TELEVİZYON 12 Şubat 2021
39,3b OKUNMA     558 PAYLAŞIM

Better Call Saul'un Mükemmel Şekilde İşlediği Küçük Adam-Büyük Sistem Savaşı

Breaking Bad'in öncesini avukat Jimmy McGill (Saul Goodman) üzerinden anlatan enfes dizinin temelde neleri anlattığına dair nitelikli bir yazı.

"herkes" geçimini sağlamak için 2-3 işte çalışmak zorunda değildir illaki ama böyle bir kesimin olduğunu biliyoruz, az çok. dizi aslında sadece bunu vurgulamanın derdinde değil. dizi biraz da büyük adamın küçük adama attığı kazıkları ve devletin de buna ne kadar önayak olduğunu çok keskin bir şekilde anlatmanın derdinde. ki bu vince gilligan'ın ilk rodeosu değil. kendisi the x-files'ın folie a deux bölümünde de yine küçük adamın büyük patron ve işleri altında nasıl ezildiğini son derece fantastik bir alegoriyle işlemişti.

o kadar uzağa gitmeyelim; vince breaking bad'de de yine bu konuyu çok farklı bir analojiyle ele almıştı. gustavo fring'in kartel'le olan çatışması, biraz da gus'ı küçük adam yapıyordu mesela. gus suç dünyasında dahi olsa kendisinden daha güçlü ve daha çok kaynağa sahip kartel ile mücadele etmek, kapitalist sistemde kar etmek zorundaydı. zamanla hem kartel'in şiddetli baskısına maruz kalıyor hem de kendi işini yürütmeye çalışıyordu. devletin vergisinden kaçabiliyor fakat kartel vergisinden kurtulamıyordu.

işte jimmy mcgill de bu küçük adamlardan biridir. kendisi birçok meslektaşı gibi çok büyük ve önemli okullardan diplomalı bir avukat değildir. tam aksine son derece tırt bir kurumdan, abisinin de deyimiyle kestirme yollarla avukatlık mesleğini edinmiş küçük bir adamdır. bu cv ile zaten büyük adamlar liginde her zaman baştan bir sıfır yenik olarak başlamak zorunda kalacaktır.

nitekim diploması ne abisinin gözünde ne de büyük adam olan, büyük kurum olan hhm'in nazarında değerlidir. haliyle ne kadar iyi bir avukat olduğu ya da olacağı önemsizdir. çünkü university of american samoa diploması engelini bir türlü aşamamaktadır.


büyük adamlar ligine girmeye çalışmaktan vazgeçip kendi ayakları üzerinde durmaya çalışınca ne oluyor peki?

bu sefer de bürokrasi canavarının pençesine düşüyor. hakkıyla elde ettiği ilk büyük davasının belge işleri, kağıt işleri, doğru belgelerle davayı yürütme işleri o kadar büyük, o kadar geniş ve zorlu ki, bu milyon dolarlık davayı tek başına yürütmesi imkansızlaşıyor. yani bürokrasi, küçük adamın büyük adamlar liginde kendi ayakları üstünde durmasına kafadan engel oluyor. netice itibariyle abisi bu dava seni aşar, davayı bizim firmaya verelim, sen de onlarla çalış diye öğütlüyor.

peki jimmy bunu kabul etmek zorunda kalıp hhm'e girince ihya oluyor mu? yine olamıyor. davayı getiren küçük adama ofis bile verilmiyor, sigorta bile yapılmıyor. özetle küçük adamı işe bile almıyorlar. güzel para teklif etmelerine rağmen jimmy bunu kabul etmiyor çünkü gururu inciniyor.

küçük adam olan jimmy'e madik atan sistem bununla da yetinmiyor. hapishaneler, hastaneler, vergi daireleri, polis güçleri vs gibi kurumlar, tekelinde olmasa dahi devletin ekmeğine yağ sürüyor. yani devletin izleme ve takip sistemi her kurumda işliyor. öyle ki zamanında bir arabanın tavanından içeriye dışkısını yaparak minör cinsel suçu işlemiş jimmy bu sicilinden asla kurtulamıyor. hayatının geri kalanında da bu sicil hep bağlamdan bağımsız ele alındığı için bunun ceremesini çekmek zorunda kalıyor.

bunun gibi abisi de sağlık sistemi bürokrasisine ve radarına yakalanıp, akıl hastanesine yatırılmamak için kardeşi tarafından tedavi almak zorunda kalıyor. küçük adam vatandaşlık hakkı olan hizmetlerden de mahrum kalabiliyor.


sonuçta jimmy'nin savaştığı şeyler

- geçim derdi
- bürokrasi
- büyük adam/kurum
- abisi
- kendisi
- önyargılar

oluyor. hal böyle olunca da jimmy kıvrak zekasıyla, slippin jimmy personasını kucaklayarak hayatta kalma mücadelesi vermeye başlıyor. içine düştüğü her sistemin bir açığını bulup, sistemi maymun ederek hem geçimini sağlıyor hem de büyük adamlar liginde adını ve ünvanını, imajını yaratmaya başlıyor. böyle böyle breaking bad'den bildiğimiz saul goodman'a dönüşüyor.

peki sizce jimmy mcgill bu şekilde, bu yollarla sisteme galip gelmiş mi oluyor? büyük adamı alaşağı etmiş mi oluyor? belki pratikte evet. fakat bedelini ağır ödeyerek. ruhunu satarak, sevdiklerini kaybederek, kaskatı, kalpsiz, karikatür gibi bir adam halini alarak. o yüzden kendisine pek de kazanan diyemiyoruz. dizi de zaten bunun kararını izleyiciye bırakıyor, breaking bad'de olduğu gibi. walter white günün sonunda gerçekten iyi bir adam mıydı? yoksa kötü bir adam mı? yaptıklarını nereye kadar gerekçelendirebildik? aynı soruyu jimmy mcgill için de sorduruyor.