En Efsane İngiliz Gruplarından Deep Purple'ın Kuruluşundan Günümüze Uzanan Hikayesi
sene 1967-1968. dünyanın yayık ayranı gibi çalkalanıp köpürmeye başladığı yılların başlangıcı. altı gün savaşları da denilen arap –israil savaşı kopmuştur. israil, suriye’den golan tepeleri’ni, filistin’den gazze ve batı şeria topraklarını koparır. birleşmiş milletler birbirine girer. abd’nde ırk ayırımına karşı ayaklanmalar bütün ülkeyi sarmıştır.
abd anayasa mahkemesi, ırklararası evliliği yasaklayan tüm eyalet yasalarını anayasaya aykırı bulup iptal eder. bu arada çiçek çocuklar vietnam savaşı karşıtı gösterilerde ortalığı çiçeklerle süslerken, karşılığında polisler de kanla boyama çalışmaları yapmaktadır.
o yıl, oscar goes to a man for all seasons. thomas more’un hayatını anlatan nefis bir filmdir. dustin hoffman’ı kalplere, simon & garfunkel’in mrs robinson’ını dillere pelesenk eden “graduate” filmi de 1967 de gösterime girer.
andy warhol’un meşhur marilyn monroe renkli baskısı da 67’ye damgasını vuran görsellerden biridir. bu arada çin ilk hidrojen bombasını patlatmıştır.
yunanistan’da ergenekonis davasında, 15 subay darbe girişiminde bulunma suçundan mahkum olmuş ama bu durum darbeyi engelleyememiştir. apollon 1 ekibi elektrik kontağından çıkan yangında rahmete kavuşurken, vietnam savaşının simgesi haline gelmiş olan, general nguyen ngoc loan’ın viet conglu bir mahkumu öldürdüğü fotoğraf insanların hafızasına kazınmıştır.
daha daha neler olmuş? rıza pehlevi tacını pederinden devralmış. garibim daha sonra elinde bavul turist rıza olacağını bilmiyor tabii. bizde de trabzonspor kurulmuş. fenerbahçe’nin altın çağı başlamış. yılmaz güney henüz yımırtalık savcısını öldürmemiş, peşpeşe film çekiyor: kızılırmak kara koyun, balatlı arif, eşkiya celladı, çirkin kral affetmez. daha sonra o da affedilmeyecek, fransa acı vatan’da ebediyete nakline kadar sürgün kalacak.
güzel şeyler de oluyor. nicole kidman, kurt cobain, benicio del toro, philip seymour hoffman, julia roberts ve françois ozon doğuyor. izlemeye bıkmadığım “cool hand luke” ve “le samourai” çekiliyor. ingiltere o sıralarda ab kapısında aday adayı. müzakerelerde ben götümle girerim ab’ye derken. götüne “de gaulle”ün vetosu giriyor. o yıl barclays, ilk atm makinasını kuruyor ve hallelujah eşcinsellik suç olmaktan çıkarılıyor. bunlar müzakere fasıllarında yer alan şartlardı herhalde. ayrıca celtic f.c, inter milan’ı 2-1 yenerek uefa kupasını ( nam-ı diğer avrupa kupası) kazanan ilk birleşik krallık takımı oluyor.
jimi hendrix ve pink floyd ilk albümlerini çıkarıyorlar. e bunca lafı niye ettik? ve dünyayı sertçe sallayacak bir ingiliz grup daha er meydanına çıkıyor. deep purple’ın temelleri 1967'de atılıyor. resmen 1968’de kuruluyorlar.
grubun efsanevi klavyecisi john lord ile davulcusu ian paice ikiz kızkardeşlerle evlendiklerinden aralarında bir bacanak ilişkisi de var. 1967 yılında davulcu chris curtis şoparları toplayalım, gezici bir grup oluşturalım, çalanlar sık sık değişsin, kafasına gore takılan bir kumpanya olsun, adı da “roundabout” olsun deyu parası olan ama zevk sahibi musîkişinas bir işadamına fikrini çıtlatıyor. fikir tutuyor ve derhal üye arayışına çıkılıyor. kapıdan içeri ilk girenler, klasik müzik eğitimi almış olan john lord ve teee hamburg’ta konsomatris gitarcı (session guitarist oluyor gavurcası) olarak çalışan ritchie blackmore ve davulcu ian paice. nick simper (bass) ve rod evans (vocal) ise daha sonraları yerlerini roger glover ve garbın bülbül sesli şarkıcısı ian gillan’a bırakıyorlar. 68 baharında grubun adı mosmora dönüşüyor.
derler ki, grup provaları ritchie’nin kulakları ağır işiten babannesinin evinin bodrumunda yaparmış. ninecik guinness’e göre dünyanın en gürültücü grubu seçilen bu adamların bangırdamasını huşu içinde dinler, 1930larda çok popular olmuş, bir peter derose bestesi deep purple’ı “evladım ne zaman çalacaksınız” diye sorar dururmuş . sonunda ritchie de ottan boktan isim bulma furyasına kapılarak grubun adını deep purple olarak değiştirmiş.
piyasada fırtına gibi esen bir grup. son derece üretkenler. 68’de peşpeşe ilk iki albümleri geliyor: shades of deep purple ve the book of taliesyn. lord' un klasik geçmişinin etkili olduğu, bach ve rimsky-korsakov esintili deep purple albümü 1969’da çıkar.
daha ian gillan ve roger glover ortada yoklar. nick ve rod’a yol verilince, adam arayışına giren gruba, bizim ritchie’nin kankası ve episode six adlı grubun davulcusu mick underwood, ian ve roger’ı tavsiye ederek kendi grubunun ipini elleriyle çekmiş olur. bu olaydan sonra yaşadığı vicdan azabını uzun yıllar üzerinden atamaz. gillan, vefa borcunu mick’i deep purple sonrası kuracağı grubuna alarak öder.
1970’e geldiğimizde grup seksen günde devr-i aleme çıkmış dünyayı fır dönmektedir. bu yılın ilk yarısında in rock gelir.
hiç bir zaman “out” olmayan “child in time”da gürül gürül gürleyen, sinir bozacak kadar güzel bir sese sahip ian gillan, birbirleriyle atışan aşıklar gibi karşılıklı döktüren blackmore ve lord, ritmik jimlastik çalışan glover ve paice öyle bir tarz yaratırlar ki, bu “enstrümanlar versus vocal”, “enstrüman versus enstrüman” atışması alâmet-i farikaları olur. fireball’u çıkardıkları 1971’de, bir sonraki albümde yer alacak şarkıları söylemeye başlamışlardır bile.
fireball’dan hemen sonra gelen machine head, “smoke on the water”, “highway star”, ve “space truckin” gibi efsane şarkıları içerir.
1971 yılında rolling stones’un mobil kayıt stüdyosunda kayıt yapacak olan grup, montreux’de geneva gölü yakınlarındaki montreux gazinosu'na gelir. stüdyo, gazinonun bulunduğu alandadır. gel gör ki, kayıttan bir gece öncesinde aynı gazinoda frank zappa ve şürekasının verdiği konser sırasında hıyarın biri işaret fişeğini ateşleyince mekan yanıp kül olur. el elde baş başta ne yapacağız diye düşünürlerken, şeytan azapta gerek, “smoke on the water” efsanesi ortaya çıkar.
"we all came out to montreux/on the lake geneva shoreline/to make records with a mobile/we didnt have much time/frank zappa and the mothers/were at the best place around/but some stupid with a flare gun/burned the place to the ground/smoke on the water, fire in the sky."
çıkan her albüm listeleri alt üst eder. en dişli rakibi ise, kendileriyle aynı yıl doğumlu, rolling stone tarafından “tüm zamanların en ağır”, vh1 tarafından “hard rock’un 1 (yazı ile bir) numaralı” grubu olarak adlandırılan, heavy metal müziğin kurucu babaları, adıylaaaaaa sanıylaaaaaaaa leeeeeeeeeeeeed zeppeliiiiiiiiiiiiiiiin.
iki birbirinden sıkı grup er meydanına çıkınca, kapışmaları da dikkat çeker. rivayet odur ki, bir gün muhabirler jimmy page ve robert plant’ı gece klübünden çıkarken yakalayıp kışkırtırlar. “deep purple fireball’dan çok kısa zaman sonra machine head’i çıkardı. albümleri bomba gibi düşüyor. deep purple hakkında ne düşünüyorsunuz?” bu soru üzerine led zeppelin'in cevabı ağır olur : "who do they think they are?”.
1973’de deep purple’ın yanıtı aps ile yeni bir albüm olarak gelir. albümün ismi, tabii ki de who do we think we are?
albümün ardından grup gümbürtülü bir japonya turnesine çıkarlar ve “made in japan” doğar. ne yazık ki blackmore ile gillan arasındaki gerginlik artar, kara bulutlar ortalığı kaplar. gillan grubu terk eder. glover da o’nunla birlikte aynı postaya verilir. yerlerini david coverdale ve glenn hughes alır. ve tam da ortalık kasıp kavrulurken duruma uygun iki album gelir 1974’de: burn ve stormbringer. yürek çatlatan “soldier of fortune”u ekşi’ye ilk üye olduğumda nick olarak almıştım ama çaylaklığım yazarlıkla sonuçlanamadığı için güzelim nick de heba olup gittiydi.
1975’e geldiğimizde, blackmore periyodik huysuzluk sancılarından birinde, gitarının fişini çekerek grubu terk eder. yeri doldurulamaz adamın gitmesiyle birlikte lord ve paice gurubu dağıtma kararı alırlar. grup içindeki kargaşa dayanılmaz bir hal alır. 1976 yılında çıktıkları ingiltere turu sırasında, liverpool’da, david coverdale gözyaşları içinde istifasını verirken, aslında ortada bırakıp gidecek bir grup bile kalmamıştır. deep purple’ın dağıldığına ilişkin resmi açıklama aynı yıl gelir.
1984 yılında kadar dağınık kalırlar. 1984’de gillan, blackmore, paice, glover ve lord, perfect strangers ile tekrar bir araya gelirler. barış 1989’da yeniden bozulur. gillan ve blackmore’un müzikal anlaşmazlıkları suları bulandırır. gillan ayrılır ve yerine 2008 yılında odtü’de izleme şansını bulduğum joe lynn turner gelir. birlikte slaves & masters’ı yaparlar. bundan sonra artık ayarları kayar abilerin. 25. yıllarını kutlarlarken turner’a yol görünür, gillan geri gelir. lakin savaş baltaları hiç gömülmemiştir ve bu kez blackmore geri dönmemek üzere grubu terk eder.
o gün bugündür sahnedeler ve dünyayı dolaşıyorlar. dünya döndükçe ve ömürleri yettikçe turlamaya da devam edecek gibiler.