BİLİM 18 Mart 2022
16,5b OKUNMA     361 PAYLAŞIM

Deneyimlerin Genler Aracılığıyla Aktarılabileceğini Savunan Bilim Dalı: Epigenetik

Epigenetik nedir? "Dede koruk yer torunun dişi kamaşır" özdeyişinin bir nevi bilimsel iz düşümü olan bu bilim dalını öğrenelim güzelce.
iStock

Nedir, ne değildir?

"dede koruk yer torunun dişi kamaşır" deyişini bildiniz mi? özetle mevzu bu aslında. fakat ben az uzatıp, lafı döndererek örnekli vs anlatacağım.

epigenetik, deneyimlerin genler aracılığıyla kuşaklara aktarılabileceğini savunur.
toplumun veya bir sülalenin başından geçen savaş, göç, hastalıkların yarattığı tahribatlar, aile bireylerinin erken vefatı, terk edilmeler, haksızlıklar, ihanetler, ebeveyn mutsuzlukları gibi üzüntü içeren olayların yarattığı travmalar; hücresel biyoloji, nörobilim, epigenetik ve gelişim psikolojisi araştırmalarına göre, beyin dalgaları halinde bir sonraki nesle aktarılabilir.
yani epigenetik, göz ve ten rengi, kalıtsal fiziksel hastalıklar gibi; duygular, travmalar, inançlar vb soyut kavramların da, sonraki nesillere aktarımını araştırır, bu konularda çalışmalar ortaya koyar.

sonraki nesiller, atalarının bu çözümlenmemiş travmatik vakalarını yeniden canlandırır, filmi yeni baştan oynatır. bilinçaltı, atalarının maruz kaldığı mental zorlanmaların yansımalarıyla kendi gerçekliğini yaratır, bu sanrılara uygun kodlamalar düzenler.

freud buna "yineleme takıntısı" tanımı getirirken, jung, kolektif bilinç kapsamında "bilinçli sayılmayan ne varsa, kader olarak tekrar deneyimlenecektir" der. sack, "travmalar nesilden nesile aktarıldığı gibi, toplumdan topluma da aktarılabilir" ifadesini kullanır. alman psikolog bert hellinger, biyolojik ailelerimizle ortak bir bilinci paylaştığımız fikrini savunmaktadır.


hayat boyu karşımıza çıkan mental hastalık veya problemlere farkındalık spotu tutmadıkça, bilinçaltı kalıpları kendini tekrarlar. ancak farkındalık kazanıp travmalar üzerinde çalışıldığında, beyin nöronlarında kalıtım yoluyla kurulmuş bağlar çözülür, kendini tekrarlayan kalıplar sona erer.

profesyonel destek almak bu yüzden önemlidir. destek neticesinde ailesel-içsel şemaları görebilen ve yanlış bağlanmalarla yüzleşen birey, zihinsel düzenlemelerini yaparak sahip olduğu genetik gerçekliğine rağmen potansiyelinin optimum varyantını ortaya koyabilir.

bu bilgiler gerçek hayatta ne işimize yarayacak? diyenler için, o bitmeyen para problemleri, sonu gelmeyen ilişki sorunları, içsel huzursuzluk, depresyon, insomnia, ailede sevgisizlik, özdeğer eksikliği, patolojik kıskançlık gibi yaşam kalitesini azaltan meseleler, duvarda fotoğrafları asılı duran aile büyüklerinin travmalarından size miras kalmış olabilir. incelemeye değer konu.

- "geçmiş asla ölmüş değildir. geçmiş, geçmiş bile değildir." - william faulkner

- "ebeveynlerim, büyükanne, büyükbabalarım ve daha uzak atalarım tarafından tamamlanmamış, cevaplanmamış halde bırakılan şeylerin ve soruların etkisi altında olduğuma kuvvetle inanıyorum. sıklıkla, bir ailede ebeveynlerden çocuklara geçen, kişisel olmayan bir karma var gibi görünür. her zaman, önceki nesillerin yarım bıraktığı, tamamlamam veya belki de devam ettirmem gereken ödevler var gibi gelmiştir." - carl gustav jung

yardımcı kaynaklar
faydalı
bu da
bu da iyi
burada pdf var
deneylerden örnek
sevgiyi miras bırakabiliriz (pdf)
mark wolynn kitabıyla ilgili kısa söyleşi (seninle başlamadı)

DNA açısından bakalım

epigenetik, genetiğin, dna ile sınırlı olmadığının ve çok daha esnek ve geçişken olduğunun anlaşılmasıdır diyebiliriz. eldeki imkanlar açısından değerlendirildiğinde, gelinen nokta tatmin edici değildir hala. gözlemlenen tüm süreçler (embriyolojiden, yeni embriyonun üretilmesine kadar olan her şey) tamamen biyokimyasal esaslar üzerinden anlatılabilmelidir. babanızın yediği balığın, ürettiği spermi belirlediğini fark ettiğinizde; babanızın da kendi babasının yediği balina tarafından belirlendiğini fark etmeniz birkaç saniyelik iştir. dna kavramsallaştırması, güzel bir kulp vermiştir bu konuların ucundan tutabilmek için fakat olay, basit bir "bilgi-işleme" analojisinin çok ötesindedir.

bunu da denemek çok kolaydır. gidin ve iki grup kedi alın. birini çiğ besleyin, diğerini pişmiş ürünlerle. sonra yavrularını alın ve aynı şekilde devam edin. 3-4 yıl sonra elinizden 5-6 nesil kedi geçmiş olacaktır ve buyrun inceleyin o kedileri. pişmiş beslenen kedilerde, "genetik" diyebileceğimiz birçok hastalık ortaya çıkmaya başlayacaktır birkaç nesil sonra. yediğiniz yemek gibi basit ve alakasız görünen bir süreç, doğacak bebeğinizin kör olup olmayacağını belirlemektedir. kediler ve pişmiş beslenme özelinde konuşursak, kediler çöl hayvanıdırlar ve su içmek yönünde pek bir dürtüleri yoktur. pişmiş beslediğimizde, yiyeceklerin sindirimi, sistemden çok fazla su çekmeye başlar. karaciğer-dalak-böbrek problemlerinin ortaya çıkması için uygun zemin elde edilmiştir. fakat, pişmiş beslenmenin bir sorunu daha vardır. sindirim dediğimiz şey aslında bir çürütme işlemidir. ve birçok besin pişirildiğinde, daha zor çürüme eğilimindedir. örneğin, bir dilim elma iki günde çürür. ama, kurutulmuş elma aylarca açıkta kalabilir. kediyi pişmiş gıdayla beslediğimizde yaptığımız şey, sindirimi sorunlu hale getirir.

bunlar, tek bir canlıdaki süreçlerdir. o canlının rahmindeki canlı için durum daha zordur. daha anne karnındayken, bir takım minerallerin eksikliğiyle başa çıkmak zorundadır. bu kedileri aynı şekilde beslemeye devam ederseniz, "genetik" diyebileceğimiz sorunlarla karşılaşmaya başlarsınız. bazısı sakat doğar, bazısı kel doğar, bazısı daha üç aylıkken böbreği iflas eder, bazısı kör doğar. bu dediğim şeyi on yıl boyunca yapan bir adam var pottinger diye 1930'lardan. 1000'e yakın kediyi inceliyor.

genetik, her türden deneyimimizin etkisine açık çok karmaşık bir döngüdür. dna, bu skaladaki en katı ucu temsil eder. epigenetik, bunun yumuşatılma çabasıdır en geniş haliyle. bildiğim kadarıyla, tüm sistemi baştan sona ele alan bir biyolog henüz çıkmamıştır. biyolog kardeşlerimize açık çağrıdır.

Epigenetik kelimesini kurcalayarak bitirelim

kelime kökeni olarak “epi” latincede “üstünde” demektir. epigenetik için genlerin üstünde olarak tanımlayabiliriz. epigenetik, dna dizisinde herhangi bir değişiklik olmamasına rağmen, kromatin yapıdaki kalıtsal değişiklikler ile gen ekspresyonunun düzenlenmesi olarak tanımlanır. genlerin ne zaman, nerede ve ne kadar çalışacağını belirleyen bu mekanizmaya, bir diğer deyişle dna’ nın yapısında veya diziliminde herhangi bir değişiklik olmaksızın dna’ da kodlu olan genetik bilginin açığa çıkmasında meydana gelen değişikliklere “genler üstü genetik” anlamına gelen “epigenetik” denir.

yaşam stili, beslenme alışkanlığı, spor gibi çevresel faktörlerin genlerin aktivitesini düşürmesi veya yükseltmesi ile ortaya çıkan rahatsızlıkları inceler. dna dizisinde hiçbir değişiklik gerçekleşmeden genlerin fazla ya da yeterli çalışmamasından kaynaklanan durumlardır.

epigenetik fıkrası

darwin ile freud’u birlikte gören dertli bir anne kızından yakınmış, “ey yeryüzünün en büyük dâhileri, kızımın bir derdi var, bu derdin nedenini ancak siz bilebilirsiniz.”

darwin ve freud merakla sormuşlar “kızınızın neyi var?”

“kızım çok mutsuz, kötümser, kavgacı, beni deli ediyor”.

darwin hiç düşünmeden yanıtlamış, “kızınızın sorunu “genetik”

freud ise “hayır” demiş, “sorun anneden kaynaklanıyor.”

anne şaşırmış, çaresizce sormuş, “hanginiz doğru söylüyor?”

tam o sırada yoldan geçen conradwaddington soruyu yanıtlamış, “ikisi de doğru söylüyor hanımefendi, sorun epigenetik...”