EDEBİYAT 10 Mayıs 2018
121b OKUNMA     900 PAYLAŞIM

Fernando Pessoa'nın Şehvetli Kâbuslarını Döktüğü Huzursuzluğun Kitabı'ndan Alıntılar

20. yüzyıl Portekiz edebiyatının en büyük isimlerinden Fernando Pessoa'nın (1888-1935) ilk kez 1982'de yayınlanan başyapıtı "Huzursuzluğun Kitabı"na bir göz atmanızı öneririz.

"öyleyse kim kurtaracak beni var olmaktan?
hayatımı toprağa veriyorum."

"hissetmek- ne renktir acaba?"

"kalp düşünebilseydi, atmaktan vazgeçerdi."

"her yapıt kusurlu olmaya mahkûmdur."

"hayatı bir han olarak tahayyül ediyorum, çöküş arabası gelene kadar orada kalacakmışım. araba beni nereye götürecek bilmiyorum., çünkü hiçbir şey bilmiyorum."

"gündüz, bir hiçim; gece, kendim olurum."

"hiçbir şey olmaksızın yücelmek, geceleri kazandığım ne muhteşem bir zafer bu! bilinmeyen bir güzelliğin görkemi, nasıl da karanlık bir görkemdir."

"...ve kurduğum bütün o hayallerin doruklarından bakıyorum da, lizbon kentinde bir yardımcı muhasebeciymişim."

"kalbimde sıkıntılı bir huzur var ve dinginliğim tamamen kaderime razı olmamdan kaynaklanıyor."

"karşısında alçalacağım bir şey varsa, o da kendi açtığım bayraktır."

"hayattan çok az şey istedim - ama o, o kadarını bile esirgedi benden. azıcık güneş, kırlar, bir lokma ekmek, bir lokma huzur, canımı fazla yakmayacak bir yaşama bilincim olsun ve bir de ne kimseye muhtaç olayım ne elâlem bana muhtaç olsun. bu kadarı bile esirgendi benden.

"huzurlu odamda, kederler içinde yazıyorum, şimdiye kadar olduğum, bundan sonra da olacağım gibi yapayalnızım."

"bugün sık sık yaptığım gibi düş kurdum, hayatımın tinsel tarafı büyük oranda bu amaçsız ve değersiz düşlerden oluşur."

"...kendilerini vaktiyle deha sanmış, oysa düş gücünden yoksun birer dilenci olmaktan öteye gidememiş döküntülerin arasına karışacak, hayatta ne başarıya ulaşabilmiş, ne de her şeyi elinin tersiyle itmeyi becerip öbür türlü başarı kazanabilmiş o isimsiz kalabalıkta eriyeceğim."

"ah, evet, anladım! patron vasques hayat'ın ta kendisi! bize hükmeden ve hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğimiz, tekdüze ve gerekli hayat'ın. bu sıradan adam, hayat'ın sıradanlığını temsil ediyor. o, benim için her şey ve dışımda, çünkü hayat da benim için her şey ve dışımda."

"her şey ilgimi çeker, ama hiçbir şey beni avucunda tutamaz."


"...ne var ki, duyduğum halde aslında onu dinlemez, bambaşka şeyler düşünürüm ve aramızda geçen konuşmadan en az anımsadığım, o sırada sarf edilen sözler olur."

"asla gerçekleşmiyoruz.
karşı karşıya duran iki uçurumuz biz- cennet'i hayranlıkla izleyen bir kuyu."

"ben bu dağınık, ilintisiz duygularla (zaten başka türlüsünü de istemiyorum) olaysız yaşamöykümü, hayatsız hikâyemi anlatıyorum. bunlar benim itiraflar'ım; ve bu itiraflarda hiçbir şey söylemiyorsam bu, söyleyecek bir şeyim olmadığındandır."

"insan, ilginiç ya da yararlı ne anlatabilir? başımıza gelmiş olan şeyler, ya herkesin başına gelmiş ya da yalnızca bizim başımıza gelmiştir; ilk durumda bayatlamıştır, ikinci durumda da bizden başkası anlayamaz onları."

"hissettiklerimi yazıyorsam, hissetmenin ateşini azaltmak için başka çare olmadığından. itiraflarım önemli değil, çünkü hiçbir şey önemli değil. hissettiklerimle manzaralar çiziyorum ben."

"yaşamak, başkalarının niyetleriyle örgü örmektir."

"gördüklerimin hepsi düşten ve göz aldanmasından ibaret."

"içinde yaşadığım anın kaygısı vız geliyor; uzun da sürmüyor. zamanın enginliğine açım ben; ve koşulsuz olarak ben olmak istiyorum."

"büyük tutkularım, sınırsız düşlerim oldu- ama o kadarı çıraklarda, terzi kızlarda da vardır, çünkü bütün dünya hayal kurar: bizi birbirimizden ayıran şey, o hayalleri gerçekleştirecek gücümüzün ya da kendiliğinden gerçekleştiklerini görecek kadar şansımızın olup olmamasıdır"

"düşlerimde ben de çıraklar, terzi kızlar gibiyim. onlardan tek farkım, elimin kalem tutması."

"belki de sonsuza kadar muhasebeci olarak kalmak benim kaderimdir; şiir ve edebiyat ise alnıma konmuş bir kelebektir belki; parlak güzelliğiyle gülünecek halimi iyice ortaya çıkaran bir kelebek."

"moreira'yı özlemle anacağım ama göğe yükselmenin karşısında özlemlerin lafı mı olur?"

"ister var olsunlar ister var olmasınlari biz tanrıların kölesiyiz."

"beni sevmek, bana acımak demek."

"hayata ayak uydurmamızın tek yolu, kendi kendimizle uyumsuz olmak."

"ölü yaşlar gözlerimi yakıyorsa da yüreğimin en gizli yerinde ağlıyorum aslında."

"duygular dendiğinde kayıtsız kalmamda, belki de vaktiyle (sevilmiş) bir çocuk olamamanın üzüntüsünün içime işlemiş olmasının da payı var."

"her şey uyuyordu, evren baştan sona, engin bir hataydı sanki..."
~ sıkıntılı bir gecenin senfonisi

"sessiz gece, her şeyin en derinindeydi, tanrı'nın mezarıydı (ruhu için yanıyordu o'na). "
~ sıkıntılı bir gecenin senfonisi

"hepimiz kendi dışımızdaki koşulların tutsağıyız."

"... ve ben ölü geçmişimin içinden geçerek kendimi yeniden eritiyor, kendi içimde kayboluyor, kendimi dünya işleriyle henüz kirlenmediğim, her gizeme, her geleceğe açık olduğum o uzak gecelerde unutuyorum."

"ne zevk, ne ün, ne iktidar: özgürlük, yalnız özgürlük."

"... ve derin bir küçümseme, insanlık için çalışan, vatan için savaşan ve hayatlarını uygarlığın sürmesi için feda eden tüm insanlara karşı bir tiksinti, bir küçümseme..."

"kişiliğini, onu yitirerek bulmak -inancın kendisi de, yazgımızın bu yönünü doğrular."

"ben olmadığı için bütün dünyaya imreniyorum."

"en içten düşüncelerimde bile, ben, ben değilmişim."

"şimdiye kadar hatadan ve yanılgıdan başka bir şey olmadığımı, hiç yaşamadığımı, sadece zamanı bilinçle, düşünceyle doldurduğum ölçüde var olduğumu biliyorum."

"ve kendime ağırlık yaptığımı hissediyorum, evet, bilinçlenmeye mâhkum olmaya benzeyen bir ağırlık veriyorum üzerime..."

"kendini bilmemek, yaşamaktır. kendini yanlış tanımak, düşünmektir."

"neden bilmem, bazen öleceğim içime doğar..."

"ölüm uykuya benziyorsa, ölümden uyanacağımızı varsaymamız gerekir."

"bir ölü gördüğümde, ölümü, bir gidiş anına benzetirim. ceset ise, üzerimizden çıkardığımız giysileri hatırlatır."

"ah, huzur nedir bilemeyeceğim asla! içimde huzurdan eser yok, hayır, ama -ne yazık!- huzuru tatmak için istek de yok."

"bedenimizi nasıl yıkıyorsak, yazgımızı da öyle yıkayabilmeli, çamaşır değiştirir gibi hayat değiştirebilmeliydik."

"pisliği bir irade sorunu olarak değil, aklın bir umursamazlığı olarak yaşayan insanlar vardır; çoğu insan ise, özgürce aldıkları bir kararla ya da istemedikleri bir dünyaya boyun eğmeye razı oldukları için değil, kendi kendilerini anlama yetenekleri gerilediği için, bilgiyle alay etmeyi öğrendikleri için tekdüze, silik hayatlar sürerler."

"yazgının domuza çevirdiği, kendi güçsüzlüğünün çekimine kapılmış, bundan dolayı günlük hayatının sıradanlığından kurtulmayan insanlar vardır, benim gibi. olmayan yılandan büyülenen kuşlardır onlar."


"biz ki hem hayatın, hem de gerçeğin içinde biten otlarız, biz ki camların hem içine hem dışına biriken tozlarız, biz ki yazgı'nın torunları, tanrı'nın evlatlıklarıyız..."

"çünkü, gördüğüm şeylerin boyundayım ben,
kendi boyumda değil."

"anlamak için, kendimi yok ettim. anlamak, sevmeyi unutmaktır."

"yalnızlık umudumu kırıyor; yanımda birilerinin olması üzerime ağırlık yapıyor. başkalarının varlığı düşüncelerimi dağıtıyor."

"yalnızlığım beni kendine göre biçimlendirdi, kendine benzetti. bir başkasının varlığı - bir tek kişi bile olsa- düşünmemi hemen engelliyor."

"evet, insanlarla konuşmak uykumu getiriyor. zaten, başkalarıyla temas etmek zorunda olduğumu düşünmek bile midemi bulandırıyor. bir dostum alt tarafı beni akşam yemeğine davet etmeyegörsün; tarifi güç bunalımlara giriyorum derhal."

"benim törelerim yalnızlığın töreleri, insanların töreleri değil kesinlikle."
(rousseau? senancour?)

"yapaylık, doğal olandan tat almanın bir yoludur. o uçsuz bucaksız tarlalardan, burada yaşamadığım için zevk aldım. insan baskı altında yaşamamışsa, özgürlüğün değerini ölçemez."

"nasıl yaşadıysam öyle öleceğim..."

"kimse bilmeyecek, çünkü bu ölümlü dünyada kimse bir şey bilmez..."

"gönlüm romantiklerden yana olsa da, ancak klasikleri okuduğumda huzur bulabiliyorum. o yapıtlar, sonsuz bir hayat düşündürüyor bana neşeyle, engin boşlukları kat etmeksizin seyreden bir hayat."

"sarhoş olduğu için değil, düşlere daldığı için sendeliyor..."

"mutlu insanlar onlar, çünkü salaklığın büyüleyici hayal gücü bahşedilmiş. ama ya benim gibi, yanılsamasız düşleri olanlar(...)"

"ey okurlar, mutlu olup olmadığımı soruyorsanız, cevabım hayırdır."

"utangaçlık asil bir huydur, ne yapacağını bilememek övünülesi, yaşama becerisinden yoksun olmak ise insanı yücelten bir özelliktir."

"sadece acı bizi büyütür..."

"ben, genellikle kendi derinliklerimde bile henüz tasarlanmamış eylemlerin, dudaklarımı uzatırken aklıma bile getirmediğim sözcüklerin, tamamına erdirmeyi umursamadığım hayallerin kuyusuyum."

"ne mutlu yaşamlarını kimseye emanet etmeyenlere."

"kusursuz olan, kendini belli etmez. aziz ağlar, çünkü insandır. tanrı susar. işte bu yüzden azizi sevebiliriz biz, tanrı'yı değil."

"tefekküre daldığımda hiçbir şey düşünmem."

"işte özgürüm, yitip gitmişim.
hissediyorum. ateşten titriyorum. ben, benim."

"başka bir erdemim yoksa da , hiç olmazsa özgür bırakılan duyguların getirdiği sürekli yenilenme hali var."

"bilinçsizce yürüyor. uyuyor, çünkü hepimiz uyuyoruz. hayat bütünüyle düştür. o da bilinçsiz halde yaşıyor. ne yaptığını, ne istediğini, ne bildiğini kimse bilmiyor. yazgı'nın büyümeyen çocukları olarak, hayatı uyuyoruz."

"öteki insanlarla aramda daima, derin bir uyuşmazlık olduğunu hisetmemin nedeni, sanırım onların çoğunun duyarlıklarıyla düşünmesi, benimse düşüncelerimle hissetmem."

"sıradan insan için, hissetmek yaşamaktır, yaşamayı bilmektir. ben ise, yaşamak düşünmektir, derim; hissetmek ise düşünmeyi beslemekten başka işe yaramaz."

"bir insan benden ne kadar farklıysa, o kadar gerçek geliyor bana..."

"ey lizbonum, yuvam benim!"

"güneş zihinde batar."

"bakar ama görmeyiz."

"yaşamaya mecbur edildiğim hayattan doğmuş zavallı umutlarım benim!"

"ruhum hayatımdan yoruldu!"(eyüp?)

"hayatla aramda ince bir cam var. açıkça görmeme ve anlamama rağmen, dokunamıyorum hayata."

"hayatım dayak yemekle geçiyor sanki."

"düşlerim saçma birer sığınak, yıldırıma karşı şemsiye açmaktan farkı yok."

"hayattaki her şey gibi, ben de olduğum yer de boşuna duruyorum."

"dünyada yalnızım. görmek, uzakta olmaktır. açıkça görmek, durmaktır. tahlil etmek, yabancılaşmaktır. insanlar bana değmeden geçiyor yanımdan. etrafımda havadan başka bir şey yok. kendimi o kadar tecrit edilmiş hissediyorum ki, üzerimdeki giysiyle aramdaki boşluğu bile algılıyorum."

"öyle üşüyorum ki. yalnzılıktan çok yoruldum, çok bitkinim. ey rûzgar, gidip anne'mi bul. gece vakti beni, bilmediğim o eve götür...ey sessizlik, sütannem, beşiğimi, tatlı tatlı uyutan o ninniyi geri ver bana."

"üstün bir insana yakışan yegâne tavır, yararzız olduğunu bildiği bir işi inatla sürüdürmek..."

"bilmemek hayatımız olsun! hissettikçe unutalım!"

"asıl eylem insanı, hayalcidir."

"düş kurmakla geçti ömrüm. hayatımın anlamı buydu, evet, yalnızca buydu. iç hayatımın dışındaki hiçbir şeye dönüp bakmadım. hayatımdaki en büyük üzüntüler, gönlüme bakan pencereyi açıp oradaki bitip tükenmez kaynaşmayı seyrederek kendimi unutmamla eiyip gitti."

"olduğum yerde olmayana, asla olmadığım şeye ait oldum hep."

"ben, bir tek hiçlik'i sevdim. düşünü bile kuramayacaklarımı arzuladım sadece."

"aşktan tek dileğim, uzak bir düş olarak kalmasıydı."

"hayır, hiçbir hüzün var olmamış şeylerin hüznü kadar işlemez insanın içine! gerçek zamanda yaşanmış geçmişimi düşünürken, yol kenarına atılmış çocukluğumun cesedine ağlarken hissettiklerim..."


"ne zor iş, yaşamaya, az da olsa kıpırdanmaya mecbur olduğumu bilmek..."

"bilincinde olduğum acılardan çok, acının bilincimdeki yansıması canımı yakmıştır."

"düşünerek yankı ve uçurum yarattım kendime. derinleşerek kendimi çoğalttım."

"her duyguda başka biriyim ben, tanımlanmamış her izlenimde azap çekerek yenileniyorum."

"bana ait olmayan izlenimlerle yaşıyorum, reddedişlerle tüketiyorum kendimi. kendim olma tarzımla bile bir başkasıyım."

"yaşamak bir başkası olmaktır. dün hissedileni bugün de hissetmek, hissetmek değil, dün hissedilmiş olanı bugün anımsamaktır yalnızca, artık yok olmuş olan dünkü hayatın canlı cesedi olmaktır."

"biz, olmadığımız şeyiz, hayat kısa ve hazin."

"ne çok insanız yaşayan, ne çoğuz kendini kandıran!"

"ne düşündüğünü ya da ne istediğini bilen biri var mı?"

"her şey için ayrı ayrı hissetmeye kalktığımda ne çok ölüyorum!"

"düşlediğim manzaraları gerçek manzaralar kadar net görüyorum."

"ben hep şimdiki zamanda yaşarım. geleceği bilmem. artık geçmişim de yok."

"ne umutlarım var, ne de pişmanlıklarım."

"her şey ne kadar boş! biz, dünya ve her ikisinin kendi sırları."

"hayat tahayyül edebildiğimiz kadardır."

"düşlerimde her şeye sahip oldum."

"edimde bulunmaya duyduğum kini, fanusta bir çiçek gibi büyütüyorum içimde. hayata baş kaldırdığım için kendimle övünüyorum."

"hiçbir parlak düşünce içine birtakım ahmaklıklar katılmadan piyasaya sürülemez. kolektif düşünce ahmaklıktır, çünkü kolektiftir..."

"her zaferle insan biraz daha bayağılaşır."

"en iyisi ve en soylusu vazgeçmektir."

"bir muhasebeci yardımcısı olduğumu bilirken, kendimi deha ilan etsem neye yarar?"

"kim olmak istiyorsam o olacağım."

"gururumu körler taşa tutmuş, düş kırıklığım dilencilerin ayaklarının altında ezilmiş."

"seni yalnızca düşümde istiyorum."

"ben, kadınların sevdiklerini söyledikleri, ama karşı karşıya geldiklerinde kesinlikle tanımadıkları insanlardanım..."

"kendimle ilgili net bir fikrim yok..."

"tek trajedi, insanın kendindeki trajikliği görememesidir."

"çözülebilir sorun yoktur."

"düşünmek, var olmayı bilmemektir."

"romantik aşk insanı hayal kırıklığına götüren bir yoldur."

"biz aslında insanları sevmeyiz. sevdiğimiz, bir insan hakkında oluşturduğumuz fikirdir. kısacası kendi uydurduğumuz bir kavramı -ve sonuç olarak kendimizi sevmekteyizdir."

"yaşamak, düşünmemektir."

"iktidar sahibi olmak isteyen, bayağılığın ötesine geçmelidir."

"varlığımızı öyle bir hale getirelim ki, başkalarının gözünde hep bir muamma olarak kalsın..."

"yazmak, unutmaktır. bunun yanı sıra edebiyat, hayatı görmezden gelmenin de en hoş yoludur."

"çocuklar, hissettikleri gibi konuştukları için müthiş edebiyatçılar sayılırlar."

"...yetişkinler, yani aptal insanlar..."

"insan türüne dahil herhangi bir hayvanın hiç hakkı olmadığı halde, bir başkasıyla alay edebilmesine üzülüyorum. ama başkaları benimle dalga geçse umurumda bile olmaz..."

"ne devlet'e boyun eğerim ne insanlara, tek yaptığım kıpırdamaksızın direnmektir."

"ah, düşsünler yollara var olmayanlar! tıpkı nehirler gibi hiçbir şey olmayanlar için de akış, hayatın ta kendisi olmalı."

"ruhumun bugüne dek vermediği neyi verebilir bana çin?"

"sadece düş, bakarak görebilir."

"vazgeçmek, kendimizi özgür kılmamız demek. hiçbir şey istemem ise, güç sahibi olmak anlamına gelir."

"kendi kendimizin ebedi yolcuları olarak, bizim için olduğumuz şeyden başka manzara yoktur. hiçbir şeye sahip değiliz, çünkü kendi kendimize sahip değiliz. hiçbir şeyimiz yok, çünkü hiçbir şey değiliz. hangi ellerimi uzatayım, hem hangi evrene doğru? çünkü evren, bana ait değil: ben, evrenim."

"kendine saygısı olan her ruh hayatı en uç'ta yaşamak ister. size verilenle yetindiğiniz takdirde, köleden farkınız kalmaz."

"bir tek çocuk olmadığıma hayıflanırım (düşlerime inanabilirdim o zaman) ya da bir deli (beni kuşatan her şeyi ruhumdan uzaklaştırabilirdim)."

"öyle ya da değil, bilsem ne olur, bilmesem ne olur?"

"acı çekiyorum, ama bunu hak edip etmediğimi bilmiyorum. (kovalanan bir ceylan.)"

"karamsar değilim, hüzünlüyüm."

"anlaşılmak, kendini satmak demek. olmadığım gibi görünmeyi, gayet insani bir şekilde, kibarca, doğal olarak görmezden gelinmeyi cidden tercih ederim."

"herşey idim; hiçbir şeye değmezmiş."
~ septimus severus

"kendimi arıyorum, bulamıyorum."

"yolculuk dedikleri nedir, neye yarar? günbatımı, günbatımıdır; günbatımı görmek için illa ki istanbul'a gitmeye gerek yok."

"özgürlük içimde yoksa, hiçbir yerde yok demektir."

"herhangi bir yol,
hatta entepfuhl yolu bile dünyanın öbür ucuna götürebilir seni."
~ carlyle

"ne kadar yukarı tırmanırsak tırmanalım, ne kadar aşağı inersek inelim, asla duygularımızın dışına çıkamayız."
~ condillac

"asla kendimizden yelken açamayız. asla bir başkasına varamayız."


"gerçek manzaralar bizim yarattıklarımızdır, çünkü onların tanrısı bizizdir ve gerçekte oldukları gibi, yani yaratıldıkları gibi görürüz onları."

"horoz, ancak ölünce dışına çıkabileceği kümeste özgürlük şarkıları söyler, çünkü ona iki tünek bahşedilmiştir."

"her yağmur damlasıyla doğada ağlayan, ıskalanmış hayatımdır."

"yağmur dinmek bilmiyor. sesi ruhumu sırılsıklam etti. ne biçim bir yağmur bu..."

"içimdeki herşey ölüyor - hatta düş kurabildiğime olan güvenim bile!"

"hava o kadar güzel ki canım düş kurmayı bile çekmiyor. en içten duygularımla günün tadını çıkarıyorum."

"bir zamanlar ne olduğumu hatırlayabiliyor olmasam, şu anki bene katlanamazdım."

"bir insan ne kadar yükseğe çıkarsa, ister istemez o kadar şeyden de mahrum kalır."

"en büyük meziyetin, ulaşılmaz olanı elde etmek olduğunu düşünmüşümdür hep, var olmadığın yerde yaşayacaksın..."

"doğa, ruhla tanrı arasındaki farktır."

"kendimizi tanıdıkça yanılgılara düşeriz."

"insanoğlu doğduğu günden ölene dek, bütün hayvanlar gibi kendinin dışında kalmaya mahkûmdur. ömrü boyunca, yaşamak yerine üstün nitelikli, daha karmaşık bir bitkisel hayat sürer. var olduğunu bile bilmediği bazı kıstaslara farkında olmadan uyar, fikirleri, duyguları, eylemleri tamamen bilinçsizcedir."

"ellerindekinin sadece bir yanılsama olduğunu sezebilmek - en büyük insanların varabileceği nokta da budur işte, yalnız bu."

"insan hayattan ne kazanmayı beklemektedir, ayrıca nasıl kazanacaktır? bir kurtçuğunkinden farksız, kokuşmuş hayatından başka neyi sığdırabilir toprağa?"

"aynı bilinmezlikten doğmuş iki kardeşiz biz, aynı ırkın iki ayrı niteliği, ortak bir mirasın iki farklı haliyiz -hangimiz ötekini inkâr edebilir? insan karısını inkâr edebilir, ama annesine, babasına ya da kardeşine bunu yapamaz."

"başlıyorum, çünkü düşünecek gücüm yok; bitiriyorum, çünkü kendimi durduracak cesaretim yok."

"yazdıkça kendimi alçalttığımı hissediyorum; ama bundan vazgeçemiyorum da."

"kendim için kimim ben? hissettiğim şeylerden biriyim sadece."

"hiçbir tensel aşk, bana kaybettiğim aşkın tadını veremedi."

"ruhumuzda kopan büyük fırtınalar, bütün evreni etkileyen felaketllerdir."

"hayatta uyuyabilmekten daha büyük zevk tanımıyorum. uyurken hayat hükümsüz kalır, hatırasız, yanısamasız bir gecedir uyku - ve nihayet geçmişin de, geleceğin de olmayışıdır..."

"ne türden olursa olsun şiddeti daima, insanoğlunun özündeki aptallığın hoyrat bir yansıması görmüşümdür. hem zaten bütün devrimciler aptaldır, daha az rahatsızlık verdikleri için onlar kadar olmasa da, bütün reformcular da öyle."

"birilerinin kalkıp harekete geçerek herhangi bir şeyi değiştirebileceğini hayal etmesi aklımı incitir."

"gerek devrimciler, gerek reformcular aynı konuda yanılıyor. her şeyi içeren hayata karşı tutumunu ya da hemen her şey demek olan kendi varlığını zaptetmekten, dönüştürmekten aciz olan insanlar, başkalarını ve dış dünyayı değiştirerek kendilerine bir çıkış noktası yaratmaya çalışırlar.
"bütün devrimciler, bütün reformcular birer kaçaktır. kendi kendiyle savaşamayan insan başkalarıyla savaşır. kendini daha iyiye götürmekten âciz olan bir reform yapmaya kalkışır."

"doğru hisseden, dürüst düşünen bir insan, dünyadaki kötülük ve adaletsizlikten rahatsızsa, gayet doğal olarak bunun önce kendine dokunan kısmını düzeltmeye çalışmalı, yani kendini. bu bazen bir ömür boyu sürer."

"bütün mesele dünyayı kavrayışımızdan kaynaklanıyor: dolayısıyla dünyayı kavrayışımızı değiştirirsek dünyayı da kendimiz için değiştirmiş oluruz, çünkü o durumda dünya bizim açımızdan, şu an olduğu gibi kalmamış olacaktır."

"bizim gerçeğimiz, biricik gerçek. dünyanın geri kalanı seyirliktir sadece..."

"hayatta en tiksindiğim şey, toplumsal ahlak edebiyatı. 'yurttaşlık görevi', 'dayanışma', 'insanlığa hizmet' ve bu cinsten daha başka teraneler, bir pencereden tepeme atılmış çöpler kadar sinirimi bozar."

"insanları yönetme sanatının temelinde iki ilke yatar: onları baskı altında tutmak ve aldatmak."

"eylem adamları, düşünce adamlarının gönülsüz köleleridir."

"anlatmak yaratmaktır, çünkü yaşamak yaşanmış olmaktan başka bir şey değildir."

"eylemsizlik bütün dertlerin tesellisidir. hayal etmek her şeydir, sonunun eyleme varmaması koşuluyla. insan sadece düşlerinde dünyanın kralı olabilir."

"düşünmek, ama var olmamak; işte bunu yapan kraliyet tahtına oturmuş demektir."

"ne kadar zavallı bir topluluk! insanlıktan ve acıdan nasıl da bihaberdiler! tıpkı bir nehirdeki, hayat nehrindeki çöpler gibi akıyorlardı. gerçekten ıstırap çekenler böyle sürüler halinde dolaşmaz, gruplar kurmazlar. acı denen şey, yalnız başına çekilir."

"insan, köpek, kedi, kahraman, bit ve dehalar; hepimiz yıldızların sonsuz huzurunun altında aslında düşünmeden(çünkü en iyiler düşünmekten başka şey düşünmez) varoluşu oynarız."

"manzum ya da nesir bir büro çalışanı olacağım daima. çapı belli biri olarak, gizemin ya da gizemsizliğin dünyasında, duygularıma, duygularımın uyandığı saatlere uysalca kölelik edeceğim."

"her gün bugünkü gündür ve dünyada bir benzeri daha olmamıştır. aynı kalmak fikri ruhumuzda vardır sadece - ruh yanlış da olsa kendini hep aynı sanır..."

"keşke kaçabilsem. bildiğim, bana ait olan, sevdiğim şeylerden kaçabilsem. keşke gidebilsem burası olmayan herhangi bir yere. bu yüzleri, bu alışkanlıkları, bu günleri görmek istemiyorum artık. başka biri olmalı, hücrelerime sinmiş bu rol yapma saplantısının yorgunluğunu atmalıyım. uyku huzurla değil, hayatla çöksün üstüme. deniz kenarında bir kulübe, hatta dağların sarp eteklerinde bir mağara yeter bana. ne yazık ki istemekle olmuyor."

"kölelik bu hayatın yasasıdır; başka kural da yoktur zaten... kimileri köle doğar, kimileri sonradan olur, kimileri ise köleleştirilir. özgürlüğe olan korkakça sevgimiz köleliğin üzerimizdeki ağırlığını açıkça gösteriyor."

"her insan yalnız kendidir ve fazladan birkaç kişi olma yeteneği sadece dehalara bahşedilmiştir."

"hayatı tekdüzeleştirmek bir bilgeliktir, çünkü o zaman en küçük olay bile insanı büyüleyebilir."

"kendimi her bir şey olarak düşleyebilirim, çünkü hiçbir şeyim.herhangi bir şey olsam, kuracak düş kalmazdı."

"kıyıyı izlersek değirmene varacağımız kesindir, ama çabayla hiçbir yere varamayız."

"uykusuz bir gecenin ardından sevilecek bir tarafımız kalmaz. uykumuz kaçtıkça, bizi insanlaştıran bir şeyleri de yanında götürmüştür."

"ölümden yapılmışız biz. hayat diye kabul ettiğimiz şey, gerçek hayatın uykusu, varlığımızın gerçek halinin ölümüdür."

"yaşadığımızı sanırken ölüyüzdür; ölümle pençeleşirken yaşamaya başlarız."

"her şey ölümdür. idealler, hayatın anlamsız, yarasız olduğununun itirafından başka nedir? sanat, hayatın inkârı değil midir?"

"tanrı'yı asla bulamayalım, tanrı'nın var olup olmadığını bile bilmeyelim!"

"her birimiz hayat rüzgârının savurup yere çaldığı birer toz tanesiyiz."

"en yücelerimizin tek üstünlüğü, her şeyin boş ve kaypak olduğunu daha iyi biliyor olmalarıdır."

"benim hayatla işim ne?"


"var olduğumu hissettiğim yerde değilim; ruhumdan kovulmuşum sanki."

"kendime bakıyorum. kendi kendimin seyircisiyim ben."

"umudun, inançsızlıktan farkı yok, ikisinin de hamuru soğuk ve külle yoğrulmuş."

"hayatı gömüyorum. hiçbir şeyim..."

"hayal kurduğum sürece hep olduğum yerdeyim."

"düşünmek, yıkmak anlamına gelir. düşünmek, düşünülen şeyi parçalara bölmekle olur."

"kendime karşı bir yabancıyım."

"kendimi düşünmekten düşüncelerim haline geldim, ama artık ben değilim."

"yüreğimin tam ortasında büyük bir yorgunluk var(...)umutlara ve kesin inançlara çarpıp düştüm, benimle birlikte bütün batan güneşler de düştü."

"hayatın içi oyuktur, ruhumuzun içi oyuktur, bütün dünyanın içi oyuktur. bütün tanrılar, ölümden daha derin bir ölümle ölmüştür. her şey boşluktan daha boştur. her şey nihayetinde var olmayan şeylerin bir kaosudur."

"dünyayı kaybettim."

"bir vakitler olduğum, bir daha asla olmayacağım her şey! benim olmuş, gelecekte asla olmayacak şeyler! ve ölüler! çocukluğumda beni onca sevmiş olan o ölüler! adlarını andıkça ruhum buz kesiyor; insan yüreklerinden sürüldüğümü, kendi gecemde yapayalnız kaldığımı, kapalı kapılarının dilsizliğinin karşısında, dilenci gibi ağladığımı hissediyorum."

"sıradanlık bir yuvadır. günlük hayat bir ana gibi kucak açar insana."

"uykusuz uykular uyuyordum."

"her yeni sonbahar, göreceğimiz son sonbahara biraz daha yakındır..."

"evet, hepimiz göçüp gideceğiz, üstelik her şeyimizle göçeceğiz. eldivenlere ve duygulara sahip olanlardan, ölümden ve memleket meselelerinden konuşanlardan geriye hiçbir şey kalmayacak..."

"her şey hiçtir(...) her şey gölge ve uçan tozdur; duyulan tek ses rüzgârın havalandırıp sürüklediği şeylerden gelir, rüzgârın ardında bıraktığından başka sessizlik de yoktur."

"sonbahar, evet, gelen ya da çoktan gelmiş olan sonbahardır ve bütün eylemlerden peşinen yorulmak, bütün hayallerin peşinen yıkılmasıdır. kimden, ne fayda gelir*"

"insanlığıma dair ne varsa, hepsi sonbaharla gider, hepsi sonbaharın kayıtsız yumuşaklığında gider. her şey sonbaharla gider, evet, sonbaharla her şey gider..."

"bulutlar... istemeden varım, istemeden öleceğim. olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum."

"bulutlar... hissettiğimde nasıl bir sıkıntı, düşündüğümde nasıl bir rahatsızlık, istediğimde nasıl bir yarasızlık!"

"bulutlar... onlar her şeydir, yükseklerin paramparça oluşudur, boş dünyayla var olmayan gök arasında bugün gerçek olan tek şeydir bulutlar..."

"ne biri çıkıp bana kim olduğumu söyleyebilecek, ne de bir zamanlar var olduğumu bilen olacak."

"bütün sevdiklerim beni karanlıkta unuttu. son gemiyi duyan bile olmadı. posta da o mektuptan habersizdi, ki zaten mektubu yazacak kimse yoktu."

"ve her şey sahteydi. başkalarının anlatmış olduğu öyküleri tekrar anlatan olmadı..."

"doğru ya da kesin gözüyle baktığımız nice şeyler düşlerimizin artıklarıdır sadece, anlama yetisinden yoksun olduğumuz için içine gömüldüğümüz uyurgezerliğin ürünleri!"

"benim ahlak anlayışım son derece yalındır -kimseye ne iyiliğin dokunsun ne kötülüğün."

"kafamda dolaşan şüphelerden dolayı ayağımı denk alırım."

"hiçbir şeye inanmam, umut ya da merhamet beslemem."

"bütün özlemlerim ebedîdir."

"doğduğum günden beri hiç kimseyi sevmedim. en çok duygularımı sevdim."

"her şeyden be bizzat kendi ruhumdan tamamen geçmiş biriyim; hiçbir şeye ait değilim, hiçbir arzum yok, hiçbir şey değilim."

"mutlu muyum yoksa mutsuz muyum, bilemiyorum; ve bu umurumda bile değil."

"bir bireye bahşedilmiş olan ruh, başkalarıyla ilişki kurmak uğruna ödünç verilmemeli."

"başkalarıyla yaşamak, ölmektir."

"ne pahasına olursa olsun kendi bildiğini okumakta inat eden çocuk, tanrı'ya yakındır, çünkü var olmayı istemektedir."

"yetişkinlerin hayatı, başkalarına sadaka dağıtmakla geçer. hepimiz başkalarının sadakalarıyla yaşarız. kişiliğimizi, yan yana var olma denen rezilce âlemlerde harcarız."

"telaffuz ettiğimiz her söz bizi ele verir."

"analatmak, inanmayı reddetmek demektir."

"bir yazar için gerçekten şerefli olan, tek satır bile yayımlamamaktır."


"sahip olduğum tek şey duygulardır."

"görüş sahipleri, kendilerini kendilerine satmış insanlardır. görüş edinmemek, var olmaktır. bütün görüşlerin sahibi olanlara ise şair denir."

"var olmayı hiç öğrenemedim."

"isterim ki bu kitabı okuyunca, şehvetli bir kâbus görmüş gibi olun."

"zaman'dan ve uzay'dan daha yaşlıyım, çünkü bilinçliyim."

"kendimi arıyorum - ve hiçbir şey bulamıyorum. istiyorum ve olmuyor."

"hayal kurmak, neye yarar?"

"ne yarattım kendimden? hiç."

"inandığım şeylere iman etmedim."

"hissetmek hüzün veriyor..."

"peki, kim kurtaracak beni var olmaktan? ne ölümdür istediğim, ne de hayat..."

"bunların hiçbiri gerçek değil!"

"sanat, insanın eylemi ya da hayatı başından atmasına denir."

"ne hiç olabilirim ne her şey..."

"severek yoruyorduk onu."
(on le fatiguait en l'aimant.)
~ rene

"sevilmek, gerçekten sevilmek nasıl büyük bir yorgunluktur! başkasının heyecanlarının yükü haline gelmek nasıl bir yorgunluktur!"

"biraz da olsa sevmek zorunda olmak nasıl bir yorgunluktur!"

"benim yüzümden birinin üzülmüş olmasına üzülüyorum; beni bir tek bu üzüyor..."

"heyecanlar merakımı cezbedebilir. olaylar ise, içerikleri ne olursa olsun, zerre kadar ilgimi çekmez."

"hiçbir şeye boyun eğmemek, ne insana, ne aşka, ne düşünceye..."

"bir şeye ait olmak -bayağılığın doruğu. ilke, ideal, kadın ya da meslek -hepsi birer zindan ve pranga."

"hayır, hiç kimseyle bağımız olmamalı, kendimizle bile!"

"başkalarına hükmetmeye ihtiyaç duymak, onlara ihtiyaç duymak anlamına gelir. "

"ihtiyaçlarını en aza indir ki, hiçbir konuda başkalarına bağımlı olmayasın."

"erdemin haklı bir ödülü, günahın haklı bir cezası yoktur."

"madem kaderimiz bu, öyleyse daima imkânsızı arayalım; başka yol olmadığına göre yararsız olandan geçerek arayalım; gene de aradığımızın elde edilemeyeceğini, yolda sevmeye ya da özlemeye değer hiçbir şeye rastlamayacağımızı bilincimize iyice kazıyalım."

"bir sonuca varmak için düşünmek insanı yorar, çünkü ne kadar düşünür, tahlil eder, görürsek, sonuca o kadar zor varırız."

"insan düşünmekten, kendine özgü görüşlere sahip olmaktan yorulur. ama geçici olarak da olsa, başkalarının görüşlerini benimsemekten yorulmayız."

"varlığım yorganın altında da, insanların arasında da, hep aynıydı: acılar içinde dünyanın bilincine varmış durumdaydı. gün, mutluluk gibi doğmak bilmiyordu."

"kendimi bulursam kaybediyorum, inanırsam şüphe ediyorum, eğer zaten elde etmişsem sahip olmuyorum."

"hayat nihayetinde upuzun bir uykusuzluktur, düşündüğümüz ve yaptığımız her şey, onu bölen, ayıltıcı sıçramalardır."

"kendime ait değilim."

"herkes uyuyor, herkes mutlu, ben hariç."

"tanrı aşkına kapatın kapanın kapısını, kapatın! bilinçsizliğimin ve hayatımın hesabı görülsün artık!"

"günün birinde uyuyacağım. "

"gözkapaklarım uyuyor, ben değil."

"nihayetinde her şey kader."

"tam olmaya duyduğum açlık, beni bu gereksiz hüzne gark etti."

"göğü seyrederken hayat daha az yakar canımızı..."

"insan ruhu ne yapsa acının kurbanı olmaktan kaçmaz."

"hata yapma, acı çekme yeteneği herkese eşit verilmiştir."

"geleceği en iyi gören insanlar, önceden tahmin edip hor gördükleri şeylere katlanan, acısını çekenlerdir. hayat budur işte."

"eylemek, kendine karşı tepki göstermektir. etkilemek, kendinden çıkmaktır."

"ondaki zekâ bir yaratıcının zekâsı, duygusallık ise bir kölenin duygusallığıydı."
(jean-jacques rousseau'ya atfen)

"modern çağda hiçbir üstün niteliğin, politik ya da düşünsel alanda, eylemle olsun, düşünceyle olsun, dile getirilmesi mümkün değildir."

"sanat bir bilimdir...
belli bir ahenkle acı çeker."

aleister crowley (ingiliz yazar) ve fernando pessoa

"hayatımı gömüyorum, hiçbir zaman yaşamadığım bir cennetin bilinçli bir hayaleti o, doğacak umutların ölü doğmuş çocuğu."

"bütünlüğünü koruyarak acı çekenlere ne mutlu. sıkıntı çekseler de tuzla buz olmayanlara, inançsızken bile inananlara ve art niyetsizce güneşin altına serilebilenlere."

"ilgi alanım ne olursa olsun, hep az okudum(...) okuduğum pek az şeyden sadece düşlere yarayacak malzemeyi çıkarıp almayı öğrendim."

"bugün kendi dinimde münzeviyim. bir fincan kahve, bir sigara, bir de düşlerim; göğün, yıldızların, işin, aşkın ve hatta güzelliğin ya da ihtişamın yerini gayet rahat doldurabilir. deyim yerindeyse hiçbir uyarıcıya ihtiyacım yok. ben afyonumu, kendi ruhumda buluyorum."

"beni gözümde hayat kötü ve hüzünlüdür ve nefis düşlerle iç içedir. başkalarına nasıl göründüğünden bana ne?"

"anlamaya çalışmamak; tahlil etmemek... kendini doğayı görür gibi görmek; heyecanlarını bir manzara gibi seyretmek - işte bilgelik budur..."

"tanrı her şeyin ruhudur."

"her acı başlı başına bir kötülüktür ve bu da kötülüğün var olduğunu söylemek için yeterli."

"ne kendimizi biliriz ne de birbirimizi."

"gerçekten tanısa kimse kendini sevemezdi."

"hiç kimse bir ötekini bilmez ve ne mutlu ki öyle..."

"birbirimizi bilmediğimiz için anlaşmayı becerebiliyoruz."

"dünyadaki bütün evli çiftler yanlış evlilikler yapmıştır..."

"hayatımızın akıp gittiği bu maskeli baloda kıyafetler güzel olsun yeter; kıyafet her şeydir. renklerin, ışıkların kölesiyiz, gerçekliğe dahil olur gibi gireriz dans edenlerin arasına ve (yalnız başımıza kalmadığımız, dans ettiğimiz sürece) dışarıdaki gecenin dondurucu soğuğundan, kendinden daha uzun ömürlü çaputlara bürünmüş fani bedenimizden, kendimizle baş başayken özümüz olduğunu sandığımız, ama aslında alt tarafı sözümona gerçekliğimizin kaba bir taklidi olan şeyden hiç haberdar olmayız."

"bizim için yaratılmış olan yanılsamanın tutsağı olduğumuzu bir tek gösteriyi düzenleyenler bilir."

"ciddiyetle rolünü oynayan, uyduruk insancıklarız biz."

"hayatın verip alacağı hiçbir şey beni ağlatmaz."

"benim vatanım portekizce. şahsen bana dokunmadıkları sürece, birilerinin portekiz'i ele geçirmesi ya da istila etmesi umurumda bile olmaz."

"hissettiğim şeyin, onu hissetmemi sağlayan özünün bir başkasına iletilebilmek gibi bir özelliği kesinlikle yoktur; ve bunu ne kadar derinden hissedersem iletilmesi de o kadar imkânsızlaşır."

"kayıp çocukluğuma ağlıyorum..."

"sanat yalancıdır, çünkü toplumsaldır."

"yalan karşımızdakine verdiğimiz bir öpücüktür."

"hiç kimseyim, hiç kimse. ne hissetmeyi bilirim, ne düşünmeyi, ne istemeyi."

"sıkıntı... ıstırapsız ıstırap çekmek, istek olmadan istemek, akıl yürütmeden düşünmek..."

"çocukluğumun yitip gitmesi değil ağladığım; çocukluğumda dahil her şeyin yitip gitmesi."

"mr. pickwick'in serüvenleri'ni okumuş olmak, hayatımdaki en büyük trajedilerden biridir: çünkü onu bir daha asla ilk kez okuyamayacağım."

"sahip olan, kaybeder."

"dünyayı yönetmeye insan kendinden başlamalı."

"politikacıların en önemli özelliği, kendilerini gerçekten kandırabilmeleridir. sadece şairlerle felsefeciler gerçekçi bir gözle bakarlar dünyaya, çünkü yanılsamaya uzak olan yalnız onlardır."

"her görüş, dürüstçe olmasa bile, bir kabalıktır."


"şu küçücük dünya da herkes incitilmiş, isimsiz, herkes yanlış yerde."

"moreira, şefim, özbeöz muhasebeci, işinin ehli, üstü başı dökülen, itilip kakılmış, ama herkesten farklı olarak, insan olmayı bilmiş biri..."

"insanların çoğu hiç üzerinde düşünmeksizin kimseye ait olmayan, sahte hayatlar yaşıyor."

"insanların çoğu aslında başka insanlardır."
~ oscar wilde

"dünyanın mutsuzluğuna yalnızlar ağlar - ağladıklarını da kendilerinden başka duyan olmaz. bir leopardi, bir antero de quental sevgilisiz, dostsuz mı kalmış? evren baştan yanlış kurulmuş demektir. bir vigny az mı sevilmiş? o zaman dünya bir zindandır. bir chateaubriand mümkün olanın ötesini mi hayal etmiş? insan hayatı sıkıntıyla dolu bir uçurumdur öyleyse. eyüb'ün her yerini çıbanlar mı sarmış? yeryüzünü çıbanlar sarıverir. bir melankoliğin nasırına mı basmışlar? güneşlerin ve yıldızların ayakları acır."

"yaşadığımız yerde ne yaşanıyorsa, aslında bizde yaşanır."

"biliyorum, hiçbir şeyi anlayamamak kadar sıkıcı bir gün bekliyor beni..."

"özgürlük, yalnız kalabilmeye denir. insanlardan uzaklaşabiliyorsan, onlara hiçbir muhtaçlığın, paraya ihtiyacın, sürüye uyma içgüdün, aşka, şana şöhrete hevesin ya da merakın yoksa özgürsündür, bunların hepsi sadece yalnızlıktan ve sessizlikten beslenir. yalnız yaşayamıyorsan, doğuştan kölesin demektir. ruhen ya da zihnen en yüce mertebelere ulaşmış olabilirsin: soylu bir kölesin öyleyse ya da zeki bir uşak, ama özgür değilsin."

"hayatın ağırlığına dayanamadığın için köle olduysan, yazıklar olsun."

"özgür doğmak insanın en yüce özelliğidir..."

"ölüm bir kurtuluştur, çünkü ölen insanın kimseye ihtiyacı kalmaz."

"hayata değmeyelim asla, parmak uçlarımızla bile.
düşüncede bile sevmeyelim.
düşte bile olsa, hiçbir kadının öpücüğü herhangi bir duygumuzu uyandırmasın..."

"mükemmel olmak insan olmamak demek, çünkü insanoğlu kusurludur."

"kusursuzluk allah'a mahsus."

"çalışmakla bir yere varılmaz. çabalarımızın sonu yoktur."

"zenginlik özgürlüktür."

"para güzeldir, çünkü özgürlüktür."

"her şey saçma."

"kendimden farklı kişilikler yarattım, yenilerini yaratmaya da aralıksız devam ediyorum."

"bir çocuk bisikleti beni devirse, o bisiklet hikâyemin bir parçası haline gelir."

"dünya hiçbir şey hissetmeyenlere aittir."

"hissetmeyen yönetir."


"hayat bir savaştır, sonuç olarak her çatışma hayatın bir sentezidir."

"insan gibi insan olsak dünya ne hale gelirdi?"

"insan gerçekten hissedebilse uygarlık diye bir şey olmazdı."

"hiçbir şey hissetmezseniz mutlu olursunuz."

"hüzün, hisleri olanların harcıdır."

"iman, eylemin içgüdüsüdür."

"kendimizi tüketerek yaşıyor, kendimizi azaltıyoruz; dört dörtlük insan kendini bilmeyendir. inancımız olmadığından umudumuz da kalmadı, umudumuz kalmadığından artık gerçek bir hayatımız da yok. sadece gelecekle ilgili değil, bugün hakkında da hiçbir fikre sahip değiliz."

"yaşadılarsa, kendilerini inkâr ederek, tatminsizlik ve hüzün içinde yaşadılar. ama bağırıp çağırmadık, kendi kendimize yaşadık, içimize kapandık."

"çaba sarf etmek suçtur, çünkü her eylemle bir düş ölür."

"ellerin birer tutsak güvercin.
dudakların, birer sessiz güvercin."

"herkes gibi davranmak, kusurların en siyahıdır."

"benimle konuşan her insan, gözlerini yüzüme diken her yüz bir küfür, bir hakarettir."

"mutsuzluğunun farkında olmayan bunca insanın mutluluğu beni ürpertiyor. insani hayatları, gerçekten duyarlı olsalar sonsuz acı verecek olaylarla dolu. ama gerçekte bitkisel hayatta olduklarından, yaşadıkları şeyler ruhlarına değmeden uçup gider."

"inanın bana; eğer ne acılar çektiğini yüzüne vuracak zeki insanlar olmasa, insanlık bunların farkına bile varmazdı."

"üstün bir varlığın özlem duyabileceği en yüksek mertebe, kendi ülkesinin devlet başkanının adını, hatta ülke monarşiyle mi yönetiliyor yoksa cumhuriyetle mi, onu bile bilmemesidir."

"hepimizde aşağılık bir taraf var. hepimiz içimizde bir suç saklarız."

"... birbirleerini selamlamaksızın, hatta tanımaksızın gecenin içinde geçip giden gemiler..."

"bedensiz bir görüntüden başka bir şey olmadım hiç..."

"hayatımın nehri bilmediğim iç denizlerde kayboldu."

"hayatımın en mutlu anları düşlerimdi - hüzünlü düşler..."

"hep insanlardan uzak yaşadım, yalnızlığım arttıkça kendimi daha iyi keşfettim."

"bugün yazdıklarım hatırımda kalanlardır. gerçekten sahip olduğum sonbahar, kaybetmiş olduğumdur."

"ey güneşin altında uzanan uçsuz bucaksız tarlalar, sizi canlı kılan biricik varlık olan seyirci, gölgenin kıyısından seyreder sizi."

"hareket zihinsel bir hastalık, bir imgelem kanseridir. harekete geçmek, kendini sürgün etmektir. her eylem eksik, yarımdır. hayalini kurduğum şiirler, kâğıda dökmeye kalkışana dek kusursuzdur..."

"hayatta ne kadar gül dikeni varsa o kadar da paradoks vardır."

"sessizliklerin bitkileri hatırlatan çıplaklığı... gelincikler gibi hışırdayan ismin..."

"hayat uzak yüreğimde çarpıyor... gerçek için yaratılmamıştım ben, ama hayat beni tanımak istemiş."

"düşlere dalabilmek için her türlü yanılsamadan kurtulmak şarttır."

"zaten yaşadığımdan fazlasını hayal ettiğim yok: ben gerçek hayatın hayalini kuruyorum."

"hayalin güzelliğiyle hayatın gerçekliğini tek bir mutluluk rengine döktüm."

"hayali öldürmekle, kendimizi de öldürmüş, ruhumuzu sakatlamış oluruz."

"kendimi dinlerken ben bile kendim hakkında yanılırken, hatta bazen ne demek istediğimi bile anlayamazken, başkaları beni anlamaktan ne kadar uzaktır kim bilir!"

"başkaları ne karmaşık yanlış anlamalarla anlar bizi!"

"ey farklı -kadın, hiç düşündün mü senin bana, benim sana nasıl da görünmez olduğumuzu? hiç düşündün mü ne kadar cahiliyiz birbirimizin? birbirimizi görmeden görüyoruz birbirimizi. birbirimizi duyuyor ve sadece kendi içimizdeki sese kulak veriyoruz."

"başkalarına yararı dokunabilecek bir hayatı heder etmek, güzel olacağı kesin bir yapıtı asla gerçekleştirmemek, başarıya giden yolu yarıda bırakmak büyüklüktür!"


"sanat niye bu kadar güzel? çünkü yararsız. hayat niye bu kadar çirkin? çünkü amaçlardan, tasarılardan ve niyetlerden örülmüş. bütün yollar bir noktadan diğerine gitmek için çizilmiş. kimsenin gelmediği bir yerden kimsenin gitmediği bir yere uzanan bir yol için neler vermezdim."

"harabeler neden mi güzel? artık hiçbir işe yaramazlar da, ondan."

"hiçbir sorunun çözümü yoktur. gordion düğümünü kimse çözemez: yapımıza göre ya vazgeçeriz bu işten ya keseriz gider."

"hiçbir ayna bizi 'dışarıdan biri' olarak yansıtamaz, çünkü bizi kendimizin dışına çekebilecek ayna yoktur. bunu ancak bir başka ruh yapabilir, bir başka bakış ve görüş."

"her manzara bir ruh halidir."
~ amiel

"hayat bir başkasının karman çorman ettiği bir yumaktır."

"sana sahip olduğumu hayal etmiyorum. neye yarar ki?"

"hiçbir şey, başkalarının şefkati kadar ağır gelmez insana - kin bile geçemez onu, çünkü kin şefkat gibi sürekli değildir."

"aşk, kin kadar zalimdir."

"idealim her şeyi bir romanda yaşayıp hayatta dinlenmek - heyecanlarımı okumak, onları küçümseyişimi ise yaşamak."

"gerçekte sadece hayal ettiğimiz kadarız..."

"en aşağılık ihtiyaç - içini dökme, itiraflarda bulunma ihtiyacıdır. ruhun, kendini dışarıya ait kılmaya duyduğu ihtiyaç yatar bunun altında."

"bir şeyi dile getirmek hep yanılmak demektir. bir şeyi dile getirmeyi, sen yalan söylemek olarak anla."

"yaşadığım her neyse unuttum, sanki biri anlatmış, ben de dalgınca dinlemişim. ne olacağım hakkında hiçbir fikrim yok..."

"görmek, görmüş olmaktır."

"her şey herşeyin içindedir."

"hiçbir insan ötekileri anlayamaz. şairin dediği gibi, hayat okyanusunda birer adayız; aramızda bizi tanımlayan, birbirimizden ayıran deniz vardır."

"bana verilenle yetinirim. görüyorum ve bu kadarı zaten çok fazla. anlamaya muktedir kim var ki?"

"biz var ya, biz sevemeyiz küçüğüm. aşk, yanılsamaların en tensel olanıdır. sevmek, sahip olmaktır."

"kendi ruhumuz bize ait değildir(...) duygularımıza bile sahip değiliz..."

"herhangi bir şeye sahip miyiz? ne olduğumuzu bilmezken, neye sahip olduğumuzu nasıl bilebiliriz?"

"adı: kesin konuşmak olan delilik, adı: inanmak olan hastalık, adına: mutlu olmak denen alçaklık - hepsi dünya kokuyor, hepsinde adına dünya denen hüzünlü şeyin tadı var."

"aldırma. batan güneşi ve gündoğumunu sev, çünkü bunları sevmenin sana bile bir faydası yoktur."

"çökmek benim kaderim."

"sevmeyiz, sadece öyleymiş gibi yaparız."

"inanın bana, en acı özelliğimiz, gerçekte olmayışımızdır ve en büyük trajedilerimiz de kendimize dair düşündüklerimizde yaşanır."

"doğudan batıya, saçmalayalım hayatı."

"hayat istemeden çıkılan, deneysel bir yolculuktur."

"hissedilmiş olan neyse, yaşanmış olan da odur. dışarıdaki hayatta yaşamış olanlara kıyasla çok daha derin, zengin, gürültülü hayatlar sürmüş, içine kapanık, dalgın ruhlar vardır. önemli olan sonuçtur."

"en çok yaşadığımız zaman, çok düşündüğümüz zamandır."

"içimde öyle bir sıkıntı var ki yaşlar gözümün ucunda - ağlarken dökülen değil, tutulan yaşlar bunlar..."

"ne uzun yaşadım hiç yaşamaksızın! ne çok düşündüm hiç düşünmeksizin!"

"hiç girmediğim bütün savaşların yaraları var üzerimde."

"kendi kendime diyorum ki, farklı olsaydım mutlu bir gün olurdu bu, çünkü düşünmeden mutlu olurdum."

"kır, bizim olmadığımız yerdir. gerçek gölgeler, gerçek ağaçlar, orada, yalnız orada yaşar."

"hayat, bir ünlemle bir soru arasındaki tereddüttür. şüphenin içinde bir son nokta vardır."

"ben şimdiki zamanın bir özlemiyim, isimsiz, fazlasıyla uzamış, anlaşılamamış."

"ruhum yok, kimsenin ruhu yok..."

"galiba bir kumaş mağazasında muhasebeci yardımcısı olmaktan hiç vazgeçmeyeceğim. bütün samimiyetimle söylüyorum, umarım asla şef muhasebeci olmam."

"...artık düşünmüyorum, öyleyse yokum. kim olduğumu unuttum..."

"hiç görmediğim manzaralar ne kadar değişmiş; gerçekten görmüş olduklarım ise, hiç var olmadıkları halde ne kadar taze!"

"ah, işte budur sıkıntı, sadece bu. var olan her şeyde - gök, yer, evren-, hepsinde sadece benim olmam!"

"hiçbir şey belirli değildi, belirsizlik bile."

"ya hissedilen neydi? herhangi bir şey hissetmenin imkânsızlığıydı tam olarak, çünkü yürek başın içine savrulmuş, bütün duygular birbirine karışmıştı ve varoluş uyanmanın uyuşukluğu içindeydi."

"görmekten vazgeçmek gözleri acıtır."

"ah evet, bir başka dünya, başka şeyler ve onları hissedecek bir başka ruh, ruhun bilincine varacak bir başka zihin!"

"o an, unuttuğumuzla hiç bilmediğimiz arasında ilerleyen yolculardık, yüzüstü bırakılmış ideallerin atsız şövalyeleriydik."

"aslında yanımızdakini merak ettiğimiz yoktu, ama o olmadan yola devam edemezdik de. ötekinin yanımızda olması, içimizde devam eden bir tür düştü."

"kimdik biz? gerçekten iki kişi miydik, yoksa tek bir varlığın iki hali mi? hiçbir fikrimiz yoktu, sormuyorduk da."

"herhangi bir eylemde bulunmak, varlıkları kavrayışımı hep zedeledi."

"en kesin bilim, kendi yasalarıyla kurallarının dört duvarı arasında yaşayan matematiktir..."

"bilmeyi istediklerimiz çoğaldıkça, bildiklerimiz o kadar azalır."


"hayvan ne yaptığını bilmez: düşünmeden, akıl yürütmeden, gerçek bir geleceği olmadan doğar, büyür, yaşar ve ölür. iyi ama, hayvandan farklı yaşayan kaç insan var ki? hepimiz uyuruz, tek fark düşlerimizde, düşlerimizin eriştiği nitelik ve seviyededir."

"halktan insanlar - iyi insan budur işte!
halk insanı, hiçbir zaman insanlığa hizmet amacı gütmez. temel özelliği, kendi çıkarları şiddetle koruması, aynı şiddetle, mümkün olduğu kadar başkalarının çıkarlarına da köstek olmasıdır."

"var olmak, inkar etmek demektir. bugün yaşayan ben, dün ben olan şeyin, dünkü benin, tekrar inkârından başka neyim ki? var olmak, kendini yalanlamaktır. hiçbir şey hayatı, yazılanların bir gün sonra tekzip edildiği gazetelerden daha iyi anlatamaz."

"istemek, muktedir olmamaktır. isteyen asla muktedir olamaz, çünkü isterken yitip gider..."

"insanların hepsi değilse de çoğu iğrenç bir hayat yaşıyor: bütün neşeleriyle, hemen bütün acılarıyla iğrenç, ölüm acısı hariç, çünkü ona gizem karışıyor."

"ne zaman güneşte uzanmış bir kedi görsem, insanlığı düşünürüm."

"karşılaştığımız an, gökte en uyumlu burçlar bir araya gelmişti mutlaka. hissetme bilincimize karışan, görür gibi olduğumuz düşün belirsiz bedeni nasıl da ipeksi nasıl da inceydi. hayatın yaşanmaya değmediğine dair o dokunaklı düşüncenin, bayağı bir yaz mevsimi gibi içimizde tamamen sönüp gittiğini duymuştuk..."

"sezmenin ya da bilmenin yararı yok. gelecek bizi saran bir sis ve yarın görür gibi olduğumuz anda bugüne benzer."

"istesek de istemesek de, zamanın, yerle göğün zavallı uyrukları olan şekillerinin, renklerinin kölesiyiz."

"her birimiz başlı başına çoğuluz, kalabalığız, kendi kendimizin çoğalışıyız (...) varlığımızın geniş kolonisinde başka türlü düşünen ve hisseden, farklı cinsten nice insanlar yaşar."

"umut etmek mi? ne var ki umut besleyeceğim? günün kendinden başka vaadi yok, gayet iyi biliyorum bir akışı, bir de sonu olduğunu. ışık diriltiyor beni, ama ne fayda; bugünü nasıl bulduysam öyle bırakacağım, birkaç saat yaşlanmış, bir duyguyla keyiflenmiş, bir düşünce yüzünden biraz üzülmüş olarak..."

"o zamanlar benim için değil, hayat için doğardı gün, çünkü henüz bilinçli olmadığımdan hayatın ta kendisiydim. sabaha bakınca neşem yerine gelirdi; bugün de sabaha bakarken seviniyorum, fakat aynı zamanda hüzünleniyorum da. çocuk duruyor hâlâ, ne var ki sustu."

"her şeyi gördüm çoktan, hatta hiç görmediklerimi, asla görmeyeceklerimi bile. gelecekteki manzaraların anısı bile dolaşıyor kanımda..."

"içgüdülerim, varoluşun hiçbir somut koşulunun benim gibi varlıklara uygun olmadığını, gündelik hayatın hiçbir meselesinin lehimize sonuçlanmayacağını söylüyor. (...) gayet iyi biliyorum ki, başkalarının su içer gibi elde edeceği başarılara, var gücümle uğraşsam da erişemeyeceğim. işte bu yüzden fazla bir şey beklemeden kadere teslim oldum."

"tinsel olarak doğumum kısa bir kış gününe isabet etmiş olabilir. gece, varlığıma çok erken çökmüştür belki de. hayatım mahrumiyet ve hüzünle yaşanmaya mahkûmdur."

"ıstırabımın asaleti sadece lafta. hasta bir hizmetçi gibi sızlanıyorum. hayatım baştan sona yararsız, tepeden tırnağa hüzne boğulmuş."

"etkin bir canlı olmayı beceremedim hiç. insanların hiç ıskalamadıklarını ben ıskaladım; ötekilerin olanca doğallığıyla yaptıklarını, ömür boyu bilinçli bir şekilde yapmaya uğraştım. başkalarının neredeyse istemeden elde ettiklerine erişmeyi diledim hep. hayatla benim aramda, baştan beri mat camlar oldu: ne gözümle, ne elimle algıladım onları; ve ne hayatımı yaşadım ne tasarladıklarımı, olmak istediğim kişinin düşüydüm sadece..."

"idealler düşleyenler(?) denince, midemin en dibinde bir bulantı yükseliyor. - sosyalistler, özgeciler, insanlığa hizmet etmeyi amaç edinmiş herkes. bunlar idealleri olmayan idealistler, düşüncesiz düşünürlerdir."

"kendime hiçbir anlam veremiyorum... hayat ağır geliyor... heyecanların şiddetini kaldıramıyorum. yüreğim tanrı'nın bir ayrıcalığı..."

"nihayetinde her şey sıkılmayı denemekten ibaret, ama acısını çekmeksizin."

"hayat, bilincine varsak çekilmez hale gelirdi. neyse ki buna kalkışmıyoruz bile. bilinçsizliğimizle, yararsız, anlamsız hayat tarzımızla hayvanlardan farkımız yok..."

"ne mutlu hayvanlara en çok benzeyen insana, bizim zorla çalışarak sahip olabildiğimiz varlığa, parmaklarını bile oynatmadan sahip olur o..."

lizbon'daki pessoa heykeli


"düşünmeyen mutludur."

"mutluluk mutluluğun dışındadır."

"bilmek, her şeyde olduğu gibi mutlulukta da öldürmektir. ne var ki bilmemek da var olmamak anlamına gelir."

"bugünkü görüşüm böyle. yarın sabah farklı olacak, çünkü yarın sabah ben farklı olacağım. yarın neyi savunacağım acaba? bilmiyorum, bilmek için yarında olmam gerek."

"tanrı beni çocuk yaratmış, ömrüm boyuncu da çocuk bıraktı beni."

"çok tatlı bir sessle, uzak bir ülkeden gelme bir şarkı söylüyordu. müzik, yabancı kelimelere aşina kılıyordu bizi."

"yapayalnız olmak ne kadar da güzeldir!"

"bir insanın aklının biraz kıt olduğunu, en iyi, başkalarına zarar vermeden espri yapamamasından anlarsınız."

"... ve gelecek kuşaklar hiç bilmeyecek onları, geveze zaferlerle kazandıkları kara bayrak yığınlarının altında, sonsuza dek saklı kalacaklar."

"gurur bile teselli olmuyor. kendimi ben yaratmadığıma göre, gururlanacak neyim var?"

"hayatımı gömüyorum. düşlerde bile ayağa kalkmaya yeltenemeyecek haldeyim, ruhumda bile o derece unutmuşum nasıl çaba sarf edeceğimi."

"karamsar mıyım? hayır, değilim. acılarını evrensel dile tercüme edebilenlere ne mutlu."

"ama kendi adıma hayatın yarısının karanlıksa, yarısının da aydınlık olduğuna inanmak isterim. karamsar değilim. hayatın iğrençliğinden değil, kendi hayatımın iğrençliğinden yakınırım. benim için yalnızca kendi varlığım, acı çekmem ve kendimi acıdan ayrı olarak hayal bile edemeyişim önemlidir. düşlerde yaşayanlar arasında mutlu olanlar, karamsarlardır. onlar dünyayı kendi suretlerine göre şekillendirir, böylece kendilerini hep evlerinde gibi hissederler. ben ise en çok, dünyanın gürültüsü ve neşesi ile hüznüm, sıkıntı yüklü sessizliğim arasındaki farktan dolayı acı çekerim."

"ve bu koca kitap, upuzun bir şikâyettir. yazılıp bittikten sonra, so şiirleri( 'portekizin en hüzünlü kitabı' olarak bilinen antonio nobre'nin so adlı şiir kitabına atıf) portekiz'in en hüzünlü kitabı olmaktan çıkacak.
bu ıstırabın yanında, geri kalan bütün kederler sahte ya da gülünç geliyor. mutlu insanların acılarıdır onlar ya da yaşayan ve yakınan insanların. benim çektiğim acılar ise hayatın bir tutsağına, kenara itilmiş bir varlığa aittir.
hayatla benim aramda..."

"düşle ve düş içinde yaşayalım..."

"çiçeklerden taçlar örüp daha biter bitmez özenle bozalım."

"ama düşlerimizdeki manzaralar, bildik manzaralardan yükselen dumanlardır sadece, bunları düşlemek, neredeyse dünyayı seyretmek kadar sıkıntı verir."

"düşlerdeki insanlar, gerçek kişilere göre daha kişilikli, daha hakikidir."

"düş evrenim baştan beri benim biricik gerçek dünyam oldu. tepeden tırnağa uyduruk kişilerle yaşadığım aşklar kadar gerçek, onlar kadar ateş, kan ve hayat dolu başka aşk yaşamadım. ne delilik! üstelik özlemi bile kaldı içimde, ne de olsa tıpkı ötekiler gibi bu aşklar da gelip geçici..."

"roman kahramanları, herkesin bildiği gibi, herhangi birimiz kadar gerçektir."

"hiçbir şey kitaplar kadar zevk vermez; çok az okuyan bir insanım ben. kitaplar bizi düşlere takdim eder..."

"bir tek kitabı bile kendimi kaptırarak okumuş değilim: her adımda aklın ya da düşlerin bitmeyen yorumları yüzünden kitabın tadı kaçardı."

"okuyorum, okurken okuduğuma değil, kendime dalıyorum. okuyorum ve uyuyorum."

"okumaktan nefret ederim. daha kapağını açmadan, tanımadığım sayfaların sıkıntısı çöker içime. ancak bildiğim şeyleri okuyabilirim ben."

"en derin kaygımızı sadece evrenin değil, ruhumuzun düzeni için de önemsiz bir olay olarak kabul ettiğimiz anda bilgeliğe adım atmışız demektir. bunu kaygıyla iyice kuşatılmışken düşünebilen ise tam bir bilgedir. acı çektiğimiz anlarda, insanoğlunun ıstırabı bize sonsuz gelir. ama insanoğlunun acısı sonsuz değildir, çünkü insana ait olan hiçbir şey sonsuz değildir, geniş düşünüldüğünde bizim acımızın da, bizim olmak dışında herhangi bir değeri yoktur."

"her şey hiçtir, bu hiçliğin içinde acımız da hiçtir.

"hayata sırt çevirelim, kendimize sırt çevirmemek için."

"kadın - ideal düş kaynağı. sakın el sürme."

"hiçbir şey olduğu gibi değildir: düşler ise, her zaman düştür."

"görmek ve işitmek, hayatın bize sunduğu yegâne soylu şeylerdir. öbür duyular avam ve tenseldir."

"tanrı iyidir, ama şeytan da kötü değildir."

"feleğin bir öksüzü olarak,bütün öksüzler gibi ben de biri beni sevsin istedim."

"her ne olursa olsun, yaşamak canımı yakıyor."

"günün birinde sevecek olsam, sevilmem."

"aralarından bir yabancı olarak geçtim, ama hiçbiri öyle olduğumu anlamadı."

"hepimiz isimsiz, birbirimize uzak yaşıyoruz; başka kılıklar altında birer yabancı olarak acı çekiyoruz."

"daima farklı olduğumu söylerken bile, durmaksızın aynı şeyi tekrar etmiş olduğumu hissediyorum; itiraf edemeyeceğim kadar kendime benzediğimi; ve sonuç olarak ne kazanmanın neşesini ne kaybetmenin heyecanını tatmış olduğumu."

"portekizce yazmıyorum. ben kendimce yazıyorum."

"hayat dışında her şey katlanılmaz hale geldi."

"gördüm ki her şey boşmuş, ruhun çektiği acılardan ibaretmiş."
~ ömer hayyam

"hayat, yararsızlıktan geçerek imkânsızı aramaktır."
~ gabriel tarde

"aşk insanı kışkırtır ve yorar, eylem dağıtır ve başarısızlığa götürür, kimse bilmeyi bilmez ve düşünmek her şeyi donuklaştırır."

"her şey hiçtir."

"herkese sevgi göstermek, kimseyle yakınlaşmamak."
~ edward fitzgerald, hayyam etiği üzerine

"kendimi bilmiyorum, çünkü düşünüyorum."

"isis'i gördüm, isis'e dokundum: ama var olup var olmadığını bilmiyorum."

"acem şairi, hüznün ve hayal kırıklığının üstadı."
(ömer hayyam'a atfen)


"hiçbir şey hissettiklerimizi tam olarak tercüme edemez."

"farklı olup uzak ülkelerde yaşamak isterdim..."

"yolculuklar mı? yolculuklara çıkmak için var olmak yeter.bedenimin ya da kaderimin treninde, tıpkı manzaralar gibi hep birbirine benzeyen, hep farklı olan sokaklara ve meydanlara, yüzlere ve hareketlere doğru sarkarak, gardan gara gidercesine bir günden öbürüne giderim."

"sadece hayal gücü çok zayıf olan insanlar, bir şeyler hissetmek için yer değiştirmeye ihtiyaç duyarlar."

"yolculuğa çıkmaya ne gerek var? görünüşümün ve hissetme tarzımın tutsağı olduğum sürece, kendimden başka nerede olabilirim?"

"hayat, onu ne hale getiriyorsak odur. yolculuklar, yolcuların kendisidir."

"... ölüdür kısacası, yaşarken ölmüştür."

"her şey külleri karıştırmak kadar boş, henüz şafağı bulmamış zaman kadar belirsiz."

"ah! gündelik hayat, hemen yanı başımızdaki gizeme nasıl da değip geçiyor!"

"hiçbir imparatorluk, bir çocuğun bebeğinin kırılmasına değmez. hiçbir ideal, küçük bir oyuncak trenin feda edilmesine layık değildir. faydalı bir imparatorluk, verimli bir ideal gören olmuş mu bugüne dek?"

"şu dünyada hiçlikten hiçliğe ya da her şeyden her şeye giden biz yolcular (gönüllü olalım ya da olmayalım), yolculuğun dertlerini, arabanın sarsılıp durmasını pek önemsememesi gereken, sıradan seferileriz."

"çoğu zaman kendimi tanıyamıyorum - kendini en iyi tanıyan insanlara sık sık olur bu..."

"kendi varlığımdan o kadar soyundum ki var olmak için ilk önce giyinmem gerek. sadece kılık değiştirdiğimde kendim oluyorum."

"ve gerçek bitmiş artık: şu gördüğüm sadece hayat."

"mutlak imgedir..."

"keşke kırda olsaydım, şehirde olmayı sevebilirdim o zaman."

"aramızdan kim geri dönüşsüz yoldan dönüp de yolda layıkıyla yürümüş olduğunu iddia edebilir?

"benim gibi güneşin önünden bulut geçti diye üzülen bir insana bu karanlığın, her daim kendi varlığıyla örtülü olan günün elem vermemesi mümkün müdür?"

"yalnızlığım bir mutluluk arayışı değil, çünkü yapımda yok mutlu olma yeteneği; hiç kaybetmemiş olanlar dışında kimsenin elde edemeyeceği huzur da değil peşinde koştuğum; bir uyku arayışı benim ki, bir silinme isteği, utangaçca bir reddediş."

"ben en çok hiçbir şey düşünmediğim, istemediğim, hayal kurmadığım, hayalî bir bitkinin, hayatın yüzeyinde büyüyen basit bir yosunun uyuşukluğunda kaybolduğum anlarda mutlu olurum."

"hiç 'üstad' diyebileceğim biri olmadı. hiçbir isa gelip benim için ölmedi. hiçbir buda bana yol göstermedi. hayallerimin yücelerinde hiçbir apollon, hiçbir athena zuhur edip ruhumu aydınlatmadı."

"intiharı hiçbir zaman bir çare olarak düşünmedim, çünkü hayata olan nefretim aslında ona olan sevgimden kaynaklanıyor."

"ne çok isterdim şu her şeyi tahlil etmeye başlamadan önceki çocukluk günlerine dönebilmeyi!"

"hayalperest olacak kadar param yok."

"gerçek günbatımları kesinlikle başka yerde."

"kendi yüzünü görememeli insan, çünkü bundan daha korkunç bir şey yok. (...) aynayı her kim icat ettiyse, insan ruhunu zehirlemiştir."

"kendi kendimle karışmışım ve içimde artık hiçbir şey, var olmayı beceremiyor."

"ben sadece, acı çekebilen bir varlık olamamanın azabı içindeyim."

"ne kadar güzel! bir de hissedebilseydim, asıl o zaman nasıl güzel olurdu!.."

"konuşmak, başkalarına haddinden fazla ilgi göstermek demek."

"hepsi bu... biraz güneş, biraz meltem, uzakları süsleyen üç beş ağaç, mutlu olma arzusu, geçip giden günlerin melankolisi, hep belirsiz kalan bilim ve bir türlü yakalayamadığımız gerçeklik... hepsi bu - hayır, hepsi bu..."

"her şey o kadar yücelerde ki..."

"evet, her şey çeker bizi kendine, her şey yabancıdır bize ve her şey geçer."

"geçmişteki uçarılığımız, bugün ömrümü yiyip bitiren, dinmeyen bir özlemdir."

"manzaranın tamamı hiçbir yerde."
~ ay ışığı

"özlem! hiçbir yakınlığım olmayan birini bile özlüyorum..."

"biz ne isek her şey odur..."

"biliyorum ki uyandım ve hâlâ uyumaktayım."

"tepeden tırnağa huzurlu bir karmaşayım..."

"ve yapayalnız ayçiçekleri, yüksek otların üzerinden şaşkın gözler gibi, hayretle bakardı bize."

"hayatımızın içi yoktu. biz dışarıdaydık ve başkaydık. kendimizi tanımıyorduk, adeta düşlerde bir yolculuğun sonunda zuhur edivermiştik ruhlarımızın karşısında..."

"günler boyunca uyanık uykular uyuduk, hiçbir şey olmadığımız için, arzu ya da umut beslemediğimiz için mutluyduk, aşkların rengini, nefretin tadını unuttuğumuza seviniyorduk..."


"sadece ötekinin varlığıyla dolan saatler yaşadık orada, ki onun da yaşadığı saatler aynıydı..."

"hiçbir arzunun bizde var olması için sebep yok."

"hayatımız hayatın ta kendisiydi... aşkımız aşkın kokusuydu... sadece varlığımızla dolup taşan, imkânsız saatler yaşardık... çünkü bir gerçeklik olmadığımızı etimizin her zerresiyle biliyorduk...içi boş kalmış, kişisiz öznelerdik, yanlış tanımlanmış, başka bir şeydik..."

"orada yürüdüğümüz halde biz bile yoktuk... çünkü kimse değildik. kesinlikle hiçtik. ölüm'ün öldüreceği herhangi bir hayata sahip değildik. öyle narin, öyle siliktik ki, oluşun soluğu bizi gereksizliğimizle baş başa bırakmıştı..."

"ne bir çağımız vardı ne de bir amacımız."

"işte aşkım, yandı tükendi düşlerimizin odunları hayatımızın ocağında..."

"ağlamayalım, nefret etmeyelim, arzu duymayalım..."

"kim olduğunu bilmiyorum, ama ben kimim, onu biliyor muyum sanki?"

"hayatım hüzün dolu ve şikâyet edesim bile yok; yaşadığım saatler o kadar sahte olduğu halde elimi kaldırıp dağıtmayı bile hayal etmiyorum."

"nasıl düşlemem, düşlerim seni?"

"varlıklar ve günler senindir; yıldızlar mabetlerine asılmış adaklardır ve tanrıların yorgunluğu, bilinçsizce kurduğu yuvasına dönen kuş gibi, gelir bağrına sığınır."

"sevgiye bir sen layıkken seni nasıl sevmem?"

"hayatta daima yalnız bir adamın düşü ol, bir âşığın sığınağı olma sakın."

"bütün ruhumla yazdım bu kitabı..."

"sessizliğimin pencerelerinin önünden sonsuz nehirler akıyor. hep öbür kıyıda gözüm, niye orada faklı ve mutlu bir yaşam sürmeyi düşlemem, bilemiyorum."

"... öleyim hayatını kendimde... öleyim hayatımı sende..."

" 'ocağında,' dedi bana, 'ateş yok: öyleyse ocağı ne yapacaksın? evinde' dedi, 'ekmek yok: masan olmuş, ne yazar? hayatında,' dedi, 'dost nedir bilmedin: yaşamanın nesinden keyif alırsın ki bu halde?'
'ben,' dedi, 'sönmüş ocakların ateşi, boş masaların ekmeği, yalnızların, anlaşılmamışların sadık yoldaşıyım' "

"...teselli bulacaksın, çünkü umudun olmayacak; unutacaksın, çünkü arzularından uzak duracaksın; huzur bulacaksın, çünkü hayatsız kalacaksın."

"ve ölüm, iyi günler görmeye muktedir bir ruhla doğmamış bir insanın, güzel günler umut etmesinin ne kadar boş olduğunu anlattı bana."

"kendine mahkûmsun sen, öyleyse başkaları gibi olmaya heveslenmek niye?"

"ölüm, hayat'ın zaferidir!"

"ölümle yaşarız, çünkü bugün canlıysak, bu sadece dün için ölmüş olduğumuzdandır."

"düş görürken ölüm sayesinde yaşarız, çünkü düş görmek hayatın inkârıdır! ölümle ölürüz yaşarken, çünkü yaşamak sonsuzluğun inkarıdır!"

"ölüm yol gösterir, ölüm bizi arar, ölüm yanımızdadır. yalnız ölümdür bize ait olan, bütün arzuladıklarımız ölümdür..."

"hepimiz, tam kararında bir ömrü olan fanileriz. ne azdır müddetimiz, ne de fazla."

"kalıcı olmak bir arzu'dur, sonsuzluk ise bir yanılsama."

"ölümün olgularıyızdır biz, ölümün olgularıdır yaşadıklarımız. ölü doğar, ölü yaşarız; çoktan ölmüşüzdür ölüm'e girerken."

"... zekâ, görünenin, başıboşluğun bir yalanı."

"başkalarının varlığı (hep şaşkına çevirmiştir bu beni) gün geçtikçe daha çok acı, daha çok kaygı veriyor. ötekilerle konuştukça ürpertiler geliyor üzerime. biri benimle ilgilenecek olsa derhal kaçıyorum. biri yüzüme baksa, olduğum yerde sıçrıyorum."

"hep savunmadayım. hayatın ve başkalarının acısını çektiriyorum kendime. gerçeklikle yüzleşebilmekten âcizim. güneş bile, salt varlığıyla eziyor, hüzne boğuyor beni. sadece gece vakti - geceleyin, kendimle baş başayken-, her şeyden uzak, her şeyi unutan, ne gerçeklikle ne de bir şeylerin yararıyla ilgisi olmayan, yitik gecede kendime kavuşuyor, biraz teselli buluyorum."

hep korkarım hakkımda konuşulmasından. neye elimi attımsa kuruttum."

"yalnız kapalı odaların ölü havasında solurum normal hayatımı."

"dışarıda bir yaz ikindisi. ne kadar da isterdim bir başkası olmayı..."

"geçsin şu an, silinip gitsin...
gece gelsin, büyüsün, çöksün her şeyin üstüne ve kalkmasın bir daha. şu ruh sonsuza dek kabrim, kapkara dünyam olsun benim ve hissetmeden, arzu duymadan yaşayamaz olayım bundan böyle."

"her şey başkalarına ait, onlara sahip olmamanın hüznü hariç."

"bir insanda 'tablo'sundan, saf, basit dış'ından başka bir şeyi sevdiğimi hatırlamam, ruh sadece dışı canlandırmak, yaşatmak, böylece onu ressam elinden çıkma tablolardan farklı kılmak için işe karışır."

"bakışımla severim, hayal gücümle bile değil..."

"insanların ismini bilmek neye yarar? ne var ki birileriyle tanışma faslı sırasında, bana ilk belletilen de hep bu olur."

"fazladan her unsur sanatçı için bir rahatsızlık kaynağıdır, zira bulanıklık yaratarak yapıtın etkisini zayıflatır."

"kaderimin doğal akışında varlıkların görünüşünün, görüntüsünün edebî, tutkulu seyircisi olmak var."

"katıksız hayaldir beni büyüleyen, gerçekle hiçbir bağlantısı, teması olmayan. çıkış noktası hayat olan kusurlu hayal ise iğrendirir beni..."

"hayattan tek dileğim, karşısında seyirci olmaktır."

"bir başka hayattan gelmiş, bu hayatın içinde dalgınca ilerleyerek zamanını dolduran bir varlık gibiyim. her bakımdan yabancıyım ona."

"hepimiz farklıyız. sadece uzaktan bakıldığında, yani kendimiz olmadığımız boyutun içindeyken benzeriz birbirimize."

"kendimize, ilgiye değer bulacak kadar saygımız varsa, başkalarıyla her türden yakınlaşma bir çatışma demektir."

"sevmek, kendini vermektir. insan ne kadar çok verirse, aşk da o kadar büyük olur."

"aşkların en büyüğü ölüm, unutuş, ya da vazgeçiştir."

"aşk sahiplenme ister. kendimize bile ait değilken, ben sana ya da sen bana nasıl ait olabiliriz ki?"

"ölüm mü? ölüm hayatın yüreğindedir. ölmekte miyim? hayat hakkında hiçbir bilgim yok. yaşamak bir yük mü bana? yaşamayı sürdürüyorum."

"hayal mi? hayal hayatın yüreğindedir. hayalimizi mi yaşarız? yaşarız. sadece hayal mi ederiz hayali? ölürüz. ve ölüm hayatın yüreğindedir."

"tıpkı gölgemiz gibi peşimiz sıra gelir hayat."

"hayalin en acı tarafı, var olmayışımızdır."

"peki ama, gerçekten yaşıyor muyuz? hayatın ne olduğunu bilmeden yaşamak, yaşamak bu mudur?"

"hiçbir şey sahiplenilemez. mülkiyet hırsızlık değil, bir hiçtir."

"sahip olmak, bedeninize sahip olmak demek ise, ne değeri var?"

"hayal etmek, kendini bulmak demektir. ruhunun kristof kolomb'u olacaksın. ruhundaki manzaraların peşine düşeceksin."

"iyi bir hayalci olmak için sadece bir hayalci olmalısın.afyonla morfin eczaneden alınır."

"her şeyi ertele. insan, yarın da savsaklayabileceği bir şeyi, kesinlikle bugün yapmamalıdır."

"ne yapacağını düşünme sakın. yapma."

"hayatını yaşa. o seni yaşamasın."


"gerçek hayatın, insani hayatın; başkalarına ait olandır. doğumundan ölümüne dek, gerçek hayattaki eylemlerin hiçbirinde iş gören sen değilsin: iş görülürsün; yaşamazsın: sadece yaşanırsın."

"benim söylediklerime de inanma, çünkü hiçbir şeye inanmamalı insan."

"her şeyi hayal ettiğin için, hayatta var olanların tümü sana daha çok acı verecek."

"bildiklerim, sınırlar beni."

"her birimiz, kendi kurduğumuz hayaliz sadece."

"hiçbir kitabı bitirmeyelim, baştan sona, sayfa atlamadan okumayalım."

"çaba göstermek boşunadır, ama bizi oyalar. akıl yürütmeler asla bir sonuca varmaz, ama eğlencelidir. sevmek bir karın ağrısıdır, ama belki de sevmemekten iyidir. buna karşılık hayal her şeyin yerini tutabilir."

"tanrı, benim."

"insanlardan koptum, ama kendimi bulamadım(...)"

"hayat kumda unutulmuş bir oyuncaktır (...) ruhun boşluğu ve derin üzüntüsü."
~ herakleitos

"ruhum hayat yorgunu."
~ eyüp

"ne ağır bir hasta var içimde... hastalık hiç olmazsa azıcık bir özgünlük kazandırsaydı. yaptıklarımı, benden önce kim bilir kaç kişi yaptı zaten... miyadı dolmuş bir acıya katlanmak benimkisi... bunları da çoktan akıl edip acısını çekenler olmuştur, ben şimdi ne diye düşünüyorum ki?"

"iki gizem arasına kurulmuş bir köprüyüm, fakat nasıl inşa edildiğimden bile habersizim."

"acaba başkalarının ruhuna yuvalanma alışkanlığımdan mıdır, kendimi onların gördüğü gibi - ya da beni fark etseler görecekleri gibi görmem? herhalde."

"yapayalnızım, kalabalıklarca kuşatılmışım. kendim dışında kaçabileceğim hiçbir yer yok."

"hayatım: meleklerin yuhalamaları arasında afişlerden silinmiş, sadece ilk perdesi oynanmış bir trajedi."

"dostlar mı? bir tane bile yok. olsa olsa, aramızda bir yakınlık olduğunu sanan tanıdıklar; trenin altında kalsam, cenaze günü de yağmur bastırsa üzülürler belki."

"yalnızlığımdan acı duymamayı beceremedim henüz, yalnızlığın sadece sıkıntısız bir dinginlik anlamına geldiği ruhsal mertebeye ulaşmak öyle zor ki."

"...çünkü ruhu sakat olanlara kimse acımaz."

"bir insan enkazından, eskaza hayatta kalmış bir piçten, henüz hastanelik olmamış bir deliden başka bir şey olmadığımızı teslim etmek sıkı bir entelektüel cesaret ister..."

"kendimi dışarıdan bakarak tahayyül ettiğim için kaybettim - kaybettim yaşama sevincimi. başkalarının gözüyle görünce kendimi aşağıladım. kendimi tanımanın utancını yaşadım."

"kendimizi de, başkalarının bizi nasıl gördüğünü de açıkça anlamak! o gerçekle yüzleşmek! ve nihayet, kendi gerçeğiyle yüzleştiğinde azap çeken mesih'in çığlığı: 'tanrım, tanrım, beni neden bıraktın?' "

"dileğimin esası, özeti şudur: hayatı uyumak. hayatı, yaşanmış olarak arzulamayacak kadar çok seviyorum."

"ne iyiyiz, ne de merhametli- tam tersi olduğumuz sanılmasın, sadece ne öyle de değiliz böyle de. iyilik, kaba ruhların zarafetidir."

"işlevimiz hiç olmaktır. etkin olmak ahlakdışı gelir bize."

"sevmek, yalnızlıktan yorulmaktan olur; yani bir alçaklıktır, insanın kendine ihanetidir."

"birine güzel tavsiyelerde bulunmak, tanrı'nın başkalarına bahşettiği hata yapma yeteneğine bir tecavüzdür."

"sanat, bir yalnızlıktır."

"dış dünya benim için saf duygudan ibaret. asla unutmuyorum hissettiğimi."

"sevmekten âciziz, sevilmek için gereken sözlerse daha söylenmeden yorar bizi. zaten içinizden kim ister ki sevilmeyi?"

"hayatımı gömüyorum. kendime varıyorum, ölüyüm, alacakaranlığım. bir tek kendi mezarım var iç güzelliğiyle süsleyerek yontabileceğim."

"yalnızlığımın kapıları sonsuzluğun bahçelerine açılıyor, ama hayallerimde bile yok gelen giden..."

"hayal kurma alışkanlığım ve yeteneğim, benim ilkel tarafımdır."

"küçük kız gayet iyi bilir bebeğinin gerçek olmadığını, ama gerçek bir varlıkmış gibi davranır, hem de kırıldığı zaman ağlayacak, üzüntüden harap olacak kadar.. çocuğun marifeti, her şeyi gerçeklikten uzaklaştırabilmesidir. şükürler olsun ki hayatın düşlerle geçen böylesi bir dönemi var..."

"keşke tekrar çocuk olsam, insanların etraflarındaki şeylere verdikleri değere de, aralarında kurdukları bağlara da kendimi kaptırmaksızın, hep öyle kalsam."

"çocuk, altına camdan fazla itibar etmez. peki, gerçekte altın daha fazla eder mi?"

"tanrı koskoca bir çocuk olmasın sakın?"

"var olduğumu bilmek için uyanıyorum..."

"insancıllık büyük bir kabalıktır."

"kalıbımı basarım, gerçek cesar borgia alelade, aptal adamın tekiydi; başka türlü olamazdı zaten, çünkü var olmak aptalca, sıradan bir iştir."

"kadın kendinden üstün olduğu için bir erkeğe ihtiyaç duyar."

"güş âlemim bir doğu şehridir."

"seni görünce şehirlerin değiştiğini hatırladım, kırlarınsa ezeli ve ebedi olduğunu."

"vatan için öldü, nasıl, neden olduğunu anlamadan."

"güneş her sabah nasıl doğarsa, o da öyle öldü..."

"ateşli bir inancın kölesi olmadı, büyük bir idealin alçaklığı uğruna savaşırken vurulmadı."

"ölümü gördüğünde ondan bir hayat beklemedi, daha iyisini umut etmeksizin seyretti hayatın geçişini."

"rüzgâr gibi, gün gibi doğal oldu ölümü, onu farklı biri yapan ruhunu da götürdü giderken."

"biz onu bilmediğimiz kadar, o da kendinden habersizdi."

"o portekizliydi; şu ya da bu portekizli değil, sınırlar içine hapsedilmemiş portekizli."

"hafifçe sonbahara dönmüş bir şafak vakti çıktım o hiç gerçekleşmeyen yolculuğa..."

"çocuk gibi kelimelere ve varlıklara anlamlarını sormaktan vazgeçin artık. hiçbir şeyin anlamı yoktur."

"hangi gemiyle mi yaptım yolculuğu? adı herhangibiri'ydi. gülüyorsunuz. ben de gülüyorum, hatta belki size."

" - belirsiz düşler, anlaşılmaz pırıltılar, şaşkın manzaralar - onca yolculuktan ruhumda kalan bundan ibaret."

"ömrüm boyunca kendimi yoldan çıkardım hep ve ne kendime yettim, ne de yetmeyi hayal ettim."

"iyi ama, beyefendi, siz kimsiniz?
buyurun, bir saçmalık daha: söylemeniz mümkün değil..."

"bu kitap, hiç hayatı olmamış bir adamın biyografisidir."