TARİH 17 Mayıs 2017
148b OKUNMA     1195 PAYLAŞIM

Bugün Yaşadığımız Dünyaya Yön Veren Tarihi Olaylardan Biri: Tapınak Şövalyeleri

1119'ta başlayan bir askeri hareket başta iyi ilerlese de daha sonra işler sarpa sarıyor. Bu noktada ciddi bir yok edilme tehlikesine maruz kalan Tapınak Şövalyeleri'nin çok daha güçlü bir geri dönüş yaptığı düşünülüyor. Masonluktan Fransız Devrimi'ne kadar uzanan bu ilginç olayı Sözlük yazarı "baranba" açıklıyor.
iStock.com


tapınakçılar hugues de payen'in 1119'da kudüs'teki krallığın korunması amacıyla 9 şovalye tarafından kurulan bir guruptur. bunlar kudüs'ün fethi sırasında üstün meziyet göstermiş şovalyeler olduğu için kudüs kralınca çok değer verilen insanlar olmuş. hatta kudüs kralı bu arkadaşlara konaklamaları için süleyman mabedini tahsis etmiş. bu bilgiyi unutmuyoruz. ilerleyen satırlarda tam olarak buraya geri döneceğiz.

tabi daha sonra bu elit grup büyümüş ve 20.000 kişiyi aşkın bir örgüt halini almış. bu büyüme aslında yine askeri başarılar nedeniyle papa 2. innocent tarafından sağlanmıştır. papa bu arkadaşları aziz ilan ederek lord'luk üzerinde bir mevkiye taşımış ve sabit bir vatandaşlığı olmayan bu arkadaşlar avrupa'da imtiyazlı, her ülkede rahatça hareket eden papa'dan torpilli bir grup haline gelmişler. 

tapınakçıların başarıları sayesinde kısa süre içerisinde yükseldiklerinden bahsettim, bu başarılardan en önemlisi 2. haçlı seferi sırasında konya'da yaşanan selçuklu-haçlı savaşı sırasında gerçekleşmiş, avrupa kralları savaşı kaybettikten sonra toroslarda mahsur kalmış ve tapınakçılar tarafından kurtarılmıştır. 1189'da kudüs yitirilince bu elit birliğin ortadoğuda işi kalmamış tabi ele geçirilen bu nüfuz avrupa topraklarında köküne kadar kullanılmıştır.
zamanla bu imtiyazlar avrupalı soyluların ilgisini çekerek neredeyse binlerce soylunun tapınakçı olmak için servetlerini ortaya koymalarına neden olmuştur. avrupalı soylular, zenginler mülkleri sayesinde bu kudreti ele geçirince başlarda belirli bir ülkü olarak ortaya çıkan tapınakçı olgusu dejenere olmuş tabi. artık tapınakçılar çok nüfuzlu ve çok zengin bir unsur olarak avrupa krallıklarını rahatsız etmeye başlamış.


tapınakçıların rahatsız edici davranışları, klasik-hristiyan inancı dışında kendi inançlarını oluşturmaları, etkin bir yardım göstermenin aksine krallıkları tehdit eden unsur haline gelmeleri gibi nedenlerle fransa kralı 4. filip'in ısrarı ile papa tarafından aforoz edilen tapınakçılar bildiğin cadı avına maruz bırakılmışlar. mallarına el koyulan tapınakçılar suçlanmış ve ağır şekilde cezalandırılmış, yakılmış, idam edilmiş, dinsizlik, putperestlik ve eşcinsellik gibi suçlamalarla itham edilmişler. bu kıyım karşısında bir takım tapınakçılar durumu önceden öğrenerek yer altına çekilmiş ve engizisyon zulmünden kaçabilmiş.

hatta burada bir dipnot ekleyeyim: bu kıyımın tarihi 13 ekim cuma 1307'dir. hatta kanlı cuma ve 13 uğursuzluğunun kaynağı da buradan gelir.

neyse, devam edelim. kıyımdan kaçan tapınakçılardan bir kısmı iskoçya'ya kaçmış hatta iskoçlarla beraber ingilizlere karşı savaşmıştır. çok ilginçtir iskoç masonluğunun kökleri de tam olarak bu tarihlere dayanır. hatta izleyenler bilir, russel crowe'un oynadığı robin hood filminde geçen duvar ustaları, bağımsızlık bildirgesi muhabbetlerinin ideolojisi de bu iskoç masonluğunun (mason=duvar ustası) fikirleriyle birebir örtüşür. bu bilginin yanında tapınakçıların da iskoçya'ya sığındığını da hesaba katarsak, pekala iskoç masonluğunun temelinin kıyımdan kaçan tapınakçılar olduğunu hatta masonluk kavramını genel olarak tüm avrupada kıyımdan kaçan tapınakçıların sığındığı bir örgüt olarak niteleyebiliriz.


tapınakçıların hikayesi böyle, kıyımdan sonra ise bu arkadaşların mason olarak örgütlendiği ama soylu sınıfında yer almadığını yani güç ve imtiyaz sahibi olmak isteyen ama soylu olmayan kişiler olduğunu söyleyebiliriz. 

bazı tarihçiler bu "güç sahibi ama soylu olmayan topluluk" ile bir kavramı hatta bir devrimi aynı hikayenin devamı olarak görürler. o devrim ise tabiki fransız ihtilali. 

fransız ihtilalini incelersek soylu sınıfı, ruhban sınıfı ve hanedanların egemen olduğu ortaçağ hiyerarşisine "burjuva sınıfı" denilen yeni bir olgunun katıldığını görürüz. ve bu burjuva sınıfı da pekala kıyımdan kaçan ve "güç sahibi olmak isteyen ama soylu olmayan topluluk" sınıfına uymaktadır. bu noktadan sonra soylu olmayan ve güç sahibi olmak isteyen sınıfa yani kıyımdan kurtularak hayatına devam eden eski tapınakçılara masonlar diyebiliriz. ve masonların fransız ihtilali ile beraber bir sınıf olarak yakın çağda kendisine yer edindiğini belirtebiliriz.

işin ilginç yanı, fransız ihtilaliyle soylu-ruhban-kraliyet sınıflarına savaş açan köylüler burjuva sınıfını ortaya çıkardığı gibi eski sınıfları da kısmen gömmüştür. ulusçuluk kavramı ile dağılan imparatorluklar, ruhban sınıfının git gide gücü kaybetmesi ve insan hakları akımıyla soylularla diğer insanların bir tutulma fikri fransız ihtilalini bir tür kanlı cumanın intikamı olarak görmemizi sağlıyor.


neyse dağılmasın, sonuç olarak kıyımdan kaçan tapınakçıların neo-tapınakçı yani mason görünümüyle bir tür "parası olan ama soylu olmayan" devrim ile kanlı cumanın rövanşını alarak dünyadaki temel kuralları değiştirmiş. avrupa bilim-felsefe-ekonomi-sanayi ve bir çok alanda devrim üstüne devrim yaşamış, burjuva sınıfının öncülüğünde toprağa dayalı değil, altına dayalı ekonomik sistem geliştirilmiştir.

hatta burjuva sınıfının pek dindar olmaması, o dönem bilim ve felsefe insanlarının çoğunun inançlarının olmaması ile tapınakçı din anlayışını bağdaştırabiliriz. zira fransız ihtilali soyluları aldığı kadar ruhbanı da hedef almıştır.


şimdi işin çok daha über komplocu tarafına geçiyoruz. aslında bu cümleden sonra yazacağım şeyler tamamen benim kişisel tespitlerimdir. ve bu tespitim çok ilginç bir hadiseye dayanır. anlatayım.

bir gece evde oturmuş pc'de oyun oynarken telefonuma bbm'den bir mesaj geldi. mesajı atan almancı tiki bir kızdı. ve bana kuranda büyü ile ilgili ayetler olup olmadığını soruyordu. ben de nette basit bir search işlemi gerçekleştirerek bakara suresinde bu tip ayetler olduğunu söyledim. hakikaten de bakara 102. ayette büyüden bahsedilmekteydi. diyeceksiniz ki, bu olayla tapınakçıların ne ilgisi var. dimi? ama var. sabredin. önce ayeti burada paylaşmak istiyorum:

--- spoiler ---

tuttular da süleyman mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler. halbuki süleyman inkâr edip kâfir olmadı, lakin o şeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öğretiyorlar ve bâbil'de harut ve marut'a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. halbuki o ikisi "biz ancak ve ancak sizi denemek için gönderildik, sakın sihir yapıp da kâfir olmayın!" demeden kimseye birşey öğretmezlerdi. işte bunlardan karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. fakat allah'ın izni olmadıkça bununla kimseye zarar verebilecek değillerdi. kendi kendilerine zarar verecek ve bir fayda sağlamayacak bir şey öğreniyorlardı. yemin olsun ki, onu her kim satın alırsa, onu alanın ahirette bir nasibi olmayacağını da çok iyi biliyorlardı. hakkiyle bilselerdi, uğruna canlarını sattıkları şey ne çirkin bir şeydi.

--- spoiler ---


ayeti okuduğumda, süleyman ve büyü arasındaki irtibat nedeniyle tefsiri okumaya karar verdim. zira kuran tefsirinde ayetin neden ve ne zaman hangi olaylara binaen indiği yazılırdı. ve tefsiri açıp okumaya başladım.

ayet-i kerimede geçen "süleyman mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler" ifadesi ile anlatılmak istenen şey, süleyman'ın hükmettiği cin ve şeytanlardan bazılarının öğrendikleri büyü ve sihir sayesinde bir takım gerçeklere ulaşması ve bu bilgileri, kahinlerle paylaşmasıdır. süleyman'ın iktidarını kaybettiği kısa bir dönemde şeytanlar ve cinler insan suretinde, sahip oldukları bu bilgileri üzerine yalanlar katarak kahinlere anlatıyor, kahinler bu bilgilerin doğru çıktığını görünce yeniden şeytanlara ve cinlere giderek daha fazla şey öğreniyordu. şeytanlar ise doğru birkaç bilgi ile yanlış yüzlerce bilgiyi kahinlere vererek "fitne" çıkarıyor böylece şeytanlıklarını icra ediyorlardı. çok ilginçtir, "bir bilgi ile yüz yanlışın empoze edilmesi" zeitgeist belgeselinde de geçmiş önemli bir metoddur. neyse, ona girmeden devam ediyorum.


şeytanlar ve kahinler arasındaki bu bilgi süleyman'ın hakimiyetini yeniden sağlaması sürecine kadar sürmüş ve kahinler bu bilgi-ilim kaynaklarını kaleme alarak külliyat oluşturdular. bu külliyata, şeytanlardan ve cinlerden öğrendikleri öğretilerden başka bilimsel bir takım veriler, dini bir takım düşünceleri de ekleyerek karma ve yarı-doğru yarı-gerçek şeyler yerleştirdiler. sonuç olarak süleyman iktidarını yeniden ele alınca bu bu kitapları toplatarak tahtının bulunduğu odanın dibine gömdü. ve bu hazine süleyman mabedinde kaldı. 

şimdi en başa dönerek unutmamanız gereken bilgiyi hatırlamanızı rica ediyorum. kudüs kralı tarafından süleyman mabedi tahsis edilen tapınakçılar, bir ihtimal bu hazinenin bulunduğu yerde ikamet ettiler. kim bilebilir, belki tapınakçıların yükselişleri ve kudretlerinin ardında yukarıda bahsettiğim, tefsirlerde geçen öğretiler neden olmuştur. tapınakçıların kıyımdan kaçanları tarafından başlatılan burjuva devrimi ve sonrasında dindar olmayan hatta çoğu dine karşı felsefeci, bilim adamı ve zenginin mason gelenekten geliyor olması, tefsirde bahsedilen hem bilim hem büyü hem de dejenere dini bilgiler belki de tapınakçıların eliyle avrupanın rönesans ve reform hareketlerinin temelini oluşturmuştur.