KÜLTÜR 8 Şubat 2017
29,5b OKUNMA     899 PAYLAŞIM

Bildiğimizi Düşündüğümüz Şeylerin Kesinliğinden Ne Kadar Emin Olabiliriz?

Şüphecilik her insanda olsa da bu konuyu derinlemesine düşünüp araştıran kişilerden bu sorunun cevabını öğrenelim. Sözlük yazarı gok yeleli bozkurtun avukati, septisizm hakkında cevaplar aramış filozofların düşüncelerini aktarmış.
iStock.com

septisizmin temelinde şu soru yatar: bildiğimizi zannettiğimiz şeylerin kesinliğinden ne kadar eminiz?

bugün septisizmdeki temel soruları amatör bir ruhla, jargonsuz denebilecek basit bir dille masaya yatırmaya çalışacağım:

#descartes#

rüyada rüya gördüğümü anlayamıyorsam, şimdi gerçek yaşamımda da bir çeşit rüyada olmadığımdan nasıl emin olabilirim? rüyada şuur rüya dışı yaşantının varlığından bile haberdar değil iken; rüya dışı yaşamımda rüya gördüğünü hatırlıyor ve rüya olgusunu biliyor. bu bağlamda rüya günlük yaşamımızın bir alt kümesi gibi görünüyor. rüyada olanların kesinliğinden şüphe duymamam bu çıkarımın özünü teşkil ediyor.
descartes’in sorusu: bir nevi matrix’in içinde olup olmadığımızı nasıl bilebiliriz? belki bir illüzyonda kandırılıyoruz ve rüya gören zavallılarız. bundan nasıl emin olabiliriz? (bkz #9008009)


#other minds problemi#:

bana benzemelerine ve benim gibi davranmalarına rağmen başkalarının da benim gibi olduğundan, robotlar olmadığından nasıl emin olabilirim? ya da olduklarından? neden bu başkalarının davranışlara bakarak onların varlığından emin olabiliyorum? bir başka örnek:
*başkalarının da dünyadaki renkleri benim algıladığım biçimde algıladığını nasıl bilebilirim?
bu noktada solipsizm diyor ki: var olan tek şey benim.

#david hume#

problem of induction: yarın güneşin kesin olarak doğacağından emin olabilir miyim? ateşe elimi 1000 kez uzattığımda yanmasına rağmen bunu tekrar denediğimde yine yanacağından emin olabilir miyim? evet elim kesinlikle yine yanacak çünkü her defasında yandı diyebilir miyim? geleceğin kesinliği geçmişte yaşanan tecrübelerde midir? bu noktada epistemolojik bir problem var gibi: geleceğe dair inancım ve akıl yürütmelerim geçmişteki deneyim ve gözlemlerim hakkındaki yorumlarıma dayanıyor. ama bunun tersi gerçekleşmiyor. yani gelecek geçmişimi etkilemiyor; çünkü zaten geleceğin gözlemini bile yapamıyorum. hume'a göre kesinlik yoktur, subjektif gözlemlere dayalı yorumlar vardır.


#bertrand russell#


solipsism of the moment: varlığını kesin olarak bilebildiğim şüphe etmediğim tek şey, hemen şimdiki “şu andaki” “ben”dir. geçmişteki yahut gelecekteki ben değil. kesin emin olduğum tek şey şu anki şuurlu durumumdur. var olduğumu kanıtlasam bile geçmişte olanların kesin olarak gerçekleştiğini bilebilir miyim? geçmişin var olduğundan emim olabilir miyim? bir geçmiş duygusu var, zaman içinde yaşanmışlık duygusu var. bunun bir illüzyon olmadığından ve geçmiş diye adlandırdığım olgunun kesinliğinden nasıl emin olabilirim? belki her şey 5 dakika sürdü ama bir illüzyon ile kandırılıyorum ve 1 milyon sene öncesinde dinozorların yaşadığına inandırılıyorum. evet geçmişten bazı izler var; ama onların varlığının geçmişteki olaylardan kaynaklandığından nasıl emin olacağım. belki de hemen 1 saniye önce yaratıldılar. varlığını kesin olarak bilebildiğim şey şu andaki “ben”dir. russell burada descartes'in perspektifine zaman ve geçmiş olgusunu da ekleyerek bakıyor gibi.

#neden septiğiz#

*peki bu skeptisizmdeki “kesinlik” neden önemli? neyin kesin olarak var olduğunu kendimize ispat etmenin nasıl bir değeri, anlamı olabilir? amacımız kesinliğine ulaşmaya çalıştığımız bilgiler vasıtasıyla kendi benliğimiz ile evren arasında bir köprü mü kurmak? hapishanede kilitli bir hücrede yaşayan mahkumun özgürlük istenci ile şuurun bilgi ve kesinlik istenci arasında bir analoji var mıdır? aristo diyor ki: "tüm insanlar doğaları gereği bilgiyi arzular"