CIA ve FBI Belgelerinde de Yer Alan İddia: "Adolf Hitler Ölmedi, Arjantin'e Kaçtı"
bir zamanlar ciddi ciddi "adolf hitler ölmedi ve führerbunker sığınağından kaçarak arjantin'e yerleşti" iddiaları, cia ve fbi belgelerinde yer almıştır. bazı tarihçiler bu iddiaları şiddetle reddetmiş ve "fanteziden öte değil" diyerek komplo teorisyenlerine tepki göstermiştir, bazıları da tam tersi şekilde somut her iddianın değerlendirilmesi gerektiğini söylemiştir.
1945'in baharında berlin'in düşüşü yaklaştığında, hitler'in yakın çevresi führerbunker'de toplandı ve führerin intihar ettiği ve cesedinin eşi eva braun'la birlikte yakıldığı duyuruldu. bu intihar haberinin kaynağı, bizzat hitler’in sekreteri, yardımcıları ve diğer yakın çalışma arkadaşlarının ifadeleriydi. hitler'in ölümünden sonra sovyetler birliği, cesedi ele geçirdiklerini iddia etti ve onu detaylı incelemeye aldıklarını açıkladılar. bu süreçte, sovyet lideri stalin bile müttefiklerle yapılan bir toplantıda, hitler’in ölümüne dair şüpheleri olduğunu ima etmişti.
sovyetler, detaylı incelemeler yapmak için hitler’in cesedinden geriye kalan diş kalıntılarını sakladı ve bu dişlerin kimlik doğrulaması için epey inceledi. ancak yıllar sonra, bu kalıntılar üzerinde yapılan incelemelerde, parçanın hitler’e değil, bir kadına ait olabileceği sonucuna varıldı. 2009 yılında amerikan araştırmacılar, hitler'in öldüğü iddia edilen diş kalıntısını incelemeye aldı ve şaşırtıcı şekilde, kalıntının aslında genç bir kadına ait olabileceğini öne sürdüler. bu gelişme, hitler’in arjantin’e kaçmış olabileceği teorisini tekrar gündeme taşıdı.
soğuk savaş döneminde, özellikle de 1950’lerde cia'ye ulaşan bazı ihbarlar, hitler’in arjantin’de yaşadığına dair söylentileri içeriyordu. örneğin 1955 yılında, bir muhbir, cia’ye hitler’in arjantin’de bir tarım arazisinde saklandığını bildirdi. bu ihbarda yer alan detaylar ve fotoğraf hitler’in fotoğraflarıyla kıyaslandı, ancak bu iddia kanıtlanamadığı için dosya kapatıldı.
cia, bu iddiaları araştırsa da, hitler’in güney amerika’da saklandığına dair hiçbir somut kanıt bulamadı. yine de bu gibi iddialar, güney amerika’ya kaçan diğer nazilerin izinden giderek hitler’in de aynı yoldan kaçtığını ve arjantin'de yaşıyor olabileceği fikrini besledi.
sovyetler birliği askerlerinin berlin'i alacağı kesinleşince, birçok üst düzey nazi yetkilisi güney amerika’ya kaçmayı başarmıştı. adolf eichmann, josef mengele gibi isimler arjantin ve brezilya gibi ülkelere sığındı ve uzun yıllar bu bölgelerde gizlenmeyi başardılar. özellikle arjantin, juan perón hükümeti sayesinde nazi subaylarına kapılarını açmıştı. perón'un almanya’ya karşı sempatik tavırları ve güney amerika ülkelerinde faşizme yakın yönetimlerin bulunması, kaçan naziler için bu bölgeyi ideal bir sığınak haline getirdi. bu gerçek, hitler'in de benzer bir rotayı izlediği teorisini desteklemek için kullanıldı.
diğer yandan, führerbunker'de bulunan tanıkların ifadeleri, hitler'in gerçekten intihar ettiğine işaret eden önemli detaylar sunuyor. orada bulunan tanıklar, eva braun’un siyanür içerek hayatına son verdiğini, hitler’in ise tabanca ile intihar ettiğini aktardılar. cesetlerin yakıldığı söylenirken, führerbunker'deki bazı askerler bu süreci detaylandırdı. askerler, hitler'in ölümünden sonra cesedinin yakıldığını ifade etmişti, ki bu detaylar da daha sonra yapılan araştırmalarla da örtüşüyor. özellikle nazi almanyası'nın çöküşünden sonra, hitler’in hayatta olup kaçtığına dair iddialar medyada ve popüler kültürde yer almaya devam etti. 1970’lerde cia ve fbi arşivleri halka açıldığında, hitler’in kaçışıyla ilgili bazı raporlar ve ihbarlar ortaya çıktı. örneğin bir fbi belgesinde, hitler’in arjantin’e kaçtığı ve yeni bir kimlik altında yaşadığına dair çeşitli mektuplar ve tanık ifadeleri bulunuyordu. ancak bu belgelerin hiçbiri doğrulanmış bilgiler değildi, yani sadece söylentiden ibaretti, kanıtlanamıyordu.
hem sovyetler hem de müttefiklerin elindeki tanık ifadeleri ve fiziksel kalıntılar, kaçma teorisini çürüten en güçlü kanıtlar arasında sayılabilir. fakat diş kalıntıları üzerinde yapılan tartışmalar, zaman zaman bu komplo teorilerinin tekrar gündeme gelmesine sebep oluyor.