SİNEMA 7 Ekim 2024
4,4b OKUNMA     103 PAYLAŞIM

Gerçeklik ve Zihnin Sınırlarında Bir Yolculuk: Shutter Island'ın Psikolojik Analizi

2010 yapımı Martin Scorsese filmi Shutter Island (Zindan Adası) ve Leonardo DiCaprio'nun canlandırdığı ana karakter Teddy'nin analizi.

malumunuzdur ki shutter island (zindan adası), martin scorsese'nin yönetmenliğinde sinemaseverlerle buluşan, hem zihinsel bozuklukları hem de insanın travmalarla başa çıkma mekanizmalarını derinlemesine işleyen bir başyapıttır. teddy daniels'ın zihinsel durumu üzerinden bir ferdin geçmişte yaşadığı travmaların bugünkü algısını nasıl şekillendirdiğini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. teddy’nin harp travmaları ve eşini kaybetmesiyle oluşan psikolojik yıkım ise filmin en can alıcı unsurunu oluşturuyor. gelin, film ve teddy hakkında yapılmış bu psikolojik analize beraber göz atalım.

psikoz ve gerçeklik algısı

filmdeki en büyük psikolojik çatışma, teddy daniels’ın (aslında andrew laeddis) kendi zihninde yarattığı alternatif bir gerçekliğin içine hapsolmuş olmasıdır. teddy, geçmişte yaşadığı travmatik olaylarla başa çıkabilmek için bir savunma mekanizması geliştirir ve kendini başka bir karakter olarak hayal eder. bu, ciddi bir dissosiyatif bozukluğa (kişilik bölünmesi) işaret eder. teddy, karısının (dolores) çocuklarını öldürdüğü gerçeğiyle yüzleşmemek için kendisini bir dedektif olarak kurgular.

şuuraltı kaçış ve savunma mekanizmaları

teddy’nin karakteri, şuuraltı savunma mekanizmalarının nasıl işlediğini gösteren harika bir örnektir. yaşadığı büyük travmalar (karısının zihinsel sorunları, çocukların ölümü) karşısında zihni, onu korumak için gerçekliği çarpıtarak yeni bir kişilik oluşturur. bu süreçte, psikolojik kaçış ve gerçekliği reddetme gibi savunma mekanizmaları devreye girer.


ilişkilerde algı oluşturma ve manipülasyon

filmin en ilginç unsurlarından biri, adadaki doktorların ve yetkililerin teddy'nin gerçekliğiyle oynamasıdır. filmin sonuna kadar, hem teddy hem de izleyici neyin gerçek olduğunu sorgular. bu durum, bir tür gaslighting (kişiyi gerçeklik algısından şüphe ettirme) durumunu yansıtır. bu, izleyicide de aynı derecede kafa karışıklığı yaratır ve film boyunca teddy’nin manipüle edilip edilmediği konusunda bir belirsizlik oluşur.

travma sonrası stres bozukluğu (tssb)

teddy’nin yaşadığı harp tecrübeleri, karısının rahatsızlığı ve çocuklarının ölümü, onun zihninde derin yaralar bırakmıştır. bu unsurlar, karakterin sürekli tetikte ve savunmada olduğu bir travma sonrası stres bozukluğu sergilemesine yol açar. bu bozukluk, onun zihnini daha da bulanıklaştırır ve gerçeklikten kopuşunu hızlandırır.

çözülme (dissosiyasyon)

teddy’nin yaşadığı dissosiyatif durum, zihinsel sağlığına dair mühim bir ipucudur. karısının cinayetlerini ve kendi sorumluluğunu kabul edemediği için zihinsel olarak bu olaylardan kaçmaya çalışır. bu durum, onun kimliğini ve gerçekliği tamamen parçalanmış bir şekilde algılamasına yol açar.


son söz

sonunda teddy, gerçek kimliği olan andrew laeddis ile yüzleşmek zorunda kalır. ancak bu yüzleşme, onun zihninde büyük bir yıkıma yol açar. son sahnede, "canavar olarak yaşamaktansa iyi bir insan olarak ölmek daha iyi değil mi?" şeklindeki repliği, karakterin kendini bilerek zihinsel bir yıkıma teslim ettiğini düşündürür. teddy, gerçeklikle yüzleşmenin verdiği acıyla yaşamaktansa, bu gerçeklikten kaçmayı ve zihnini kaybetmeyi seçer.

kaynakça

- dr. charlotte jacobson - a psychological analysis of mental illness in shutter island
- dennis lehane - shutter island novel
- american psychiatric association - diagnostic and statistical manual of mental disorders