SİNEMA 9 Haziran 2016
37,3b OKUNMA     1212 PAYLAŞIM

En İyi Uyarlama Senaryo Oscar'ının Sahibi The Big Short'ta Geçen Finansal Terimler

88. Akademi Ödülleri'nde en iyi uyarlama senaryo Oscar'ını kazanan The Big Short'ta geçen bazı finansal terimler.

benim hayli beğendiğim bir film olmakla beraber içinde geçen finansal terimlerin bilmeyene ne kadar sorun çıkardığı konusunda bir fikrim yok. elimden geldiğince filmi anlamak için bilmeniz gereken terimlerden bahsedeyim.

finansal türevlerin underlying'leri olur. bu underlying'ler bir stock olabilir, bir sürü stock olabilir, bir sürü stock'a bağlı olan başka finansal türevler/kontratlar olabilir.

short/long position:

bu hayli basit. bir finansal türevde long olmak demek, o türevi satın almışsın demektir. örnek vermek gerekirse gidip de google stock'ı alırsan pozisyonun long'dur. long position'ın mantığı da sen bir hissenin artacağını düşünüyorsundur. o yüzden bugün 50'den aldığın google hissesi 55'e çıktığında long position'ını o hisseyi satarak bozar ve 55 - 505 kar edersin.

short position da bunun tam tersi. elinde olmayan bir hisseyi daha sonra geriye almak üzere satarsın. örneğin bende google hissesi yok, ama google hissesi satabilirim. eğer 100 hisse satarsam pozisyonum -100 olur veya 100 short olurum. beklentim de bu hisselerin değerinin gelecekte düşeceği yönündedir. eğer bir hissenin değeri 50'den 45'e düşerse, ben 50'ye sattığım hisseyi 45'ten geri alır ve 100*(50-45)500 kar ederim.

bunun söylemenin spoiler olacağını zannetmiyorum, filmin isminde var zaten. housing market'ın dibe vuracağını düşünen karakterler var filmde. onlar da o yüzden housing market'ı short ediyorlar, yani housing market'ı ifade eden finansal türevleri satıp short oluyorlar ki housing market çöktüğünde bu türevleri geri alıp kar etsinler. housing market'ı short etmek demek housing market'ın çökeceği yönünde kumar oynamak demek işin özü.

tabii olay bu kadar basit değil her zaman.

ilk olarak housing market dediğin şey kocaman bir sektör ve bunu ifade eden bir finansal türev mevcırt değil. o yüzden bankalara gidip ben şu şu hisselerin, şu şu kontratların içinde bulunduğu bir türev satmak istiyorum diye toplantı yapman lazım. sonra o banka bunları tek tek gözden geçirecek ve o türeve bir fiyat biçecek ki satın alınıp satılabilsin. ama her kapıdan giren için de özel türev yapmıyorlar tabii, cebinde paran ve alemde adın olması gerek.

ikinci zorluk da fiyatlanma durumunda. sadece sana özel yapılan bir türevin fiyatından kazık yiyeceğin 3 aşağı 5 yukarı ortada. markette sürekli alınıp satılan türevlerin fiyatları öyle ya da böyle adildir. ama kimsenin ne olduğunu bilmediğin türevi yaratmanın riski fazla ve sana özel olduğu için banka istediği fiyatı koyabilir buna. türevlerin fiyatları da aylık/yıllık premium ücretlerinden oluşur. atıyorum sen x türevinden aldın 100 milyonluk, bunun yıllık premium'u da 1 milyon olsun. sen bu türevin valid olduğu dönem boyunca her yıl bu 1 milyonu ödersin. ödeyemezsen veya türevi aldığın banka bu esnada batarsa veya başka zilyon tane şey olursa da paranı alamazsın geri.

uzun lafın kısası, film ismini housing market'a karşı kumar oynamak bir adamın yarattırdığı bir finansal türevi çılgın gibi short etmesi ve housing market'ın batmasını beklemesini konu alıyor.

mortgage-backed securities (mbs):

normal mortgage'ın olayı şudur. diyelim sen ev alacaksın, bankaya gidip diyorsun ki hacı bana 500.000 $ lazım ev için. banka da sana 500.000 $ veriyor ve diyor ki bana bu parayı 30 senelik bir zaman diliminde %8 faiz ile geri ödeyeceksin. bu normal mortgage. tabii bunun banka için dezavatanjı, verdikleri 500.000 $'ı yatırımda kullanamayacak olmaları. ya da başka bir şey için para lazım olsa, parayı sen 30 sene boyunca geri ödediğin için ceplerinde para olmayacak.

o yüzden banka mortgage'ı kendi satmak yerine mbs'yi yaratıyor. mbs dediğimiz şey, içinde 100'lerce veya 1000'lerce mortgage olan bir finansal türev. banka bir mbs'yi bir yatırımcıya veya yatırımcılara satıyor. yani senin evini artık banka finanse etmiyor da senin gibi yüzlerce insanın evini yüzlerce başka yatırımcı finanse ediyor, banka da mbs'yi yaratan aracı burada. yatırımcılar senin ödeyeceğin faizden para kazanıyor, banka da hem mbs'yi yarattığı için yatırımcılara çakıyor, hem de işte başka abidik gubidik fee'ler yaratarak para kazanıyor. yani ne oluyor, sen evin için para almış oluyorsun, yatırımcı faizden para kazanıyor, banka da aracılıktan para kazanıyor. bankanın cebinden para çıkmıyor.

tabii bu mbs'lerin şöyle bir iç yüzü var. mortgage alan insanların background'ları, aldıkları mortgage büyüklüğü vs. hep farklı farklı. ama bu farklı farklı bir sürü mortgage'ı bir araya getirerek yarattığın mbs'nin riskinin düşük olduğu varsayılıyor. çünkü herhangi bir portfolyo teorisindeki kafa şudur: ben farklı farklı hisseleri bir araya getirirsem bunların toplam riskleri azalır. riski çok olanla riski az olan birbirini dengeler. teoride eğer marketteki her hisseden elinde bir tane varsa o portfolyonun riski market riskine eşittir. gerçek hayat öyle değil tabii ama işin teorisi bu. aynı kafada da mbs'ler türlü türlü mortgage'lardan oluştuğu için bunları değerlendiren moody ve s&p gibi finansal enstitüler bunlara çok güzel notlar veriyor. yatırımcı da diyor ki oh oh, bu mbs'ler ne güzel risksiz, alayım ben bunları. burada mantığa ters gelen nokta da şu. sayıları sallıyorum şimdi, içinde 30 bbb, 5 b, 5 a, 10 aa olan kutuya aa notu veriliyor.

bir kutuyu ne kadar diverse yaparsan o kadar yüksek not alıyor. olayın kriminal boyutu ise bankalar ne yaptıklarının farkında. ya da en azından bu mbs'leri yaratan adam farkında olayın. e buna not veren adam da ister istemez farkında. ama bunlara not veren enstitüler bundan para kazandığı için rakibe gitmesin diye mbs'leri yaratan bankalar bol bol notlar veriyorlar. sen ben gibi ev almak için mortgage alan veya yatırım yapmak için mbs alan adam farkında değil bunların.

sub-prime mortgage:

bu da kredi skoru düşük olan insanlara verilen mortgage'a deniyor. 2008 krizinde bunların büyük etkisi varmış. bu mortgage'ı alan adamın ileride bunu ödeyememe ihtimali yüksek olduğu için faiz oranları da yüksek. bu mortgage tiplerinden biri adjustable rate mortage (arm). atıyorum 30 senelikse ilk senelerin faiz oranı düşük başlıyor %5 gibi. sonraki senelerde yükseliyor belli başlı kriterlere göre. e bu mortgage'ı alan adam da yükselen faiz oranını ödeyemeyince default ediyor mortgage'ı. banka evi geri alıyor, ama evi satacak yeni birini bulması gerekiyor. sub-prime mortgage'ların mbs ile kesiştiği nokta şu. notları düşük olan mortgage'ların büyük kısmı sub-prime mortgage'lar. ama goldman sachs gibi investment bank'ler alıyor bu sub-prime mortgage'ları, bir araya getirip mbs'ler yaratıyorlar. içinde çok riskli sub-prime mortgage'lar olan paketler çok iyi notlar alıyor moody ve s&p'den risksiz olduklarına dair. olayın yaş olduğu nokta bu zaten.

collateralized debt obligation (cdo):

bunu çok detaylı yazmayacağım, yoruldum zira. ama cdo denilen şey kompleks mbs paketleri en basit haliyle. burada eklemek istediğim tek bir şey var. cdo'lar en az 3 tranch'e ayrılıyor. ya da 3 seviyeye diyebiliriz. bu tranch'lerin her birine ayrı bir not veriliyor risk profillerine göre. bir nevi paket içine paket gibi. dolayısıyla gidip de boktan boktan sub-prime mortgage'ları farklı tranch'lere dağıtarak not alarak %93 alan ama aslında %40 alması gereken cdo'lar yaratabiliyorsun.

bu tranch muhabbetinin bir önemi de herhangi bir default durumunda gelen parayla önce en güvenli trancler ödeniyor. bu muhabbet de filmde bir jenga analojisi ile anlatılıyor.

bu cdo'ların yatırımcı için tatlı olan tarafı da içinde bir sürü kötü mortgage barındırdığı için toplamdaki cdo'nun getirdiği para hala yüksek. ama bir yandan da bayağı diverse olduğu için riski 'düşük'.

credit default swap (cds):

filmin adında short edildiği söylenen türevler bunlar. cds bir nevi sigorta kontratı. örneğin ben bir bankayım ve bir cdo satıyorum. ama sattığım cdo'nun parasını geri alıp alamayacağım konusunda tereddütlüyüm. o yüzden gidiyorum bir sigorta şirketine (başka bir banka falan da olabilir bu) ve cds satın alıyorum. atıyorum cdo'nun toplam değeri 100 milyon $ olsun ve 10 sene içinde ödeniyor olsun. sigortacı senden senelik 1.5 milyon $ premium alıyor bu cds için. eğer cdo'yu satın alan harbiden default ederse sigorta senin 100 milyon $'ını karşılıyor. yok cdo default olmazsa, sen 10 sene boyunca senelik 1.5 milyon $ ödemiş oluyorsun bu korunma için ve 15 milyon $ kaybetmiş oluyorsun.

eğer ben housing market'ın çökeceğini düşünüyorsam veya başka bir deyişle bütün satılan cdo'ların bir noktada default olacağını düşünüyorsam, bu cdo'ları kapsayan cds'leri satın alırım. herkes cdo'ların güvenli olduğunu düşündüğü için bu cds'lerin premium'ları da ucuz olacaktır. bu noktada cds satın almak demek housing market'ı short etmek demek oluyor.

sen bu cds'leri satın alıyorsun, market çöktüğünde de default olan cdo'ları karşılamak isteyen investment bank'ler bu cds'leri senden satın almak için kapında sıra oluyorlar. olay bundan ibaret. tabii market çökmezse (ki kimse çökeceğine ihtimal vermemişti) enayi gibi senelerce premium ödediğinle kalıyorsun.

dilim döndüğünce ve bilgim kadarınca anlatmaya çalıştım. spoiler da değil bence, sonuçta bu olaylar gerçek hayatta hep oldu. osama bin laden zero dark thirty'nin sonunda ölüyor demek ne kadar spoilersa bunlar da o kadar spoiler.