Bebekteki Genetik Materyalin Anne Kanına Karışması Durumu: Mikrokimerizm
mikrokimerizim nedir?
halihazırda döllenmiş ve zigot formunu almış yumurtanın, embriyoya ve fetüse dönüşmesinden doğuma kadar olan süreçte, plasenta aracılığıyla genetik materyalinin bir kısmını, özellikle bir kısım protein yapılarını ve otoimmün hücrelerini, anne kanına aktarmasıdır. fetal hücre adı verilen aktarılan bu genetik materyal hem plasenta bariyerini hem de son derece seçici olan kan-beyin bariyerini aşabilmektedir. mikrokimerizm ve kimerizm, yalnızca çocuğun biyolojik babadan farklı genetik materyal taşıması anlamına gelmemekte, lydia fairchild* vakasında olduğu gibi, annenin de dna testlerinde kendi çocuğunun annesi çıkmaması gibi fantastik sonuçlara yol açabilmektedir. bunun yanında, kimerizm kendini, kişinin aynı anda iki farklı kan grubuna sahip olması şeklinde de gösterebilmektedir.
güncel hayattan daha basit bir örnek vermek gerekirse, kemik iliği naklinde, ilik nakli olan hastanın iliği nakleden dönorun kan grubuna zamanla geçiş yapması tipik bir kimerizm örneğidir (kemik iliği nakli için dönor ile hastanın aynı kan grubunda olması gerek yoktur). kemik iliği naklinden kaynaklı kimerizm, kişinin kendi sperminde farklı genetik materyal taşıması, hatta dna testinde kendi cinsiyetinin farklı çıkması gibi ekstra-fantastik sonuçlara da yol açabilmektedir.
mikrokimerik fetal hücreler, hamileliğin 4.-5. haftalarından itibaren anne kanına geçmektedir. doğumdan 27 yıl sonra bile anne kanında dolaşabilen mikrokimerik materyalin kan-beyin bariyerini aşarak beyne yerleşebildiği tespit edilmiştir. yapılan bir çalışmada, sadece erkek y kromozomunda bulunabilen ve xx kromozomuna sahip bir kadında bulunmaması gereken bir genin, örneklem kümesindeki kadınların %63'ünün beyninde varlığını sürdürdüğü tespit edilmiş. başka bir araştırmada, geçmişinde hamilelik, düşük veya kürtaj öyküsü olan kadınlarda görece yüksek oranda mikrokimerizm tespit edilmişse de, hiçbir hamilelik geçmişi olmayan kadınların da %10'unda mikrokimerizm tespit edilmiş; bu da mikrokimerizmin önceki veya paralel genetik kuşaktan (abi, baba, dede vb.) da aktarılabildiğine dair bir kanıt olarak öne sürülüyor. hatta aynı durumun gözlemlendiği bir araştırma daha yapılmış.
annenin ileriki yaşlarında yakalandığı, bağışıklık sistemi ile ilgili otoimmün ve nörolojik hastalıklarda ve meme kanseri gibi bazı kanser türlerinde mikrokimerizmin rol oynadığına dair çalışmalar mevcut olmakla beraber, tam tersine mikrokimerizmin meme kanseri riskini azalttığını gösteren araştırmalar da var; bu hastalıkların teşhis ve tedavisinde genetik biliminden yararlanılması amacıyla bu çalışmalar günümüzde ciddiyetle devam ediyor. bir başka enteresan çalışmada, evrimsel biyoloji yönünden, annenin çok sayıda çocuk sahibi olması ile az sayıda çocuk sahibi olması arasındaki trade-off mekanizmasında mikrokimerizmin etkisinin olabileceği anlatılmış. mikrokimerizmin annenin sağlığı üzerindeki negatif yönleri kadar, bağışık sistemini güçlendirebildiği ve mikrokimerizmden etkilenmeyen kanser hastalarına kıyasla ömrü uzatabildiğini gösteren pozitif bulgular da tespit edilmiş. gerek gebelik gerek emzirme sürecinde bebeğin kendini annenin bağışıklık sistemine karşı savunmasında da mikrokimerizmin evrimsel bir mekanizma olduğu düşünülüyor. anne kanından fetal dna tespiti gibi gebelik tarama testleri, kimerizm ve mikrokimerizmin olası olumsuz sonuçlarını önlemek amacıyla uygulamada kendine gittikçe daha fazla yer buluyor. kısacası, mikrokimerizmin anne ve çocuk sağlığı üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerinin tamamen ortaya çıkarılması için bilim şimdilik yolun başında görünüyor.
bir parantez açalım
mikrokimerizm, cinsel ilişki sırasında yumurtayı dölleyememiş olan spermin bir şekilde ovumda konaklayarak, daha önceden döllenmiş yumurtaya genetik materyal aktarabilmesi anlamına gelen telegonya etkisi ile karıştırılmamalıdır.
meyve sinekleri üzerinde yapılan araştırmalarda saptanan telegonya etkisi "non-genetic paternal effect" yani genetik olmayan bir etki olup, günümüz bilimsel verileri ışığında insanda hali hazırda bir sperm tarafından döllenmiş yumurtaya (bkz: zigot) başka bir sperm tarafından genetik materyal transferinin varlığı ispatlanmamıştır. spermin döl yolu içindeki ömrü (ortalama 5 gün) ile yumurtanın menstrual döngüdeki ömrünün (olgunlaşmadan itibaren ortalama 36 saat) çakıştığı zaman penceresinin darlığı bir yana, halihazırda döllenmeden sonra hücre bölünmesi sürecinin derhal (döllenmeden yaklaşık 90 dakika sonra) başladığı blastomer safhasında, yumurtanın geliştirdiği cortical reaction nedeniyle zigotun tekrar döllenmesi veya ikincil bir genetik materyal kabul etmesi biyolojik olarak mümkün görünmemektedir. yani evrim bunun önlemini almıştır.
bununla birlikte, polyspermy denilen, birden fazla spermin yumurtayı döllemesi fenomeni, omurgalılardan bazı kuş ve sürüngen türlerinde, denizde yaşayan bazı yumuşakçalarda ve amfibilerde var olsa da, insan yumurtasında polispermi yaşanması durumunda zigot kromozom fazlalığından dolayı gelişimini sürdüremeden ölmektedir. tek istisnası, çift yumurta ikizi doğumlarda iki adet olan zigotların birinin diğerinden farklı genetik materyal içermesi olan sesquizygosis durumu olmakla beraber, bu durum çok nadir görülmektedir. yani imkânsız değil. bu durumda bile, fetüslerden birinin yaşama ihtimali görece düşük olduğundan, fetüs anne karnında ölebilmekte ve diğer fetüs sağlıklı şekilde doğduğunda genetik materyalinin babasınınkinden farklı olduğu ortaya çıkabilmektedir. ortamlarda mikrokimerizme örnek olarak gösterilen şu haber aslında bir sesquizygosis (veya heteropaternal süperfekondasyon) vakasıdır, ki mikrokimerizm gibi süperfekondasyon da kimerizmin bir alt türüdür (tetragametic chimerism), fakat birbiriyle aynı şey değillerdir.
karıştırılmaması gereken diğer bir durum ise, doğrudan polispermi olmaksızın, zigotun bölünme aşamasında mutasyondan dolayı kromozmları eşit oranda (23+23) paylaştıramamasından kaynaklanan trisomi vakalarıdır. down sendromu, xxy, xyy, xxx sendormu gibi vakalar trisomi vakalarıdır. tek bir zigotta eksik/fazla/farklı genetik materyal bulunmasına yol açan mutasyonlar, genetiğin dalı olan mosaicism alanında inceleniyor.