EDEBİYAT 10 Nisan 2020
315b OKUNMA     2758 PAYLAŞIM

Can Yücel'in Mahkemede, "Bizde Göte Göt Derler" Cümlesinden Önce Anlattığı Fıkra

Can Yücel'in, köşe yazısında "göt" kelimesini kullanmasından dolayı mahkemelik olduğu ve ilgili duruşmada "bizim memlekette göte göt derler" dediği bilinir. Kısmen bir şehir efsanesi haline gelmiş olsa da, Yücel'in bu sözden önce derdini anlatabilmek için anlattığı bir fıkra da varmış.

Olay nedir?

yıllar önce gazetede yazmaya başlayan değerli şairimizin yazısında göt'ü g*t olarak yazmayıp da aleni olarak göt yazdığı için soruşturma geçirerek tutuklanması ve sonra da beraat etmesi olayı.

hakim şaire sorar: sayın yücel neden böyle yazdınız? biliyorsunuz ki bu tür kelimeleri yazmak yasaktır ve suçtur.

can yücel: valla hakim bey, bizim köyde göte göt derler de ondan.

İşte o fıkra

olayın aslı biraz daha teferruatlıdır. şöyle ki; can yücel, mahkemedeki sözlü savunmasını "bizim köyde göte göt derler" diye bitirir evet, ancak öncesinde bir de fıkra anlatır mahkemede, ki bildiğim kadarıyla bu da kayıtlara geçer. 

fıkra:

bir köyde ateşli bir hasta vardır. kasabaya, doktora getirir hastayı köylüler. koca devletin koca doktoruna. doktor hastaya fitil verir ve köye döndükleri gibi hastaya fitili anüsten vermelerini söyler köylülere. köylüler tabi "tamam dohtor bey" diyip köye giderler. köydeki herkese sorarlar, en bilgelere bile, ama kimse anüs ne demektir bilemez. bu nedenle bir türlü ilacı da veremezler hastaya. hastanın durumu da gitgide kötüleşmektedir. bunun üzerine köylü, doktora, koca devletin koca doktoruna telefon etmeye karar verir ama kimse buna yanaşmaz. ne cüret di mi doktoru arayacak bi köylü. neyse durumun vehameti üzerine muhtar aramayı kabul eder. bütün köylü toplanır santrale, muhtar arar, "biz ne yapacaamızı bilemedik dohtor bey" felan der işte. karşıdan doktor bir şeyler söyler. muhtar döner, ama arkasına: "makattan verin dedi dohtor" der. 

yine tüm köye sorarlar, komşu köylere birilerini yollayıp sordururlar felan, ama makat ne bilen yoktur yine. hasta ise giti gidecek, ateşler içinde kıvranıyor bayağı. ihtiyar meclisi toplanır. son çare, doktorun bir kez daha aranmasına karar verilir. yine kimse aramaz istemez doktoru. nihayetinde yine biri kandırılır, telefonun başına geçer, ama bi yandan söylenmektedir: "çok kızacak dohtor çok!" diye.

sonunda telefonu açar, durumu anlatır, doktor bir şeyler söyler yine. telefondaki köylü, yüzü allak bullak, arkasını döner: 

"çok kızacak demiştim; 'götüne sokun' dedi."

Türkçeyi Zarafet ve Kelime Oyunlarıyla Buluşturan Şair Küçük İskender'in Hayatı