SİNEMA 9 Mart 2022
11b OKUNMA     428 PAYLAŞIM

Eski Bir Country Yıldızının Geri Dönüş Yollarına Düşmesini Anlatan Seyirlik: Crazy Heart

Jeff Bridges'ın Bad Blake rolünde parladığı bu keyifli 2009 filmine geri dönüp bir bakalım.

crazy heart, jeff bridges'in oldukça başarılı oyunculuğu ve arkasına aldığı country rüzgarı ile beni benden alan bir filmdir. nedense fevkalade sevmekteyim bu tarz çöküş filmlerini. bir zamanların ünlü yıldızlarının sönmeleri ve daha sonraki sefil yaşamları the wrestler ile de hoşuma gitmişti. bu sefer eski güzel günlerini mumla arayan ise country şarkıcısı bad blake.

Uyarı: Spoiler içerir.

bad blake umursamaz bir karakter

abd'nin güneyini dolaştığı ve sadece küçük kasaba barlarında çıkabildiği turnesini umursamıyor, geleceğini umursamıyor. geçmişte yaşıyor adeta, tommy sweet isimli yakışıklı çocuğu adam ettiği ve onunla albüm yapıp milyonlar satabildiği günlerde. 4 yasından beri görmediği bir oğlu, üstesinden gelemediği bir alkol bağımlılığı ve pekte işe yaramayan bir menajerinden başka fazla bir şeyi yok hayatta. işte o sıralarda, kendine yeniden toparlanma gücü veren bir kadınla tanışıyor. bu genç ve acar gazeteciye tutuluyor ihtiyar delikanlı, deli yürek.

fakat kendini toparlaması için önce alkolü aradan çıkarması gerekiyor bad blake'in. jean ile ilişkisini alkol bağımlılığı mahvediyor ve blake, çılgın kalbini yüklenip tekrar harekete geçmesi için gereken ilhamı bu ayrılıktan alıyor. ülkenin en ünlü country şarkıcısı tommy sweet'e en güzel şarkı sözlerini ve besteleri satıyor, alkol bağımlılığından kurtuluyor vs.


bu açıdan bakınca blake'in kazandığını mı yoksa kaybettiğini mi düşünmek yerinde olacak, bilemedim

istediği iki şey jean ile beraber olabilmek ve tekrar -tommy sweet ile- milyonlar satacak albümlere imza atabilmek. esasında her ikisini de elde edemiyor blake, ne jean ile ilişkisi yolunda gidiyor, ne de tekrar sahne ışıkları eskisi kadar görkemli parlıyor onun için. hatta üçüncü isteği olan oğlu ile görüşebilme şansını da elde edemiyor. fakat her nedense filmin sonunda muhteşem bir manzara eşliğinde tommy sweet onun son bestesini dinleyicilere icra ederken herhangi bir rahatsızlık görmüyoruz bad blake'te. gayet geniş tavırlar ile çekini cebe indiriyor, şapkasını takıyor ve şarkının sonunu bile dinlemeden ayrılıyor oradan.

öte yandan baktığımızda alkol sorununu halletmiş, "ayık" gezen bir adam filmin sonunda blake. houston'daki mütevazi evinde sağlam bir ilham ile seri olarak şarkı besteleyip satabilen, kendine yetebilen bir adam. artık durulmuş bir deli yürek.


filmin müzikleri tek kelime ile muhteşem

fazla country müzik hayranı olmasam da şarkı sözleri ve performanslar harika.şehirler ve kasabalar değiştikçe, blake'ın arkasında çalan grupların enstrümanlarını kullanma tarzları, farklı marka ekipmanları ve stilleri filme pek hoş bir detay katmış.ryan bingham'ın filmde acemi bir yerel müzisyen olarak gözükmesi ve blake'ı prova yapmaya ikna etme çabası da gülümseten bir detaydı.

bridges filmi genelde tek başına götürüyor. ama gyllenhaal ve çocuk oyuncu da hiç fena değillerdi hani. güneyin bunaltıcı ve sıcak havasının yansıtıldığı crazy heart, biraz  da yol filmi aslında. blake ve 78 model -amerikan- arabası bess ve sadık dost fender'in bir sonraki ucuz barı aradıkları güzel bir yol filmi hem de...

The Weary Kind (Theme From Crazy Heart)

Final yorumu

crazy heart, içinde barındırdığı aşk hikayesinin oldukça sıcak ve gerçekçi yansıtıldığı bir filmdir.

genellikle gecelerini kadınsız geçirmeyen bad, o gecelerin sabahında uyanır uyanmaz sessizce odadan sıvışan biriyken, gazeteci kızımızla uyandığı sabah onu öper ve sarılır. işte aşık olduğunuzu anlamanın güzel bir emaresi.

daha önce dört kez evlenip boşanmış da olsanız, hayatınızın geri kalan kısmından pek bir beklentiniz kalmamış da olsa hatta umut etmeyi bile çoktan bırakmış olsanız bir yerlerde birileri bir şekilde karşınıza çıkabilir ve hayatınızı değiştirebilir. bir poker oyunu gibi. gece boyu elinize doğru dürüst kağıt gelmemiş ve hep kaybetmiş de olsanız son partide bütün masayı kaldırabilirsiniz. pokeri de hayatı da benzersiz kılan bu her partide yeniden dağıtılan kağıdın ya da her başlanan günün böyle sürprizlere açık olmasıdır belki de.


the wrestler ile benzerlikleri konuşulmuş filmin sosyal medyada ama arada önemli bir fark var

birinde kahramanımızın işini iyi yapabilmesi (yani bad'in beste yapabilmesi) sorunları çözebilecektir ama diğerinde kahramanımızın işini yapması (sağlık sorunları nedeniyle) yasaktır. o yönden the wrestler daha dramatikti belki ama bir filmi iyi film yapmak için illaki daha dramatik, daha vurucu, daha iddialı konulara, daha çarpıcı finallere sahip olması da gerekmiyor her zaman.