşulları yazılı iki taş levhayla dağdan indi. levhaların ön ve arka iki yüzü de yazılıydı.
16 onları tanrı yapmıştı, üzerlerindeki oyma yazılar o’nun yazısıydı.
17 yeşu, bağrışan halkın sesini duyunca, musa’ya, “ordugahtan savaş sesi geliyor!” dedi.
18 musa şöyle yanıtladı:
“ne yenenlerin,
ne de yenilenlerin sesidir bu;
ezgiler duyuyorum ben.”
19 musa ordugaha yaklaşınca, buzağıyı ve oynayan insanları gördü; çok öfkelendi. elindeki taş levhaları fırlatıp dağın eteğinde parçaladı.
20 yaptıkları buzağıyı alıp yaktı, toz haline gelinceye dek ezdi, sonra suya serperek israilliler’e içirdi.
21 harun’a, “bu halk sana ne yaptı ki, onları bu korkunç günaha sürükledin?” dedi.
22 harun, “öfkelenme, efendim!” diye karşılık verdi, “bilirsin, halk kötülüğe eğilimlidir.
23 bana, ‘bize öncülük edecek bir ilah yap. bizi mısır’dan çıkaran adama, musa’ya ne oldu bilmiyoruz’ dediler.
24 ben de, ‘kimde altın varsa çıkarsın’ dedim. altınlarını bana verdiler. ateşe atınca, bu buzağı ortaya çıktı!”
25 musa halkın başıboş hale geldiğini gördü. çünkü harun onları dizginlememiş, düşmanlarına alay konusu olmalarına neden olmuştu.
26 musa ordugahın girişinde durdu, “rab’den yana olanlar yanıma gelsin!” dedi. bütün levililer çevresine toplandı.
27 musa şöyle dedi: “israil’in tanrısı rab diyor ki, ‘herkes kılıcını kuşansın. ordugahta kapı kapı dolaşarak kardeşini, komşusunu, yakınını öldürsün.’ ”
28 levililer musa’nın buyruğunu yerine getirdiler. o gün halktan üç bine yakın adam öldürüldü.
29 musa, “bugün kendinizi rab’be adamış oldunuz” dedi, “herkes öz oğluna, öz kardeşine düşman kesildiği için bugün rab sizi kutsadı.”
30 ertesi gün halka, “korkunç bir günah işlediniz” dedi, “şimdi rab’bin huzuruna çıkacağım. belki günahınızı bağışlatabilirim.”
31 sonra rab’be dönerek, “çok yazık, bu halk korkunç bir günah işledi” dedi, “kendilerine altın put yaptılar.
32 lütfen günahlarını bağışla, yoksa yazdığın kitaptan adımı sil.”
33 rab, “kim bana karşı günah işlediyse onun adını sileceğim” diye karşılık verdi,
34 “şimdi git, halkı sana söylediğim yere götür. meleğim sana öncülük edecek. ama zamanı gelince günahlarından ötürü onları cezalandıracağım.”
35 rab halkı cezalandırdı. çünkü harun’a buzağı yaptırmışlardı.
ilginçtir (ya da değildir, siz karar verin), kitab-ı mukaddes’te aktarılan bu olayın birebir aynısı kuran’da taha suresi’nde (20:83) kitab-ı mukaddes ile aynı olarak anlatılır. kur’an’a göre ise farkı, bu bahsi geçen putu samiri adında biri yapar ve kitab-ı mukaddes’in aksine harun buna karşı çıkmaya çalışır ancak başarısız olur.
musa dönünce samiri’yi sürgüne yollar ve buzağıyı yakıp küllerini denize atar. buzağı altındandır ve yanarken böğürür. kitab-ı mukaddes ile kur’an’da anlatılan bundan dolayıdır ki farklıdır...
Hikaye hakkında düşündürücü bir yorum
israiloğullarının mısır çıkışı sonrasında buzağı yaparak ona tapmalarıyla ilgili ilk akla gelen soru, onların mısırlılardan elde edilen mücevherlerden neden başka bir hayvan değil de buzağı yaptıklarıdır. hem yahudi hem de islam kaynakları incelendiğinde buzağının tercih edilmesinin mısır inancındaki boğa kültüyle ilişkilendirildiği görülmektedir. mısır inanç sisteminde en öne çıkan boğa apis boğasıdır. mısır yapıtlarında apis'in boynuzlarının arasında yer alan güneş diski, kutsallığı temsil etmektedir. apis, eski dönemde ptah ile ilişkilendirilirken daha sonra osiris'le, geç dönemde de atum'la ilişkilendirilmiştir. osiris'le ilişkilendirilmesinde kullanılan osiris apis ifadesi, daha sonra tek kelime olarak serapis şeklinde karşımıza çıkmaktadır. doğumu, ölümü ve cenaze merasimi kayıt altına alınan apis boğası, öldüğünde balmumuyla kaplanıp mumyalanmaktaydı. apis'in ölüsü özel kayıklarla tören eşliğinde nil'den memphis'e götürülürdü. apis boğasından aynı anda sadece bir tane olurdu.
antik mısır'da öne çıkan bir başka boğa da mnevis boğasıdır. mnevis, güneş tanrısının tezahürü olarak görülmektedir. kült merkezi heliopolis olan mnevis, siyah renkli olarak bilinir. başında güneş diski ve kobra yılanı bulunur. inek tanrıçası hesat, mnevis'in annesi olarak kabul edilir. heliopolis'teki rahiplerin, güneş tanrısıyla manevi irtibatı sağladığına inanılır. buchis boğası ise savaş tanrısı montu'nun gücünün tezahürü olarak bilinmektedir. buchis boğasının annesi tanrıça hathor olarak kabul edilir. aynı bağlamda zikredilebilecek bir diğer hayvan figürü de hathor'dur. hathor, mısır inançlarında en önemli tanrıça olarak karşımıza çıkmaktadır. “horus'un evi” anlamına gelen hathor, samanyolu galaksisiyle özdeşleştirilir. hathor; aynı zamanda aşk, müzik ve dans tannçası olarak bilinir. hathor'un ilişkilendirildiği bir diğer özellik de çöl bölgelerinin koruyucusu olmasıdır. hathor, firavunlar döneminde ise horus'un eşi, annesi, bazen de kızı olarak görülmüştür. o, mısır yaratılış mitolojisinde ra'nın kızı olarak resmedilir. günümüze kadar yapılan keşiflerde hathor; inek, inek kafalı veya insan kafalı bir kraliçe ve dişi bir doğan gibi çok farklı şekillerde betimlenmiştir. hathor, farklı kültürlerde isis, iştar, afrodit ve venüs ile özdeşleştirilir. hathor tapınaklarını diğer tapınaklardan ayıran en temel özellik, hem erkek hem kadın rahiplerin burada görev alabilmesidir. bu rahip ve rabibeler de sanatçı, müzisyen ve dansöz olarak ritüellerini icra ederlerdi.
yahudi kaynaklarında buzağının mısır inancıyla ilişkilendirilmesinin yanı sıra bizzat yahudi mistik düşüncesiyle açıklandığı da görülmektedir. bilindiği üzere, tanrı'nın tahtını temsil eden göksel varlıklar (hayot), yahudi mistik geleneğinde önemli yer tutmaktadır. bunun temeli, hezekiel kitabı'ndaki manevi müşahedelere dayanmaktadır. buna göre hezekiel, kuzeyden bir rüzgâr estiğini, bu rüzgârın göz alıcı bir ışıkla çevrili olarak ateş saçan büyük bir bulutla geldiğini görmüştür. hezekiel, sonrasında şu betimlemelere yer vermiştir:
“ateşin ortası, ışıldayan madeni andırıyordu. en ortasında insana benzer dört canlı yaratık duruyordu: her birinin dört yüzü, dört kanadı vardı. bacakları dimdikti, ayakları buzağı ayağına benziyor ve cilalı tunç gibi parlıyordu. dört yanlarında, kanatların altında insan elleri vardı. dördünün de yüzleri, kanatları vardı. kanatları birbirine değerek dosdoğru ilerliyor, ilerlerken sağa sola dönmüyordu. her yaratığın dört yüzü vardı: önde dördünün yüzü insan yüzüne, sağda dördünün aslan yüzüne, solda dördünün öküz yüzüne, arkada dördünün kartal yüzüne benzer bir yüzü vardı.”
bazı yahudi kaynaklarına göre, hezekiel kitabı'ndaki dört canlı yaratıkla ilgili zikredilen “bacakları dimdikti, ayakları buzağı ayağına benziyor ve cilalı tunç gibi parlıyordu.” ifadeleri buzağının tercih edilmesine sebep olarak gösterilmektedir. konuyla ilgili çıkış kitabı'nda hz. musa'nın israiloğullarının yetmiş ileri geleniyle dağda yaşadığı tecrübeyi anlatan “israil'in tannsı'nı gördüler. tanrı'nın ayakları altında lacivert taşını andıran bir döşeme vardı. gök gibi duruydu.” ifadeleri de bu bağlamda değerlendirilmektedir. metinde geçen “tanrı'nın ayakları” ifadesi melekler şeklinde anlaşılmış, bununla da hezekiel kitabı'nın baş tarafında zikredilen yaratıklar irtibatlandırılmıştır.
[...] tekvin kitabı'nın başında anlatıldığı üzere yeryüzü şekilleri olmadığı sırada yeryüzü engin karanlıklarla kaplıydı. buradaki karanlık, yahudi mistik geleneğinde boğa suretiyle (taurus) ilişkilendirilmiştir. böyle olunca dört göksel varlık arasından, oluşturulması daha kolay olduğu için öküz suretinde olan tercih edilmiştir. eyüp kitabı'nda behemot isimli yaratık, boğa gibi ot yiyen ifadesiyle tanımlandıktan sonra “tanrı'nın yarattıkları arasında ilk sırada yer alır.” şeklinde bir tanımlama yapılmaktadır. yine bazı kaynaklarda güneşi idare eden meleğin buzağı suretinde olduğu, altının da güneşin gücüyle ortaya çıktığı nakledilmiştir. aynı kaynakta çölde yapılan buzağının baş ve ön tarafının buzağı, arka tarafının ise eşek şeklinde olduğu kaydedilmiştir.
[...] her ne kadar araştırmacıların çoğu buzağı tercihinin mısır kültüründen kaynaklandığında hemfikir olsalar da bu buzağının mısır'daki hangi buzağı kültünü temsil ettiği noktasında ayrışmaktadırlar. hem tevrat hem de kur'an metninde buzağı anlamında geçen 'egel- 'ıcl kelimesi cinsiyet belirtmeksizin inek yavruları için kullanılmaktadır. sâmirî'nin buzağısı kur'an'da 'ıcl kelimesiyle sekiz defa geçmektedir. buzağı erkek de dişi de olabileceği için apis ve hathor arasında farklı görüşler öne sürülmüştür. her ne kadar apis kültü, hathor kültünden daha fazla öne çıksa da israiloğullarının yaptıgı boğanın hangi kültün uygulaması oldugu çok açık değildir. diğer taraftan hathor kültü yakından incelendiginde bu kültün israiloğullarının yaptıkları buzağı ile daha yakın ilişkili olduğu görülmektedir. zira hathor; aşk, neşe, dans ve şarap tanrıçası olarak bilinmektedir. halkın buzağıyı yaptıktan sonra etrafında dans etmeleri ve çılgınca eğlenmeleri bu ritüeli hatırlatmaktadır. yine hathor'un mısır kayıtlarında altınla özdeşleştirilmesi ve “altınların kraliçesi” sıfatıyla bilinmesi altın buzağı tercihiyle uyum arz etmektedir. sina yarımadası'nda çıkarılan madenler sebebiyle hathor'a madenlerin tanrıçası denmesi, buna ilaveten hathor'un “yabancı toprakların tanrısı” ünvanını taşıması da israiloğullarının yeni geldikleri topraklarda hathor'u tercih etme ihtimâlini güçlendirmektedir. benzer şekilde sina yarımadası'nda (serabit el-hadim) adına tapınak inşa edilen tek mısır tanrısı da yine hathor'dur. bu gibi detaylar dikkate alındığında, israiloğullarının yaptıkları buzağının, içinde bulundukları duruma uygun düşecek şekilde, hathor'u sembolize ettiği söylenebilir.”
- yasin meral - sâmirî'nin buzağısı, s. 47-52.