MÜZİK 18 Mayıs 2018
13,7b OKUNMA     650 PAYLAŞIM

Bir Efsanenin Başladığını ve Hiçbir Şeyin Eskisi Gibi Olmayacağını İlân Eden Albüm: The Rolling Stones

Rolling Stones efsanesinin başlangıç yaptığı 1964 tarihli ilk albümlerini inceliyoruz.


the rolling stones'un 16 nisan 1964'te yayımlanmış muhteşem debut albümüdür aynı ismi taşıyan albüm. grubun blues ve r&b ağırlıklı müzik kökenine enfes bir selam niteliği taşıyan leziz coverlardan oluşmaktadır. blues rock'ın britanya'daki formunun ilk örneklerindendir kanımca. (diğer briton örnekler de yine 1964 tarihli five live yardbirds, the animals ve hatta kısmen kinks gibi albümler olarak görülebilir.) british blues olarak da tanımlayabileceğimiz bu daha ''elektrikli'' ve daha rock'n'roll kayıtta, o ilk dönem yolunu bulmaya çalışan brit havayı solumamız pek tabii ki mümkün.

sonradan daha da çeşitlenecek blues rock'ın bu ilk dönemi; varlığını büyük oranda britanya'ya borçlu olan, henüz hard rock tınılarının duyulmadığı, modlar arasında da yaygınlaşmış ve rock'n'rolldan da ''elektrikli'' karakterini kazanmış bir türe işaret eder. işte, the rolling stones da bu ilk döneme hem dahil olmuş, hem de yön vermiş gruplardan birisidir. (diğer en önemli ve rafine isim ise hiç kuşkusuz ki the yardbirds'tür; blues rock'ın sonraki dönem değişimlerine bu grubun ve elemanlarının sonraki dönem işlerinin etkisi çok fazladır.) the rolling stones da, bu nefis grubun pek nefis başlangıcıdır işte.

bu ''bulanık'' albüm; r&b'ye, blues'a, rock'n'roll'a dair izler taşıyan, doğal olarak bu türlerin orijinlerine de sahip çıkan bir albüm

(''bunda ne var?'' diye düşünüyorsanız bir şeyi gözardı ediyorsunuz demektir: 1960'ların başına kadar, britanya'da bu türler -kısmen rock'n'roll dışında- tamamen ''amerikan'' olarak etiketlenebilirdi aslında. britanya, bu döneme kadar brit folk ve skiffle gibi ''öz'' izleri taşımaktaydı henüz. ada'dan çıkan müzisyenler de, bu türler minvalinde müzik yapmaktalardı. fakat zamanla ''amerikan'' müziği, -ki burada esas pay ''amerika'''ya ait de sayılmaz aslında, elimizde kocaman bir afrika müziği ve müzik kültürü; zencilerin nefis ritimleri ve vokalleriyle dolu müzik külliyâtı: jazz, blues ve r&b mevcut. beyazlara ait olan ise hillbilly ve bluegrass'ten başlayarak country olarak düşünülebilir. ''amerikan müziği'' olarak düşünebileceğimiz kısım ise elbette ki bu türlerin etkileşimi ile kendisini göstermeye başlamış rockabilly ve sonrasında gelişen rock'n'roll olmalıdır. ''amerikan'' dememizin sebebi, britanya'daki bakış açısını göstermek aslında. yoksa o dönemde -doğal olarak popüler müzikte de- zenciler olmasaydı, müzik elbette ki bu kadar gelişim gösteremeyecekti. yani müzikteki esas pay kesinlikle siyahlara aittir, diyebiliriz rahatlıkla.) fakat işte, britanya'nın 60'lardaki marifetini burada görmemiz mümkün: sadece sahip çıkmayan, geliştiren ve bu türlerin üzerine çıkan da bir albüm aynı zamanda. (daha rahat anlaşılabilmesi için, kinks gibi nefis bir albüme de göz gezdirmek mümkündür.)

her şarkısı ayrı ayrı incelenerek dönemin britanya müziğine dair genel çıkarımlarda bulunulabilecek kadar geniş bir aralık sunar dinleyiciye. 


britanya sürümünün şarkı listesi şu şekilde

a yüzü

1. route 66
2. i just want to make love to you
3. honest i do
4. mona (i need you baby)
5. now i've got a witness (like uncle phil and uncle gene)
6. little by little

b yüzü

1. i'm a king bee
2. carol
3. tell me (you're coming back
4. can i get a witness
5. you can make it if you try
6. walking the dog

albümdeki iki the rolling stones bestesinden biri olan tell me (you're coming back); buram buram r&b kokan, every little thing'le benzeşen bir kayıt. (elbette every little thing'den yaklaşık 1 sene önce; bu durumda every little thing kendisine benziyor elbette.) ve ''ingilizler nasıl müzik yapmış bu dönem yahu?'' diyen birisine 12 telli gitarıyla, ritmiyle, tamburiniyle dinletilmesi gereken bir iş. diğer şarkılardan bu yönüyle açık şekilde ayrıt ediliyor albümde. diğer beste ise, grubun ilk döneminde kullandığı takma ismi olan nanker phelge adına kredilenmiş mest eden enstrümantal güzellik now i've got a witness(like uncle phil and uncle gene). armonikasıyla, nefis basslarıyla pek leziz.

bir de üçüncü the rolling stones bestesi mevcut, fakat buna ayrıca değinmek gerekir: little by little. phil spector'ın da katılımıyla bestelenmiş bu kayıtı dinlerken, yoğun blues etkileşimli bir rock'n'roll kaydına maruz kalmış oluyoruz. savruk vokaliyle ray daviesvâri bir hava yakalanmış ayrıca, belirtmek isterim.

arızalı kişilik: pek çok ünlü grup ve şarkıcıya perde arkasından sanatsal destek vermiş olan phil spector.

geri kalan şarkılar çok değişik skalada seyrediyor, tasnifi imkânsız derecede çeşitli ve ''renkli''. fakat ağırlıklı olarak blues ve r&b hâkim: bo diddley, slim harpo, willie dixon ve marvin gaye ilk bakışta göze çarpıyor. (chuck berry de var elbette, tabii başka türden göze çarpıyor kendileri.) genel konuşmak çok zor, bu sebeple kesinlikle şarkı şarkı bakmak gerek bu albüme. fazlasıyla ''dolu'' ve çeşitli zira.

bir diğer önemli nokta: her ne kadar grubun yayımlanmış eseri gibiymiş gibi yorumlamış olsam da; bu albüm the rolling stones'a dair ilk doküman değildir. ilk doküman, 1964 ocak ayı'nda yayımlanmış the rolling stones ep'sidir. (bu ep'ye bu entry ile değinmiyorum, karışmasın ortalık iyice. fakat nefistir tabii ki, orası ayrı.)

the rolling stones açısından albüm hakkında laf etmemiz gerekirse; albümde phil spector, little by little'da marakas katkısını yapmıştır. ian steward da bittabii ki piyanosunu çalmıştır; sadece little by little'daki piyano gene pitney'e aittir. (phil spector ile beraber gene pitney, stones'un ilk dönemlerinde stüdyoda gruba yön vermiş, yol göstermiştir; belirtmeden olmaz.)

albümün prodüktörlüğünü andrew loog oldham ve eric easton yapmıştır; ki andrew loog oldham, grubun aynı zamanda menajeridir de. (bu ilk dönem ''kötü çocuk'' imajını, the beatles'ın antitezi havasını oluşturmayı akıl eden kişidir aynı zamanda kendisi.) decca, the beatles'ı reddedebilmeyi başarmış bir şirket olarak the rolling stones'u hızlı şekilde kabullenmiş ve bir nevi ''koz'' olarak hazırlamıştır ayrıca; albüm kapağındaki maçomsu duruş da bizzat bu amaçla, the beatles'ın imajına karşıt olarak tasarlanmış sözgelimi. andrew loog oldham baş müsebbib olarak kabul edilebilir bu imaj hakkında, belirtmek isterim. 

tutmuş mudur bu imaj?

popülerite kaygısını göz ardı edersek bu soruyu sormamamız gerekir; fakat bu ''nefis'' müzik karşısında imajın çok da önemli durmadığını söylemem lazım. ancak albüm listebaşı olmuş, tutmuş bir albümdür elbette; her yönüyle başarıyı yakalamıştır hakkı olarak. abd'de england's newest hit makers gibi çok iddialı bir isimle yayımlanmıştır hem de; fakat tutmuştur bu ''iddialı'' imaj. hem de 1964 gibi the beatles'ın abd'yi gerçek anlamda salladığı bir yılda bayağı tutmuştur yahu!

bu anti-beatles imajı -gerçekten de bu tamlamayı kullanmış grubun kâşifi, menajeri ve prodüktörü andrew loog oldham- sanırım grubun the beatles altında piyasada ezilmekten kurtulmasını sağlayabilecek bir limandı aslında. (müzikal anlamda değil bu, ''piyasa'' gibi bir gerçekten söz ediyoruz. aksi durumda wednesday morning, 3 am gibi nefis bir albüm de gürültüye kurban gitmiştir aynı yıl, en basit örnek olarak.) ve ''göstermelik''ti, sonradan beatles stones çekişmesi olarak karşımıza ciddi şekilde çıkmış olsa da; (ki, the beatles elbette ki karşılaşma kabul etmeyecek derecede üstündür.) ki piyasada değil sadece, mick jagger da bayağı kaptırıp laf etmiştir bu hususta -elbette ki stones lehine-; fakat gülünüp geçilir elbette. (sonuçta henüz grubun imajı böyle oluşturulmamışken, i wanna be your man'den kalan bir dostluk da vardır, hatırlatalım.)

son olarak eğlenceli bir not olsun bu da

albümün britanya versiyonu ve orijinali olan the rolling stones ile abd versiyonu olan england's newest hit makers'ın sadece açılış şarkıları farklıdır. orijinal versiyonda, bo diddley imzalı mona (i need you baby), abd'de ise buddy holly parçası olan not fade away duyulur. tesadüf müdür bilinmez; iki şarkı da bo diddley ritmi ile bestelenmiştir, eşitlik her türlü sağlanmıştır stones adına.

Arkadaş Ortamında Konuşmaya Bile Cesaret Edemeyen Birinin Spor Sayesinde Yükselişinin Öyküsü