BİLİM 12 Ocak 2022
22,8b OKUNMA     481 PAYLAŞIM

Evrim Neden Çok Uzun Bir Zaman Zarfında Gerçekleşiyor?

Evrim varsa neden Mısır'daki binlerce yıllık mumyalar bize hala çok benziyor? Bu sorunun cevabını az çok tahmin ediyorsunuzdur ancak bunu biraz daha derinleştirip belli bir düzleme oturtmakta da fayda var. Buyrun.

19. yüzyılda mısır'daki firavun mumyaları ve kedi gibi kutsal addedilen çeşitli hayvan türlerine ait mezarlar ilk kez açıldığında, içlerinde 4 bin yıllık olanları dahil fiziksel görüntülerinde, bugünkü yaşayan torunlarına kıyasla hiçbir değişiklik olmaması, evrim karşıtı kesimlerin hücumda bulunmalarına sebep olmuştu. özellikle kutsal yaratılıştaki anlatı ile evrimin çeliştiğini ve gerçek olamayacağını haykıran koyu hristiyan avrupalılar, basitçe "evrim gerçekse bu 3-4 bin yıllık mumyalarda gözle görülür bir değişim nasıl olmaz ve bugünkü canlılık formuyla ayniyete sahip olurlar?" demişlerdi.

gerçekten de doğada ve dolayısıyla her nesilde etkili bir seçilim mekanizması çalıştığı halde, söz konusu değişim neden bu kadar yavaş vuku bulur ve binlerce yıl geçmesine rağmen gözle görülecek düzeyde bir farklılıktan söz edemeyiz?

sorumuzu hemen cevaplamadan önce evrimsel değişimin şaşırtıcı düzeyde ne kadar yavaş olduğunu görebilmek adına bir örnek daha verelim: karada yaşayan omurgalılarda ağızdan başlayıp nefes borusuna kadar giden solunum yolu, yine ağız boşluğundan başlayıp yemek borusuna giden sindirim yoluyla çakışır. bugün bize saçma görünen ve aslında çok küçük de olsa risk arz eden böyle bir edinme, suda yaşayan atalarımızdan rhipidistia adı verilen balık takımından bize miras kalmıştır. birkaç yüz milyon yıldır tükettiğimiz besinlerin nefes borusuna kaçma tehlikesine rağmen, doğal seçilimde vücudun sahip olduğu bu yapılanma değişime maruz kalmamıştır.

yahut insan vücudundaki apandis, 20'lik dişler gibi kalıntılar, artık hiçbir işlevi olmamasına rağmen vücutta âtıl şekilde kalmaya devam etmiştir, tahayyül sınırlarımızı zorlayan bu kadar uzun zaman aralığına rağmen. biliminsanları bu körelmiş fakat vücuttan atılamayan organlar için ''önceki uyarlanmaların kalıntıları'' tanısını koymuştur ve bu tanıya kavramsal olarak ''dumura uğramış karakterler'' adını vermişlerdir.


peki, sorumuza gelecek olursak: hiçbir işlevi kalmadığı halde vücutta gözle görünür bir değişim neden meydana gelmiyor?

neden evrim bu kadar yavaş çalışıyor ve dumura uğramış karakterler vücuttan atılamıyor?

aslında bu sorunun cevabı çok zor değil. daha önceki seçilimlere maruz kalmış yüzlerce, binlerce, milyonlarca nesil içinde ''doğal popülasyon'' meydana geliyor ve bu popülasyon, en iyi genotipe çok yakın oluyor. yani daha anlaşılır bir ifade ile söyleyeyim: tüm canlılar seçilim baskısına maruz kalıyor, fakat bunlardan kimisi eleniyor ve kimisi de hayatta kalıyor. hayatta kalanlar, aynı zamanda yaşadıkları nişe (doğal iklim ve çevreye) en iyi şekilde uyarlanmış olanlardır ki hayatta kalabilmişler, yani başarılı olmuşlardır. bu başarılı olan canlılar, sahip oldukları tüm biyolojik ve fizyolojik özellikleri yoğun şekilde muhafaza etme eğilimi gösterirler. böyle bir popülasyon ve bu popülasyondan devam edecek olan nesillerin maruz kalmış olduğu seçilime ''sabitleyici'' yahut ''dengeleyici seçilim'' deniyor.

bu seçilim, ideal fenotipten sapma eğilimi ve potansiyeli gösteren tüm bireyleri eler. bundan dolayı fenotiplerdeki değişimin potansiyel miktarı gittikçe daha da azalır. çevre koşullarında anormal bir farklılık olmadığı sürece ideal olan fenotip, hemen önceki nesillere çok benzer. üstelik, canlıların sahip olduğu ve nesilden nesle aktardıkları gen, kararlı halin korunmasını destekleyici bir mekanizma içinde çalışır. buna kavramsal olarak genetik homeostazi adı veriliyor, yani canlının vücudunda oluşabilecek potansiyel her değişikliğe karşı var olan dengenin korunması prensibi...

küçük bir örnek daha

evrim tarihinde bazı canlı türlerin kitlesel yok oluşlarını hepiniz okumuşsunuzdur. ani bir yok olma neden gerçekleşir? dinozorlar aklınıza gelmesin, onun sebebi belli. fakat burda basitçe iklim değişikliğini ele alalım. farz-ı muhal çok kurak bir bölgede yaşayan ve bu kurak bölgeye adapte olmuş, uyarlanmış, dolayısıyla hayatta kalmayı başarmış popülasyon olsun. kurak bölgede ani bir değişim olma ihtimali zuhur eder de ortalığı sel götüren aşırı yağış ve beraberinde soğuk iklim koşulları gelirse; oradaki mevcut popülasyonun üyeleri kendilerini yağışlı ve soğuk iklime göre değiştirmezler, değiştirmelerine fırsat da olmaz ve kurak zamanlarındaki fenotipleriyle mücadele etmeye çalışırlar. hayatta kalanlar olursa ancak ve belki, yine aşırı yavaş şekilde fiziksel değişim uzunca bir zaman içinde meydana gelebilir.

yani sizin anlayacağınız, mevcut nişe uyarlanmış ve hayatta kalmış bir popülasyon değişime karşı dirençlidir. zaten başarılı olmuş, edindiği vasıflar onu hayatta tutmuş. neden durmadan değişime tâbi olsun?

evrim, muhafazakardır

en başa dönecek olursak, binlerce yıl geçmesine rağmen mısır'daki mumyalarda bu yüzden gözle görülür bir değişim olmamıştır.

benzer sebeplerle, bugünkü cahil kalabalıkların mütemadiyen sormakta beis görmedikleri ''evrim varsa bugünkü maymunlar neden insan olmuyor?'' sorusunu da rahatça cevaplayabilirsiniz. ortalama ömrümüz 70 yıl gibi genel perspektiften bakıldığında çok kısa olduğundan, evrimin mahiyetini ve çalışma prensibini de idrak edemiyoruz. istiyoruz ki böyle birkaç yıl (!) içinde, birdenbire değişim zuhur etsin. eğer böyle bir şey doğada gerçekleşseydi, inanın bugün tüm kainatta hiçbir canlı kalmaz ve hatta canlılık emaresi bile göremezdiniz. hemen her şey, büyük bir yıkıma uğrardı.

quora