YEME İÇME 25 Nisan 2018
52,3b OKUNMA     953 PAYLAŞIM

Espresso Makinesi Almaya Niyetlenen Kahve Delilerine Tavsiyeler

Americano, cappucino ve latte gibi günümüzde sevilen espresso bazlı kahveler yapmanızı sağlayan bu makinelerden bir tanesine sahip olmak için önce bunları biraz tanımak gerekiyor. Espresso makinesi ve kullanımına dair tavsiyeler, buyrunuz.
iStock


sevgili gözlüklüler, espresso makinesi almanın otomobil ya da fotoğraf makinesi almaktan çok da büyük bir farkı yoktur. her ikisinde olduğu gibi espresso makinesinde de ne kadar çok para o kadar çok kaliteli malzeme ve performans alırsınız. elbette bu durum türkiye için geçerli değildir. zira türkiyede binlerce lirayı döküp 3 kuruşluk bir makine alma olasılığınız oldukça yüksektir. fakat buna gelmeden evvel espresso makinesi nedir ve kaç çeşidi bulunur bir öğrenelim derim. zira işte tam da bu kısmı bilmediğimiz için satıcılar bizlere 3 kuruşluk makineleri fahiş fiyatlardan kakalayabilmekteler.

adı üstünde espresso makinesi espresso ve espresso bazlı içecekleri yapmada kullanılan makinenin ta kendisidir. kendi içinde 3 ana gruba ayrılır.

a) manuel espresso makineleri
b) yarı otomatik espresso makineleri
c) süper otomatik espresso makineleri

bunların haricinde bir de kapsül (bkz: nespresso) (bkz: cafissimo) ve pod kahve makineleri vardır ki, onları makineden saymadığım için değinmeyeceğim. sizler de burdan illaki bir şeyler çıkarmak isterseniz bana bu makineler ile ilgili boşa soru sormamanız gerektiğini çıkarabilirsiniz. hatta çıkarın lütfen. haa sorsanız cevaplar mıyım? elbette cevaplarım ama karşılıklı üzülürüz. ben sizin bir pod ya da kapsül makinesi almış olmanıza ya da almak istiyor oluşunuza üzülürüm, siz de vereceğim bilgiler karşısında almak istiyor oluşunuza ya da almış oluşunuza üzülürsünüz. bu nedenle pod ya da kapsül makinelerinde ısrarcı olan arkadaşlara gidin hazır kahve için daha hesaplı diyor ve kaldığım yerden devam ediyorum.

a) manuel espresso makineleri

bunların bir diğer adı da lever ya da kollu espresso makineleridir. 2 tip lever makine vardır:

1) tamamen manuel çalışan

ki burada basıncı da süreyi de siz kontrol edersiniz, suyu da siz pompalarsınız (emme basma tulumba) her şey size bağlıdır, başlıbaşına bir olaydır, kullanmak için senelerinizi verebilirsiniz sonra birden o güne kadar bir sürü şeyi yanlış yaptığınızı fark edebilirsiniz. ciddi kas kuvveti gerektirir. bunların en popülerlerinden biri lapavonidir. özellikle lapavoni, europiccola modeli ucuzluğu ile birçok evin baştacı olmuş, filmlerde sıklıkla kullanıldığı görülmüştür (tabi pavoni haricinde bir dolu başka marka daha vardır, pavoni'den daha iyi daha kötü, en bilineni budur, zaten pavoni'nin de lever makine kategorisinde 4-5 farklı modeli bulunur)

içinde espresso hazırlamaya dair bir dolu yanlış olsa da (olsun arkada makinenin 1/6 fiyatına alessi süt potu var) makinenin çalışma mantığını net bir biçimde anlatması bakımından:

la pavoni ile shot hazırlamak.


2) yarı manuel kollu makineler

bunlarda da kolda bir yay vardır, kol indirildikten sonra geriye kolu kendisi bu yay sayesinde kaldırır basıncı ve akacak suyu kontrol altında tutar. en bilineni elektra markasının elektra microcasa a leva modelidir. şiir gibi, heykel gibi makinedir, herkes de bunun farkında oldugundan fiyatı kol gibidir.

http://www.elektrasrl.com/fam_retro_1grlv_ro.php

http://www.elektrasrl.com/fam_retro_1grlv_co.php

bu tarz makinelerin de her makine gibi artıları ve eksileri vardır, genel problemi boiler'in makinenin bir nevi kendisi olmasıdır (bkz: boiler/@kahvedelisi) hem boiler hacmi çok küçüktür maksimum 3-4 shot alabilirsiniz hem de makine açık kaldığı süre boyunca boiler çok ısınacağı için ilk bir iki shottan sonra espresso aşırı yüksek ısılarda demlenmeye başlayabilir. yani ard arda 4-5 ya da daha fazla shot almayı planlıyorsanız bunu unutun, bu ehli keyf ve uğraşmayı seven, cebinde bu işe ayrılmış en az 400-500 eurosu olan adamın makinesi (evet sadece makine o kadar, evet en düşük modeller o fiyata, evet türkiye'de var ama o fiyata değil)  düğmeye basayım kendi yapsın diyenler aklından bile geçirmesin derim şahsen ben (bir abla tavsiyesi)


b) yarı otomatik espresso makineleri

bunlar da kendi içinde yarı otomatik ve tam otomatik olmak üzere ikiye ayrılır. ev tipi ve profesyonel makinelerin çoğunluğu da dahil olmak üzre dünya espresso makinesi piyasasının geneline hakim olan grup budur. aslında yarı otomatik bir espresso makinesinde tam otomatik ve yarı otomatik farkı, otomatik shot ve dozaj ayarlaması yapılabiliyor olmasından başka bir şey değildir. yarı otomatik bir makinede kahveyi portafiltre sepetine alır, tamper ile sıkıştırır, çekime hazır hale getirip makineye takarsınız, bundan sonra tek yapmanız gereken düğmeye basıp pompayı devreye sokmaktır. espresso shot alındıktan sonra tekrar aynı düğmeye basılır ve makine durdurulur. arada geçen süre, kahvenin akış hızı vs sizin kontrolünüzdedir. bunun tam otomatik versiyonunda ise aynı işlemi bir kere yaparsınız (tekli ya da çiftli espressoya göre) aldığınız shottan memnun kaldığınız andan itibaren makinenin sizin için o parametreleri hafızaya almasını sağlarsınız ve bir sonraki shotta aynı ısı, aynı miktar su kullanarak bir evvelkilerle aynı miktar kahveyi alıp kendisi otomatik olarak durur. yarı otomatik makine kullanan buyuk işletme ya da cafeler hem devamlılığı sağlamak için hem de iş akışını hızlandırmak, barista'nın her shot'ı başından sonuna izlemesinin önüne geçmek için genelde bu yarı otomatik kategorisi altındaki tam otomatik modelleri tercih eder.

yarı otomatikler her ne kadar 2 ana gruba ayrılıyor olsalar da kendi içlerinde boiler'dan tutun, grup başlığına, grup başlığından tutun suyu çeken pompaya kadar pek çok farklılık gösterir, farklı alternetifler sunar. yazıyı içinden çıkılabilir kılmak ve okuyucunun kafasını karıştırmamak adına bu kısımlara girmemeyi tercih ediyorum. kaldı ki bu detaylar belli bir fiyatın üzerindeki ve daha çok profesyonel kategorisinde yer alan makineler için geçerli olup, henüz türkiyede evine pro makine alan insan sayısının 2 elin parmaklarını geçmediği düşünüldüğünde burada uzun uzun yazmak bana işkence olmaktan öteye gitmeyecek. burada anlatılmak istenene örnek olarak (yazının başında da belirttiğim gibi) fotograf makinelerini örnek verebiliriz. iş espresso makinesine geldiğinde, türkiyede evinde espresso makinesi olan kişilerin çoğunluğu kodak kullan at makinelere sahiptir (tabii tek farkla... hiç değilse kodak kullan at modelleri resim çekebiliyor. bu ev tipi makinelerin çoğu ise düzgün bir espresso çıkarmaktan aciz) geriye kalan azınlığın tercihi ise kodak kullan at ile panasonic dslr-like modeller arasında dolanmakta. yani rahatlıkla diyebiliriz ki, bırakın üst düzey dslr makineleri, türkiyede espresso makinesi ile fotograf makinesi kıyaslaması yapıldığında espresso makinelerinde "giriş seviyesi dslr" sahibi olan insan sayısı cidden parmakla sayılabilecek kadar az.


c) süper otomatik espresso makineleri

bunlar da kendi içinde birkaç kategoriye ayrılsa da bizi ilgilendiren ev tipi modeller ve profesyonel modeller. bu makinelerin özelliği, sizin hazneyi açıp suyu doldurup, çekirdeği öğütücü kısmına koyup, makinenin daha evvel ayarlanmış ya da değiştirilebilir özelliklerini kullanarak tek tuşla, öğütme, filtreye alıp sıkıştırma ve extraction yani özütünü çıkarma yani shot alma işini yapabiliyor olmanız. bu modellerin bir de benim çok güldüğüm "kendini de temizler" özelliği var ki o kısım evlere şenlik. yani düğmeye basıyorsunuz, istediğiniz içecek ne ise, espresso ise espresso, espresso bazlı bir içecek ise espresso bazlı bir içecek, tek düğmeyle önünüze geliyor. ama nasıl geliyor? elbette bir kahvenin espresso olarak tanımlanmasını sağlayan birçok kriteri yarım yamalak yaparak.

bu tip makinelerin ev tipi olanları oldukça yüksek fiyatlara satıldığından insanların çoğunun gözünde bu makineler "espresso ve espresso makinesinde son nokta". gerçekten de öyle. alınabilecekler sıralamasında hem fiyat hem performans açısından bence de alınabilecek en son makinelerden bu super auto makineler. ama işte bu makinelere 1000 lira ila 3000 lira arası bir para bayılmış kişileri aksine ikna etmek oldukça zor. en azından şunu söyleyebilirim, illaki alacaksanız 3000 liranın altındaki bir super autodan, bir vending makinesi ayarında içecek bekleyin. o kadar paranız varsa da adam gibi yarı otomatik (ya da klasik mi diyelim) bir makine alın. zaten bu makineleri bilinçli olarak alıyorsanız, alış sebebiniz büyük ihtimalle kahve hazırlama süreci ve her seferinde aynı sonucu elde edememe riskine dayalı üşengeçlik olabilir, ki bu durumda söylenebilecek fazla bir şey yok. bazı şeyleri elde edebilmek için başka bazı şeylerden feragat etmek gerekir. ev tipi super autolarda bu feragat edilen tatsal varyasyon ve shot kalitesi oluyor.


super autoların hiç mi işe yarayanları yok? olmaz olur mu, var tabii. işini çok düzgün yapan super autolar da var fakat fiyatlar sıfır otomobil fiyatları ile hemen hemen aynı. mesela starbucks türkiye de, dünya genelindeki diğer starbucks'larla beraber ilk başlarda kullandığı la marzocco yarı otomatik makineler (yarı otomatik kategorisindeki tam otomatik modelleri kullanmaktaydılar) zamanla yerlerini super autolara bırakmaya başladı. bu sayede devamlılığı, yani her gidişinizde aynı içeceği aynı tatta bulabiliyor olmanız ile ünlü starbucks, hem ekstra adam çalıştırma yükünden kurtulmuş oldu hem de cidden her içecek bir evvelkinin aynı. fakat öte yandan birbirinden farklı içecekler de neredeyse birbirinin aynı olmaya başladı. allahtan ufak farklar yaratabilmek adına starbucks'in elinde şişeler dolusu sos ve şurup var da, baz olarak kullandıkları içeceğin her üründe aynı tada sahip oldugunu pek çaktırmıyorlar. yani evet, ortada işe yarar ve işini düzgün yapan super autolar var, yok değil. fakat bunları efektif kullanmayı bilenler pek yok.

bugün herhangi bir super auto kullanan kahveciye gidin, bir cappuccino yanında da bir latte isteyin. şeker dahil ekstra bir şey koydurtmayın. hangi boy alırsanız alın fark etmez, ikisinin tadının birbirinin aynı olduğunu göreceksiniz. cappa ve latte gibi hem hazırlanış oranları hem de doğal olarak tatları farklı olması gereken iki içeceğin tatsal açıdan birbirinin aynı olması, o super auto'yu kalibre eden şirketin ya da kişinin ardından hiçbir değişiklik yapılmadığını, kullanan kişinin de bir düğmeye basmaktan fazla bir şey bilmediğini gösterir.

sevgili gözlüklüler, böylece bir uzun entry'nin daha dibini boğulmadan görmüş oluyoruz. bir sonraki entry'mizde yeterli bütçemiz olmadığı halde, müzayedede sezercik'in eşeğini almaya çalışan çocuğun babasını yenmenin yollarını anlatacağız.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir