Çocuk Olmanın Benzersiz Saflığıyla Yapılan Abukluklar
ilkokul birinci sınıf... aşı yapmışlardı ve dediler ki saat beşe kadar bir şey yemeyin.
okul çıkışı şeker aldım. biraz takıldım aklıma geldi uyarı. hemen şekeri attım. eve geldim, kimseye bir şey demeden kanepeye yatıp ölmeyi beklemiştim. metanetle.
''güven testi'' denen zımbırtının yeni moda olduğu ya da bizim yeni duyduğumuz, benimse ''hadi şimdi güven testi yapıcaz seninle, kollarını açıp kendini bırakıcaksın, ben de seni tutucam'' diyen arkadaş sayesinde ilk kez duyduğum zamanlarda, olayı yanlış anlayıp, kollarımı açıp arkaya değil de kendimi öne doğru bırakmak suretiyle kafayı gözü dağıtmak. güven testinde yüz üstü yere yapışan başka biri var mıdır merak etmiyor değilim.
annenin iş arkadaşlarından en karizmatiğine aşık olmak..
sonra bigün tüm cesaretini toplayıp "ben sana aşık oldum burak abi!" demek.. adamı da panikletmek.. sonra seni nişanlısıyla yemeğe götürmesi.. nişanlısının "evleniceksin ama aşık olduysan!" diye tehdit etmesi.. evlenmeyi göze alamamak, aşkından vazgeçmek..
kreş öğretmeninin söylediklerini aşırı derecede ciddiye almak. öğretmen en geç akşam saat dokuzda yataklarımıza yatmış olmamız gerektiğini söyler. akşam anneme ''anne saat kaç dokuzu geçti mi?'' diye sorarım. boş bulunup ''evet iki geçiyor'' demesiyle hıçkırıklara boğulurum. bir saate yakın geç kaldığım için ağlar, zorla sakinleştirilip uyutulurum. ertesi sabah öğretmene mahçup bir şekilde ''öğretmenim çok özür dilerim ben dokuzu iki geçe uyudum'' derim. annemin yaptığı kaş gözle dumurdan kurtulup, gülmemeye çalışarak (sonradan öğrendim tabi bunları) ''tamam canım bugünlük öyle olmuş ama bir daha olmasın tamam mı?'' der. alt dudağım titrer vaziyette ''tamam'' diyerek içeri koşarım. ne hisli çocukmuşum.
istop oynarken tutulan rengi bulmak ugruna sokaktan gecen insanlarin ustune atlayip 'tuttum tuttum' diye bagirmak
ghostbusters filminin etkisinde kalip elektrikli supurgeyle abdest alan babaneyi avlamak.
yaş yedi. ahmet özhan'a aşık olmak, kaset kabını alıp aileden saklanmak maksadıyla tül perdenin arkasına geçip kasetle öpüşmek. tül perdenin arkasının pencere olduğunu unutmak, tüm mahalleye şov yapmak.
benim gibi çocuklar yaptığında abukluk değil gerizekalılık oluyor sanırım.
peluş bir eşeğim vardı. babaannem getirmişti alamanya'dan. çok severdim. ama oyuncağın gözleri yapıştırmaydı ve bir süre sonra mıncırmaya dayanamadığı için teker teker düştü gözleri. gözsüz kaldı hayvan.
her gece diğer tüm oyuncak bebekleri yatağımda yan yana yatırırdım ve o eşeğe hep en güzel yeri verirdim. sonra da başlardım diğer tüm oyuncaklarımı dövmeye. "o kör! neden kötü davranıyorsunuz ona. özürlü o özürlü " diye. "engelli" deseymişim keşke.
misafirlikte çok sıkışmak. annenin sakın orada olur olmaz şeyler isteyip de beni rezil etme tehditiyle gözü de epey korkmuş olmak. e ne yapmak? yemek masasının altına girip halıya sıçmak. yapmak bunu. kokmayacağını, fark edilmeyeceğini sanmak. misafirliğin apar topar sonlanması. sürgüne gönderilmek!
suya evde bulunan butun baharatlar atilarak elde edilen karisim babaanneye gayet $irin bi bicimde, senin icin yaptim denilerek icirilir, tansiyon dusmesi sonucu hastaneye gidilir, olaylar gelisir
karşı balkondaki çocuğa kur yapıcam diye küçük küvetimsi bişeyim vardı onu doldurup balkona koymam, içine girip "orçuuun gerçekten karşı konulmazım di miiii" diyerek bikinyle dansetmem. yaş 4 falan. annem tarafından bacaklarım çıbartıla çıbartıla içeri sokulduğumu hayal meyal hatırlıyorum. az şırfıntı değilmişim küçükken.
sınıfın ışığı kapatılınca bağırmak
amacı neydi bilmiyorum ama bir tanıdığımın 4-5 yaşlarındaki kızı esnemelerini bir kavanozun içinde saklardı (!)...tam esneyecekken kavanozu açar içine doğru esnerdi..bit türlü anlatamadım kıza her esnemede kavanozun kapağını açarsa önceki esnemelerin uçup gideceğini..ben olsam her esnemeyi ayrı kavanoza koyardım..evet, bu daha mantıklıydı ama anlamadı işte, çocuk...
pazardan dönüyoruz elimde adananın en büyük karpuzu eve girdik, kardeşim tvye koştu tabi her zaman ki gibi. gitmesiyle geri dönmesi bir oldu çocuğun sanırsın içeride dünyanın en büyük çekirgesi oturmuş film izliyor. neyse bende bir gaz koşturdum içeriye. abi duvarda ben diyim 20 cm bir çekirge, sen de "siktir ordan o kadar büyük çekirge mi olur?".
o an ailemi ve belki de mahallemizi kurtarmak adına -hala neden yaptığımı bilmem- elimdeki karpuzu fırlattım duvara, salonun ağzına sıçtım tabiri caizse.
validem sağolsun yalattırdıydı tüm karpuz parçalarını tektek..
ilkokul 5. sınıftayız, okulun en popüler erkeğiyim. en çalışkanıyım, kantinciyim (evet, 80'li yıllarda kantin okulun malıydı ve öğrenciler ilgilenirdi), folklor ekibindeyim, harika resimler yapıyorum, en hızlı okuma yarışması birincisiyim vs vs... sınıfımızda füsun diye bir kız vardı, yanıma yaklaştı ve elime bir not kağıdı tutuşturdu. şöyle yazıyor: "zhang seni seviyorum / aşkından ölüyorum / ilk aşkım sensin / allah belanı versin" tabi ben tekme tokat daldım kıza! öğretmenimiz koştu ayırdı, başladı bana bağırmaya: "utanmıyor musun bir kıza el kaldırmaya??" filan. hemen cevap verdim: "ama örtmenim, bana çok ayıp şeyler yazmış!" aldı elimden kağıdı öğretmen, okudu ve... yarım saat kahkahası sona ermedi.
ilkokul 1 deyim, okul saat 12:30 da basliyo ve ben gec kalmisim, saat 12...evde bi tane masa saati var, o saati alıyorum, 11:45 yapıyorum ve bir oh çekerek hazirlanmaya devam ediyorum. saat tekrar 12 olunca ben tekrar 11:45 yapiyorum, işim bitip saat tekrar 12 olunca cıkıp okula gidiyorum ama nedense herkes erkenden derse başlamış bile...