KOMİK 2 Ekim 2017
134b OKUNMA     1066 PAYLAŞIM

CM'de Kurduğu Takımın Kendisine İsyan Çıkarmasıyla Paramparça Olan Menajerin Acıklı Öyküsü

CM, uzun adıyla Championship Manager oyununun ara yüzünden nasıl minik hüzün ve sevinçler çıkabileceğini görünce Sözlük yazarı "le spleen"in hikayesine zevkle ortak olacaksınız.


sanıyorum 01-02 sürümü, atletico madrid'in ikinci ligden başladığı sene

geçtim atletico'nun başına, hedef tabiki kulübü o eski güzel günlerine geri döndürmek ve bu hedefe ulaşmak hiç zor değil çünkü ikinci ligde de olsa atletico madrid bu. başlangıç için transfer bütçesi 40 milyon dolar civarında, klübün ünü dünya çapında, öyle gelmem etmem diyen oyuncu fazla yok, maçlarını vicente calderon'da oynuyorsun, kadronda fernando torres var... yani bu oyunun gördüğü en kazma teknik direktör olsan ikinci ligin tozunu atarsın bir kere.

netekim öyle de oluyor birinci lige çıkıyorum, fakat stratejim transfere fazla para harcamak yerine altyapı oynucularına ağırlık vermek (altyapı zaten canavar kaynıyo), gereken yerlere de bir iki takviye yapmak. birinci ligde de aynı stratejiye devam ediyorum, ligin en gelecek vaadeden takımıyım, kadrom süper gençlerle dolu, "birkaç seneye bu ligin tozunu atarım" diye düşünüyorum. neyse efendim, tecrübesizlik vs. derken la liga'daki ilk senemi beşinci sırada tamamlıyorum.

ikinci sezona da aynı şekilde yanlış hatırlamıyorsam defansa bir oyuncu transferiyle başlıyorum

tahmin ettiğim gibi gençler daha iyi, takım daha derli toplu oynuyor. bu sezonu şampiyon real madrid ve ikinci barcelona'nın arkasında üçüncü sırada tamamlıyorum. artık camiada şampiyonluk sesleri yükselmeye başlıyor, ikincilik başta beni ve başkan jesus gil'i mümkün değil kesmeyecek.

işte bu noktada o beklenmedik kararı verip stratejimi değiştiriyorum. zaten transfer yapmadığım için transfer bütçesi birikmiş, 150 milyon dolara yakın bişey olmuş (ki cm 01-02'de öyle 80-100 milyon dolarlık transferler pek olmazdı). başlıyorum arka arkaya bombaları patlatmaya. ilk bombam 38 milyon dolara mâl olan jimmy floyd hasselbaink. ardından orta sahaya aek takımının yıldızı vassilis tsartas (20 küsür milyon dolar) ve bunların yanında 3 ya da 4 adet daha çok iyi statlara (istatistiklere) sahip oyuncu. takımdaki canavar gençleri de hesaba katınca şampiyonluk için en iddialı aday benim.

neyse efendim yeni sezon başlıyor

ben bekliyorum ki torres-hasselbaink ikilisiyle gelene geçene 5 atıcam. fakat yok, bir galibiyet iki beraberlik, iki galibiyet bir yenilgi, şeklinde uyuz uyuz top oynuyoruz. kafayı yicem, sen o kadar para harca, yıllarca yaptığın düzeni boz sonra kıçında patlayıversin. resmen takımın kimyası bozuluyor. hele o hasselbaink denen götverenin ortalama rating'i 6 küsür ve 13 maçta attığı gol sayısı yalnızca "bir", o değil torres'i de bozuyor pezevenk. takım da 9. sırada. ben tabi sinirden duvarları yumrukluyorum derken 12. maçımızda ligin yine orta sıralarında bir takıma vicente calderon'da yeniliyoruz ve hasselbaink eşşeği 4 rating ile maçı tamamlıyor.

ben tam buna artık bi ceza mı vermek lazım falan diye düşünürken bir bakıyorum, personal kısmında "lost confidence in managers ability" (menejerin yeteneğine olan inancını yitirdi) yazıyor. demin yumrukladığım duvarlara bu sefer kafa atmaya başlıyorum ve buna basıyorum "poor performance" (kötü performans) nedeniyle official warning'i (resmi uyarı). tabii ki bu uyarımı "harsh" (sert) buluyor, ben de "al ulan o zaman" diyerek bu sefer 3 haftalık yevmiyesini "unprofessional behavior" nedeniyle kesiyorum ve takımda resmen isyan çıkıyor. o sene alınan bütün oyuncular takım arkadaşlarına yapılan muameleyi haksız bularak moral bozuyorlar.

bu zaten beklediğim bir olay fakat altyapıdan yetiştirdiğim bazı futbolcuların da bu itoğluitlere uyarak unhappy olmaları dünyayı başıma yıkıyor.

sen o kadar uğraş didin bir takım yarat, bir anda dağılsın. sinirden bilgisayarı fişinden çekmek suretiyle kapamayı düşünürken vazgeçip "ulan size pabuç bırakır mıyım" diyerek kolları sıvıyorum. bütün unhappy'leri b takımına yollayıp (ki bunlar ilk 11'in 7'si ediyor) hasselbaink hariç transfer listesine koyuyorum, altyapıdan 15-16 yasındaki gençleri a takıma çıkarıyorum.

takım bir oynamaya başlıyor, resmen çatır çatır önüme geleni deviriyorum ve ilk yarı sonunda beşinciliğe kadar çıkıyorum. bunun üzerine ilk yarı ortasında isyan çıkaran bütün eşşekler teker teker özür dileyerek transfer listesinden alınıp tekrar takıma girmek için kapımda sıra oluyorlar (hasselbaink hariç). önce bunlara uyan gençleri affedip takıma geri alıyorum, olanları toyluklarına veriyorum. diğer yabancıları odama bile sokmayarak ilk teklif getirenlere satıyorum, fakat hasselbaink'i kimseye vermiyorum, hiçbir şey yapamazsam kontratı boyunca altyapıda tutup futbol hayatını bitiricem ibnenin.

fakat bu elebaşını öyle cezasız falan altyapıda tutmak beni kesmiyor, ceza versem de olmuyor çünkü yine takımda isyan çıkabilir. "ne yapsam ne etsem" diye içim içimi yiyor, hani oyunda öyle bir seçenek olsa alıcam bunu sahanın ortasında çarmıha gericem, o kadar sinirliyim. düşünüp taşınıp sonunda buluyorum. sadece kendisi için şöyle bir antrenman slotu açıyorum:

shooting: none

condition: none

tactics: none

goalkeeping: intensive

iki sene boyunca kendisini c takımıyla beraber plonjon çalışırken izlemek bana tarifi imkansız bir haz veriyor.

sonra da tüm cm kariyerimde sadece bir kere gördüğüm personal bilgisi geliyor:

"unhappy with training"