KÜLTÜR 10 Ocak 2025
255 OKUNMA     13 PAYLAŞIM

Deniz Kızı Kavramı Nasıl Ortaya Çıktı, Tarih Boyunca Kabaca Nasıl Şekillendi?

Deniz kızı dediğimiz şeyin kısa tarihçesi, buyrun.

deniz kızı; halk arasında özellikle denizcilerin bildiği ve gördüklerine inandığı, başı ve gövdesi dişi bir insan olan, kuyruğu ise balık olan suda yaşayan efsanevi bir yaratıktır.

bu yaratıklar için yüzyıllardır mitler, masallar ve sanat eserleri üretilmiştir. üretilen çoğu eserde yarı insan, yarı balık olan bu varlıklar, genellikle su altı dünyasının gizemli ve çekiciliğinin birer temsilcileri olarak tasvir edilir. deniz kızlarının kökenine ve tarihine indiğimizde, farklı kültürlerin izlerini ve değişikliğini göstermekle birlikte, insanlığın doğası ile olan ilişkisinin ve hayal gücünün önemli izlerini görmekteyiz.

şimdi zaman makinesine binip biraz geri gidelim isterseniz: insanoğlu ilk olarak bu varlıkları nerede üretmiş, hıhmm pardon nerede görmüş?

ilk deniz kızı tasvirini antik mezopotamya'ya kadar uzanıyor. mö 1000 civarında asur'da (kabaca günümüz suriye'sine ve ırak'ın kuzey bölgesine diyebiliriz) görmekteyiz.

asur mitolojisinde güzel bereket tanrıçası atargatis kendini bir göle attıktan sonra deniz kızına dönüşmüştür. bundan kaynaklı olarak kendisine "denizlerin hanımı" da denmektedir. işte tanrıça atargatis, doğurganlık, deniz ve aşkın yaşamı olarak biliniyorken, tarihin onu bu tasvirle, deniz kızlarının mitolojik kökenlerini oluşturacağını bilmiyordu.


zaman akarken bu olgu yunan kültürüne geçip orada derceto adıyla bilinmeye başlıyor. ardından yunanlılar bu deniz kızı olayını sevmiş olacaklar ki bu mitti genişleterek deniz kızları olayına girerler. bunlardan bazıları şunlardır; nereidler ve sirenler dir.

nereidler, bizim yukarıda anlattığımız deniz kızı tasvirine çok uymasa da, denizin güzel ve nazik olan her şeyini sembolize ediyorlardı. genelde melodik sesleri ile babalarının etrafında dans ederken şarkı söylerlerdi. kırmızı mercan dallarıyla taçlandırılmış ve altınla süslenmiş beyaz ipek elbiseler giymiş güzel kadınlar olarak tasvir edilseler de temelde denizde yaşadıkları onları da listeye ekliyoruz. dedim ya daha çok bunlara deniz perileri denmekteydi ve ege denizi'nde yaşayan 50 nereid vardı. bunlardan bazıları önemli kişilerdi; yani thetis isinli olanı ünlü savaşçı aşil'in annesiydi, bir diğer önemli nereid ise poseidon ile evlenen amphritite'ti.

sirenler, bu arkadaşlar olaya biraz değişik başlıyorlar aslında çünkü yunan mitolojisindeki sirenler başlangıçta kafadan altı bir kuş olan bu yaratıklar sonradan, denizcileri tarif edilemez güzellikte seslerle şarkı söyleyerek ölüme sürükleyen kadınlara dönüşüyorlar.


biraz açıklayacak olursak bir hikayeye göre tanrıların kraliçesi hera, sirenleri müzler ile bir şarkı yarışmasına katılmaya ikna etti. müzler yarışmayı kazandı ve ardından tüm sirenlerin tüylerini yolup onlardan taç yapıldı sonra ise bu acıyla denize atladıkları belirtilmiştir ve sonrasında bizim deniz kızı formuna dönüşmüşlerdir.


daha sonraları bu hikayelerden türeyerek deniz kızları farklı kültürlere de değişerek nakledilmiştir. örneğin iskoç folklorunda güzel bir kadının alt gövdesinin bir somon kuyruğuyla birleştiği bir denizkızı tasviri anlatılır. tek fark bu varlıklar sadece denizde değil, nehirlerde ve akarsularda da yaşar ve onu yakalayan herkesin üç dileğini yerine getirirdi.

daha sonraları avrupaya baktığımızda özellikle orta çağ'da deniz kızları, avrupa halk hikayelerinde yaygın olarak yer almaktadır. 13. yüzyılda yazılmış olan bestiaries (hayvan ansiklopedileri), deniz kızlarını hem güzel hem de tehlikeli varlıklar olarak tanımlamıştır. bu dönemde deniz kızlarının denizciler için hem bir uyarı hem de bir umut kaynağı olduğu düşünülüyordu. denizciler, deniz kızlarının varlığına inanıyorlardı ve genellikle gemi kazalarının veya büyük dalgaların habercisi olarak görülüyorlardı.


fakat günümüzdeki denizkızı olayına danimarkalı yazar olan hans christian andersen'in 1837'de yazdığı küçük deniz kızı masalıyla son noktayı koymuştur diyebiliriz.


artık deniz kızları masum, trajik dramatik yönüyle karşımıza çıkararak modern deniz kızı tasvirlerinin yapılabilmesine olanak sağlamıştır. ardından disney'de bu masalı filmleştirip ölümsüz bir hale sokmuştur.


bazı insanların denizkızlarını gördüklerine dair söylemler ve bazı bilim insanlarının insanların maymundan değil de sucul bir atadan geldiği iddiaları sonucu ortaya su maymunu teorisi çıkmıştır. bu teoriye göre deniz suyunda yürüyerek ve deniz hayvanlarını yiyerek yaşayan, büyük ölçüde tüysüz ve iki ayaklı hale gelerek suda yaşamaya adapte olduklarıdır ve evrimleşerek suya adapte oldukları savunulmuştur. daha sonraları bu su maymunlarından bazılarının modern insanlara, bazılarının ise deniz kızlarına evrimleştiği öne sürülmüştür. fakat hipotez sıradan halk arasında bir miktar popülerliğe sahip olsa da, antropologlar tarafından genellikle göz ardı edilir ve sahte bir olgu olarak nitelendirilir .

bu olguyu biraz bilimsel açıdan yaklaştığımızda uzun deniz yolculuklarında yorgun, susuz kalan veya hasta olan denizciler denizde görüldüğü denizaygırı, fok veya manatiler gibi deniz memelerinin yanlış yorumlanmasının kaynaklanmış olabileceği daha doğru olacaktır.

sonuç olarak deniz kızları, insanın hayal gücü ve doğasıyla sağladığı bağlantının benzersiz bir simgesidir. ürünlerin tarih boyunca heykelleri, insanlığın korkularını, umutlarını ve doğaüstü dünyaya olan ilgisi yansıtılmaktadır. bugün bile deniz kızları, güzelliği, özgürlüğü ve gücü simgeleyen güçlü bir kültürel motif olmaya devam etmektedir.

kaynak: 1 / 2 / 3