TARİH 21 Mayıs 2021
23,4b OKUNMA     471 PAYLAŞIM

Eski Türklerde Mumyalama Geleneğine Dair İlginç Bilgiler

Mumya, mumyalama denince akla ilk olarak Antik Mısır geliyor ancak eski Türklerde de böyle bir gelenek varmış.

eski türklerde ölüm, yazgısal ve kurulu düzenin gereği olarak algılanır ve ruhun bedeni dönmemek üzere terk etmesi şeklinde düşünülürdü ve ölen kişi için çeşitli türk boylarında farklılık gösteren cenaze ve defin törenleri yapılırdı.

kırgızlar gibi bazı türk topluluklarında ceset, ağaçlar üzerinde (yüksek yerlerdeki ağaçlar seçiliyor genelde) çürüyene ve sadece kemik kalana kadar bekletilir daha sonra kemikler gömülürdü. bazı topluluklarda ise yakılırdı. ateş hem arındırıcıydı hem de ölen kişi küllerinden yeniden doğabilirdi. küller ya gömülür ya da -genellikle nehirlere- savrulurdu.

mumyalama da iskitlerden ve hunlardan bu yana zaman zaman baş vurulan bir yöntemdi. arkeolojik bulgulara göre (altay kurganları, pazırık, ıssık, urumçi, tuva bölgesi kurganları vs), orta asya'da mumyalama tekniği binlerce yıldır uygulanıyordu.

bunun bilebildiğimiz ilk nedeni cenazenin bazen uzun süreler bekletilmesi zorunluluğu yani ölüm ve defin işlemlerinin farklı tarihlerde olmasıydı. mesela bilge kağan kışın ölmüş, yazın gömülmüştü. özellikle kağanların ölümlerinde hem yuğ töreni için katılacak insanların gelmesi beklenirdi hem de cenazenin belli tarihlerde yapılması esastı. çinlilerin dediğine göre yazın ölmüşse ağaçların yapraklarını dökmesi, kışın ölmüşse de ağaçların yeşermesi beklenirdi. bu süre içinde de ceset mumyalanırdı.

tabii bir de ölünün dolaştırılması adeti vardı. iskitlerde ölü bir arabaya konur ve kırk gün boyunca yakınları/akrabaları arasında dolaştırılır ondan sonra gömülürdü. (belki de öbür tarafa geçiş için kırk gün gerekiyordu. oğuz kağan destanı'nda da malum oğuz, kırk günde yetişkin oluyor. bu kırk sayısında var mistik bi şeyler)

sadece insanlara değil, -bazen- hayvanlara da mumyalama yapılırdı. tu-kiuların kurban edilen at ve koyunların başlarını sırıklara takması gibi sırığa geçirilecek atların bozulmadan durması için de mumyalama yapılıyordu. yine noyun ula kurganları'ndaki at mumyaları gibi sahibiyle birlikte gömülen atlar da bazen mumyalanırdı.

türklerin mumyalama yaparken -genellikle, hepsi değil- iç organları çıkartmaması ise türk mumyaları ile mısır mumyaları arasındaki en büyük farktı. (bazı mumyalarda ise ceset üzerinde birtakım işlemler yapıldıktan sonra iç organları tekrar yerleştirilmiş) mumyalama için tuz, civa, reçine, bal, bal mumu, çeşitli bitkiler vs. kullanılırdı.

tabii bir de türk kurganlarının olduğu bölgelerdeki toprak genellikle kuru ve donmuş olduğu için tıpkı ötzi gibi iklim şartları nedeniyle oluşan doğal mumyalar vardı.

orta asya bozkır coğrafyasında pek çok türk mezarında gördüğümüz mumyalanmış cesetlerin en meşhuru pazırık kurganı'nda bulunanlardı. "...benim asıl üzerinde durmak istediğim kurganda bulunan dövmeli mumyalar. birlikte gömüldükleri değerli eşyalardan yola çıkarak önemli insanlar olduğunu tahmin ettiğimiz kadın ve erkek mumyaları için rudenko keşiften sonraki notlarına beyaz ırktan olduklarını yazmış. bulundukları bölgedeki nehirler yüzünden kurgana dolan suların zamanla donması sonucu bugüne kadar çok iyi korunarak gelen bu mumyaların (aynı mantık pazırık halısı için de geçerli çünkü yünün bu kadar zaman çürümeden kalması başka türlü mümkün değil) en ilgi çekici yanı vücutlarının dövmeyle kaplı olması."

doğu türkistan'da bulunan 4 bin yıllık xiaohe ya da diğer bilinen adıyla lolan güzeli:

lolan prensesi


altay prensesi


“kralları öldüğü zaman, o bölgede eni boyu bir, dörtgen, büyük bir mezar kazarlar ve hazır olduğu zaman ölüyü getirirler: gövde mumla kaplanmıştır; önceden karnı yarılmış, içi boşaltılmış ve maydanoz tohumu, anason ve dövülmüş saparna ve kokulu maddelerle doldurulmuş, sonra dikilmiştir...” (herodotos - tarih)

turgay tüfekçioğlu anlatıyor: "urumçi mumyalarından ilki 55 yaşında ve iö 1000 yani günümüzden önce 3000 yıllık, bir başkası gene iö 1600, en yaşlı lolan denilen bayan mumyası var iö 2000... yani 4000 yıllık. en büyük özelliği iç organları çıkarılmamış olması. mısır tekniğinden çok ileri, dahası var, mumyanın üzerinde ameliyat izi var, at kılıyla dikilmiş..." (haluk tarcan - tarihin başladığı ön-türk uygarlığı)