Gitaristlerin Ruhani Lideri Jimi Hendrix Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar
adam erken gittiği için kalanlara da boşlukları mitlerle, şehir efsaneleri ile doldurmak kaldığından olsa gerek hakkında baya yalan yanlış bilinen, kulağa daha mı hoş veya karizma geliyor bilemiyorum resmen götten sallanmış şeyler var. dumanlı ucuz biralı rock barlarda kafa güzel olduktan sonra "abiiii adam alnını çiziyormuş malı basıyormuş", "abi adam günde 10 değişik uyuşturucu kullanıyormuş, bana mısın demiyormuş" falan filan böyle çakırkeyif geyiklenen tırıvırı şeyler o an kulağa hoş gelebilir, anlıyorum ama bu götten sallandıkları gerçeğini değiştirmiyor.
öncelikle ordudan ayrılmamıştır, atılmıştır
paraşütle atladıktan sonra "baktım ayağım kırılmış, sikerler yaa dedim vurdum kapıyı çıktım!" hikayesini "atıldım" dememek ve karizmayı çizdirmemek için kendi uydurmuştur. gerçekte, aşırı disiplinsiz oluşu nedeniyle sayısız uyarı almış, bakmışlar bundan adam olmayacak milletin vergisi boşa gidecek, deli oğlana usulca yol verilmiştir. uygunsuz hareketlerine örnek olarak mesela olup olmadık köşelerde gece gündüz fark etmeksizin şakur şukurr sıvazlamak ve daha beteri üstlerine iş üstündeyken yakalanmak, izin günlerinde yakın kasabalara devresi billy cox'la gitar çalmaya gidip karılı kızlı alemlere dalıp zamanında dönmemek, emirleri siklememek falan. ha atılmış olması tarihi bir olaydır, emeği geçenlere teşekkürler.
yetenekli olmasına yetenekli, deha mı deha evet ama büyük ıskalanan bir gerçek var ki bu adam köpek gibi gitar çalışmış ve çalmıştır
adamın gitara harcadığı mesai şaka değil; ordudan atıldıktan 1967'de ünlü olana dek gezmediği, turlamadığı şehir, kasaba, eyalet ve grup kalmamış. sadece sahnede değil; tur otobüsü, yemek yenilen kafe, otel odaları yani lafın kısası; seks, yemek ve uyku hariç elinden gitar hiç düşmemiş, etrafındaki herkesi hayatından bezdirmiştir. bunlara tüm yol arkadaşları, oda arkadaşları, otobüste yakınında oturma gafletinde bulunan ve uyumaya çalışan grup arkadaşları, meşhur bobby womack, little richard falan da dahil. hatta odasına aldığı veya evinde kaldığı hatunlar ( ki sayısı hiç az değil, tam bir womanizer köftehor) bile bunu belirtmiştir.
"ben neden jimi olamıyorum çünkü yeteneksizim" demeden önce götünü kırıp "binlerce saat gitar çalabilir miyim? hmm sanmıyorum" demek daha doğru olur. işinde başarılı olmuş insanların neden başarılı oldukları üzerine enteresan analizleriyle ünlü, meşhur outliers kitabında da bahsedilen (hayır kitapta jimi hendrix'le alakalı bir şey yok) istisnasız her başarılı insanın konusuna dair 10 bin saat emek verme olayı bu adamda tastamam mevcuttur. duyduğu bir şeyi anında çıkarabilen bir dehadan öte, müziğe kendine adamış ve bıkmadan usanmadan pratik yapmış, kafa yormuş çalışkan bir adamdı hendrix. yetenek mevzusuna örnek olarak albert king'le olan enteresan ve ironik bir münasebetini örnek verebilirim; aynı konser salonunda farklı gruplarla çaldıkları bir turne gecesi jimi, şeytan tüyü ve kadife sesini de kullanarak tersliğiyle bilinen albert king'le oturma fırsatını yakalar ve ondan o meşhur licklerini göstermesini rica eder. albert reis de bu yumuşak huylu, iyi insana benzeyen hevesli çocuğu kırmaz ve normalde yapmayacağı birşeyi yapar ve tek tek göstermeye başlar. hendrix bi anda "du bi saniye heh öyle, tam orda dur, çok güzel auww yeaah" falan deyip çantasından şaaak diye fotoğraf makinesi çıkarır ve başlar king'in parmak pozisyonlarını fotoğraflamaya. normalde king'in makineyi kafasında falan paralaması gerekirken harbi insanları sevdiğinden gülüp geçer. albert king daha sonra konuya dair şunu diyecektir" i think he didn't get it at all :)". hendrix, gün içinde canlı izlediği, belki yüzlerce kez albümlerini dinlediği albert king'i hiç de öyle şaaak diye çözememiştir. mesela stevie ray vaughan bunları daha bebeyken plaklardan falan dinleyip çıkarmış ve üst versiyonlarına imza atmışken (ki srv barlarda çalmaya 14 yasında başlamıştır- alın işte 10 bin saat emek olayı yine devrede, texas flood'u 29 yaşında çıkaran bir adam 15 yılda kaç bin saat çalmıştır hesap edin), hendrix fotoğraflamaya ihtiyaç duymuştur ki düşününce fena da fikir değil esasen hehe. youtube vardı da bakmadı mı? velhasıl adamı yetenekli diye övüp konuyu çabucak kapatmaktansa, çalışkanlığı, dirayeti, disiplini ve müzik sevgisini de aynı oranda takdir etmek, feyz almak gerekmektedir. dehadır ama çalışkandır da.
şu, torbacıların en sevdiği adam sanrısına da el atmak lazım
turne müzisyenliği yaptığı dönemde herkes kadar otla takılmak dışında kaydedilmiş, kayda geçmiş veya dedikodusu yapılmış, kafayı bulduğu için batırdığı, grubun tepkisini çektiği bir narkomanlığı yoktur. zaten aç biilaç gezen, kendi gitarı bile olmayan, gitarını rehinecilerden belli süre kiralayıp şehri değiştirdikçe orda ne bulursa onu çalan, ekmeğinin peşinde ve disiplinsizliklerde anında şutlanabilen ve işsiz kalabilme riski olan baya fakir, yırtmaya çalışan, amacı olan bir adamdan bahsediyoruz. bohemliğin kitabını falan yazma derdi yok, hiç de olmamıştır. herkes ekmeğinin derdinde, işinde gücünde ve öyle abi "al çok güzel mal, afgandan getirdim" gibi bir olay yok.
uyuşturucularla gerçekten haşır neşir olmaya başladığı dönem londra dönemi görünse de esas o günün new york ortamı bir nebze işin rengini değiştirmiş, önüne daha geniş bir menüyü açmıştır. tabi şunu da unutmamak lazım, o dönem ve etrafındaki entelijansiya entourage tayfada zaten ayık gezen de yok. ama hendrix hiç bir zaman bir maddenin bağımlısı olup hayatını bunun üzerine kurmamıştır. tekrar aynı ismi örnek vericem ama mesela bir stevie ray vaughan gibi ölümden dönecek kadar kokaine batmamış, röportajlarında "eujjjj gel öpüjeem" gibi lafları gevelememiş, performanslarını bu nedenden dolayı sıkıp atmamıştır. bu adama bir jim morrison, janis joplin, kurt cobain, sid vicious muamelesi yapmak hakaret olur. mesela 69 woodstock'u oturup baştan sona izlerseniz, belki de içlerinde en ayık olanın hendrix olduğunu fark edebilirsiniz. herkes fully loaded iken böylesine bir atmosferi riske etmeyecek kadar seyirciye, grubuna ve işine saygılıdır hendrix.
izleyen kitle ile felsefi bir ilişkisi de yoktur diğerleri gibi, bir kere böyle 20-30 değişik adamın çıkıp çaldığı konserleri sevmediğini, kimseye yeterince vakit ayrılmadığını, programı bittiği için boş alana çaldığını ( 500 bin kişiden 150 bini ayrılmış, 350 bini de beğenmiyor haha ), çiçek çocuk yok hippi gibi akımları pek anlamadığını, ipsiz sapsız boş beleş gezerek barış, gelecek falan oluşturalamayacağını falan söylemiştir röportajlarında mesela. woodstock'un lideri falan değildir, oraya doluşan evden kaçmış taşralı looser tipleri sembolize edecek bir geçmişi, görüşü, çizgisi yoktur. amacı ve tutkusu için eşşek gibi çalışmış, ailesini (hödük bir baba ve özürlü bir kardeşi olmasına rağmen) her fırsatta arayan, ziyaret eden, para gönderen, yeteneğini heba etmemiş, ne yaptığını bilen, toplasan 3-4 kez yaptığı halde her konserinde gitar yakmasını isteyenlere sıktır çeken, "oo hacı tarz yapmışın saç maç nefis" denildiği için saçını kesen, "sikicem bu rockstar, rock god geyiklerini bırakın da müziğimi yapayım, kalıba sokmayın bi durun amk" tavrında, bohemlikle falan alakası olmayan biridir. yani örnek alınacak bir sürü vasfı varken, "kafası güzel, bohem, tam bir piçmiş abii" yav he he. jimi hendrixdruglord sanki amk. neyse devam edelim...
gelelim ölümü meselesine
bu adamı bu kadar genç yaşta toprağa gömen şey, belki de onlarca büyük grubun dağılmasına, deha müzisyenlerin genç yaşta bezmesine ve hayattan soğumasına neden olan sebeple aynıdır; doymak bilmez aç gözlü ölü şiken menajerlerin bitmek bilmez turneler kitleyip, bu tür adamları/grupları ırgat gibi çalıştırmaları, hesap kitap bilmeyen bu naif adamları ince ince sikmeleridir.
hendrix döneminin bir konserden en çok parayı kaldıran -ki o dönem için 250k inanılmaz bir rakam- dolayısıyla en çok kazanan ünlüsü; yağlı kaz tabiri kendisine cuk oturur. menajeri de eski istihbaratçı, müzikle falan alakası olmayan, odundan hallice çakal bir tip. yani birinin suyunu sıkıp bundan zengin olmak istiyorsan hendrix'ten ideali yok. uyumak, sıçmak ve seks dışında gitarı elinden bırakmayan adamı gitardan bezdirmeyi başarmış. albüm kaydetmeye vakti yok, şarkı yazmaya vakti yok, eve gitmeye vakti yok, miles davis'le albüm, belki de müzik tarihinin ilk senfoni orkestralı rock konseri projelerini yapacak enerji, istek, şevk bırakmamış amk menajeri. kazandıklarının hesabını da tutmadığından, bütün hesabı kitabı bu denyoya bıraktığından, adam kafasına estiğinde "aboov! baya borcumuz var du şu 30 konseri de bi yap düzlüğe çıkalım baboş!"ları iteleye iteleye yaşayan ölüye döndürmüş jimi'yi. aynı şerefsiz chas chandler'i de kovaladığından, hendrix'in etrafında onun dilinden anlayan, projelerini yürütecek, halinden anlayacak kimse kalmamış; yalnız, bitik. o yüzden "damara eroini bastı ve öldü!" şeklinde bitmiyor hikaye ama heath ledger'inkine benzer bir durum söz konusu. cinayet de olma ihtimali var bilemiyoruz ama hayat dolu, bin tane projesi, fikri, melodisi olan, yaratmak dışında bir gayesi olmayan, vizyonu sınırsız, eşsiz bir adamın iliğini kurutmuşlar dostlar. mevzu bundan ibaret.
esasen hakkında doğru bilinen bir çok yanlış var
hepsini tek tek yazmaya üşeniyorum, yazdıklarımı da götümden uydurmadım. hakkında yazılmış hemen her biyografi kitabını okudum diyebilirim. içlerinde bence en güzeli "room full of mirrors". kendisiyle yapılmış tüm röportajların sadece cevapları derlenerek, soru cevap şeklinde değil sadece jimi'nin konuştuğu nefis bir kitap. ingilizcesi olan, hendrix'i seven, saygı duyan herkesin okumasını tavsiye ederim. sandığınızdan çok farklı bir adam olduğuna vakıf olacaksınız.