Bolivya'da Bulunan Dünyanın En Büyük Tuz Gölü: Salar de Uyuni
uyuni tuz düzlükleri (salar de uyuni) hayata karşı en büyük meydan okumalardan birisi. yükseklik ve soğuk, tuz ve kurak ile birleşerek hayatı durdurmaya çalışıyor fakat hayat yolunu daima bulur. burada da hayat, bazen mahçup bir şekilde ama yer yer gayet arsızca kendine bir düzen kurmuş. tuzun bizatihi kendisi bazı yaşam formlarına ev sahipliği yapıyor. fotoğraflarda, tuzlu zeminde dikkatli gözlerden kaçmayan çoğu zaman altıgen fakat zaman zaman beşgen yapılar buraya has bakterilerin oluşturduğu şekiller ve tuz sayesinde hayat buluyorlar. dahası tuzun varoluşu da bir ülkeye dolaylı yollarla da olsa cansuyu olmuş. gerek turizm yoluyla, gerekse de bir ihracat ürünü olarak bolivya ekonomisi için vazgeçilmez bir unsur.
3650 metrede bulunan bu tuz düzlüğü, jeolojik olarak bir gölmüş en başta. bahsettiğim zaman dilimi milyonlarla ölçülebilen seneler öncesine dayanıyor. daha sonra hem kıta plakalarının baskısı sonucu yükselen and dağları hem de volkanik aktiviteler sonucu, yaklaşık 40 bin yıl önce, su daha azalıyor ve bölge çoraklaşarak bugünkü halini alıyor. dağların yüksekliği okyanustan gelebilecek yağmuru da engellediği için bir çeşit çöle dönüşmüş buralar ama nadir de olsa yağan yağmurdan sonraki görüntüler sizi bir anda dünyanın en büyük aynasının tam ortasında bırakabilir ve küçücüklüğünüz ile başbaşa kalıverirsiniz. bir anda sizi sarmalayan iki gökyüzü aklınızı başınızdan alacak ve dünyada cenneti yaşayacaksınız. tanrınız bir el uzunluğu ötede olabilir; kim bilir? kurak zamanlarda ise bir ufuk görmüyorsunuz. uçsuz bucaksız ve bembeyaz düzlükler, dürbünle ufku tararken gördüğünüz her şeyi havada süzülüyormuş gibi görmenize sebep oluyor ama bile isteye bu yanılgıya düşüyorsunuz. mekan algınız değiştiği için uzaklığını kestiremediğiniz arabaların uçtuklarını varsayıyorsunuz. size arabanın uçmadığını, bunun bir göz yanılgısı bir illüzyon olduğunu söyleyen yol arkadaşlarınızı gönül rahatlığıyla hayal gücü eksikliği çekmekle suçlayabilirsiniz
buraların önceleri bir göl olduğunu zaten söyledim. bizim tuz gölü'nden yaklaşık yedi kat daha büyük bir alana sahip uyuni tuz düzlükleri, yani kabaca sakarya ilinin yüzölçümünün iki katı, bursa ile hemen hemen eşdeğer. içerisinde bulunan ada ve adacıklar ayrı bir güzelliğe sahipler, tabiri caizse hayat adacıkları çünkü bu küçük adacıklarda kendine has bir hayat hüküm sürüyor. incahuasi adası dev kaktüslerle kaplı, inka yerleşiminden dolayı tarihi açıdan da öneme sahip, insana cennetin bambaşka tasvirlerinin de olabileceğini hatırlatan bir yer. ismini ispanyol sömürgeciler koymuşlar (''wasi'' inca/quechua dilinde ev demek. incawasi >inkahuasi >incaevi). volkanik bir oluşum olan adada, oldukça ilginç, algler ve fosillerden oluşan bir çeşit mercan kayalıklarını görebilirsiniz.
uyuni tuz düzlükleri'ne gitmek üzere konaklamak için vardığımız hostelimiz ortama uygun olarak, banyoları hariç tamamen tuzdan yapılma idi ve dünyaca da meşhur olmuş artık. bir yükseltiye kurulu olduğu için, akşam güneşin batışını ve sabah doğuşunu izlemek müthiş bir deneyim. güneş ne akşam ne de sabah aynı güneş değil. herhangi bir insan yapımı yolun olmadığı buralarda, aracınızla son sürat yol aldığınızda bile, bir uçtan ötekisine ulaşabilmek için saatlerinizi güneşin altında kavrularak ve yükseklikten ötürü nefes almanız zorlaştığı için ağzınıza koka yaprakları atıp geviş getirerek geçireceksiniz ama her an doğaya olan hayranlığınız katlanacak.
yol üzerinde durduğumuz bir köyden hallice kasabada inca medeniyeti'nin soluk bir kalıntısını gözlemleme fırsatı bulmuştum. kerpiç evler tanıdık bir atmosfer sunuyorlardı. evlerin bittiği yerden az ileride çaputlarla süslenmiş haçların dikildiği mezarlar size hristiyan kültürün burada bir yama gibi hiç de doğal olmayan varlığını hatırlatıyor. çamurların üstünde yuvarlanan ve oradan oraya koşuşturan domuzlar da evden uzakta olduğunuzu... mezarlığın arkasından, renk renk süslü mezarların arasından şehre doğru bakmak enikonu hüzne gark ediyor bakanı. evlerin yanında birer tezgah bulunuyor, el işi ürünler satıyor yerliler ve yanlarında her daim tilkiden bozma bir köpek bulunuyor.
tuz müzesi'nde tuzdan yapılma heykeller var. tuz buranın yadsınamaz bir gerçeği; söylemeye bile gerek yok aslında. her gelen yolcunun yanında getirdiği bayrakları astığı direklerde üç tane türk bayrağı da var, bir tanesi en tepeye asılmış. sizden önce gelenlerin ayak izlerini takip ettiğiniz duygusu içinizi kaplıyor. kötü bir şey değil hatta öncülerinizi tanımak bile istiyorsunuz. dakar rallisi'nin bir ayağı da bolivya'da gerçekleştiriliyor (moritanya'daki güvenlik endişelerinden ötürü 2009'dan bu yana afrika yerine güney amerika'da gerçekleştiriliyor). rotada uyuni de var, ralli zamanı gelirseniz fiyatlar artabilir ama çok daha başka bir deneyime de kapı açacağı muhakkak. ralli haricinde kendi arabanızla gelip gezebilir misiniz bilemiyorum ama tekrar gelirsem şahsen kendi arabamı kiralayıp kendi rotamı belirleyip gezmek isterim.
burayı gördükten sonra tanrı'ya bolivya'yı yarattığı için minnet duyacak, bir tanrıya inanmıyorsanız bile sırf teşekkürlerinizi sunabilmek için bir tanrının varolmasını dileyeceksiniz. gidiniz geziniz efenim!.. iyi yolculuklar...