EĞİTİM 2 Eylül 2020
77,6b OKUNMA     557 PAYLAŞIM

Fen Liselerinin Türkiye'nin En Abartılmış Kurumları Olduğunu Savunan Bir Görüş

Liseye giriş sınavında genellikle en yüksek puanı alan gençlerin gittiği Fen liselerine dair sert ve düşündürücü bir yorumu aktarıp son sözü size bırakıyoruz.

fen liseleri, türkiye'nin en şişirilmiş eğitim kurumlarıdır. öğrenciyi ne akademik, ne psikolojik, ne sosyal anlamda geleceğe hazırlar veya geliştirir, ne de üretkenleştirir. en iyi yaptığı şey ise öğrenciyi tek tipleştirmek, öss başarısına endekslemek ve sisteme entegre etmektir. ha diyeceksiniz türkiyede kaç okul düzgün de kalkıp fen liselerinde şikayet ediyorsun. bu nedenle fen lisesi algısı vs fen lisesi gerçeği ve fen lisesi vs diğer liseler olmak üzere yazımı ikiye bölüyorum.

1) fen lisesi algısı vs fen lisesi gerçeği

(yazımızın bu bölümünde akademik hayattan bahsediyoruz.)

"fen liseleri bilim yuvalarıdır."

ahahaha. 4 senede sodyum patlatmaktan öteye gidememiş bir bilim yuvası rica ediyorum bi' gitsin. lab anlamında belki de öğrenciye öğretebildiği tek şey mikroskop kullanmak olan bir okula bilim yuvası demek komiktir.

"fen lisesinden mezun olabilmek için bilimsel proje yapmak gereklidir, fen lisesi öğrencisi yaratıcıdır."

yalan. konuları kendi bulan ve projeyi kendi yapan insan sayısı o kadar az ki. hocaların yönlendirmeleri ise zaten neredeyse sıfır. tübitak'a giden projeler, çok net, hocalardan çıkmadır. hocalar ilgili/notu yüksek 2 öğrenci seçer ve ayak işlerini (deney, üniversiteye git gel, afiş, başvuru vs) öğrencilere yaptırır ve ta tam- merhaba tübitak, bizim öğrenciler şakıyorlar, bak.

"fen liseleri şahane eğitim verir."

4 senede öğrendiğim tek bir şey var ki güzel bir akademik eğitim sınavlarda olimpiyat soruları sormak ile olmuyor arkadaşlar. hocaların mükemmel olmadığını ve hepsinin mükemmel ders işlemediğini de kabul etmek lazım. şahane eğitim verse dershaneye bu kadar muhtaç kalmazdık neticede.

"fen liseleri teknolojiyi yakından takip eder, çağın gerisine düşmez. fen lisesi öğrencileri araştırmacıdır."

şimdi bir kere çağı yakalamak için çağ dışı beyinlerle dolu bir yönetime sahip olmamak gerekiyor. takdir edersiniz ki yatılı okulların yönetimleri de çok çağdaş olmuyorlar. dolayısıyla okulda hali hazırda var olan son model bilgisayar laboratuvarı, "öğrenciler tuşlarını çalıyor" bahanesi ile çürümeye terk ediliyor ve size, koskoca okula, tüplü, 3 adet yapyavaş bilgisayar kalıyor. yapabileceğiniz maksimum şey 15 dk'lık teneffüste mail bakmak. yurtta zaten internet bağlantısı direkt yok. ve bilgisayar yasak. sebebi ne biliyor musunuz? ergenlik çağındaki öğrencicağızlar porno izliyorlarmış. aman tanrım. hocaların telefonlarınızı da karıştırdığını, telinde porno bulduklarını disipline gönderdiklerini de belirtmek isterim. ne pornoymuş arkadaş, 4 sene onca fen lisesi öğrencisi dünyadan kopuk yaşıyor düşünsene, teknolojiymiş... araştırmacı gençlikmiş...

2) fen liseleri vs diğer liseler

(yazımızın bu bölümünde sosyo-kültürel ve psikolojik etmenlerden bahsediyoruz.)

spor: fen liselerinde spor aktiviteleri yok denecek kadar azdır. şanslı azınlıkların basketbol, voleybol, futbol takımları vardır ancak onlar da ne doğru düzgün antreman yapabilirler ne de uzun soluklu devam edebilirler. bir sene var bir sene yok mesela. yatılı okul olduğu için akşam etütü diye bir şey vardır, okuldan çıkıp 1 saat dinlenip sınıfta zorla ders çalıştırılırlar. dolayısıyla okul çıkışında maç yapmak, mahallede top oynamak vs diye tabir ettiğimiz fiziksel aktiviteler toptan yalan olur. haftada bir beden dersleri vardır, onda da en son lise1'de smaçtan not almıştık mesela. dans, halk oyunu gibi daha uygulanabilir şeyler de genelde yoktur, maksimum sene sonu gösterisi için 10 kişilik filan bi halay ekibi.

kültürel etkinlikler: elbette ki fen liselerinde müzik, resim gibi dersler zorunlu değil, seçmelidir. ancak hoca yokluğudan yahut başka sebeplerden seçmeli derslerinizi siz seçemezsiniz, sizin yerinize okul seçmiştir zaten. ne bir resim ne bir müzik dersi aldım. sene sonu aktivitelerinde alternatif yoktur, tek bir gösteri vardır o da muhakkak vatanlı milletli kanlı "ölürüm türkiye'm" temalı bir gösteridir. kütüphanedeki kitaplar ansiklopedi, ingilizce geliştirme ve matematik dünyasından öteye gitmediği için kütüphaneden de yararlanamazsınız. bilgisayar yasak olduğundan film de izleyemezsiniz. var olan bilgisayarlar aşırı yavaş olduğundan müzik de indiremezsiniz. sinema, tiyatro gibi etkinliklere bahsi geçen etütlerden dolayı hafta sonu gitmek zorunda kalırsınız. konser ise hepten yalandır zira akşamdır.

dil: hazırlık kalkmadan önce nasıldı bilemiyorum, ancak bizim lisedeki ingilizce hocaları hakikaten iyiydiler. üniversitelerde okutulan bir kitaptan gittik ve az çok bir şeyler öğrendik (face 2 face, ne kadar öğrenebilirsen türk eğitim sistemiyle işte). bizim lise istisna idi elbette, bize harıl harıl çalıştırdılar (son sene dahi) ancak diğer liselerde dil derslerinde 'boşverin dili mili, oturun test çözün' diyorlar mesela. ayrıca ikinci bir dil seçeneği elbette ki yok.

psikoloji: fen lisesindeki, türkiye derecesi ile o okullara girmiş insanları düşünün. o insanların içten içe ne kadar hırslı olduklarını ve aslında birbirlerini rakip olarak gördüklerini düşünün. herkesin götünün kalkık olduğu bir yerde oluşabilecek gerilimi düşünün. şimdi bunu ergenlik çağındaki gençlere uyarlayın. bir de alt dönem-üst dönem hiyerarşisini ekleyin. oda sıcaklığında 15 dk soğuttuktan sonra buna dar kafalı okul yönetimini ekleyin. hayırlı olsun, nur topu gibi bir fen lisesi ortamınız oldu. istisnalar var mı? var. mükemmel dostluklar edindim mi? edindim. ancak zaten göt kadar okulda birbirlerini ezmek, birbirlerine laf atmak için çırpınan, tabiri caizse 'ezik olmamak için ezen' onlarca ergenin şu bahsettiğim çatı altında toplanması, elbette ki kişi üzerinde normal bir okuldakinden daha fazla baskı yaratacaktır. yönetimin aşırı disiplinliliği, okulun her yerinde kamera olması( bahçede dahi) ve uygulanan ağır disiplin cezaları ile koyun güder gibi öğrenci ehlileştirmek mantığını benimseyen idare ile öğrenci kendini evinde gibi rahat, güvende hissetmez. hapishanede gibi hisseder. bu psikoloji bölümü uzadıkça uzar, kısa keseceğim ama normal yatılı okul öğrencisinin psikolojisinin 2 kat ağırlaştırılmış hali diye özetleyebiliriz.

kısacası, sevgili ebeveynler...

çocuklarınızı fen lisesine göndermeyin. biliyorum şu an içinden küfrediyorsun, "ya bi s*ktir git herif derece yaptı ne yapayım, dandik anadolu lisesine mi yollayayım?" diyorsun. hayır efendim, doğru düzgün bir anadolu lisesine yollayın. istanbul'daki bazı liseler mesela. araştırın. dil okullarına bakın. çocuğunuzu 4 sene perişan etmektense o 4 sene kendisini geliştirmesine izin verip son sene (veya son iki sene) dershaneye yollayarak inanın hiçbir şey kaybetmeyeceksiniz. çocuğunuz edebiyat öğrensin, film kültürü edinsin, müzelere sinemalara barlara gitsin, yeri gelsin eve zil zurna sarhoş gelsin tüm gece kussun. bırakın gençliğini yaşasın. dil öğrensin, ya da saçma sapan hobiler edinsin, ne bileyim, taksime çıkıp mızıka çalarak para kazansın mesela. internette istediği her şeyi özgürce araştırabilsin. beyni örümcek ağlarına sarmalanmış bir kadronun eline düşmesin. öss başarısı değil, lisede kendine kattığı her bir şey üniversitede onu bir adım önden başlatacak. bunu bir fen lisesi mezunu olup iyi bir okula burslu giren biri olarak söylüyorum. keşke bir anadolu lisesine gitseydim, yahut bir dil okuluna gitseydim diye hayıflanıyorum. zira ne üniversitede ne de sonrasında kimse sizin hangi liseden mezun olduğunuzu sikine bile takmıyor afedersiniz. fen lisesinin de bir faydasını görmüyorsunuz. kazanan kazanmış, ha fen lisesi ha anadolu lisesi.

yani fen liselerinin görünen tek avantajı akademik kariyerdir ve o da zaten yoktur, koca bir illüzyondur. yalandır. tüm iş öğrencide biter. lütfen isme aldanmayınız.

bu yazı kin kusma amaçlı değil, gece gece "ulan ne bok yedim ben 4 sene" diye derin düşüncelere dalmam sonucu oluşmuş bir yazıdır.

not: bu okul ege ve akdeniz bölgeleri kapsamındaki fen liseleri adına yazılmıştır. ancak diğerlerinin de çok bir farkı olduğunu sanmıyorum.