Eski Sevgiliyi Unutmanın İdeal Süresi Ne Kadar Olmalıdır?
Basit bir hesaplama
sevişme sayısı x ayrılıp-barışma sayısı / ilişki süresi (ay)eski sevgiliyi unutma süresi (gün)
örneğin 2 yıllık bir ilişkide daima yan yana olduğunuzu düşünsek, üniversitede aynı evde kalsanız, 6-7 ay birlikte yaşasanız, ayda 10 kere sevişseniz aşağı yukarı, yuvarlak hesap 150 kere sevişirsiniz. 24 aylık bir süreçte de ortalama 3 ayda bir ayrılıp barışsanız 8 de o eder, çarparsak 150 ve 8'i çarparsak 1200 elde ederiz. bunu da ilişki süresi olan 24 aya bölersek 50 çıkar. yani 2 yıllık bir ilişki sonunda 50 günde eski sevgiliyi unutabilirsiniz.
Tüketim-üretim çatışması üzerinden bakalım
eski sevgiliyi unutma süresi kısa bir süredir.
unutulmayan, senin onunla geçirdiğin güzel vakitlerdir. şu an ayrı olmanızın sebebi ise ikinizden birinin ya da ikinizin birden o güzel vakit geçirdiğiniz dönemlerdeki kişiden başka birine dönüşmesidir. bunu eleştiri anlamında yazmıyorum. bahsettiğim karakter, kişilik değişimi değil ama o da olabilir elbette. yahu insanın en sevdiği yemek değişebiliyor zaman içinde, dolayısıyla elbette zevkleri, beğenileri, keyif aldığı mekanlar, durumlar, olaylar değişir. bazıları bunun değişmemesi gerektiğini, kişinin bir kişiliği olması gerektiğini söyler. teoride buna katılmakla birlikte pratikte değişim genelde kaçınılmazdır.
neyse işte özetle senin özlediğin, unutamadığın, hayal ettiğin kişi artık yoktur karşında. olsa zaten eski sevgili olmazdı, hala ilk zamanlardaki gibi olurdunuz. yahu sistem zaten sana değişimi dayatıyor. telefonunu değiştir diyor, kıyafetini değiştir bu moda diyor, sakızını değiştir diyor, kendini değiştir, aynı kalma, rekabet et, arabanı, yaşamını değiştir diyor. bu şartlarda mecburen sen değişiyorsun, duyguların, beklentilerin değişiyor.
tüketim üzerine ilişki inşa ediyoruz dolayısıyla o ilişki de değişiyor. buraya gidelim, bunu yapalım, bunu görelim; şunu yapayım, hayata bir kez geliyorum şunu tadayım vs. vs... tüketim ile büyüyen her ilişki mecburen bitmeye de mahkumdur haliyle ve her zaman ayrılık olması gerekmez. taraflar ayrılmasa da bitmiştir bazen.
bir ilişki salt bu yüzden biter demiyorum, öyle anlaşılmasın ama bu yazdığım da bir nedendir. üretim ile büyüyen ilişki bana göre sağlıklı bir ilişkidir. x bunu yapmış ben de yapayım demek yerine, ben bunu yapmak istiyorum ve sonrasında da bunu seninle paylaşmak istiyorum düşüncesiyle bir ilişki üretime geçebilir bence. tabii özgür iradenle yapmak istediğini sandığın pek çok şey de sana dayatılan şeylerdir aslında o ayrı. bu dayatma karşısında mücadele etmekle de büyür bir ilişki hatta.
konu dağıldı farkındayım. unutamadığın sensindir. senin hislerin, yaşanmışlıklarındır. ilk öpüşmeni, ilk sevişmeni unutamazsın ama o kızla ikinci sevişmen artık yeni bir hikaye, yeni bir durum yaratır. unutamadığım dediğin adam/kadın artık yoktur dünyada. tezat gibi görünüyor değil mi? tüketim/üretim çıkarımları yapıp sonra karşındaki insanı bir anın içerisinde tükettiğini ve o tükettiğin anı özlediğini yazıyorum sana. mesele tüketmende değil, yeniden üretememendedir. üretemediğinde tüketileni ararsın, özlemeye başlarsın.
her şeyin tüketildiği dünyada sevgili de tüketilir bazen ve ilk öpüşmede tükettiğin sevgiliyi 2. öpüşmede yeniden üretebilmektir aşk zaten.
Bir kadının gözünden
sen unutup da, karşı taraf unutmayıp takıntı yapınca ciddi sıkıntılı bir durum. az önce 4 sene önce ayrıldığım sevgilimi arayıp fırçaladım. çünkü kendisi yıllardır ne telefonlarına, ne de mesajlarına cevap vermememe karşın, bir türlü yakamdan düşmüyor. her bayramda, yılbaşında, doğum günümde cevap vermememe rağmen mesajımı eksik etmez. oysa sevgiliyken doğum günümü hep unuturdu. dün ise olayı arşa çekip, çiçek yaptırıp yollamış iş yerime. oysa bu aşamadan sonra değil çiçek yaptırmak, 'seni dünya turuna götüreceğim' dese kâr etmez. üstelik bir arkadaşımdan ev adresimi öğrenmek için, internetten iş telefonunu bulup onu aramış. geçen sene de iş yerimin güvenliğinden ev adresimi öğrenmeye çalışmıştı. zaten ev adresimi bilse, çoktan polise giderdim herhalde, şu an bir tehdit yok ama.
şu noktada erkekler ve kadınlar arasında bir çatışma var zannımca. ilişkide çekilen acının zamanı kadın ve erkeğe göre farklılık gösteriyor. en azından kendi ilişkim ve etrafımda gözlemlediklerimden çıkardığım sonuç şu. ilişkide fedakar olan taraf sizseniz, karşı taraf kendini vazgeçilmez sanıyor ve o güvence ile sizin için hiçbir şey yapmamaya başlıyor. örneğin bizim ilişkimizde benim şehir değiştireceğim ve ankara'dan ayrılacağım başından beri belliydi. buna karşın ilişkinin son 3,5 senesini uzak mesafe olarak yürüttüm. tabii bir noktadan sonra tükeniyorsunuz artık. ilişkinin sürmesi için iki seçenek sundum ve evet bunlardan birinde ortak maddi katkı sağlamamız gerekiyordu. çözümü asla ona yıkmadım yani. son 3,5 sene sıkıntılı idi zaten ama son bir senesi hepten kayıptı benim için. duygularım tamamen bitmişti ama alışkanlıktan sürdürüyordum sanırım.
siz ayrılınca dağılıyorsunuz ya sayın erkekler, biz o dağılma sürecini ilişkiyi kurtarmaya çalışırken yaşıyoruz. yani kuş gibi çırpınırsın, çözüm yolları için kafa patlatırsın ama karşı taraf bencil olup, senin için kılını kıpırdatmayınca bir süre sonra soğursun. bir zamanlar çok sevdiğin o insan için yaptığın tüm fedakarlıklar gözünde enayilik olarak gözükmeye başlar. bizim ayrılınca daha güçlü görünmemizin nedeni o. ayrıldığımız zaman o adamı sevmiyoruz artık ve sevginin zerresi kalmıyor içimizde.
sevgi bittikten sonra da, ağzınızla kuş tutsanız da bir anlamı yok. zamanında kıymet bilmek mühim. kimse vazgeçilmez değildir unutmayın. bunu tersinden okumak da mümkün yalnız. bazen çok seven ve verici olan taraf erkek olabilir yani. onlar için acı çekme süreci nasıl oluyor bilmiyorum ama.
ne yazık ki hesaplanması mümkün değildir eski sevgiliyi unutma süresinin
ilişki yaşadığınız kişiye, süreye, ilişkide yaşadıklarınıza, verdiğiniz emeğe ve karakterinize bağlı olarak değişecektir.
bu işin bir formülü yok ne yazık ki. sosyal medyadan takip etmeyi bırakırsan, sık sık görüşmekten vazgeçersen, aramazsan sormazsan bu süre de kısalır gibi çıkarımlar doğru gelmiyor bana.
mesela; biz ayrıldığımızdan beri ne yapıyor, ne ediyor bilmiyorum. hiçbir yerden takip etmiyor, hiç kimseden kendisiyle ilgili haber almıyorum fakat ya bir yaşanmışlık, ya bir şarkı ya bir koku ya da herhangi bir şey hemen hemen her gün ve -yıllardır- bana onu hatırlatıyor. güzel bir hatıraysa gülümsüyor, kötü bir hatıraysa biraz daha iğreniyorum kendisinden. bu demek değil ki sonsuza kadar böyle sürecek ama ne zaman, ne şekilde sona ereceğini zaman gösterecek.
ufak bir öneride bulunmak gerekirse; birini unutmadan başka birisiyle birlikte olmaya çalışmak, ayrıldıktan sonra en sık yapılan hatalar listesinde 1. sıradadır, bu hataya düşmeyin. 100 kişiye sorsanız, alacağınız en popüler bu olur, benden söylemesi. ayrıca günübirlik ilişkiler, önüne gelenle takılma durumları da sadece ânı kurtarır ama uzun vadede boşluğa düşürür. "senden önce, senden sonra; daha kaç vücut gerek bana, benim seni unutmama?" gibi şarkı sözleri durduk yerde yazılmıyor sonuçta.
eyyorlamam bu kadar.
Behzat Ç'den gelsin
"unutmak kelimesi undan çıkmış. bildiğimiz un yani, hamur işi, öyleymiş. unutmak için un ufak etmek gerekiyormuş. birini bütün olarak unutamazmışsın zaten. öyle pat diye unutamazmışsın. öyle yavaş yavaş gidermiş, yavaş yavaş unuturmuşsun. gözleri, kaşı, burnu ile kulağı, sesini yavaş yavaş... unuttuğun zaman da o kişi olmazmış. hatırlamazmış. sonra unuttuğunu da unuturmuş."
Final yorumu
izlediğim sokak röportajlarının birinde aynı soruyu bir amcamıza soruyorlar ve kendisi şu cevabı veriyor:
"eski sevgiliyi niye unutalım ki? o da güzel bir hatıra. niçin unutulsun? insan unutmak için sevmez ki. unutmamak için sever."