BİLİM 26 Ekim 2016
189b OKUNMA     1370 PAYLAŞIM

Dil Sürçmesi ve Unutkanlığın Rastgele Gerçekleşmediğini Gösteren Çalışmalar

Gün içinde bazılarımızın sıklıkla yaşadığı dil sürçmeleri veya unutkanlıklar aslında rastgele gerçekleşmiyormuş. Freud bununla ilgili de araştırmalar ve çalışmalar yaparak sebeplerini ortaya koymuş. Sözlük yazarı "tilion" ise bu araştırmaları paylaşmış. Buyursunlar aydınlanmaya.
iStock.com

dil sürçmeleri ve unutkanlığın rastgele biçimde gerçekleşmediği ve bunlarda şaşırtıcı derecede bilinçaltımızın etkin bir rol üstlendiği.

şimdi 1895 yılında meringer ve c mayer konuşma ve okumadaki yanlışlıklar adlı bir kitap yayınlıyor ve bu konuyu araştırıyorlar. yaptıkları araştırmalar neticesinde dil sürçmelerinin rastgele gerçekleşmediği ve ruhbilimsel bir düzeneğin olduğu sonucuna varıyorlar. yani bu arkadaşların söylediğine göre dilimiz sürçtüğünde yanlışlıkla ağzımızdan çıkan kelime ve cümleler aslında demek istediğimiz kelime ile cümlelerle ortak bir paya sahip. hatta kimi zaman aslında söylemek istediğimizi gizlesek bile bilinçaltımız dil sürçmesi yoluyla buna engel oluyor. nasıl mı?

psikiyatrist abraham brill'in bir hastası bir gün kendisinden bir randevu alıyor. fakat randevu gününde kendisine bir mektup yollayarak "önceden görünen sebeplerden dolayı gelemiyorum" yazıyor. yani basit bir dil sürçmesi. aslında hasta buradan "önceden görünemeyen" demek istiyor fakat bilinçaltı devreye girerek dil sürçmesi yoluyla hastayı ele veriyor. brill araştırmaları sonucunda görüyor ki birileri hastaya "o doktora gitme" demiş. hasta da brill'i kırmamak için böyle bir mektup yollamış. 

Abraham Brill


bu arkadaşlar ayrıca unutma konusuna da da araştırma yapıyorlar ve görüyorlar ki insanlar unutulan bir adı ararken yani düşünürken belli bir harfle başladığını anımsıyorlar ve genellikle bu yanlış bir harf ya da kelime oluyor. işte bunda da dil sürçmesinde olduğu gibi düşüncede de bir sürçme meydana geliyor. yani hatırlamak istediğimiz bir isim yerine onunla ilgili başka bir ismi hatırlıyoruz.

iStock.com


freud kitabında bu çalışmaya değiniyor. dediğine göre freud bir gün başkenti monte carlo olan monaco'nun adını hatırlayamıyor ve düşünmeye başlıyor. aklına gelen şeyler; piedmont, albania, montevideo, colico gibi kelimeler. sonra monaco olan ülkenin adını doğru bir şekilde hatırlayınca düşünmeye başlıyor. fark ediyor ki ilk aklına gelenler yanlış olsa da çoğunda genellikle "mon" hecesi var. yani zihnimiz hatırlamaya başladığımızda hafızamızı tarıyor. bildiğiniz yapboz gibi bütün parçaları deniyoruz en sonunda doğruyu hatırladığımızda "hah evet buydu" diyoruz. mesela daha iyi anlamak için şöyle bir örnek verelim kendimize başkenti monte carlo olan ülke hangisiydi diye sorsak cevabı düşünürken etimolojik olarak monaco ile ilgisiz olsa dahi aklımıza liechtenstein gelebilir. çünkü ikisi de avrupa'da yer alan küçük birer ülke. yani zihnimizde ortak bir paydayı paylaşıyorlar.

yapacağımız işleri unutmamızı da "amaç" olgusuna bağlıyor freud.


 yani sabah evden çıkarken bize gelirken yoğurt al dendiğinde biz bunu bir amaç olarak beynimize kaydediyoruz ve bu amaç beynimizde uyukluyor. yani stand by konumunda bekliyor.

bu amacın tekrar aktif olması için bunu çağrıştıracak bir şey olması gerekiyor. yani bu amacı bize hatırlatacak bir etki. çoğunlukla eve giderken mahallede bakkalı görmemiz ya da akşam ne yiyeceğimizi düşünmemiz bu uyuklama modundaki amacı harekete geçiriyor. "ha yoğurt alacaktım sahi" diyoruz. eğer bir tetikleme olmazsa eve elimiz boş gidiyoruz. eşimiz annemiz artık evde kim varsa fırçamızı yiyip tekrar yoğurt almaya dışarı çıkıyoruz. burda dikkat edilmesi gereken en büyük husus amaçsız unutmalarda belli bir isteksizlik bulunduğu. yani beyin siz istemediğiniz için stand by durumundaki amacı aktif hale getirmiyor öylece bekletiyor. misal aramızda soğukluk olan sevgilimizle görüşmeye gideceğiz ama saati unutuyoruz ya da onu bir saatte aramamız gerekirken bunu unutuyoruz. sevgilimiz tabi bize "sen iyice öküz oldun eskiden böyle yapmazdın diyor" e tabi haklı. hatırlayın ilk buluşmada dakikada bir saate baktığınızı. nasıl heyecanlandığınızı. çünkü aşk dedikleri çok güçlü bir uyarıcının etkisi altındaydınız o zamanlar. ama şimdi her şey monotonlaştı. sıradanlaştı. bu araştırmanın sonucunda varılan sonuç; kişi eğer önemli şeyleri unutuyorsa bilinçaltında bu şeyleri önemsiz olarak görmek istiyordur.

mesela bilinçaltımıza göre unuttuğumuz şeylerin bazıları aslında olmasını istediğimiz şeyler de olabiliyor. örneğin bir adam evlilik arefesinde nişanlısıyla tramvaya binerken hep iki bilet alıyor. evlendikten sonra işler iyi gitmiyor ve adam boşanmak istiyor. eşiyle eve dönerken bu sefer biletçiden tek bilet istiyor. sonra unuttuğunu fark ederek iki tane diye düzeltiyor. bu davranış da adamın aslında eşinden boşanmak istediğini bilinçaltının unutkanlık yoluyla dışa vurmasından kaynaklanıyor.

iStock.com


bilinçaltımız sadece unutma ile de sınırlı değil. hatırlamada da etkin bir rol oynuyor. yanımızdaki ile aynı anda aynı şeyi düşünmemiz yani "kalp kalbe karşıymış" dediğimiz şey freud'a göre aslında bilinçaltımızın ta kendisi.

örneğin brill'in freud'a anlattığı bir örnekte, brill karısıyla yemeğe gidiyor. ve brill yemek yerden hiç alakası yokken uzakta olan arkadaşı için acaba şu an richard ne yapıyor diyor. karısı da ona aa kalp kalbe karşıymış bende tam içimden aynı şeyi geçiriyordum diyor. brill ne yapıyor peki? aşkım altıncı hissin ne kadar harika demiyor tabi. kesin bi bokluk var. ya ben ona bu düşünceyi bir şekilde geçirdim ya o bana diye düşünüyor. yemek boyunca bir türlü işin içinden çıkamıyor bu durumun. ulan hiç konusu bile geçmedi herifin nasıl oluyor bu şimdi diye düşünmeye devam ederken imana gelir gibi oluyor. burası şaka değil gerçekten olayın gizemli bir yanı olduğunu kabul ediyor. karısıyla hesabı ödeyip çıkarken richard'a tıpa tıp benzeyen bir adamı vestiyerde beklerken görüyorlar. brill'in getirdiği açıklama ise karısıyla birlikte oraya giderken kalabalık içinde o adamı gördüler, ya da adam yemek yerken yanlarından falan geçti fakat bunu kendileri farketmese bile bilinçaltıları bunu richard'la eşleştirip onu kendilerine hatırlattı. tıpkı şimdilerde bu bilinçaltımıza televizyonlarla mesaj veriyorlar dedikleri bilmem kaçıncı kare olayı gibi. aslında biz fark etmiyoruz ama bilinçaltımız sürekli gördüklerimizi duyduklarımızı tarayıp hafızasına kaydetmekle meşgul.

diyeceğim o ki unutma, hatırlama, dil sürçmesi bunların hepsinin bilimsel olarak açıklaması bilinçaltı ile yapılmakta. şunu da eklemekte yarar var freud'un araştırmaları çok eski ve üzerine yapılmış bir sürü yeni araştırma var. artık pek rağbet görmediği söyleniyor. yani durduk yerde sevgilinize gidip sen doğum günümü unuttun demek ki beni artık istemiyorsun diye trip atmayınız sevgili arkadaşlar.

kaynak: sigmund freud - günlük yaşamın psikopatolojisi