KÜLTÜR 15 Mayıs 2017
296b OKUNMA     1099 PAYLAŞIM

Anglosakson Tam Olarak Ne Anlama Geliyor ve Kıta Avrupası Deyimiyle Arasındaki Fark Nedir?

Anglosakson ifadesini günümüzde kullanmak, deyimin kökeninin çok eskilere dayanması sebebiyle kafa karıştırıcı olabiliyor. Ek olarak "Kıta Avrupası" deyişiyle de arasında derin bir kültürel fark varmış. Sözlük yazarı "medeniyet"e bağlanıyoruz.
iStock.com


anglosakson, kökeni itibariyle 5.yy'dan 1050'lere kadar ingiltere'yi yönetmiş cermen halkını ifade etse de, günümüzde sosyal bilim makalelerinde daha farklı bir anlamda kullanılır. 1000 yıl önceki halkı ifade etmez yani.

anglosakson tabirine bir makalade rastlarsanız, anadili ingilizce olanlara ait devlet, ulus, felsefe, yapı, düşünce sistemi, hukuk sistemi, bilim vs. aklınıza gelsin. daha somut bir tanım yaparsak, ingiltere ve abd gelsin. ama sakın ola tüm batı, avrupa birliği, hele hele fransa, almanya falan gelmesin aklınıza. zaten bu kavramı kullanan kişi, bahsettiği konudaki batı'nın genel eğiliminden farklı olarak spesifik ingiliz veya amerikan etkisini kast etmek için kullanıyordur.

ingiltere ve abd, dış politikada daha realist, daha çıkarcı ve üstüncüdür. ekonomide ise neoliberal, küreselleşmeci ve kapitalisttir. beyaz ırk la işte. anglosakson. her ikisinin çıkar ve politikaları hemen hemen ortaktır. birbirlerinin destekleyicisidirler.


fransa ve almanya ekolü ise ulus fikrinden ziyade avupalılık kimliğini, ortak yaşamı, ortak hedefleri daha çok ön plana çıkaran, sosyal demokrasiye, ekonominin sosyal yönüne ve refah devleti anlayışına daha çok önem veren ekollerdir. bunu ifade etmek için de kıta avrupası ifadesi kullanılır. halkın refahı için devletin müdaheleciliğine daha sıcak bakarlar. sosyalist veya sol değil ha. yanlış anlaşılmasın. liberal, muhafazakar, sosyal demokrasi yönleriyle tezahür edebilir ama temelde piyasa ekonomisine karşıt değildirler. ancak refah için müdaheleye, yönlendirilmeye ve kontrole daha açık. nazi almanyası veya dünya savaşlarındaki ittifaklar sizi yanıltmasın. burada öyle 50-60 yıla ait olmayan, tam tersine bu ulusların her yapısına nüfuz etmiş bir sistemden bahsediyorum.

kısacası ingiltere ve abd'nin temsil ettiği anglosakson model, daha realist, daha çıkarcı, daha katı, ekonomi temelli bir modelken; almanya ve fransa'nın temsil ettiği kıta avrupası modeli, daha idealist ve sosyal temelli bir modeldir.

anglosakson ve kıta avrupası blokundan farklı olarak bir de isveç, finlandiya ve avusturya'nın temsil ettiği bi tarafsızlık ekolü var. onun konumuzla çok ilgisi yok.


özetle, bir makalede yazar anglosakson tabirini kullanıyorsa, bilin ki mesele her neyse o mesele ile ilgili kadim ingiliz ve amerikan etkisini/yapısını/düşüncesini kast ediyor.

bir makaleden alıntıladığım örnek bir metin:

"avrupa birliği’nin iddiası, küreselleşmeye sadece katılmak ya da katkıda
bulunmak yerine uluslararası ekonomik, sosyal ve çevresel konularda kendi sosyal
modelini, değerlerini, normlarını, yaşam ve çalışma standartlarını koruyarak
küreselleşmeyle birlikte var olmak ve küreselleşme karşısında politikaları
insancıllaştırmaktır. avrupa birliği, sosyal refah açısından geleneksel olarak abd’den
daha güçlüdür ve abd önderliğindeki küresel neoliberalizme karşı avrupalı bir
“sosyal” alternatif oluşturabilme iddiasını taşımaktadır. sosyal demokrasiyi yeniden
diriltmeyi, ancak doğrudan devletin ekonomiye müdahalesi yerine yoksulluğu ve sosyal
dışlanmayı azaltıp çevresel sürdürülebilirliğini sağlamayı hedeflemektedir. ancak bu
iddia, avrupa birliği içerisinde de tartışılmalı durumdadır. iddianın karşısında yer alan
gruba göre küreselleşme, karşı konulabilecek bir olgu değildir. avrupa’nın dünya
siyasetinde güçlü bir sese sahip olması; değerlerini, çalışma ve yaşama standartlarını güvenceye alması için tek yol uluslararası rekabet gücünün geliştirilmesidir. küreselleşme, yeni bir ideoloji ve politikalar seti sunmaktadır. esnek anglosakson modeli karşısında sosyal korunma ve müdahalecilik vurgulu kıta avrupası perspektifi, iki karşıt görüşü temel almaktadır: “rekabet olmadan sosyal standartlar ve kalkınma olmaz” ve “sosyal standartlar olmadan rekabet ve kalkınma olmaz”.