EDEBİYAT 17 Eylül 2021
21b OKUNMA     382 PAYLAŞIM

Dune Serisini Bu Kadar Farklı Yapan Şey Nedir?

Ekim sonlarında vizyona girecek olan sinema uyarlaması yaklaşırken, kült bilim kurgu serisi Dune hakkında sade bir incelemeyle hazırlık yapalım.

bu seriyi bir bilim kurgu olarak adlandırmak hem bilim kurguya bakış açısını daraltır hem de edebiyata olan saygıyı azaltır. bence yüzüklerin efendisi'nden çok daha iyidir fakat aynı kategoride değildir. belki asimov'un vakıf serisi ya da arthur c. clarke kitaplarıyla kıyaslayabiliriz ancak günün sonunda dune her zaman üstün çıkacaktır.

özellikle ilk dört kitap sizi satırların altını çizmeye, paragrafları defalarca okumaya ve olguların üzerine tartışmaya sevk eder. tüm seri okuyucunun entelektüel bilgi birikiminin sınırlarını zorlar. siyaset ve din felsefesinin orijininde; ekoloji, mitoloji, fütürizm, insan evrimi, teknoloji gibi konulara zekice değinir. oluşturduğu latince-arapça-ingilizce-fransızca dilleriyle günümüzle bağını kopartmaz.

buradan sonrası spoiler içerir!

dune serisinde, yüzüklerin efendisi'nin aksine kötülük ya da iyilik kavramları yoktur. yüzüklerin efendisi'nden daha serttir. olaylara hangi açıdan baktığınız önemlidir. ilk kitapta fremenlere acırsınız, paul atreides'in kahramanlığına kendinizi kaptırırsınız fakat fremen'ler merdiven altından çıkınca, o geri kalmışlık ve muhafazakarlık tüm evreni alt üst eder. kahraman dediğiniz paul atreides, inançlarını empoze edebilmek için 60 milyar insanı öldürmüştür. kendisini kıyaslayabileceği tek "kadim kahraman" adolf hitler'dir.

açtığı yol açık bir şekilde insanlığın sonunu getirecektir. insanların peygamber olarak gördüğü adam, gün olur yanlışlarını anlar ve kafirliğe soyunur. kendi dininin en büyük muhalifi olmuştur fakar iş işten geçmiştir. din o kadar kuvvetli olmuştur ki artık dini kullanarak evren perişan edilir.

ilk iki kitabı muad'dib etkisinde okuruz ancak sonraki iki kitabı leto ii.'nin etkisiyle okumaya başlarız. büyük bir tiranlık yine o'nun gözünden bize anlatılır. altın yol vaad edilmiştir; sözde leto ii. insanlığı yok olmaktan kurtarmıştır ama kendisi de emin değildir. insanları buna inandırır, insanlar inanır. tıpkı fremenler gibi, umutları için inanmak zorundadırlar. altın yol gerçekten var mıdır? bu bir kehanet, bu bir histir. histerik bir tanrı, çok sıkıldığı için aşık olur ve ölür. 3500 yıl boyunca insanlığa verdiği şey nedir? gezegenler arası seyahat yasakları, teknolojinin önüne set vurması, fikir ve düşünce özgürlüklerinin ağır bir şekilde cezalandırılması, tarihi yazan tarihçilerin yakılması vs...

evet, pax leto (pax romana) ile savaşı bitirmiştir ama insanı insan yapan her şeyi söküp almıştır. altın yol vaadiyle yaptığı her şeyi kılıfına büründürmüştür. geçmişin detaylı gücünü kullanan leto ii. de kendisini zaten tanrı olarak görmez. ancak biz kitabın büyüsüne kendimizi o kadar kaptırırız ki yine de leto ii'yi "kahraman" olarak görürüz. oysa hem baba hem de oğul aleni bir şekilde anti-kahramandırlar. nereden baktığınıza, olayları nasıl değerlendirdiğinize bağlıdır.


körü körüne muad'dib'e inana fremenler 3500 yıl sonra ne hale gelmiştir, acınası bir zavallı olmuşlardır. işte leto ii.'ye de inananları bekleyen son budur. leto ii.'nin tek emin olduğu şey budur. bu yüzden de gelmiş geçmiş en kötü tirandır ve insanlar bir daha tiranların eline düşmemesi için kendisini hatırlamalı ve kendisinden nefret etmelidirler. ne oldu? bu bakış açısıyla da leto ii. kahraman oldu...

bence kitaptaki saf kötülük "bene gesserit" olgusudur. insanlığı şekillendirmek ve evrime yön vererek kusursuz insanı yaratmak için döllendirme programları kurarlar. kurdukları bu programın sonunda 60 milyar insan ölür, 3500 yıl boyunca tiranlık hüküm sürer. trilyonlarca insan arasından bir kaç iyi insanı oluşturur ve tüm insanlığı yönetmesini ister. bu saf bir kötülüktür, düşüncesi bile bence korkunçtur. mesela alia da böyle doğmuştur ve sonunda çarpık tiranlığını ilan etmiştir.

sonuç olarak dune evreni göreceli olarak deterministtir. hangi açıdan baktığınıza bağlı olarak sonuçlar farklı yönlerde yorumlanabilir. kitabın ana kahramanları aslında birer tirandır ve derinlemesine düşününce yaptıklarının elle tutulacak ya da savunulacak bir tarafı yoktur. ekolojisi değiştirilmiş bir gezegen yeri gelir tüm evreni etkiler. merdiven altından çıkartılmış mazlum bir halk yine yeri gelir tüm insanlığın içinden geçebilir. belki de gezegenin çöl, fremen'in kaçak kalması gerekiyordur?

gerçekten karizmatik liderlere boyun mu eğmemiz gerekiyor? kitabı okurken bile hayran kaldığımız o liderler gerçek hayatta olsa biat mı edeceğiz? güçlü bir tiran bize "eğer bu yoldan gitmezsen soyun tükenecek" derse biz gerçekten ona mı inanmalıyız?

sonuç olarak

neyse, çok uzadı, yazdıkça anlatası geliyor insanın. sonuç olarak anlaması zor, felsefesi sert bir seridir. dune serisinin bir kitabında kadınlara manipülatif fahişelik, erkeklere koşulsuz biat ya da kısrak gibi çiftleşme rolü biçilirken; başka bir kitapta kadınları evrenin koruyucusu ilan eden bir tiran anlatılır. melanj için ahlaksız bir sistem korunur. insan merkezci düşünüldüğü için "çöl" değiştirilmek istenir ve "kum solucanları" düşünülmeden soyları tüketilir. kadınların haklarını alabilmesi , kum solucanlarının soylarının tükenmemesi ve ekolojinin bozulmaması için bir tirana ihtiyaç duyulacağı mesajı çok rahat çıkartılabilir.

sözün özü kitapta yer alan sembolizmler bize çok tanıdık gelir. melanj su ya da petrol iken; dune orta doğu olabilir. ancak değişmeyen tek şey insanlığın ve insan merkezci düşüncenin hiç bir zaman kazanamayacağı gerçeğidir.