Bir Askerin Anlatımıyla: Şarjörün Tetiğin Arkasında Olduğu Tüfek Tipi Bullpup
hemen hemen tüm bullpup silahlarda şarjör, kabzanın gerisinde olduğundan dizaynının ana esprisinin bu olduğu düşünülür ama aslında bullpup; mekanizmayı, kabzanın gerisine çekmekle ilgilidir. şarjörün ve kabzanın mekanizmanın önünde olduğu bullpup aşırı nadir de olsa vardır (mesela bond arms bullpup9) ama bunlar bir ihtiyaca cevap vermekten ziyade "ben yaptım oldu" tarzı dizaynlardır.
tarihte ateşli silahların gelişimini izlerseniz orta çağ'dan beri değişmeyen bazı dizayn elemanları olduğunu farkedeceksiniz. çok radikal değişen mekanizma, besleme/feed gibi özellikler yanında mesela namlu gibi şeyler aşağı yukarı hep oradadır. bu gelişim tablosunda bullpup dizaynlar o ana kadar çok da denenmemiş bir şeyi deneyerek mekanizmayı atıcının elinin kolunun arkasına çekmeyi denerler. ulaşmayı amaçladıkları fayda silahın genel gücünü düşürmeden boyunu kısaltma merakıdır. bunun gerçekleşebilmesi de metal kovanın çıkışından sonrasına tekabül eder. ancak bunun gerçekleşmesi teknolojik olarak mümkün idiyse de gereksinim olmadığından bullpup 100 yıla yakın bir süre sadece bir fikir olarak yaşamıştır. mesela tarihte bilinen ilk bullpup dizaynı 1866'da yapılmış olmasına rağmen silah sanayisinin coştuğu birinci ve ikinci dünya savaşında bir devlet çıkıp "bullpup silah istiyorum bana biri bullpup silah yapsın" demiş değildir. bir allahın kulu da çıkıp "ben şöyle bir bullpup silah dizayn ettim ve geleneksel kabza arkada mekanizma şarjör önde dizayndan da daha iyi" dememiştir diyememiştir.
bu mekanizma arkada kabza önde dizayna bullpup denmesi de zaten silahın felsefesini ortaya bizzat koymaktadır. bullpup bulldog köpeği yavrusu (bulldog pup) kelimelerinin birleşmesiyle ortaya çıkmış bir terimdir. bulldog kısa boyuyla, çirkinliğiyle ve gücüyle ün salmış bir köpektir. yani dizayn hem kısa, hem güçlü hem de estetikten yoksun olduğundan böyle demişlerdir.
birinci dünya savaşı'nda fikir biliniyor olsa bullpup dizayna ihtiyaç yoktur. devir çamurun balçığın içinde tek tek atış yapıp süngü hücumuna kalkma devri olduğundan daha kısa ve daha seri atışlı bir silahı piyadenin eline vermek zaten eşyanın tabiatına aykırıdır. o tip şeyler kimsenin istediği/düşündüğü şeyler değildir. daha kısa silah süngü radyusunu kısaltmakta, daha seri atış mermi ikmalini zorlaştırmaktadır. o yüzden ortalarda pek ww1 bullpup göremezsiniz.
bullpup'ın kafayı sivriltip doğrulması ikinci dünya savaşının bitişinden sonradır. zira ikinci dünya savaşı oyunun kurallarını biraz değiştirmiştir. bu yıllarda makineli tabanca/smg resmen gidip rüştünü ispat ettiğinden kısa menzilde bu ufak tefek aparatların çok yüksek atış gücünün kazandırdığı avantajlar herkesin ilgisini çeker. hele ki almanlar mp44/stg44 silahı ile piyade tüfeği diye bir şey icat etmiştir. bu silahın açtığı yolda, gösterdiği hedefe hiç durmadan yürümek isteyen dünya orduları modern piyade tüfeği dizayn işlerine de başlarlar. artık süngü vs işleri de pek kalmamıştır o zaman bu dar alanda 30 mermiyi takır takır sıkan bu silahlar neden güçlerinden hiç bir şey kısmadan daha kısa ve kompakt da olmasın? bullpup dizaynın önünde yollar işte o zaman açılır.
1946 yılında avtomat kalaşnikova prototipi ak46 (daha ak47 olmadan) sovyet ordusu testlerine girerken aynı yarışmada aynı mermiyi kullanan kimselerin bugün hatırlamadığı bir de bullpup sovyet dizaynı olan korobov tkb-408 vardır. bu silah girdiği testlerde gayet de başarılıdır. ama macera aramayan sovyetler hem bu denli bir yeniliğe o kadar da açık olmadıklarından hem de kalaşnikov girdiği her testi yıldızlı pekiyi ile geçtiğinden korobov tüfekleri prototip aşamasında kalmıştır.
amerikan ordusu da bullpup dizaynlara bir miktar ar-ge parası ayırmış m1 garand tüfeğinin yapımcısı john garand t31 diye deneysel bir bullpup deneyecek ama bu da hizmete girmeyecektir. amerikalılar 20 yıl uğraşıp olmadık şeylere milyon dolarlar harcadıktan sonra en sonunda m1 garand tüfeğine şarjör ekleyip m14 tüfeğini yaratacak. bununla vietnam'a gidip savaş verecek, orada bunu daha kötü bir dizaynla (bkz: m16a1) değiştireceklerdir. bullpupla ilgisi olmadığından çok girmiyorum ama amerikalılar bullpup işlerine pek bulaşmamışlardır.
ingilizler bullpup işine çok ciddi eğilip bu sistemin yapısal gerekliliklerine falan uygun optimum mermi falan da dizayn ederek çok başarılı bir em-2 bullpup tüfeği yapar. ancak bu .280 mermisini geleneksel ordu gözlemcileri güçsüz bularak 7.62x51mm nato kalibresi kullanan fn fal tüfeği satın almaya karar verirler.
avusturyalılar mutlu sonla biten ilk bulpup dizaynını aug-steyr ile yaparlar. polimer ağırlıklı gövde yanında değişebilen namlu ve namlu konfigürasyonu (tek hareketle piyade tüfeği namlusunu ağır namlu ile değiştirip hafif makineli tüfek yapma gibi) ve sabit optik gibi özellikleriyle çok modüler bir silah olur. zamanına göre de çok fütüristik bir dizayn olduğundan bullpup modasını da bu silah açar.
hemen arkasından fransa famas ile, ingiltere ise l58a1 ile bullpup piyade tüfeğine komple geçen ilk büyük ordular olurlar. bu akımın en büyük destekçileri olarak da çin qbz-95 ve israil de imi tavor tüfekleriyle bulpup furyasına dahil olurlar.
iyi özellikleri şöyle sıralanabilir
1. boyu: geleneksel konfigürasyondaki bir silahla aynı namlu boyunda olmasına ve aynı mermiyi atmasına rağmen geleneksel silahtan çok daha kısadır. şehir içi çatışmalarda, araç içinde dar alanlarda vesaire bullpup cep herkülü gibi bir şeydir. boy kısa olduğundan silahı saklama gizleme gibi çekinceleri olan koruma timleri bunların başlıca müşterisidir.
2. ağırlığı: mekanizma genellikle dipçiğe çok yakın olduğundan geleneksel konfigürasyonda düz ağırlık görevi gören dipçikler bullpuplarda ya çok küçük ya da yok derecesindedir. bu da ağırlıktan büyük tasarruf sağlar.
3. ağırlık merkezi: geleneksel bir dizaynda ana ağırlık etmenleri namlu şarjör mekanizma atıcının ilerisinde dururken bullpup dizaynlarda bunlar atıcının zenitine çok yakın konumlandığından ileri geri giden mekanizma daha az tork yaratır. seri atışları bir nebze daha rahattır. özellikle atıcı hareket halindeyken seri atış isabetliliği geleneksel konfigürasyon atıcılarına göre daha barizdir.
4. namlu yükselişi: mekanizma ile dipçiğin birbirine olan yakınlığı yüzünden geri tepme atıcının omzuna daha direkt geçer. klasik konfigürasyonda aynı hizada olmayan veya birbirine kaldıraç ya da kasnak olan aracı dizayn elemanları yüzünden geri tepme namlu yükselişine daha çok sebebiyet verir. bullpup ise klasiğin ancak %60'ı kadar yükseliyor diye biliyorum.
kötü özellikleri de yok değildir
1. nişan aldığınızda bütün patlamalar sürtünmeler kanırtmalar yanağınızı çenenizi dayadığınız yerin 1 cm altında gerçekleştiğinden ne çıkan gazlardan, ne traşlanan kovan parçacıklarından, ne de aksiyonun şiddetinden kaçabilirsiniz.
2. böyle hiç olmayacak bir şey vukua gelir; namlu tıkanır, silah patlar, ikiye ayrılırsa bunun olduğu yerin oraya yüzünüzü dayıyorsunuz.
3. gez ile arpacık arasındaki mesafe daha kısa olduğundan optiksiz atışlarda klasik konfigürasyon tüfeklere göre zayıflardır.
4. tetiğin mekanizmaya olan daha uzak konumu yüzünden ta önden tetik çekip ta arkadan mekanizma boşaltmak için arada gereken makine elemanları vs. tetik çekiş ağırlığını gereksiz bir şekilde artırmaktadır. tetik çekiş isabetin baş sorumlusu olduğundan bullpup silah isabeti konusunda bu konuya atıf yapmayan pek yoktur.
5. şarjör değiştirme işi klasik konfigürasyona göre her daim meşakkatlidir. ar tipi bizim de kullandığımız klasik konfigürasyonlarda tetik parmağını uzatıp şarjörü düşürmek tek bir harekete bakarken, bullpup silahlarda bunu atış hattını bozmadan yapmak büyük maharet isteyen bir iştir.
6. fişek yatağını direkt olarak gözle kontrol, fişek yatağının pozisyonu yüzünden klasik konfig silahlara göre çok daha zordur.
7. estetik! bullpup kısa boyu yüzünden geçit resimlerinde falan askerin boyuyla genellikle tezat bir uzunluktadır. süngü takılınca 2 metre vs. olan silahların kullanıldığı dönemlerden kalan bir gösteri olan geçit resmiyle bu silahlar birleşince ortaya garip görüntüler çıkmaktadır. fransız ordusu famas tüfeklerini göğüslere sabitleyip süngü falan takıp öyle geçit resmi yapmaya çalışmaktadır. ingilizler de keza lee enfield/fn fal döneminde kullandıkları koca tüfekler gidip yerine ufacık l58a2'ler gelince geçit resminde falan deyim yerindeyse tüfeği neremize soksak bilemedik ikilemine düşmekten kurtulamamıştır.
...
şahsen ben bu furyanın zirveyi 2000'lerin ilk yarısında yaptığını ve artık yavaş yavaş inişe geçtiğini değerlendiriyorum. evet, bullpup silahların cevap verdiği sorunlar yok değil ancak bunlara cevap verirken yol açtığı sorunlar da göz ardı edilemiyor. ingiliz bullpup'ı l58a1/a2 kullanıcılarının özellikle nato'da bu silahı özellikle sevdiklerini ben hiç görmedim. daha çok biz yaptık oldu, ingiliz dizaynı, ingiliz teknolojisi, ingiliz vizyonu gibi kendilerini gaza getirdikleri şeyler yüzünden seçilmiş silahlar gibime geliyor. askerlerden gelen geri bildirimler bu silahların tarihleri boyunca hiç bir zaman iyi değildi. ve o yoldan şimdi dönmeye de başladılar. bullpup dizaynın bayrak taşıyan öncülerinden fransa keza 1978'den beri kullandığı famas tüfeğini 2017 yılında alman hk416 klasik konfigürasyon tüfeği ile değiştireceğini açıkladı. le clarion efsanesi de öyle inişe geçti. onun gerisi de gelir.
ileride bullpup furyasına tekrar komple dönmeyi gerektirecek kadar farklı endüstriyel veya askeri bir gerçeklik vukua gelir mi bilemiyorum ancak çok da sanmıyorum. 20.yy'ın ikinci yarısındaki bullpup furyasında da bu öne sürülen faydaların ne kadarı gerçekten bunlar olmadan yaşayamayan askerlerin gereksiniminden, ne kadarı "biz yaptık oldu, en fütüristik silahı kullanan ordu bizimkisi" motivasyonundan doğmuştu ona da bakmak lazım.