TARİH 17 Nisan 2017
51,9b OKUNMA     906 PAYLAŞIM

Görünenden Derin Manalarıyla Türk Askeri Tarihinin Mihenk Taşlarından Biri: Kazan

Bildiğimiz yemek pişirilen kazanın Türk askeri tarihi açısından önemini anlatmış Sözlük yazarı ''anglachelm''.


kazan, türk silahlı kuvvetlerinde bir askeri garnizonun yemek istihkakları toplamıdır. bir askeri garnizondaki çıkacak total yemek porsiyonu önceden belirlidir ve bunun altında ya da üstünde bir sayıda yemek çıkamaz. "kazana dahil olmak" terimi buradan gelir. mesela ankara ilinde konuşlu olan tüm askeri birlikler, eğitim doktrin komutanlığı, kuvvet komutanlıkları, harp okulu ve akademileri, anıtkabir ve askeri hastanelerdeki tüm er erbaş (ve uzman çavuşlar) ve askeri öğrenciler hepsi kazana dahildir. bu şekilde ankara "kazanı" kırk elli bin kişi için kaynar. kazana dahil olmayanlar ise kazandan yemek yiyemez. yeni katılım yapan askerler ise kazana dahil oluncaya kadar farklı uygulamalara tabi olurlar. yemek yiyemedikleri durumlarda yiyecekleri yemeğin o günlük bedeli nakit olarak kendilerine ödenebilir. ya da eğer paranın geçmediği yerlerde görev yapılıyorsa konserve nevinden bedel hesaplanarak asker beslenilebilir. silahlı kuvvetlerin nasıl besleneceğine dair koskoca bir 5668 sayılı türk silahlı kuvvetleri besleme kanunu vardır. bu kanundan önce de tütün istihkakının falan olduğu 1931 tarihli kuvvetli tayın kanunu vardı.


konuya dönersek kazan ismini tahmin de edileceği gibi içinde yemek pişen dev kazanlardan almıştır. o kazandan kaç kişinin yiyeceği kaç kişinin yemeyeceği osmanlı ve modern türk ordusunun en eski kurallarını da beraberinde getirir. bir kere kazandaki yemeği reddetmek suçtur. sultan selim dönemi terimlerinden biri olan "kazan kaldırmak" bu yemeğin topluca reddedilmesi anlamına gelir. zamanında yeniçeriler eğer o gün isyan edeceklerse ilk olarak gelen yemek malzemelerini kazanlarına koymayı reddediyorlar, kazanı kaldırıp ters çeviriyorlar ve sultanın ihsan ettiği yemeğe ve dolayısıyla iradesine kazan kaldırarak baş kaldırıyorlardı. bu bugün dahi vardır. bir birlikte er erbaş mesela kazara komple patlıcan yiyemeyenlerden oluşmuşsa o gün de kazara patlıcan çıkmışsa kara kaplı kitaba göre o birlikte o anda isyan çıkmış olmaktadır. komutan isyanı bastırmak için silah zoruyla size patlıcan yedirebilir. yoksa dümdüz kazan kaldırmış olursunuz. ancak tabii ki tek tük yemeyenlerden ötürü pratikte kimse de dönüp bakmaz. ben de yiyemiyorum zaten hiç bakmam.


kazana esir olmuş düşman askerleri, iltica etmiş yabancı subaylar, intibakları süren harp okulu öğrenci adayları, askeri tutuklular ve gözaltında olanlar askerler, birlikteki nöbetçi personel, yurt dışı görev yapan askeri personel de dahildir.

günlük yemek bedeli ise asker başına bir askerin zor yiyeceği bir üst sınırdan tutulur. buna göre kazana dahil bir asker günlük:

300gr et
1 yumurta
35gr fasulye/mercimek/bezelye vs
165gr süt
165g yogurt
30gr beyaz peynir
200 gr yaş meyve
400 gr yaş sebze
600 gr ekmek (güçlendirilmiş tip 750-880 undan) (bkz: asker tayını)
30 gr bulgur
30 gr pirinç
30 gr makarna
25 gr ayçiçek yağı
10 gr zeytinyağı
20 gr tereyağı
35 gr toz şeker
25 gr bal


olmak üzere 3986 kalorilik hayvan bir günlük diyete de tabidir. bunu da tsk unu devlet eliyle çiftçiden aldığı, ekmeği türkiyede en ucuza mal ettiği, eti ebk mezbahalarında kestirdiği ve kendi taşıma satınalma ve yiyecek üretme altyapısı olduğu halde asker başına ine ine öğün bazında en az 6 lira 65 kuruşa mal eder. savaş harekat ortamındakiler, komando kurslarındakiler, ağır işte çalışanlar, dağcılar güçlendirilmiş besleme ile günlük 5 bin+ kalorilik bir örümcek adam diyeti yaparlar. 5000 kalorilik yiyeceğin ekserisini de kahvaltıda dayarlar. o da tsk'ya kişi başı öğünde 10 liranın üstüne çıkan bir maliyettir. tsk'nın 640 bin kişilik bir gücü olduğunu düşünürsek, herkes de kazandan yese günlük 6.4m lira sadece ordunun bir öğünlük yiyeceğine harcanıyor demektir. şurada ordu denen canavarın nasıl yediğine değinmiştim. 2017 yılı rakamları da böyle.

işin en acı kısımlarından birisi de kazandan çıkmış bir yemeğin yenmese bile o birlik dışına çıkamamasıdır. misal o gün tas kebabı yapıldı ancak her nasılsa dış göreve gitmiş askerler yüzünden dört dev 16 kiloluk tepsi tas kebabı arttı mı. o el değmemiş tepsi tepsi et yemekleri hiç acımadan herkesin gözü önünde hemen çöpe dökülür. laf çıkmasın, töhmet altında kalmayalım, kazandaki yemeği çıkartıp satmadığımız belli olsun diye yapılan yemek israfı yer yer insanı ağlatacak seviyelere gelir. ancak düşününce de bunu ihtiyaç sahiplerine ulaştıracak bir sistemin çok sübjektif olacağını birilerine kesin rant kapısı açacağını falan da anlamak zor değildir. o yüzden belki böylesi daha iyidir.


jandarma karakolları ise o ilin kazanına dahil değildir. jandarmalar iaşe bedeli denen bir uygulamayla karakollarda bedelen beslenirler. kendi minyatür kazan sistemlerini işletirler, o karakolda görev yapan rütbeli personeller de bu bedele dahil olacaklarından bir miktar ekstra ücret alır. yiyeceklerini ceplerinden öder, ne kadar ödemişlerse şu kadar öğün yedim diyip geri alırlar. jandarma karakollarında görev yapan tankçı topçu personel ise yanılmıyorsam bu aylık 665 liralık kesintiden ötürü (jandarma 200+ lira gibi bir bedelle iaşesini tamamlayıp aslan gibi yediğinden) ben niye fazla öğün ödüyorum diye hır çıkarmaya çok meyillidir.

1970'li yıllara kadar da kazana dahil her askerin günlük 35 gramlık tütün istihkakı vardı. bu tütün ya üçüncü marka en kötü kalite sigara olarak verilir, ya da çiğneme tütünü ya da kıyılmış sarma tütün olarak verilirdi. o yıllarda askerlik yapan düşük gelirli evlerden gelen askerlerin iki yıllık tütün istihkaklarını iki torba sigara olarak toplayıp eve götürdükleri falan vakidir. bu sigara istihkakı da birinci dünya savaşı öncesi alman ekolünün uzun sürmüş bir yansıması idi. günümüzde o sigaranın bedeli yemeğe eklenen ekstra etle değiştirilmiştir. neden?

çünkü sağlıklı. içinde et var.