İLİŞKİLER 27 Ekim 2025
8,5b OKUNMA     58 PAYLAŞIM

Etrafımızda Aşık Olan Birilerini Artık Neden Pek Görmüyoruz?

Aşık olmak neden tedavülden kalkmış gibi bir şey artık?

artık kimsenin aşık olmaması...

beynin dopamin dengesinin içinden geçtiğimiz için, haliyle aşıklık halini yok ettik. bu kadar insan tanımamalı ve bu kadar insanla flört etmemeliydik. hissetmek yetimizi kaybetmemize sebebiyet veren bu kadar flörtten sonra artık dünyadaki bütün ilginçliği, bütün güzelliği, bütün zekayı taşımayan birine ilgi duymaz hale geldik. hasbelkader ilgi duyacak birine rastlayınca da daha evvel ilgi duyduklarımızla yaşadığımız kötü tecrübeleri ve yaşadığımız üzüntüyü referans alıp emek verme motivasyonu sağlayamıyoruz. ilginç bir nokta cidden. merak içinde bekliyorum geleceği, bu hissizliği yenebilecek miyim heyecanla bekliyorum.

son zamanlarda hem kendi yaşadığım hem arkadaşlarımın yaşadığından gözlemliyorum aşkın falan kalmadığını

sanıyorum tüketim çağında olduğumuzdan ve insanların yalnız kalmak istememesinden kaynaklandığından, çoğu insan biraz hoşlandığı ve iyi anlaştığını düşündüğü kişiyle sevgili olmaya meyyal. fakat bakıyorsun, gözlerinde aşkın verdiği o parıltı yok.

makul bulmak, iyi zaman geçirmek, anlaşmak, arkadaşlıktan bir tık ötede bir kimyaya sahip olmak biriyle sevgili olmaya yeterli görülüyor yahut insanlar flörtleri arasından en uygun bulduğunu seçiyor kendine. biraz bir zorluk gördü mü de ayrılmayı yani kolay olanı tercih ediyor. oysa ben aşık olunan kişinin vazgeçilmez olduğunu düşünüyorum. zorla başa çıkmayı veren gücün aşk olduğunu biliyorum.

aşkın hissettirdiği coşkuyu özlüyorum. öte yandan düşünüyorum, aşk toksik bir şey olduğu için mi aşık olduğum insanlarla ilişkilerim yürümüyor diye. insan nasıl bulur gerçek aşkı bilmiyorum. hala “the one”a inanan biri olarak geçmişte aşık olduğumu hissetsem yahut sansam da, the one'ımla hiç karşılaşmadığımı biliyorum. hep bir soru işareti ya da sorunsallar silsilesi kalıyor aklımda. sırf biraz hoşlaşıyorum ve makul buluyorum diye de biriyle sevgili olmak istemiyorum. ey aşk, neredesin ya.

artık kimsenin aşık olmamasının bence en büyük nedenlerinden biri de herkesin ekran süresinin çok fazla olması

(ülkedeki genel yaşam zorluğunu bir kenara bırakırsak.) 

biz 80'lerin sonu-90'ların başında doğmuş ve çocukluğunu 2000'lerde yaşamış insanlar, hem teknolojiyle tanışma hem de sokakta oyun oynama şansını elde etmemiz bakımından ülkedeki pek çok gruba nazaran şanslıyız. teknolojiyi "gerçek ihtiyaca yönelik kullanma" konusunda, teknolojinin içine doğmuş nesillerden daha bilinçliyiz. bu da bence özellikle ikili ilişkilerde belirleyici rol oynayan etmenlerden birini oluşturuyor.

şimdi ben sosyal medyada asosyal olan, bilgiye ulaşmak için büyük oranda teknolojik kaynakları sömüren ama kütüphaneye gidip zaman harcamaktan da çekinmeyen, arkadaşlıklarını minimal düzeyde yaşayıp tüm ilişkisini nicelik-nitelik ekseninde düzenleyen, eğer karşı cinsten biriyle iletişim halindeysem "sadece o kişiyle vakit geçiren" biri olarak, üzerinize afiyet 32 yaşında aşık oldum. yağnisi mümkün.

özetle ben instagram'da saatler harcayamam, iki selamlaştık veya sırf karşı cins diye sürekli birileriyle bıkbıkbık mesajlaşamam. bu büyük bir zaman kaybı ve ölümle birlikte telafisi olmayan tek konu; zamanın boşa harcanması. eğer biri ilgimi çekmişse ve tanımak istiyorsam benim için dünya üzerindeki erkek nüfusu 1 kişiye iner. şimdi okurken dedin ki "sohbetle zaman harcamıyor da sanki atomu parçalıyor haamuaa" (dedin dedin) hayır, atomu parçalamıyorum ama en azından kavramların içini boşaltmıyor, aşkı hâlâ kalbimde hissedebiliyorum. hissetmeye yozlaşmadım.

aşka döneyim. etrafım sırf dikkatimi çekmek için beni sahte ilgiye/beğeniye boğan insanlarla çevrili olmadığı için gerçeklik algım kusurlu değil. akan zamanın içinde stabil kalmak mümkün olmasa da özellikle istemediklerim ve sevmediklerim kısmında kendimi iyi tanıdığımı düşünüyorum. ömür boyu başkaları tarafından övülmesem zerre öz güven sorunu yaşamam. ama sevdiğin kişinin gözündeki aşka tanık olmak, insanın ömründe en azından bir kere tatması gereken şart olan bir güzellik ve bunu tadamamak insana eksik hissettirir. sosyal medyada her gün milyonlarca beğeni almak, bahsettiğim o bi' anlık hissin yanına bile yaklaşamaz.

çünkü o bakışta artık birbirine karışmış iki kalp, insanı sardığını hissettiren bir sevgi çemberi var.

ama eğer egon okşansın veya belki cinsel birliktelik yaşarım umuduyla günde bilmem kaç kişiyle, hiçbir anı özel olmayan bir pespayelikle konuşursan elbette aşktan söz edemezsin.

aşkın zorluğu emek ve irade istemesindendir. insanın kendi iradesine sahip çıkmasını, karşısındaki insana zaman ayırmasını ve bütün olası olumsuz durumlarda saygısını yitirmeyip kendinden de ödün vermeden davranabilmesini gerektirir. dürüstlük ve güveni önce kişinin kendisinden ister. sen tamamen kendine hakim olduktan sonra başkasından aşk bekleyebilirsin. günün 10-15 saatini telefon ekranından yansıyan evrende geçirince yaşam gerçeğinde aşka denk gelmek kolay olmuyor ne yazık ki.

bu arada elbette sosyal medyadan insanlarla tanışılabilir. bahsettiğim nokta tanışılan insana vakit ayırıp onu gerçekten tanımaya çalışmakla alakalı. zaten mevcut ekonomik durumda sosyal etkinliklerde yeni insanlarla tanışmak sadece sosyo-ekonomik açıdan rahat insanların tekeline girdi. bakın bu bile malum partiye kin sebebidir ama ona girmeyeceğim. herkesin bildiği şey.

"yalnızca cesurların işidir badana" der gibi oldu ama gerçek bu :)

artık kimsenin aşık olmamasının sebebi, yanlış aşkın bedelinin çok daha ağır olmasıdır

eski çağlarda yanlış birine aşık olduğunuzda başınıza gelecek en kötü şey onunla evlenmekti.

şimdi yıllarca süründürülmek, aşağılanmak, küçümsenmek, hayat enerjinizin yok edilmesi, saçma sapan sosyal medyadan ezberlenmiş mevhum kuralların birinden sürekli sınıfta kalmak ve ne size ne sevdiğiniz kişiye ait olmayan saçma sapan belirsiz beklentilerden dolayı "yanlış doğmuş" hissetmektir. çağdaş dönemde her şeyin sınıfsallaşması (her ne kadar sınıfların tanımı değişse de) arttıkça aşk da sınıfsallaşma kervanına katılmıştır.

aşık olma kriterleri de anlamsızca değişti. eskiden güzelliğe veya kara kaşa kara göze aşık olunurdu hatta insanlar bu sebeple eleştirilirdi. şimdi dominantlığın aşk sebebi olması gibi gene sosyal medyadan öğrenilmiş yok yıldız haritası, yok belli bir kişilik tipine ait olmak, niş bir hobi sahibi olmak, belli bir model ayakkabı bağcığı kullanmak gibi kel alaka şeyler de aşk sebebi olabiliyor.

Final notu

herkes her şeyi biliyor. kadınların, erkeklerin, baştan çıkarma oyunlarının keşfedilmemiş diğer dünyaların sırrı çözüldü. herkes her şeyi biliyor.

aşk tamamen öldü mü? aşk ölmez. insanlığın yaratılmasının sebebi sevgidir. aşk o sevginin aşkınlık hali. ama çok fazla flört ve ilişkiyle verecek sevginizi bitirdiniz, o yüzden de alacak sevginiz yok. zaten aradığınız da aşk değil haz. haz hızla bağışıklık kazanılıp dozu arttırılması gereken bir bağımlılıktır. ama çoğu insanın da sizin gibi olduğunu düşünün.

kimse size yeterli değil siz kimseye yeterli değilsiniz. “başka” kalmadı. başka öldü. şimdi sen de herkes gibisin.