SİNEMA 13 Kasım 2017
24,9b OKUNMA     727 PAYLAŞIM

Dünyanın İlk Konulu Filmlerini Çekerek Sinemayı Baştan Yaratan Adam: Georges Méliès

1861-1938 yılları arasında yaşamış olan Fransız illüzyonist ve yönetmen Marie-Georges-Jean Méliès, özel efekt dediğimiz şeyleri ilk defa kullanmasıyla ve dünyanın ilk konulu filmlerini yapmasıyla sinemayı bir sanat dalı haline getiren, dünyanın ilk auteur'ü.


sinemanın gerçek anlamda öncüsüdür

1861 yılında dünyaya gelmiştir. 1895 yılına kadar aslında sihirbazlıkla uğraşan melies, sinematografın mucidi lumiere kardeşler'in film gösterimlerinden çok etkilenmiş ve onlardan bir cihaz satın almaya çalışmıştır. ancak lumiere kardeşler cihazın başkaları tarafından taklit edilmesinden çekindikleri için ve ticari kaygılarla teklifi reddetmiştir. bunun üzerine kendi kamerasını ve projektörünü yapmaya çalıştıysa da, sinematograf cihazını başka firmalar da üretmeye başladığından ve icat giderek yayıldığından, 1897 yılında kaliteli bir sinematograf satın alma olanağına kavuşmuştur (sinematograf hem görüntü kaydedebilen, hem de projeksiyon yapabilen bir alettir). ardından, camdan bir film atölyesi inşa etmiş ve 1913 yılına kadar 500'ün üzerinde film çekmiştir.

filmlerinde kullandığı özel efektler sayesinde giderek popülarite kazanmış ve zamanında kendisini reddeden lumiere kardeşler bile, onun için "sinema gösterisinin yaratıcısı" diye bahseder olmuştur. özellikle 1902 yılında gösterime giren aya seyahat gibi filmleri sinemanın erken dönemlerine ait birer başyapıt olarak karşımıza çıkmaktadır. jules verne'nin kitaplarındaki evreni ve atmosferi canlı bir gösteriye dönüştüren melies, sinemada özel efekt ve bilim kurgu-fantazi ögelerinin kullanılması konusunda da tam anlamıyla öncü kişi olmuştur.


1900'lü yılların ortalarında kardeşi gaston, amerika'da bir film şirketi daha kurmak için yolculuğa çıkmış, ancak başarısız olmuş, hatta ondan aldığı 50.000 doları da kaybetmiştir. amerika'da yaşanan hüsranın ardından patlak veren 1. emperyalist paylaşım savaşı sırasında, clemencau öncülüğündeki fransa cumhuriyeti hükümeti melies'in film stüdyosunu hastaneye dönüştürmüş, filmlerini de eriterek asker postalı yapımı için kullanmıştır. böylece savaştan sonra, sinemanın yeniden canlanmaya başladığı 20'li yılların ilk yarısı, melies için unutulma ve çöküş yılları olmuştur. elindeki son parasıyla paris'teki montparnasse tren istasyonunda bir oyuncakçı dükkanı açmış ve bir süre burada yaşamını sürdürmüştür. ancak zaman içinde gazeteciler ve sinemacılar ona yeniden yoğun ilgi göstermeye başlamış ve aralık 1929'da salle pleyel tiyatro salonunda eski filmlerinin gösteriminin yapıldığı bir gala tertiplenmiş ve film endüstrisine dönmesi için pek çok çevreden teklifler gelmeye başlamıştır.

eskisi gibi yoğun film çekimi faaliyetlerine dönmese de, pek çok yönetmen ve yapımcı onun deneyimlerinden yararlanmak üzere bilgisine ve danışmanlığına başvurmuş, bunun sonucunda da 1932 yılında paris sinema topluluğu orly'de kendisine bir mekan tahsis etmiş ve burada genç sinemacılara dersler vererek ve bazı filmlerin çekimlerinde de danışmanlık yaparak eski günlerine bir şekilde geri dönmüştür. kendisine bu dönemde fransa'daki en önemli devlet nişanı olan legion d'honneur (löjyon donör şeklinde okunuyor) verilmiştir. 1938 yılında hayata veda etmiş, ancak bir daha asla unutulmamıştır.

ilk bilimkurgu ve aynı zamanda ilk renkli filmi la voyage dans la lune filmini çekmiştir

düşsel dünyasını öyküleştirmesi ve kurgudaki yaratıcılığı nedeniyle sinemanın babası sayılır. tek hatası kamerayı konudan uzak tutması, kamera ve olay arasındaki uzaklığı sabit tutması, çekim ölçeklerine yer vermemesidir. melies'in bu eksiğini ingiliz james williamson tamamlamıştır.

La Voyage Dans la Lune (Aya Seyahat) - (1902)


melies'in sinemada denediği yöntemleri toparlarsak

gözden yitirme: makinenin durdurulması ile oluşur

ikaame: kişinin ya da eşyanın başka bir kişiye ya da eşyaya dönüşmesinden oluşur. bu teknik ilk escamotage d'üne femme au theatre robert houdini(robert houdini tiyatrosu'nda bir kadının ortadan kayboluşu)(1896) filminde kullanıldı.

maket kullanma: gerçek boyutlarında verilemeyen eşyanın verilmesi ve film hilesiyle büyük izlenimi vermekten ibarettir. melies'in yaptığı filmlerde genellikle tablolar, minyatürler kullanılmıştır. bu yöntem de bunlara hayat vermiştir

üste bindirme: iki çekimin aynı pelikul üzerinde gerçekleşmesini sağlar. bu yöntemle de rüya ve kabus sahnelerinde rüyayı görenin gördüğü rüya ile birlikte görülmesinde kullanılmıştır basit olarak.

çoklu çevirim: aygıtın merceği kapatılarak, aynı kare içinde çeşitli çevirimlerin yer alması sağlanır.

karartma: görüntüyü silerek ya da belirsiz hale getirerek yeni bir çekim açılışı sağlar.

george melies'in filmleri 5 ayrı grupta incelenir. bunlar: pericelik, sonradan düzenleme güncellik, gösterisel tarihsel dram, sırf fotoğrafa alınmış tiyatro ve güldürüdür.

filmlerinden bazıları şöyle

christ marchant sür les eanux (sular üzerinde yürüyen isa)

cendrillon (kül kedisi)-cinderella

la petit chaperon rouge (kırmızı pelerinli küçük kız)-kırmızı başlıklı kız (walt disney)

barbebleu (mavi sakal)

la voyage dans la lune (aya seyahat)

les voyages de gulliver(gulliver'in gezileri)

voyages a travers l'impossible (olanaksızlıklar boyunca geziler)

boules de savons animees (canlı sabun balonları)

les lac enchante (büyülü gol)

illusions phantaşmagoriques (fantasmagorik düşler)

les quantre cents daces de diable (şeytanın dörtyüz yönü)

le manoire du diable (şeytanın yurtluğu)

le royaume de fees (periler ülkesi)

le labouratoire de mephistopheles (şeytanın laboratuarı)

la danseuse microscopique (miniminicik dansöz)

robinson cruzoe

Méliés'in 1902-1912 arası filmlerinden kesitler


sinemanın ilk zamanlarındaki dökümanter yaklaşım veya bilimsel araştırma amacı olarak görülen (lumiere kardeşler cinematographe'ı geleceği olmayan bir icat olarak nitelendirmişler zamanında) ve daha çok yeni olan sinemaya kurgu kapasitesini katmış sayılır birçok sinema tarihçisi tarafından.

lumiere kardeşlerin filmlerinde de küçük büyük bir takım mise-en-scene'ler vardır ama bir olay bütününü kurgulayarak anlatmayı amaçlamazlar, daha çok kadraj, ışık kaygıları yüzünden kullanılırlar. oysa melies; hikayeler, olaylar, dekorlar yaratmış, uyarlamış, inşa etmiş ve filme çekmiştir.

sinemanın bugünkü bir olayı anlatabilme becerisi, bir bilgi verme aracından çok sanat halini alabilmiş olması bu naratif kapasitenin keşfedilmesi, uygulanması sayesinde olmuştur.

hugo filminde film çekme aşamaları oldukça hoş bir biçimde canlandırılmış. kesinlikle sırf kendisini anlatan bir filmi hak ediyor


1861 doğumlu bu adam benim idolüm. 1895'te sinema bulunuyor. bu adam 1896'dan itibaren tam tamına 500'den fazla film çekiyor ve neredeyse(ben görmedim) aralarında aşk, dram gibi konular yok. adam resmen sinemanın keşfi, ayağının tozu ile bilimkurgu, gerilim, aksiyon, korku filmlerine el atmış. bu adam, o zaman ki insanların hayal güçlerinin gelişmiş olduğunun kanıtıdır. artık her şeye o kadar doymuşuz ki, en azından biz türkler, hep kendimizi tekrarlıyoruz, hayal gücümüz sıfır. adamsın üstad!