BİLİM 8 Şubat 2021
46,4b OKUNMA     595 PAYLAŞIM

Bir Ülke Neden Sıfırdan 6 Ay İçinde Nükleer Silah Üretebilecek Konuma Gelemez?

Bir ülkenin neden kolay kolay nükleer silah üretemeyeceğini, böyle bir silahın yapım aşamalarını adım adım öğrenerek kavrayabiliriz. Buyrun.
iStock

türkiye'nin (veya sıfırdan başlayan herhangi bir ülkenin) neden 6 ayda nükleer silah üretemeyeceğini komiklikler şakalar yapmadan anlatan pek göremedim, ben naçizane girişeyim:

* nükleer bir silah öncelikle madenden çıkardığınız uranyumu silaha takıp atabildiğiniz bir şey değil. doğada bulunan uranyum 238'in reaktörlerde zenginleştirilerek uranyum 235 haline getirilmesi gerekiyor. ülkede atom enerjisi çok gelişkin bir düzeydeyse doğada bulunmayan plütonyum 239'u da reaktörlerinde zenginleştirebilir.

* nükleer programa başlamak isteyen bir ülkenin erken evrelerdeki ana amacı gizliliktir. düşmanları bunu ne kadar geç öğrenirse o kadar geç müdahale ederler. ne kadar hazırlıksız yakalanırsa nükleer silah geliştirmeye çabalayan ülke bundan o derece yüksek bir koz elde etmiş olur. bu surette sözkonusu ülkenin ilk aşamada nükleer silahı hangi radyoaktif izotopla yapmak istediğine karar vermesi gerekir. eğer ülkesinde test reaktörleri dışında plütonyum-239 zenginleştirecek tesisleri falan yapmamış, o konunun pratiğine dair bir know-how ülkeye getirilmemişse iki kere iki dört u-235 zenginleştirmek zorundadır. ülkede öyle bir anda reaktör kurmaya başlamak dünyadaki herkesin cart diye dönüp "ne oluyor" diye bakması anlamına geliyor. elektrik üreten nükleer reaktörlerde uranyum 235 yan ürün olarak üretilebiliyor ama plütonyum zenginleştirmek için farklı bir metod gerektiğinden "ben plütonyum zenginleştireceğim" dediğiniz anda zaten bomba yapacağım demiş oluyorsunuz. tüm dünya anında ensenizde bitiyor. o yüzden amacınız gizlilikse uranyumla başlayacaksınız. elektrik ihtiyacı yüzünden nükleer reaktörler kuruyoruz diyeceksiniz. evet kimse bunu yemeyecek ama işte nasip kısmet.

uranyum nereden gelecek? yerel üretim var mı?

türkiye'de maden tetkik arama'nın ülkede bulduğu bütün (çıkardığı değil, saptadığı) 0.4-0.05 tenörlü uranyumun miktarı 9129 ton. bu saf hale getirildikten sonra nükleer program işletmeye yetecek kadar değil. uranyum cevheri satan kazakistan veya avustralya'da bu rakamlar sırasıyla 1664 milyon ve 745 bin ton civarında. türkiye'nin uranyum cevheri çıkarma ve işleme konusunda bir pratiği de bildiğim kadarıyla yok. dış kaynaktan uranyum alımı yaptığınız anda da işte ertesi gün tüm dünya bunu biliyor olacak. gizlilik faktörü daha en baştan yalan oluyor. bilsinler ne farkeder derseniz de geriye dönüp bakmak lazım. biz daha nükleer silah işine girişmemişken caatsa yaptırımları ile muhatap olan bir ülkeyiz, atom bombası yapmaya çalışan bir türkiye'nin etrafında uyandırdığı tehdit ve alarm da o derece büyük olacak. petrol doğalgazı geçtim, artık tarımda da dışa bağımlı ekonomisi b negatif seyreden bir ülkenin ambargolarla aşık atacak bir durumu pek yok.


* en düşük güçte taktik bir başlık için konuşursak iki test ve bir asli silah için 150 kg zenginleştirilmiş u-235'e ihtiyacınız var. bunun için 20 ton u-238 sarıkek/yellowcake gerekiyor. bunun bozunması vs söz konusu olduğundan nükleer madde depolayacak güçlendirilmiş beton ve kurşun tesisler yapılacak. karşılaştırma yapacaksak enka'nın libya'da başladığı termik santral inşaatları 15 ay'a teslim olarak projelendirilmiştir. basınçı su nükleer reaktörü inşaatı yan tesisleriyle beraber bunun iki buçuk katı kadar sürer.

* bu uranyum 238 santrifüjlere girmek için önce gaz haline girmek zorunda. burada atom enerjisi uzmanları sarıkeki ısıtacak, "cürüfleri" yakacak, bu daha saf maddeyi hidrojen tetraflörür ile birleştirip uranyum tetraflorür haline getirecek, bunu flor içinde tekrar yakarak gaz halinde uranyum hexaflorür elde etmeye çalışacak. bu maddenin de kontrolü vs çok tehlikeli olduğundan ve daha önce hiç silah geliştirmemiş bir ülke olduğumuzdan kazaları vs gırla olmasını beklemek gerekecek. nükleer silah sahibi tüm ülkelerin silah geliştirme programları kazalarla ve ölümlerle doludur ve bunları oturup ders olarak çalışırlar.

santrifüj dedik, bu da çamaşır makinesi sıkıcısı gibi bir şey değil

nükleer güce sahip ülkeler uranyum zenginleştirmeye yarayan santrifüj teknolojisini ya deneye deneye çok büyük bilimsel zekaları vs işin içine katarak uzun uğraşlarla buldular. “yüzbinlerce bilimadamı” var demişler. 2012 istatistiklerine bakarsak (daha yenisini göremedim) türkiye’de doktora yapmış 112.619 kişi var. lisansüstü yapmış öğretim görevlisi de 416.741 kişi. bu rakam içinde kamu maliyesi, sosyoloji ilahiyat gibi kalemlere dahil de var. tefsirle fıkıhla silah programına başlarsınız ama onun sonu gelmez. hele 6 ayda hiç gelmez.

"atom bombası yapacağım" diye amerika, rusya veya çin'in kapısını çalarak santrifüj dizaynı veya teknolojisi istersek verecekler mi? hayır. o zaman deneye deneye 6-10 yıl kadar bu işin içinde olacağız. 6 ayın 12 katı bir süre daha silah yapılmaya başlanmadan yalnızca teknolojisini ayarlamakla geçmiş olacak. 90'larda nükleer test yapan pakistan'ın nükleer programının babası olan abdül kadir han santrifüj teknolojisini iran kuzey kore ve libya ekseninde bir kaçakçılık zinciri ile elde ettiğini itiraf etmişti. pakistan ekonomisi 90’larda oldukça kırılgan olduğundan sıfırdan öyle olmayan bir akademik gücü laboratuarları reaktörleri vs santrifüj teknolojisi bulmak için seferber edemediler. kaçakla göcekle dünyanın terörist addedilen ülkelerinden edinmek zorunda kaldılar. diğer taraftan can düşmanları hindistan bomba geliştiriyordu ve korkudan acilen kendileri de bomba yapmak istiyorlardı ona rağmen o işler öyle olmadı. pakistan silah programı “1976’da bombamız olacak” şiarıyla 1972’de başladı. test bombası 1998’de patladı. 26 yıl. (52 adet 6 ay)

* pratik olmak için bu santrifüj cihazlarından binlercesi gerekiyor. o önceden ürettiğimiz uranyum hexaflorür gazı bu santrifüjlerde zenginleştirilmiş uranyum haline getirilecek ve bu da çok yavaş işleyen bir sistem. iran 2000'lerin başlarında ufaktan gizlice santrifüjlerde uranyum zenginleştirmeye başlamış ve 2010 yılında uranyum zenginliğini (kütledeki u235 oranını) %20 olarak açıklamıştı. iran santrifüjleri 5-6 yıldır dönerken ambargolardan anlaşmalardan önce %20 seviyesine ancak ulaşmışsa daha reaktörleri depoları inşa etmeden 6 ay kim nasıl diyebiliyor.

tasarım

haydi hepsi oldu, elde testler dahil bomba yapmaya yetecek kadar zenginleştirilmiş uranyum birikti. bomba dizaynı? nükleer bomba dizaynı ve teorik olarak nasıl yapılabileceği bir sır değil. wikipedia'da da açsanız atom bombasının kesitini gösteriyor:


ancak içe göçmeli/implosion tetikli bir dizaynda hangi kudretli patlayıcıların ne kadar kullanılacağı falan bunlar teoride değil pratikte yatıyor. o pratik bizde yok. olan ülkeler de bizle o tip şeyleri asla paylaşmıyorlar. (nato içinde bile nükleer bilgi alış verişi yok anca us-uk arasında delivery anlaşmaları var) nitekim hiroşima ve nagasaki dizaynları üzerine çarşaf çarşaf bilimsel makale yazıldığından sıfırdan çalışabilir bir nükleer bomba dizaynına ulaşmak (kazalar ölümler vs göz önüne alındığında) nükleer pratiği olmayan türkiye için iyimser bir tahminle 8-9 ay kadar alır denebilir.

* silahın testleri bitmiş varsaydık, birkaç kiloton yield ile başarılı bir test patlaması da yapıldı diyelim. silahın üretimi test bombasından farklıdır. test bombası dizaynın aşırı kritiklik düzeyi ve yield oranını ölçmek için daha çok yapılır. eğer dizayn istenen güçteyse bu dizayn atılabilecek bir bombaya çevrilmelidir ki o kısım bir kazaya en çok yaklaşılan an kabul edilir. zira orada süper kritik zenginleştirilmiş radyoizotoplarla uğraşıyorsunuz, en ufak bir kazada hadi nükleer seviyede bir patlama olmasa da oluşacak patlama test laboratuarı, fabrika vs her şeyi (bilim insanları dahil?) haritadan silecek bir güçte olur. o vukua gelirse programın tekrar ayağa kaldırılması için kaç altı ay gerekir onu hesap etmek zor.


tüm engelleri geçtik ve bombayı da ürettik. neyle atacağız?

delivery sistemimiz var mı ki o işlere girdik? roketsan bora kısa menzilli balistik füze desek nükleer tehdidimizin çapı 360 km mi olacak? sinop'tan atıp novorossiysk'i vuralım desek menzil 3 km kısa kalıyor. bir altı ayda da kıtalararası icbm yaparız mı diyeceksiniz? uçaktan som seyir füzesiyle atalım deseniz nükleer tehdidimizi s400'lerin cayır cayır çalıştığı bir ortamda f16'ya mı ihale edeceksiniz? ha bu arada rus mobil bataryaları urallarda dağ tepe gezerken istanbul'a bu esnada bakar haldeler.

* altı ay olmadı ama görünüşe göre 12-18 yılı buldu. nice milyar dolarlar nice okullara ve üniversitelere vs harcanacak, para ülke savunmasında asla aktif olarak kullanılamayacak bir şeye harcandı. bu sırada programın açığa çıkmasından geliştirilmesine, silahın test edilmesinden üretilmesine varıncaya dek türkiye'nin karşılaşacağı baskılar tecritler ve ambargolar silahın askeri olarak türkiye'ye vereceği teorik kozla kıyaslanınca çok dengesiz bir şekilde büyük kalıyor. zira atom bombası sahibi olan ülkeler de bir türlü "atom bombamız var oh artık güvendeyiz" diyemiyorlar. onun yerine hala deli gibi konvansiyonel güçler tanklar gemiler uçaklar ve bunların ihtiyatlarını bulunduruyorlar. neden dersiniz? çünkü atom bombası düşmanları sınırlarında olan ülkelerin caydırıcılığına pek de katkı yapmıyor. pakistan'ın kuzey kore'nin çin'in hali de o. yani düşman kapıkuleden girmeye kalksa ne yapacaksınız, edirne'nin oralara nükleer silah mı atacaksınız?

özet: 6 ayda bir numaralı reaktör inşaatının ihale süreci ancak tamamlanır. ondan sonraki 17.5 yılda neler olabileceği ise iskambil falı seviyesinde bir spekülasyon içeriyor. 6 ay olmaz, 18 yıl olur, evet bombayı azmeder yaparız tabi ama pakistanlılar da bombayı yapınca erişmeyi umdukları prestije ve güvenliğe de erişemediler, zira o işler bombayla olmuyor.