Detayları İle Epilepsi Hastalığı ve Tarihte Bu Hastalığı Yaşamış Ünlülerin Ağzından Hissettikleri Şeyler
temporal lob epilepsisi: halk arasında peygamber hastalığı ve sara diye de bilinir. beynin temporal lob bölgesindeki epileptik aktiviteden kaynaklanan nöbetlerle oluşan epilepsi türü. bu bölge limbik sistemin önemli bileşenlerini de içerdiğinden nöbetler genellikle temporolimbik epilepsi adıyla sınıflandırılır. nöbet sırasında otomatize hareketler, görsel ve işitsel halüsinasyonlar, koku halüsinasyonları, nesnelerin boyutlarını değişmiş gibi görmenin (alice harikalar diyarında) yanında, tanıdıklık (deja vu) veya yabancılık (jamais vu) illüzyonları gözlenebilir. hastalar bazen kendi bedenlerinin dışına çıktıklarını veya kendilerine tepeden bakıyormuş gibi hissettiklerini bildirirler (otoskopi).(#13874359)
epilepsi, nörolojik bir rahatsızlık olup sinir sistemini etkiler. genellikle 2 nöbetten sonra diagnoz edilebilir. çoğunlukla sebebi bilinmese de beyin travmaları sonucu oluşabileceği veya genetik olarak sonraki kuşaklara aktarıldığı düşünülür. beynin korteks bölgesindeki geçici elektrik fonksiyonu değişimleri, hastanın davranışlarındaki ani değişimlere neden olur ve bu ani değişimler nöbet olarak tanımlanır. nöbet öncesi, nöbet anı ve nöbet sonrasında farklı davranışlar ve yan etkiler gözlemlenmiştir. bunlardan en bilinenleri şöyle listelenebilir:
tuhaf sesler duymak
tuhaf duygular yaşamak
korku ve panik
zevk verici duygular yaşamak
düşünceler fırtınası yaşamak
baş ağrısı
sersemleme
nöbet anı:
baygınlık
zihin karışıklığı
kendinden geçme
korku ve panik
konuşmada zorlanma
istem dışı geviş getirme ve dudak kıpırdatmak
ağız şapırdatmak
terlemek
titremek
kalp atışlarında hızlanma
vücut dışı (fizik ötesi) deneyimler yaşamak
nefes alış verişlerde zorlanma
nöbet sonrası:
hafıza kaybı
zihin karmaşıklığı
şaşkınlık
korku
susama
bitkinlik
depresyon
sara nöbeti eğer şakak lobundaki (temporal lob) belirli bir noktada odaklanıyorsa kişi motor nöbetler geçirmeyecek, daha üstü kapalı bir deneyim yaşayacaktır. bir tür bilişsel nöbet olarak tanımlanabilecek bu etki, kişilik değişimleri, aşırı dinsellik (din saplantısı ve din konusunda kendinden aşırı emin olma), hipergrafi (genellikle de din olmak üzere belirli bir konuda aşırı derecede yazma isteği duyma), çevrede bir dışsal varlık olduğu yanılgısı ve sıklıkla da tanrıya atfedilen sesler duyma gibi durumlarla kendini gösterir.
baş melek mikail'in, st catherine of alexandria (iskenderiyeli azize katerina)'nın, azize margaret'in ve cebrail’in seslerini duyduğu konusunda hem kendisini hem de fransız askerlerini ikna ederek on altı yaşındayken 100 yıl savaşları’nın gidişatını değiştirmeyi başaran jeanne d'arc’ı düşünün. kendisi, bu deneyimini şöyle anlatmıştı:
“on üç yaşımdayken, tanrı’nın, kendimi yönlendirmemde bana yardımcı olan sesini duydum. ilk seferinde çok korkmuştum. ses bana öğle vakti duyurmuştu kendini. mevsimlerden yazdı ve o sırada babamın bahçesindeydim.”
şöyle devam ediyordu: “tanrı bana gitmemi emrettiğine göre gitmeliydim. ve bu emri bana veren tanrı olduğu için, yüz babaya ve yüz anneye sahip olsaydım ya da bir kralın kızı olsaydım bile giderdim yine de.”
geriye dönük kesin tanı koymak bu durumda olanaksız olsa da jeanne d'arc`’ın sunduğu veriler, artan dindarlığı, süregiden sesler, şakak lobu sarasıyla kesinlikle uyumludur.
hipokrat, m.ö. 400 yılında “on the sacred disease” (kutsal hastalık üzerine) adıyla epilepsi üzerine ilk kitabı yazmıştır. epilepsiyi beyin rahatsızlığı olarak tanımlayan hipokrat, bu hastalığın, genel görüşün aksine, tanrılardan gelen bir lanet olmadığını ve bu hastalığa yakalanan insanların “peygamberlik” gücüne sahip olmadığını iddia etmiştir. pek tabii bu görüşüne halkı inandıramamış, mezopotamya ve yunan diyarlarında bu hastalığa sahip olanları, rahipler, dualar ve ritüeller ile şeytanlardan arındırmaya çalışmıştır.
geçmişte epilepsi 'kutsal hastalık' olarak görüldüğü gibi, insan bedenine giren şeytanın ya da kötü ruhların eylemi olarak da nitelendirilmiştir. 1487 yılında jacob sprenger ve heinrich kramer adlı iki papaz, malleus maleficarum (cadıların çekici) adlı bir kitap yazmışlar, sara nöbeti geçirenleri 'cadı' olarak damgalamışlardır. bu nedenle epilepsi hastası olan jeanne d'arc'ın da cadı olduğu düşünülüyordu. fransa için savaşıyor olmasına rağmen tanrı'nın bir kadınla konuşmasının imkansız olduğunu düşünen kilise, bu gerekçeyle onu bir cadı gibi yaktı ancak daha sonra azize ilan etti! bu kitap temel alınarak, avrupa'da yaklaşık 60.000 kadın yargılanmış, işkence görmüş ve öldürülmüştür.
tarih boyunca peygamberler, bazı kutsal liderler, filozoflar ve sanatçılar bu hastalıktan muzdarip olmuşlar, ama bir yandan da bu hastalığın nimetlerinden(!) bolca faydalanmışlardır. 19. yüzyılın en ünlü epilepsi hastası ve insanlık tarihinin en büyük yazarlarından biri olan fyodor mihailovic dostoyevski, epileptik nöbetlerin, yaratıcılık kalitesine yönelik olumlu etkileri olduğunu iddia etmiştir.
fyodor mihailovic dostoyevski geçirdiği nöbetlerde tür olarak epileptik nöbet özelliği gösteriyordu. yakın arkadaşlarından starkov, yazarın geçirdiği bir nöbeti şöyle tanımlıyor:
“atakları ayda bir bazen daha sık geliyordu. bir atağına, sanırım 1865 yılında şahit oldum. neşeli bir şekilde konuşuyorduk. birden ajite olmaya (huzursuzluk hali) başladı, bir şey söylemek üzere ağzını açtı. ona dikkatle baktım. aniden ağzından acayip uzun bir çığlık çıktı ve şuursuz şekilde yere yığıldı... vücudu kasıldı, ağzı köpürdü. dostoyevski bana nöbetlerden önce kendisini çok mutlu, canlı hissettiğini söyledi.”
arkadaşı bayan sofya kovalevskaya’ya da epileptik nöbetlerden önce duyumsadığı bu mutluluk ve zevk dolu yaşantıların birisini bile tüm yaşam boyu tattığı zevklere değişmeyeceğini söylemiştir.
tarihte bilinen ünlü epilepsi hastaları şunlardır:
aristoteles, sokrates, vincent van gogh, charles dickens, lev nikolayeviç tolstoy, jean-jacques rousseau, alfred nobel, molière, michelangelo, leonardo da vinci, isaac newton, dante alighieri, alexander the great, napoleon bonaparte, lewis carroll, edgar allan poe, jiddu krishnamurti ve muhammed bin abdullah...