Bu Hafta Sonu Film İhtiyacınızı Giderecek, Ortaya Karışık Bir Kaliteli Film Sepeti
night watch (2004, rusya)
noçnoy dozor oldukça ilginç bir urban fantasy kitabı serisinin ilkidir. karakterlerin iyilik yapmak gibi bir dertleri yoktur, hepsi devlet memuru gibidir ve sanırım sadece rusya'da olabilecek o bıkkınlık ve atalet hissini yazar lukyanenko çok çok iyi vermiş. filmde çok farklı bir kurgu var. rus sinemasına aşina olmayanlara tuhaf gelebilir. rusya'da lotr'dan çok izlenmiştir.
farewell my concubine (1993, çin) / ba wang bie ji
film, oyuncu iki erkeğin arasındaki tutkulu bağın ekseninde, çocukluk, yetişkinlik ve olgunluk dönemlerini, ülkelerindeki siyasi ve kültürel değişimlere nasıl adapte olduklarını destansı bir şekilde sunar.
delicatessen (1991, fransa)
mutlaka izlenmesi gereken bir film. kasap ve proleter arasındaki dalgalı ilişki köle efendi diyalektiğini yorumlar. kameranın apartmanda durmaksızın devinişi, eğer bu fallik yapı fransa'nın kafasının içi gibi tasavvur edilebilirse, bilinçaltının yarı karanlık labirentlerinde gezinmekle eşanlamlı okunabilir. genel düzeyde tek renk skalasına bağlı kalış savaş sonrası fransız toplumunun statizmine bir gönderme mahiyetinde ele alınabilir.
leningrad cowboys go america (1989, finlandiya)
hastası olduğum sakin, kırıp dökmeyen, "bak şimdi çok komik bir sahne geliyor" demeyen, komediyi gözümüze gözümüze sokmayan ama bununla birlikte olabildiğince absürd/soğuk/kara bir mizaha sahip filmlerin en güzel örneklerinden biri. karakterlerin tipleri, donukluğu, tuhaflığı ve diyalogları şahane, olaylardan çok içinde bulunulan durumlar komik.
mother india (1957, hindistan)
mebhoob khan’ın filmi bharat mata (hindistan ana), gösterime girmesinden neredeyse 50 yıl sonra bile hâlâ hindistan sinemasının en güzel örneği olarak yerini koruyor. film, bir kadının, radha’nın (nargis), geleneksel değerler ve köy yaşamıyla vaat edilmiş modern ütopyayı bağdaştırma mücadelesini anlatıyor. asya ve afrika’nın büyük bölümünde izleyiciye ulaşarak uluslararası başarı yakalayan bharat mata, oscar’a aday gösterilen birkaç hint filminden biri.
a bout de souffle (1960, fransa)
filmin büyüsü yönetmenin film boyunca gerek jump-cut'larla, gerekse oyuncuların direkt olarak izleyiciye bakıp konuşması ile yönetmenin seyirciye bir film izlediklerini tekrar tekrar hatırlatması. üzerine birde bu filmin içinde, filmde olduğunun farkına varmayan bunun üzerine yinede gerçek hayatta yaşadıklarını düşünüp filmdeymiş gibi davranan, iki kişinin aşkı ve yahutta bu aşkın var olmaması-filmi izleyenleri o kadar etkiliyor ki gerçek dünyadan alıp fimin içinde bir karaktere çeviriyor- ki sırf bu etkinin tam olarak anlaşılması için bile iki kere izlenmesi gereken bir filmdir.
a prophet (2009, fransa) / un prophete
bir mafya filmi olarak görülmesi beni üzen film. tamam mafya var hapis var ama kesinlikle konu bu değil. cannes film festivalinde büyük ödülü almıştır. filmin adı peygamber manasına da geliyor. genç bir arabın yoktan varolma hikayesini anlatıyor. kendine güvensiz, ezik bir karakterken, çetin hayat koşullarında, karşısına çıkan doğru fırsatları değerlendirecek ticari zekaya sahip.
central do brasil (1998, brezilya)
sizi brezilya'ya götürüp getirecek bir film. film brezilya ve fransa ortak yapımı. filmin senaryosu ve samimi oyunculuklarıyla izlettiriyor kendisini. film arzuhalci olan dora’nun tesadüfü tanıştığı talihsiz jouse ile yolculuğuna odaklanır. bu yolculuk esnasında tesadüfü olaylar ve sürprizler silsilesine şahit oluruz. dora soğuk, soluk, sert ve yalnız kadındır. aynı zamanda jouse ile aynı kaderi paylaşmıştır annesini küçük yaşta kaybetmiştir.
suspiria (1977, italya)
deneysel bir film. neden böyle yaptılar bilemem ama iyi ki yapmışlar. bir efsane. dario'nun yazdığı senaryoda bale okulundaki öğrencilerin hepsi 12 yaşındadır ve diyaloglar da buna uygun biçimde yazılmıştır. filmin yapımcısı salvatore argento bu kadar kanlı bir filmi 12 yaşında çocuklarla çekerse asla gösterime sokamayacağı konusunda oğlunu ikna eder. dario okula kabul yaşını 12'den 20'ye çıkarır ama senaryoyu aynen bırakır. filmi bu bilginin ışığında izlenirse bunu destekleyen ayrıntılar yakalamak mümkün. örneğin dekorlar o kadar büyük ki oyuncuların hepsi içinde çocuk gibi duruyor.
waltz with bashir (2008, israil) / vals im bashir
eski bir israil askerinin gözünden israil'in beyrut’a girişini ve ardından gelen sabra ve şatilla katliamını anlatan çok etkileyici bir animasyon filmi. film dünya tarihindeki en korkunç ve insanlık dışı olaylardan birini baz alarak topyekun savaş kavramına ve savaşın insan psikolojisindeki yıkıcı etkilerine değiniyor. aynı zamanda bu katliamı bilmeyen veya orada yaşanan olaylara yaşı yetmeyen insanlar için bir belgesel işlevi de görüyor.
y tu mama tambien (2001, meksika)
jules et jim nam truffaut şaheserinin eserden bağımsız yeniden çevrimi gibi bir film, aynı serbest tonda, hikayeyi en işlevsel şekilde anlatabilmek için bildik sinema kurallarını iplemeyip fransız yeni dalgasının ilk dönem yöntemlerine başvuran, başına oturup o iddiasız görünen anlatımıyla ilerleyişini izlemesi olağanüstü keyif veren bir film.