Fakir Bir Aileden Gelip Bilim Dünyasında Çığır Açan Usta Kimyager: Michael Faraday
1791’de londralı bir işçi çocuğu olarak doğuyor, 1867’de de yine londra civarlarında hayata veda ediyor. kimya ve fizikte öyle işler yapıyor ki bugün bildiğimiz elektrikli aletlerin temeli onun sayesinde atılmış durumda.
elektromanyetik indüksiyon olayını bulan kişi bu adam. yani manyetik alanın elektrik akımı üretebildiğini kafaya dank ettiren kişi. üstüne, manyetik alanın ışığın kutuplaşma düzlemini çevirdiğini de keşfetmiş. elektrolizin temel ilkelerini koymuş, elektrolit, anot, katot, iyon gibi bugün hâlâ kullandığımız kavramları literatüre sokmuş.
adam klor gazını sıvılaştırmayı başaran ilk insan, üzerine elektrik motorunu ve dinamoyu icat eden kişi. bildiğiniz, “modern elektriğin babası” diyebileceğimiz bir tip.
ekstra olarak, belli bir miktar elektrik akımının, geçtiği maddenin bileşenlerini ne kadar çözdüğünü hesaplayarak ilk elektrik sayaçlarının yolunu açıyor. amper biriminin tanımına da katkı sağlıyor.
hayat hikâyesi
1791’de londra’nın kenar mahallesi newington butts’ta doğuyor faraday. aile fakir, babası james faraday işi gücü bırakıp karısı ve çocuklarıyla 1790 kışında şehre taşınıyor. michael de hemen sonbaharında doğuyor. aile “sandemancılar” diye bir tarikata bağlı. para yok, eğitim yok; faraday sadece en temel okul eğitimini görebiliyor.
14 yaşında bir ciltçiye çırak giriyor. iş, kitap kaplamak ama o kitapları okumaya başlıyor. mart 1813’e kadar bu işte çalışırken fizik kitaplarını resmen yutuyor. isaac watts’ın the improvement of the mind kitabından öğrendikleriyle “kendi kendini eğiten adam” oluyor. jane marcet’in conversations on chemistry kitabı ve encyclopedia britannica’daki elektrik maddesi onu iyice gaza getiriyor. hurdalardan kendi elektrostatik üretecini yapıyor, basit bir volta pili yapıp elektrokimya deneylerine dalıyor.
20 yaşına geldiğinde işler değişiyor. 1812’de, royal institution’daki humphry davy ve john tatum’un derslerine gidiyor. bu derslerin biletlerini william dance hediye ediyor. faraday ders notlarını toparlayıp 300 sayfalık bir defter haline getiriyor, davy’ye yolluyor. davy “oğlum bu iş olur” deyip ilgileniyor. 1813’te davy’nin gözü bir deneyde zarar görünce faraday’ı yanına asistan alıyor. hatta öyle ki, azot triklorür denen mayın gibi bir maddeyle uğraşırken ikisi birden patlamadan yaralanıyor.
1821’de sarah barnard’la evleniyor, çocukları olmuyor. ömür boyu sandemancılarla iç içe bir dini hayat sürüyor. zenginlik, şan, şöhret umurunda değil. 1832’de oxford fahri doktora veriyor ama şövalyelik teklifini “dini gerekçelerle” reddediyor. kraliyet cemiyeti başkanlığı iki kere ayağına geliyor, ona da “yok ben almıyım” diyor.
1833’te kraliyet enstitüsü’nde ilk kimya profesörü oluyor. amerika’dan isveç’e, fransa’dan hollanda’ya dünyanın dört bir yanında akademilere onursal üye seçiliyor.
hükümet kırım savaşı sırasında “kimyasal silah yapalım, akıl ver” deyince yine “ben yokum” diyerek etik duruşunu koruyor.
kimyadan manyetizmaya uzanan yolculuk
faraday’ın bilim yolculuğu aslında bir konferans biletine dayanıyor. sir humphry davy’nin kraliyet enstitüsü’ndeki derslerine giriyor, tuttuğu notları defter yapıp iş başvurusu niyetine davy’ye yolluyor. sonuç? 1813’te davy’nin asistanı oluyor. beraber fransa, italya, isviçre gezilerine çıkıyor, kimya laboratuvarlarında pişiyor. 1825’te enstitüde laboratuvar müdürü, 1833’te de ders verme zorunluluğu bile olmadan kimya profesörü. ömrünü enstitüye adıyor.
kimya işleri: başlangıçta klorla haşır neşir oluyor, yeni bileşikler keşfediyor, gazların difüzyonunu inceliyor. birkaç gazı sıvılaştırıyor, çelik alaşımlarıyla oynuyor, yeni cam türleri üretiyor. bu camlardan biri öyle önemli ki, manyetik alanda ışığın polarizasyonunu döndürdüğünü fark ediyor. bunsen brülörünün ilkel versiyonunu icat ediyor. benzeni keşfediyor (adı “hidrojenin bikarbüresi” o zaman), gazların sıvılaştırılmasıyla moleküler teoriyi güçlendiriyor. klor-hidratın bileşimini çözüyor, anot, katot, elektrot, iyon gibi bugün hâlâ kullandığımız terimleri yaygınlaştırıyor. 1847’de altın kolloidlerle yaptığı deneylerle nanoteknolojinin tohumunu ekiyor.
manyetik etki ve motor meselesi: 1820’lerde herkes elektrik ve manyetizmanın peşinde. oersted akımın manyetik alan oluşturduğunu, ampere ise bunun dairesel olduğunu gösteriyor. faraday da “peki bundan elektrik elde edebilir miyiz?” diye soruyor. denemeleri sonucunda akımı döndürmeye yarayan bir sistem geliştiriyor, elektrik motorunun temeli oluyor.
diyamanyetizma ve faraday etkisi: 1845’te bazı maddelerin manyetik alandan zayıfça itildiğini keşfediyor (bkz: diyamanyetizma). aynı yıl polarize ışığın manyetik alanla yön değiştirdiğini fark ediyor. bu, bugün “faraday etkisi” diye biliniyor. not defterine “ışık ışınını manyetize etmeyi başardım” diye yazıyor. ilerleyen yıllarda spektrumla da uğraşıyor ama ekipmanı yetersiz; o işi 1897’de zeeman bitiriyor, nobel’i kapıyor ama faraday’a atıf yapmayı unutmuyor.
faraday kafesi: 1836’da ünlü buz kovası deneyiyle yüklü iletkenin içini elektrikten koruduğunu gösteriyor. bunun modern adı “faraday kafesi”. bugün elektronik cihazlarımızı koruyan mantık buradan geliyor.
elektriğe dönüş: 1831’de tekrar elektriğe odaklanıyor. galvanometreyle akımı ölçüyor, mıknatısla tel arasında akım üretiyor ve elektrik jeneratörünün temelini atıyor. elektroliz yasalarını buluyor: çözünen madde miktarı geçen akıma bağlı. böylece elektrokimyanın kurucusu oluyor. 1839’da elektriği dalga hareketi gibi tanımlayan kuramını ortaya koyuyor.
kraliyet kurumu günleri ve devlet için yaptığı mesailer
bilim insanı olmakla kalmayıp devlete de bayağı mesai harcayan adamlardan biri faraday. 1821’de kraliyet kurumu’nda müfettiş yardımcısı oluyor, 1824’te kraliyet cemiyeti’ne seçiliyor, 1825’te laboratuvar müdürü, 1833’te de ömür boyu “fullerian kimya profesörü” ama faraday’ın işi sadece deney tüpüyle sınırlı değil. hükümet ve özel girişimler için de tonla iş yapıyor. kömür madenlerindeki patlamaları inceliyor, bilirkişi olarak mahkemelerde ifade veriyor, deniz fenerlerinin camlarını geliştirmek için mühendislerle çalışıyor. 1846’da 95 madencinin öldüğü haswell patlaması'nda raporu hazırlıyor, “kömür tozu patlatıyor abi, havalandırın şunları” diyor. kimse sallamıyor, ta 1913’te senghenydd faciası'na kadar görmezden geliniyor.
denizcilik takıntısı olan bir ülke için faraday biçilmiş kaftan. deniz fenerleriyle uğraşıyor, gemi gövdelerinin paslanmasını önlemeye kafa yoruyor, trinity buoy iskelesi’ndeki atölyesinde deniz feneri aydınlatma denemeleri yapıyor.
çevrecilik derseniz o da var. swansea’daki sanayi kirliliğini inceliyor, kraliyet darphanesi’ne hava kirliliği danışmanlığı yapıyor. 1855’te the times’a thames nehri’nin berbat durumunu yazıyor, olay punch karikatürlerine kadar çıkıyor.
1851 büyük sergisi’nin planlanmasına yardım ediyor, ulusal galeri’ye “tabloları şöyle temizleyin, böyle koruyun” diye akıl veriyor. eğitim konusunda da aktif; 1854’te kraliyet enstitüsü’nde ders, 1862’de devlet okulları komisyonu’na görüş bildiriyor.
bir de dönemin “masa çevirme, ruh çağırma” furyasına dalıp halkı uyandırıyor: “abi bu büyü değil, fizik.” böylece hem milletin kafasını açıyor hem de eğitim sistemine katkı sağlıyor.
son demleri
adam ömrünü bilime vermiş, sekiz yıl boyunca aralıksız deney yapıp kafa yormuş. 1839’da sağlığı patlak veriyor, altı yıl boyunca neredeyse hiçbir şey üretemiyor. 1845’te biraz toparlanıp geri dönüyor ama 1855’ten sonra zihinsel gücü de yavaş yavaş sönmeye başlıyor. arada yine deneylere falan bulaşıyor ama eski performansı yok.
kraliçe victoria da “adam çok hizmet etti” diyip kendisine hampton court’ta ev hediye ediyor. 25 ağustos 1867’de de bu dünyadan göçüp gidiyor.