Girdiği Hiçbir Savaşı Kaybetmeyen Tarihin En Büyük Dehalarından Biri: Timurlenk
1370-1405 yılları arasında kurucusu olduğu büyük timur imparatorluğu'nu yönetmiş, son cihangirdir timur/timurlenk.
kısaca kendi hayat hikayesinden bahsetmek gerekirse; babasının, barlas boyu beyliğini kendisine devrettikten sonra, tuğluk hana bağlılık bildirmiş ve onun tebasi altında maveraünnehrin kendisinin kontrolune verilmesini sağlamıştır. bu, timur için henüz yolun başında olmasına rağmen muhteşem bir başlangıçtır.
çevresindeki halkın da desteğini alan ve hatrı sayılır bir ordu kuran timur, zekası ve stratejisini birleştirerek tuğluk hana karşı ayaklanma başlatmış, bu ayaklanmanın nedeni olarak da zindana atılan seyyidleri göstermiştir. bu şekilde hem müslüman cenahın takdirini toplayacak hemde kendine milis edinecektir.
sistan'da moğol orduları ile girdiği sert çatışma sonrası bacağından ve sağ elinden ciddi şekilde yara alan timur, o günden sonra tarihte şu şekilde anılacaktır: aksak timur!
kayınbiraderi olan emir hüseyin ile birlikte semerkand'ın da idaresini eline almayı başaran timur, bir şekilde ters düştüğü emir hüseyin'i de yine kendisine hasım olan ve kardeşini öldürdüğü için kısas olarak keykavus adında bir askere teslim eder. bölgede tek otorite sahibi olarak 1370'dede tahta oturmuş ve hükümdarlığını ilan etmiştir. fakat aynı zamanda tahtının yanına aynı görkemli süslemeler ile işlenmiş başka bir taht daha kurdurarak, cengiz han'ın soyundan gelen soyurgatmış han'ı da devletin kukla hakanı olarak tanıtmıştır. bunun nedeni ise cengiz han'ın bölgedeki büyük bir kahraman olması, onun devletleşmesi için stepne olacaktır.
kısa sürede büyük seferler düzenleyen timur, bir yandan topraklarını genişletiyor, diğer taraftan merkezi semerkand'da görkemli bir şehir inşa ediyordu. çiniler ile süslü, mavi kubbeli minareler, türbeler, medreseler, eğitimciler ve hatta uzay araştırmaları dahi yapılabilen bir medeniyet merkezi oluşturan timur, zanaatkâr kimselere de her zaman saygı göstermeyi ihmal etmemiştir.
bağdat ve ısfahan'da ahmet celayir'i, mısır'da memlük ordusunu mağlup eden timur, bölgenin yegane temsilcisi olarak kendini cihan padişahı sıfatıyla tanıtmaktadır. toktamış han'ı iki büyük savaş ile bozguna uğratarak altınordu devletinin başına da melik timur'u getirmiş, tebası altına almıştır.
hindistan'a düzenlediği büyük sefer ile fillerden kurulu hint ordusunu mükemmel bir deha ile imha eden timur, delhi'ye her biri bin atlıdan oluşan 119 tabur ile taarruz etmiş ve tüm hindistan'ı hakimiyeti altına almıştır.
bu sırada kendisinden kaçarak, osmanlı sultanı yıldırım bayezid'e sığınan kara yusuf ve ahmet celayir'in kendisine teslim edilmesini istediği, ayrıca erzincan valisi taharten'e de itibarını yeniden kazandırılmasını emreden bir mektubu, osmanlı hakanı yıldırım bayezid'e göndermiştir. niğbolu zaferi sarhoşu cesur bayezid ise bu mektuba oldukça sert bir üslup ile cevap vermiş ve daha önce yenilmemiş iki hükümdarın, orta çağ'ın en büyük meydan muharebesinde buluşmalarına davetiye çıkarmıştır.
1402'de ankara'nın çubuk ovası'nda -bazı kaynaklara göre çuluk- karşılaşan iki ordu, büyük bir muharebeye tutuşmuş ve timur ordusundaki fillerin de etkisiyle osmanlı süvari hattı tamamen bozulmuştur. aynı zamanda anadolu beyliklerinin ve kara tatarların saf değiştirerek kendisine katılması neticesinde kolay bir zafer elde etmiştir.
daha sonra gaza amacı güttüğünü anadolu'da ispat etmek amacıyla, rodos şövalyelerinin hakimiyetinde olan izmir'i düşürmüş, -tarihte ilktir- tire'de ise 1900'lerde tahrip edilecek olan kahramanlık destanını anlattığı bir kitabe diktirmiştir.
avrupalı birçok devletten bağlılık bildirisi ve hediyeler alan timur, dokuz ay sonra anadolu'dan, merkezi semerkand'a çekilmiştir. pek fazla vakit kaybetmeden çin'e giderek günahlarından arınacağına inandığı sefere çıkmış, bu sefer esnasında hastalanarak vefat etmiştir.
hayatı neredeyse savaş meydanında geçmiş ve tek bir savaş dahi kaybetmemiş timur, döneminde bilinen dünyanın yarısından fazlasına vassali yaptığı, vergiye tabii tuttuğu devletler ile hükmetmiştir.
ölümü sonrası evlatları taht kavgasına tutuşmuş ve mirzalar savaşı adı verilen iktidar mücadelesini şahruh mirza kazanmış, devletin yeni hükümdarı olmuştur.
dipçe: şahruh mirza'nın asıl adı muhammed bin bahadır'dır. babası timur ile satranç oynadığı esnada timur, oğlunun şah ve kalesini aynı anda tehdit etmiş ve bu sırada tebessüm ile "şah-ruh" diyerek haykırmıştır. ruh o dönemde halk arasında kale manası da taşımakta olup, hükümdarın adı da o günden itibaren şah-ruh mirza olarak kabul görmüştür.