Evlilik ve Cinsellik Üzerine Tarihten İnanılmaz Bilgiler
evlilik ve cinsellik üzerine öğrendiğim tarihi bilgiler bunlara örnek bugün benim için. nasıl bir dünya'dan tarihten gelmişiz insan hayret ediyor.
misal:
antik yunan medeniyetinde insanlar cinsel performansı arttırmak için bazı karışımlar uyguluyordu. öğütülmüş biber ve bal karışımını penise sürmenin ereksiyonun sonlanmasını geciktirdiğine inanılıyordu.
hatta buna benzer bir tarif daha var : geyik boynuzunu yakıp küllerini ez, sonra şarap katıp o küllerden balçık yap. bu karşımı penise ve testislere sür, eşin çok memnun kalacak" gibi.
yine yunanlara göre bir hint otu(adı sanı belli değil) penise sürüldüğünde çok güçlü ereksiyon sağlıyor. "vuhhuuuu gecede 12 kez ereksiyon" diyor yunanlar, "aynı ot bizde 70 yapıyor" diyen hintliler var.
antik roma'da erkek fahişelik toplumda kabul görmüş bir olaymış. atina'da kadın ve erkek fahişelerin gelir vergileri önemli bir kalemmiş şehir için. bu durum olayın sadece kabul edildiğini değil devlet tarafından da düzenlemelere muhatap olduğunu gösteriyor. ayrıca erkek fahişelerin müşterilerinin büyük çoğunluğu yine erkekmiş. erkek fahişelik her ne kadar yasal olmuş olsa da bu işi yapan kişi bazı temel haklardan mahrum kalıyordu. mesela yargı sisteminde ne çalışabiliyor ne de onlara hizmet edebiliyordu, meclislerde kurullarda konuşma hakkı yoktu ve toplumsal bir çok olaydan men edilmişlerdi. bütün bu sebeplerden ötürü erkek fahişelerin büyük kısmı atina dışından veya kölelerden oluşuyordu.
bazı antik roma şehirlerinde evlerin bahçelerinde erekte penisi ile tanrı priapus un heykeli yer alıyordu. amaç oradan geçenleri günah işlemekten alıkoymak. nasıl?? cinsellik içeren cezalarla cezalandıracağına inanılırdı. hatta o günlerden bugüne kalan şiirler var " eğer bir kadın bir adam veya bir çocuk bana karşı bir günah işlerse, kadın kukusuyla, adam ağzıyla çocuk kalçasıyla cezasını çeker" gibi.
evlerden ırak!
hatta penisin uzun süreli erekte kalması rahatsızlığına tıpta priapizm deniyor.
antik babilde her kadının hayatlarında en az bir kez tanrıça mylitta(afrodit) a ithafen kutsal mekanda kutsal bir cinsel performans görevi ifa etmesi gerekiyor. hatta ünlü tarihçi heredot'un yazdıklarına göre bir kadın kutsal mekana gidip oturuyor ve eve dönmesi yasak. dönebilmesi için bir yabancının koynunda cinsel performansını sergiledikten sonra bu hizmetin bedeli parayı tanrıçaya armağan etmesi ve ancak o zaman eve dönebilmesi mümkün. heredot'a göre güzel ve çekici kadınlar bu kutsal görevlerini çabucak halledebildikleri halde çirkin ve çekici olmayan kadınlar aylarca yıllarca o kutsal bölgeden ayrılamıyor.
antik hindistan'da ise bir dulun çilesi kocası ölür ölmez başlıyor. kocasının cesetini yakan odunların üzerine atlamak ve canlı canlı yanmak zorunda. veya yanına uzanıp beraber yanmak zorunda.
william ward, ingiliz misyoner 19 yüzyılda hindistan'ı ziyaret ettiğinde şahit olduğu benzer bir olayı anlatır. 16 yaşındaki bir dul, ölen kocasının kadavrasının yanında yakılmayı kabul ediyor. özellikle kızın annesini ve törenin önde gelenlerini ikna edemediklerinden bahseder ward. çığlıklar eşliğinde yanan kız, kapkara olduğunda ise hala canlı imiş. ancak yakınları onu öyle bırakıp tören alanını terkediyormuş.
yahudi inancında da çok eşliliğin olduğunu herkes bilir sanırım.ayrıca antik israil'de evlilik öncesi bekaret çok önemli idi. eğer bir kadın evlendiğinde bakir değilse recm cezasına çarptırılma riskini alıyor. suçlu bulunursa recm, suçsuz bulunursa iddia sahibi kocası bir miktar para veriyor ve kırbaç cezası alıyor.
yine heredot'a göre eski babil'de kadın marketi var. yani evlenmek isteyen genç hanımlar bir yere diziliyor ve onlar süzen genç erkekler seçtikleri kadınla evlenebilmek için açık arttırmaya katılıyor. güzel olanlar tamam da çirkin olanlar artık onu kim alırsaya kim kaldıysa kör topal demeden satılıp evleniyor.
zalımsın dünya, adaletin yok dünya! çirkin her zaman kaybediyor.