Game of Thrones'un 8. Sezon 2. Bölüm İncelemesi
Uyarı: Spoiler içerir.
geçen haftaki bölüm ile temelde aynı şeyi işlemesine rağmen çok daha iyi bir ton tutturmayı başaran bir bölüm oldu a knight of the seven kingdoms
bunun ana sebebi, bu bölümün yazarının benden daha büyük bir asoiaf nerd'ü olan bryan cogman olması sanırım. her ne kadar kendisine dorne'un diziye sokulmasında ısrar ettiği için kızgın olsam da, yine de bu hikayeyi iyi anlayan ve elinden geldiği kadar kitabın ve yazarın felsefesine yakın durmaya çalışan tek yapımcı da o.
ASOIAF: A Song of ice and fire, dizinin uyarlandığı kitapların orijinal adı. Buz ve ateşin şarkısı anlamına geliyor.
cogman'ın asoiaf tarihçesine yaptığı göndermeler, daha bölümün adıyla başlıyor. bildiğiniz üzere, george rr martin'in, ser duncan the tall ve aegon v targaryen'in maceralarını işlediği novellalar serisi, bundan birkaç sene önce a knight of the seven kingdoms adıyla tek kitap haline toplanmıştı. bu kitabın ana kahramanı olan ser duncan the tall ile dizide işlenen hikaye arasında, grrm tarafından da doğrulanan bir teori var. o da brienne'in, ser duncan'ın soyundan geldiğidir. cogman, brienne'in şovalye ünvanı aldığı bölümün adını, a knight of the seven kingdoms koyarak bu bağlantıya selam yollamış.
bölümü, jaime'nin winterfell'de geçmişinin hesabını verdiği sahneyle açtık
jaime'nin, kendisi için büyük bir risk olmasına rağmen, winterfell'e gelmesinin temelinde aslında geçmişte yaptığı hataların hesabını vermek istemesi yatıyor. eski jaime'nin yaptıklarının bedelini ödemeden yeni jaime'ye geçmenin mümkün olmadığını bilen bu karakter, bu bedel ne olursa olsun ödemeye hazır olduğu için winterfell'e geliyor. bu bedel, dany tarafından yakılmak ya da jon tarafından idam edilmek de olsa, jaime'nin bu noktada pek umrunda olduğunu sanmıyorum. her ne kadar, işlediği suçlardan en büyüğü olan bran'ın sakat bırakmasının hesabını vermemiş de olsa, düşmanlarının yüzüne bakıp yaptıklarından pişman olduğunu söylemek jaime'nin karakter olarak gelişiminde çok önemli bir yer kapsıyor.
bu noktada, jaime'nin winterfell'e gelişinin diğer sebebinin de, brienne olduğunu belirtmek lazım. eski jaime'nin aşık olduğu güzel ve sığ cersei yerine, yeni jaime'nin güzellikten çok daha fazlasını bulduğu brienne'e geçişinin dizide çok iyi işlendiğini söyleyemem. daha geçen sezon, jaime'yi cersei'nin peşinde koşarken (ve onu hamile bırakırken) gösterdiler ki, o zaman yazdığım yazılarda bunu eleştirmiştim. kitapta, jaime'nin brienne ile yaptığı yolculuk sonrası değişmeye başlayan karakteri, cersei'nin onu aldattığını öğrenmesiyle tamamen kopma noktasına geliyor ve cersei, high sparrow tarafından hapse atıldığında, jaime ona yardıma gitmeyi reddediyor. dizi, bu ayrılığı gereksiz bir şekilde uzattı ve ortaya bir de hamile kalma olayını koydu ama sanırım artık dizideki jaime de, aslında cersei ile değil brienne ile olmak istediğini kabul etmiş durumda. bu açından, onun komutası altına girmek istemesi ve brienne'i şovalye yaptığı sahneler güzel kotarılmış. bu saatten sonra, bu ilişkinin bir geleceği var mı, bilmiyorum ancak bu noktada kalsa bile jaime karakterinin geldiği nokta açısından tatmin edici olur. ben yıllardır cersei'yi öldürenin jaime olacağına inananlardandım ve dizi bu bölümde tyrion'un ağzından "valonqar" kehanetine de bir gönderme yaptı ancak bu noktadan sonra tekrar jaime ile cersei'nin bir araya gelmesi lojistik anlamında zor olarak gibi.
jaime'nin yargılanması sırasında yaptığı asıl şok edici (!) açıklama, cersei'nin kuzeye yardıma gelmediğini söylemesiydi. gerçekten şok olduk hepimiz değil mi? geçen sene tyrion'un, cersei'yi ittifaka ikna çabalarını yüzlerce satır eleştirdim. bakın, tekrar hatırlatayım burada ki, dizinin yediği bokun boyutunu bir kez daha ortaya koyalım. cersei'yi ikna etmek için kuzeye wight yakalamaya gitme saçmalığı yüzünden, night king'in bir ejderhası var gençler ve o ejderha sayesinde duvarı yıktı eleman!!!
peki, ejderhayı ve duvarı feda ettiğimiz ikna görevinin sonucu ne oldu?
cersei gelmiyor.
bakın hiç abartmadan söylüyorum, cersei'nin olay örgüsü dizinin çok büyük sıçtığı noktadır ve dizinin son sezonlarının bir türlü tatmin edemiyor oluşunun yegane sebebi de budur. bana en sık gelen eleştiri, "kitap güzel, dizi kötü" deyip durduğumla ilgili ancak george martin, tyrion'un cersei'yi barışa ikna etme sevdası yüzünden bir ejderha ve koca duvarı feda ettiği bir 6. kitap yazarsa, aynı eleştiriyi ona da yaparım. bu olayın kitap/dizi ayrımıyla bir alakası yok, bana göre hikayenin en ilginç karakteri olan tyrion'un, en temel özelliği olan zekasının tamamen çöpe atılması çok büyük sıçıştır. yanlış anlaşılmasın, "tyrion asla hata yapmaz" demek değil amacım. ancak, tyrion hata yapacaksa bu cersei'ye güvenmek olmamalı. bütün hikaye boyunca cersei'ye hiçbir şekilde güvenmeyen tek karakteri, bu temel özelliğinden 180 derece döndürürseniz, afedersiniz ama annenize küfrederim ben işte.
tyrion karakterinin katli, dizinin genel olarak taht oyununu oynayan bütün karakterleri ve taht oyunu konseptini nasıl harcadığının en belirgin göstergesi. sadece tyrion değil, varys, littlefinger, doran martell, olenna tyrell, margeary tyrell ve aklınıza gelen ne kadar oyuncu varsa hepsinin hikayeleri resmen çöpe atıldı. ilk 5-6 sezonda oynanan oyunların hiçbirisinin şu an yaşananlara tek bir etkisi yok. resmen, "taht oyunları" ve "dany ve jon, kötü adamlara karşı" adlı iki farklı dizi izlemiş gibi olduk. birinci dizi 5. sezonda iptal oldu ve yerine daha aksiyonlu bol ejderhalı başka bir dizi konuldu. sürekli aynı şeyden şikayet ettiğimin farkındayım ancak varys gibi bir karakteri işlevsiz bir şekilde her gördüğümde tepem atıyor yemin ediyorum. lan ilk 2-3 sezonda bu adam her göründüğünde televizyonun sesini açıp ağzından çıkan her kelimeyi analiz ediyordum. şimdi artık ağzını açtığından sadece penis şakalarının muhattabı olan bir karakter var elimizde. heyallam.
fazla uzatmadan, night king'in konuşulduğu savaş toplantısına geçmek istiyorum
george martin'in kendi dünyasının kötülerinin, klasik fantazi edebiyatı kötülerinden farklı olmasını istediği hepimizin malumu. "dünyayı yok etmek isteyen karanlık lord" konsepti, grrm tarafından birçok kez eleştirilmiştir. o yüzden, ben dahil olmak üzere birçok okuyucu, white walkerların beyinsiz zombiler olmaktan daha öte amaçları olduğuna inanır. bu konudan birçok kez bahsettiğim için tekrar uzun uzun yazmak istemiyorum. bran'ın bu bölümde tasvir ettiği, insanlığı silmek için gelen night king konsepti, grrm'in felsefesine aykırı bir karaktermiş gibi gözüktü. tabi ki, insanlığı yok etmek istemesinin henüz açıklanmamış bir sebebi olabilir, ancak dizinin felsefi altyapısı ve derinliği olan bir night king yaratacak zamanı olup olmadığından emin değilim.
white walkerların, children of the forest tarafından yaratıldığını açıkladıkları günden beri, bu konuda hiçbir ek bilgi edinemedik. ben bu sezon, night king'in bir karakter olarak işleneceği umudunu taşıyordum ancak 2 bölüm geçti ve henüz yüzünü bile göremedik. bu noktada, kitapta henüz night king diye bir karakterin ortaya çıkmadığını da hatırlatmak istiyorum. grrm'in kuzeyden gelen tehlikesi, henüz gizemini tamamen koruyor ve night king ortaya çıksa da, sauron tipi bir dark lord olarak işleneceğini zannetmiyorum. dizi, dünyayı tehdit eden bütün kötülüğü night king'in karakterine bağlamayı tercih etmiş durumda ve bu noktada asoiaf'tan daha çok yüzüklerin efendisi tipinde bir sona doğru ilerliyor (bu arada hbo'nun game of thrones evreninde geçecek bir spinoff yaptığını ve bunun duvarın yapıldığı ve night king'in ortaya çıktığı dönemi anlatacağını da hatırlatayım. night king'in asıl motivasyonun ne olduğunu spinoff'a saklıyor olabilirler).
son demişken, diziye yüzeysel baktığınızda, winterfell'de ölüler vs yaşayanlar savaşının kapıda olduğunu ve bu savaşı yaşayanların kazanması halinde, kazananın cersei/euron/golden company ile final oynayacağını düşünebilirsiniz. ancak, bu dizi için bile berbat bir tercih olur. bu hikayenin son kötü adamı, alemlerin en angut karakteri cersei lannister olursa, ekşi sözlüğe 3000 kelimesinin tamamı küfürden oluşan bir inceleme yazısı yazarım. böyle bir şeyin olmayacağını umarak, önümüzdeki bölümde yaşanacak olan savaşın sadece bir oyalamadan ibaret olacağını umuyorum. bölümün sonunda gördüğümüz white walkerlar arasında, night king'in olmayışı bu inancımı daha da pekiştirdi. sanırım, winterfell, white walker ordusunun bir kısmı ile savaşırken, night king, asıl ordusunu king's landing'e sürecek. (bu hamlenin bir benzeri 2. sezonda, robb stark tarafından jaime lannister komutasındaki orduya whispering wood muharebesinde yapılmıştı.)
böyle bir hamlenin birkaç mantıklı yanı var
birincisi, winterfell'de, night king açısından risk oluşturan birçok faktör var ki bunların başında dany'nin ejderhaları geliyor. night king'in elindeki en değerli silah olan viserion'u, iki ejderhaya karşı kullanması onun açısından riskli olacaktır. bu ek olarak, winterfell'deki ordu obsidian silahlarla donanmış durumda ve arkalarında bran stark gibi güçlü bir karakter ve elinde valyrian kılıcı ile jon snow gibi bir komutan var. night king'in gücünü maksimize etmeden buraya saldırması riskli bir tercih olacaktır. o yüzden, ordusuna 1 milyon asker daha ekleyebileceği ve cersei lannister tarafından tutulan king's landing çok daha cezbedici bir hedef olacaktır. böyle bir saldırının lojistik olarak nasıl olacağını bilmiyorum, ancak sadece viserion ve night king bile saldırsa king's landing'e bana göre bu yeterli olabilir. viserion'un öldürdüğü insanları dirilterek, böyle bir saldırıyı beklemeyen şehiri hazırlıksız yakalayan night king, çok kısa sürede şehrin bütün nufusunu wight haline getirebilir.
bu noktada, aklıma eğer night king ordusuna 1 milyon wight daha eklerse, onu, kim nasıl durdurabilir sorusu geliyor ancak bunun cevabını son bölümde aragorn verdi zaten. "yüzüğü yok edeceğiz".
nasıl sauron'un bütün gücü, tek yüzüğe bağlandıysa, white walker ordusunun bütün gücü tek bir iradeye bağlanmış durumda ki, jon, night king'i ortadan kaldırmaları halinde savaşın kazanılacağını bu bölümde açıkladı. zaten dizi, daha önce, wightların, onları kontrol eden irade ortadan kalktığında tekrar ölü duruma döndüklerini de bize göstermişti. bunun nasıl olacağını şu an bilmiyorum (lütfen süper kahraman arya yapmasın bunu) ancak yaşayanların ordusunun, bu savaşı, tek tek bütün wightları öldürerek kazanmayacağından eminim.
night king'in, king's landing'e saldırması senaryosunun bir alternatifi daha var
euron greyjoy/golden company ittifakının darbe yaparak şehrin kontrolünü ele alması ve cersei'yi ortadan kaldırması. golden company'nin ilginç tarihinden daha önce bahsetmiştim. eğer dizi de, bu grubu politik amaçları olan bir ordu olarak işlemeye karar verirse, onların önderliğinde yapılacak bir darbe ile şehrin ve geri kalan kaynaklarının ele geçirilmesi ilginç bir twist olur. nasıl kitapta, golden company, aegon targaryen olduğunu iddia eden birinin peşinden gidiyorsa, dizide de golden company, aegon'un yardımına gelir. winterfell, night king tarafından kuşatılmışken ve euron/gc orduları kuşatmaya yardıma gelirler ve ana karakterlere night king'i ortadan kaldırmak için zaman kazandırırlar.
dizide tam bir orospu çocuğu olarak işlenen euron greyjoy'un böyle bir şey yapmak için herhangi bir sebebi olmaması bu ikinci ihtimali daha sıkıntılı yapıyor. şu ana kadar gördüğümüz euron, cersei'ye ihanet edebilir ancak bundan sonra winterfell'e yardıma koşacak beyaz atlı prens rolüne bürünmesi biraz saçma olur. king's landing'in kontrolünü ele geçirdikten sonra, winterfell kuşatmasının sonucunu beklemesi daha mantıklı olur. jon kazanırsa, onun geri kalan ordusuna saldırıp westeros'un kontrolünü ele geçirmeye oynamak ve night king kazanırsa, dragonstone'a ya da essos'a kaçmak, euron açısından daha mantıklı olur ki cersei'nin de yaptığı plan bu zaten. ancak dediğim gibi, bu hikayenin son kötü adamı cersei lannister olmamalı, bu dizinin standartları için bile büyük felaket olur.
incelemeyi bitirmeden son olarak jon'un dany'e kim olduğunu söylediği sahneden bahsedesim var
dizi, hikayenin en önemli açıklamasını 3 sezon ve 5/6 bölümde taksit taksit yaparak olayın gazını kaçırmayı başardı. geçen bölümün en etkileyici sahnesi sam'in dany'den babası ve kardeşinin ölümünü öğrenmesiydi. bu bölüm de en çarpıcı sahne brienne'in şövalye oluşu oldu. halbuki, jon'un tam 8 sezondur saklanan sırrı ortaya çıktı ama bir şekilde hiçbir heyecan yaratmamayı başardı adamlar. hele ki, ejderhaya binme olayının, targaryen iddiasının bir kanıtı olarak kullanılmamış olması akıl alacak bir salaklık değil. dany, jon'un aslında targaryen olduğunu öğrenince şaşırıp haklı olarak "kardeşin ve en iyi arkadaşın hariç kimsenin bilmediği bir sır olması garip değil mi" diyor. garip halacığım evet ama hatırlarsan bir bölüm önce sadece targaryenlerin yapabildiği bir şey yaptıydım ben. hani rhaegal'e binip seks yapmaya gittiydik. hala-yeğen seksi. bilmiyorum gençler, sadece bana mı büyük fırsat kaçmış gibi geliyor? dizinin, bu ejderha olayını tamamen görmezden gelmiş olması bana dany-jon gerilimini daha da ileri götürmek istediklerini düşündürtüyor. dany ve sansa'nın kuzeyin kaderinin ne olacağı konusundaki görüş ayrılığı da böyle bir gidişhatı destekleyecek altyapıyı hazırlıyor olabilir. harbiden de dizi night king'i ortadan kaldırdıktan sonra, jon-dany arasında bir "dance of dragons" savaşı ya da jon vs dany vs cersei "battle for iron throne" işleyecek olabilir mi?