Bir Lisede Yaşanabilecek En Dumur Olaylar
okul bahçesinde maç yaparken arkadaşın topa hayvan gibi abanması; füzeyi andıran topun, okulun meşhur kızının başına isabet etmesi; kızın bu surette bayılması ve hastanede hamile olduğunun anlaşılması dumur eden olaylardan biridir...
din sınavlarında kağıdın tepesine bismillahirrahmanirrahim yazınca ekstradan bir on puan alınması, gözü dönen bir elemanın sınav kağıdına arapça bismillahirrahmanirrahim yazması ve o sınavdan 1000 (yazıyla bin) alması.
yangın tatbikatı sırasında 2 dk içinde boşaltılması gereken okulun 15 dk'da boşaltılması sonucunda müdür yardımcısının herkesi bahçeye toplaması. öğrencilerin laubali hareketlerinden, bilinç eksikliğinden, adam olamayacağımızdan bahseden konuşması sırasında sınıflardan birisine başarıyla saklanmış bir arkadaşın pencereden sarkıp: "cengiiizz, yanıyoooommm!!!" diye nara atması ve okul olarak yarılmamız...
sınıfta anıl var. anıl'ın cyborg olduğunu düşünüyoruz. anıl bir anadolu lisesinden bizim okula bizim bilmediğimiz bir puanı yükseltmek için gelmiş. anıl odasının duvarına güneş saati çizmiş.
sınıfta gülcan var. matematik hocası gülcan'ı seviyor. bu dünyada belki de bir tek gülcan'ı seviyor. hatta gülcan'ın karnesine "unutma unutulanlar unutanları asla unutmaz" yazmış.
hocanın sorduğu bütün sorulara ya anıl parmak kaldırıyor ya gülcan. biz de not tutmak zorunlu olduğu için deftere çizdiğimiz şekillere not süsü vermeye çalışıyoruz. figüranız biz.
bir gün hoca tahtaya bir soru yazdı. yabancı bir ses "30 derece" dedi. hoca sınıfı bakışlarıyla taradıktan sonra sordu "kim dedi onu?" alper, anıl ve gülcan'ın sultasını kırmanın verdiği sevinçle "ben" dedi.
hoca alper'in sırasına doğru ilerledi. hoca yaklaştıkça alper'in suratındaki zafer ifadesi yerini endişeye bıraktı. gelen bir aferinse şimdiye kadar gelmiş olmalıydı...
hoca kendisinden beklenmedik bir çeviklikle alper'e dalıverdi. hem de ne dalmak... sağlı sollu. duvar tarafında oturan alper'in kafa lambrilerden sekip tekrar tekrar hocanın yumruklarıyla buluştu.
alper büyük bir şok ve küçük bir beyin sarsıntısı yaşarken hocanın soluk soluğa sesini duyduk:
"parmak kaldırmadan konuşma!"
sanırım bunun feriştahı bizim okulda yaşanmıştır. efenim olay şöyle oluyor;
okul bahçesinde maç yapılıyor. yamulmuyorsam bir taraf lise 3 bir taraf lise 2. neyse bu lise 3 sınıfının kalesinde olayımızın kahramını kayahan bulunuyor. ne yazık ki o maçta kayahan efsane goller yiyor, maç farklı bitiyor. saha kenarında ki kızlar da başlarına geleceği bilmeden 'hop hop kayahan kova kayahan' diye tempo tutup gülüşüyorlar. hatta arada top kayahan cümlesi falan da geçiyor. maç sonu aşırı derece kızmış, sinire kesmiş kayahan abimiz gidiyor kızların önüne, indiriyor şortu. sallıyor malzemeyi alın lan buna gülün diyor.
hala aklıma geldikçe kahkahalar atmama sebep veren bu olay sonucunda kayahan abimiz okuldan atılmıştı. güzel abimizdi vesselam. kızlara ne olduğu konusunda bir bilgim yok.
konya'da bir lisede fi tarihinde pimpirikli olduğu bilinen bir hocanın dersinde bir öğrencinin, koynuna soktuğu bir poşet dolusu cıvık menemeni "anam, hocam içim bulanıyo" falan derken eğilip yere boşaltması. akabinde başka iki öğrencinin ceketlerinin ceplerindeki kaşıklara davranarak yerdeki kusmuk görünümlü menemene girişmesi. bunu gören pimpirikli hocamızın essahtan kusmaya başlaması.
bir grup abazan gencin bornova anadolu lisesi'nin bahçesinde yan yana dizilmek suretiyle çok afedersiniz "am" yazması. üst katlardan kendilerini fark eden öğrencilerin gülmekten yerlere yatması. bahçedeki öğretmenlerin olan bitene anlam verme çabaları...
ele geçirilen her türlü atkı, bere, yelek, ceket, mont vb.. giysinin alınıp birleştirilmesi, bunların büyükçe bir montta toplanması, montun kollarına içi dolu eldiven, başına ise kafa şeklinde doldurulmuş bir bere takılması...
ardından bunu arka köşeye, uyurmuş gibi monte etmek, sınıfa girildiğinde gerçekten de montunu giymiş bir öğrencinin alnını yarım çember oluşturmuş kollarının üzerine koyup uyurmuş izlenimi vermesi, sınıfa matematik öğretmeninin girmesi, herkesin ayağa kalkıp mont adam'ın haliyle olduğu yerde yatması, öğretmenin sinirlenip "kalksana evladım" diye birkaç kez tekrar etmesi, bizim anıra anıra gülmemiz, sonunda öğretmenin kaşları çatık vaziyette o köşeye ilerlemesi, durumu anlaması ve hala anıra anıra gülen sınıfta bir arkadaşa patlayıp "ne gülüyorsun gerizekalı" demesi...
sonradan bunu geliştirmiştik; öğretmen masasına oturtmuş, içi doldurulmuş pantolon, bot giydirmiş, tebeşirle yüz çizmiş, tek eline kutu kola vermiştik. felsefe hocası buna daşşaktan kızarken resim filan çekmiştik... benden fazla insana benziyordu.
din dersinde ermeni ve musevi arkadaşlar muaf oldukları için dışarı çıkarlar. din hocası gelir ve tam ders başlayacakken kapı açılır ve içeri unuttuğu çantasını almak için musevi arkadaş girer. arkadan bir ses: işteeee sonunda doğru yolu buldu.
edebiyat dersinde hocanın serbest konulu kompozisyon yazmamızı istemesinin üzerine yanımda oturan arkadaşın, kukuland diye bir başlık attığını görmek, ehehe diye gülüp geçmek, akabinde arkadaşın kukuland içerikli yazılarıyla yaklaşık 1 sayfayı doldurması ve hocanın süre bittiğinde yanımda oturan arkadaşın elini kaldırmasıyla ona kompozisyonunu okutmaya başlaması... ana teması ve girişi şöyleydi:
"kukuland.. kukuland'de bir sürü kuku vardı, ve herkes orda mutluydu, kuku peşinde koşan genci yaşlısı herkes güzel bi hayat yaşıyordu..."
bayan hocamız, durumu anlamamazlıktan geldi ama kıpkırmızı olmak suretiyle bütün kompozisyonu öğrencilerin dumur olup, kıkırdamaları ile birlikte dinlemişti...
ingilizce dersinde öğretmen paragraf okuma yaptırırdı, klasik her ingilizcecinin yaptırdığı gibi . öğrenci paragrafı okurken rastgele bir yerde durdurur, yanındakine "sen devam et" derdi ve böyle böyle bütün sınıf gezerdi olay. yalnız biz en arkada otururduk, önümüzdekilere sıra geldiğinde sıranın altına eğilir, sağ taraftaki blokta en arkanın bir önünde oturan ve sınıfın en çalışkanlarından olan arkadaşa "sen devam et, akın devam et devam et" diye baskı yapardık, o da kalınan yerden devam ederdi, biz de hem bişi okumazdık hem de eğlenmiş olurduk.
bir gün hoca sınıfta alakasız bir şekilde ders anlatırken gözümüz akın'a takıldı. kendinden geçmiş, hayallere dalmış bir şekilde aval aval bakınıyor tavana. dedik şunu bi işletelim. durduk yerde "akın devam et devam et, sayfa 88 ikinci paragraf" demeye başladık. akın bir anda heycanlandı, eli ayağına karışmış bir şekilde hızlıca sayfaları açtı, hoca bir yandan ders anlatırken durduk yerde gayet gür bir sesle akın;
- dear richard! i have a new dog. it's name is max. i love it so much. it is so clever...
diye bağırmaya başladı. bütün sınıf napıyor la bu mal diyo. hoca aval aval bunun suratına bakıyor.
+evladım napıyosun, gerizekalı evladım hoop aloo napıyosun? ne max olum ne diyosun, alov?
- okuyorum hocam işte paragraf
+yapma evladım manyak mısın sen bak şurda ders anlatıyoruz. gerizekalı evladım benim. neyin peşindesin sen?
biz gülmekten birbirimizi tekmeledik artık. valla akın'ın o hiçbir şeye anlam veremeyen ifadesini alıp caps yapsaydım almış yürümüştüm şimdi. nihahahah. hala gülüyorum. oğvf.
okulun dışında tüp arabası geçince zil çaldı sanıp sınıfı terkeden bir hocanın yaptığı sınav sırasında zaten iki küçük çizgiden ibaret olan gözlerini görememem sonucu "anam hoca uyuyo galiba abanayım kopyaya" diyerek iyice gözlere konsantre olmam. hocanın gözlerinde kaybolmam. hocanın "ne bakıyorsun lan" demesi sonucu kendime gelmem...
her okulda gerçekleşen türden bir sınıf kapısının çalınıp kaçılması olayında. dersi bölünen hocanın fırlayarak sınıftan dışarı çıkması. koşmakta olan zanlıları koridorun ucundaki nöbetçi öğrenciye göstererek bir bizans tekfuru edasıyla "nöbetçiler! yakalayın!" diye haykırması...
müzik dersidir. sınıfın en kilolu duygusal hatunu hastadır. midesinin bulandığını söyler. bunu duyan haylaz öğrencilerden biri kızın arkasından kıza inanılmaz derecede iğrenç betimlemeler yapar. işte " şu an bok yediğini düşün", "şu an sınıftaki en iğrenç öğrencinin ayaklarını yaladığını düşün" vs. vs. bir kaç dakika içinde sabah güzelcene kahvaltısını yapmış tombul hatun "vöeeeeeeeeh" diye çıkarıverir. çıkarırken de flüt kabı kusmuğunun üstüne düşer. "anaaaa hatun derste flüt kabını yemiiiiş" şeklinde dedikodunun yayılmasıyla sınıfta 3 kız ve 1 erkek de kusmaya başlar. ders iptal olur. ortalığı bok götürmesi denen olay dersin ortasında gerçekleşir.
finale yaraşır bir hikayeyle bitirelim
bir arkadaşın şabalak bir arkadaşı gaza getirip okulun içinde torpil patlattırması. tamam bu olay bir lise için normal diyebilirsiniz çünkü her tenefüs osuruk bombası atılmayan lise yoktur. asıl olay bu şabalak arkadaşın kontrolden çıkmasıyla patlak verdi. adamın öyle hoşuna gitti ki günde 3-4 tane patlatmaya başladı artık. kimseye görünmeden merdiven boşluğundan bırakıyordu torpili ve güüümm! bir yankılanıyordu sanırsın okula bombalı saldırı var. iş çığırından çıkınca çocuğa "olum yapma lan bak yakalanırsan okuldan atılırsın" desek de artık kontrolden çıkmıştı. okulda olağan üstü hal ilan edilip tüm hocalar ve yönetim torpilciyi aramaya başlamıştı. hocalar her girdiği sınıfta bunun duyurusun yapıyordu o kişi aranızda bilen varsa söylesin diyerek ama kimse gık çıkarmıyordu.
hatta bir gün lisedeki sınıf hocamız çok ağır konuşmuştu. sınıfın o anki soğukkanlılığını unutamıyorum. felsefe hocasıydı ve dobra bir adamdı. derste filan küfür etmekten çekinmezdi. işte başladı konuşmaya ve sonunda "o orospu çocuğunu bulun" diyerek bitirdi. herkes çaktırmadan torpili patlatan arkadaşın yüz ifadesine bakmaya çalışmıştı ama kimse renk vermemişti yine. sout park sessizliği olmuştu sınıfta. buna rağmen eleman ertesi tenefüs yine patlatmıştı. biz sınıfta ya da kantindeyken gürültü kopunca artık "cengiz yine patlattı" diyerek muhabbete kaldığımız yerden devam ediyorduk. çünkü bizim için gayet rutin bir olaydı.
bir ders anısızın arama yapılmıştı patlayıcı maddeyi bulmak için. tüm okulda çantalar montlar filan didik didik aranmıştı ama eleman bahçedeki trafonun içine saklıyordu mühimmatı. bir derste en arka cam tarafında oturan benim yanıma oturmuştu. hoca ders anlatırken eleman yanımda torpili yakıp camdan aşağı attı ve ders anlatan kadın hocamız altına sıçarak "kim atıyorsa allah belasını versin bi yakalanmadı gitti" diyerek isyan etmişti. yine bir gün en üst kattan torpili bırakmış bodrum katında merdivene çıkıp ampül değiştiren hademenin dibine düşüp patlamış adamın beti benzi atmış bir süre kendine gelememiş. bunları da hademenin eşi anlattı. başında toplandık kadın başladı "atanın allah belasını versin benim cemal'imi niye korkutuyorlar inşallah çocuğu olmaz" diyerek. üstelik bunları derken torpilci eleman çıkıp "abla niye öyle diyosun" filan demişti. yine hepimiz bıyık altından götümüzü sıkarak gülmüştük.
yönetim bir türlü yakalayamayınca artık sınıftaki inek güvenilir kişileri itirafa zorlamıştı. her sınıftan düzgün tipleri çağırıp ifadelerini almışlardı ama onlardan da gık çıkmamıştı. çocuk da her geçen gün sınırları daha da zorlamaya başladı. bir gün yazılıya girdik birkaç dakika olmuştu gireli yine bi gümbürtü koptu bi baktık cengiz yok. saniyesinde kapı çalındı ve eleman içeri girdi nefes nefese. daha torpil yere düşmeden deparı basmış olacak ki gümledikten birkaç saniye sonra kapı çalmıştı. birkaç hafta böyle geçti ve biri gizli bir itiraf yapmış olacak ki bi gün elemanı dersin ortasında alıp götürdüler. işte sen mi patlatıyorsun itiraf et diye zorlamışlar ancak elemanın babasının ensesi kalındı. müdür yardımcısının da arkadaşı zaten.
işte eleman geldi anlatıyor, "hocam iftira atıyosunuz babamın avukatıyla görüşün isterseniz" deyince müdür yardımcısı geri vites yapmış. ya soruyorum işte oğlum filan diye bırakmış elemanı. işin en komik yanı da eleman bulunamayıp okulda efsane olunca sahte kara murat'ların çıkması. birkaç eleman arkadaş arasında ben patlatıyorum olum yaa diye hava atıyormuş. hatta bizim sınıftan bir arkadaş öyle bir ortamda bulunmuş kara murat'lık yapan elemana bişeyler sorunca triplere girmiş filan. tabi bunu duyan şabalak arkadaş da aynı yedi bela hüsnü'deki leşlerinin üzerine yatılan gaddar kerim gibi tüm icraatları ben yaptım diyerek itiraf etmek istedi ama elemanı zor vazgeçirdik. üzerinden 10 yıl geçti neredeyse şimdi evlendi bile ama şu an desen yine patlatır. öyle şabalak bir adam. bu arada okul yönetiminden okuyan olur belki diye söylüyorum, "torpilleri cengiz patlatıyordu hocam"