KÜLTÜR 16 Ağustos 2016
145b OKUNMA     1618 PAYLAŞIM

Efsane Yazar Gabriel Garcia Marquez'den Yaşam İle İlgili 13 Satır

20. yüzyılın en önemli yazarları arasında kabul edilen Gabriel Garcia Marquez'e ait olduğu rivayet edilen yaşam ile ilgili öğütlerini ve veda mektubunu Sözlük yazarı "gece" paylaşıyor.

aşağıdaki iki yazının marquez'e ayit olduğu rivayet olunur:

yasam için 13 satir gabriel garcia marquez

yaşanan herşeyin bir sebebi vardir

yasam için 13 satir gabriel garcia marquez

1. seni sen olduğun için değil, seninle birlikte olduğumda ben olduğum için
seviyorum.

2. hiç kimse gözyaşlarını hak etmez, onlara lâyık olan kişi ise seni ağlatmaz.

3. sen istediğinde sana aşık olmaması, sana aşık olmadığı anlamına gelmez.

4. gerçek arkadaş, elini tutan, kalbine dokunandır.

5. birisine yabancılaşmanın en kötü biçimi yanında oturuyor olup ona hiçbir
zaman ulaşamayacağını bilmektir.

6. hiçbir zaman gülümsemekten vazgeçme, üzgün olduğunda bile! gülümsemene
kimin, ne zaman aşık olacağını bilemezsin.

7. tüm dünya için sadece bir kişi olabilirsin fakat bazıları için sen bir
dünyasın.

8. zamanı onu seninle birlikte geçirmeye hazır olmayan biriyle geçirme.

9. belki de tanrı uygun kişiyi tanımandan önce yanlış kişilerle tanışmanı, onu
tanıdığında minnettar olman için istedi.

10. "bitti" diye üzülme, "yaşandı" diye sevin.

11. her zaman seni üzecek birileri olacaktır, yapman gereken insanlara
güvenmeye devam etmek, kime iki defa güveneceğine daha fazla dikkat etmektir.

12. birini daha iyi tanımadan ve bu kişinin senin kim olduğunu bilmesinden önce
kendini daha iyi bir kişiye dönüştür ve kim olduğunu bilerek kendine güven.

13. kendini çok zorlama, en güzel şeyler onları en az beklediğinde olur.

"yaşanan her şeyin bir sebebi vardir" ....

marquez'in değişik dillere çevrilerek internet üzerinden dünyayı
dolaşan veda mektubu:

tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni
ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama en
azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm.
eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim. az uyur, çok
rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı
yitirdiğimi düşünürdüm. insan aşktan vazgeçerse yaşlanır. başkaları
durduğu zaman yürümeye devam ederdim. başkaları uyurken uyanık kalmaya
gayret ederdim. başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın
tadından zevk almaya bakardım. eğer tanrı bana birazcık can verse, basit
giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm
çıplaklığıyla açardım. tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun
üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim. gökyüzündeki aya,
yıldızlar boyunca van gogh resimleri çizer, benedetti şiirleri okur ve
serenatlar söylerdim. gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan
dikenlerinin acısını hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek
isterdim. tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı... gün geçmesin ki,
karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. tüm kadın ve
erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna
ederdim. ve aşk içinde yaşardım. erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı
bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım. çünkü insan aşkı
bırakınca yaşlanır. çocuklara kanat verirdim. ama uçmayı kendi başlarına
öğrenmelerine olanak sağlardım. yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil
unutma ile geldiğini öğretirdim. ey insanlar! sizlerden ne kadar da çok
şey öğrenmişim. tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı
olduğunu bilmeden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim. yeni
doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu
kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkum ettiğini öğrendim. sizlerden çok
şey öğrendim. ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. çünkü hepsini bir
çantaya kilitledim. mutsuz bir şekilde... artık ölebilir miyim?