Amazon'un Dünyayı Ele Geçirmesini Sağlayan Adam: Jeff Bezos
amazon'un dünyayı ele geçirmesinin sebebi tek bir adam: taco bell satıcısı jeff bezos. kendisi dünyanın en zengin adamı, über zengin, aşırı zengin. toplam varlığı 200 milyar dolar civarında. kendisine belirli dönemlerde belirli lakaplar takıldı; pikaçu teröristi, hiç emekli olmayan moby, şişirilmiş lex luthor ancak bunların yanında inkar edilmemesi gereken bir konu var, kendisi vizyoner ve kendisi güçlendikçe amazon da güçlendi. 100'den fazla şirkete yatırım yaptı veya onları satın aldılar örneğin. bunlardan birkaçı yamulmuyorsam ımdb, twitch, audible, songza, skingo, woot, quidsi ve whole foods. amazon'u bizler ne kadar büyük zannediyorsak onu 2 ile ya da 3 ile çarpmakta fayda var. her gün artıyor, her gün değerleniyor çünkü.
abd'deki e-ticaretin %49'u amazon'da gerçekleşiyor. tr için bu oran çok düşük elbette, güzel ama ürün az, ucuz ama çeşitlilik yok diyenler el kaldırabilir mi... neyse, abd'de ikinci sırada ebay %6,6. aradaki uçurumu umarım görebildiniz. ve amazon herhangi bir kategoride birinci sırada değilse eğer muhakkak ilk beş içinde. dijital reklam, video yayını, müzik yayını ve amazon abd'nin en büyük kıyafet satıcısı olarak walmart'ı geçmek üzere (belki de geçti, ona da siz bakın bi' zahmet). anlayacağınız amazon her alanda rakiplerini eziyor. şirketlerin childish gambino'su gibi düşünün :) ancak amazon'un rakiplerini ezmesinin ve buna bağlı olarak büyümesinin bir bedeli var ve bunu maalesef amazon çalışanları ödüyor. amazon sürücüleri ve depo çalışanları çok uzun süreler ve çok az ara vererek çalışıyorlar. hatta tuvalete gidecek zamanlarının olmadığını düşündüklerinden bazı çalışanlar şişelere işiyor. bunu haşmetli bezos ve amazon da kabul etti zaten. yakın zamanda çalışanlarının en düşük maaşını 15 dolarak çıkardıklarını açıklamışlardı. (saatlik bazda kastediyorum) yakın diyorum ama sanırım birkaç sene oldu. ancak bunu yaptı, güzel yaptı, aferin falan dediğimiz anda prim ve hisse senetlerini kesti. yani çalışanların maaşlarına zam yapmasına rağmen yine de çalışanlara para kaybettirmeyi başardı.
bir dönem, amazon konusundaki haklı tepkilere hem amerika kamuoyunda hem de diğer ülkelerde yer verildi. bunlar arasında örneğin, trump, elizabeth warren ve bernie sanders gibi isimler vardı. hepsinin kaygısı amazon'un tekelleşmesi, monopol olması. bir şirket çok baskın olursa pazardaki fiyatları kontrol edip rekabeti yok edebilir. ve asıl sorun da burada başlıyor, rekabet azalınca şirketlerin daha iyi olması için teşvik de olmuyor. eskiden (ne kadar eski bilmiyorum ahaha) tekellere karşı antitröst yasakları kullanılırdı. 1890 sherman antitröst yasası ve clayton yasası amerika'nın ilk antitröst yasalarıydı. standard oil ya da demir yolları gibi büyük şirketleri bölmek için kullanıldılar. demir yollarının aksine bir teknoloji şirketinin neleri kontrol ettiğini tanımlamak çok zor, imkansız, amansızz... yani antitröst yasaları bunlara uymuyor ve bu yüzden teknoloji şirketlerine pek uygulanmıyor. 2001'deki ünlü microsoft davasına bakabilirsiniz örneğin, microsoft'un ınternet explorer'ı windows 95'e otomatik yüklenmesi ile ilgili bir davaydı. microsoft bu antitröst duruşmalarını pek umursamadı, oralı olmadı. çünkü onlar da bu yasaların ve kanunların, kendilerine demir yollarına uyarladıkları kadar kolay uyarlanamayacağının farkındaydılar.bu ve buna benzer nedenlerden dolayı amerika'nın ya da herhangi bir ülkenin, amazon'un tekel olup olmadığının anlamasının imkanı yok.
amazon pazar payını arttırmak için para kaybetmek konusunda çok acımasız. (para kaybetmek? amazon? bezos? yanlış ve saçma geldi değil mi, biraz daha açacağım) hatta 1994'te ilk kurulduğunda jeff bezos, amazon'un adını ''acımasız'' anlamında gelen ''relentless'' koymak istemiş. hatta şu an relentless.com'a girerseniz hâlâ amazon.com'a yönlendiriliyorsunuz (hissediyorum denedin bunu). neyse rakiplerinizi bertaraf etmek için zararına satış yapmanın bir adı var. buna ''yıkıcı fiyatlandırma'' deniyor. amazon şunu bu şekilde yapmaya çalışıyor, herhangi bir ürünü kendi pazarında satmanız için size olanak veriyor ya da sistem sizi bir şekilde oraya yönlendiriyor. diyelim ki a eşyasının stok durumu 70 ve 50 tanesini çok kısa sürede rahat bir şekilde sattınız. bunun sık tekrarlanması halinde, amazon orada ürünü sizden alıp kendisi satmaya çalışıyor. yani amazon-satıcı-alıcı üçgenini amazon-alıcı ikilemine indirgiyor. herkes orada alışveriş yaptığı için orada olmak zorundasınız ama bir süre sonra ürünü de elinizden alacaklar. düşünelim, amazon basics, amazon business gibi amazon'un sizi saf dışı bırakmak için bir dizi ürünü var. (tr'de bunların olmadığının farkındayım, olayı kavratmaya çalışıyorum bölmee beni) amazon basics'ten herhangi bir ürün alıyorsunuz örneğin çünkü amazon onu size sürekli öneriyor ve normal piyasa değerine göre çok daha ucuz. amazon bu şekilde fiyat kırıyor ve tüm pazarlara hakim oluyor. bunun yapabilmesinin sebeplerinden biri antitröstün temel kuralını bozmaması. yani tüketici refahı standardı. kısacası, fiyatlar düşük, hizmet iyi olduğu sürece ne kadar ve nasıl büyüdüğünüz önemli değil ve bu fikrin öncüsü de robert bork adında bir bey amca. antitröst hep böyle değildi, robert bork bu konudaki düşüncemizi değiştirip tüketici refahını ön plana çıkardı. sorun şu ki, tüketici refahı amazon için anlamsız çünkü onlar pazar payı almak için para kaybedip fiyatları düşük tutmaya hep razıydı zaten. diğer bir deyişle amazon, bize anlık zevk vermek için kendi zevkini geciktirmeye hep razı oldu. bu yüzden amazon diğer işletmelere zarar verse de antitröst yasalarını çiğnediğini söylemek çok zor (he he aynen çok zor diyebilirsiniz). asıl ilginç kısım şurada başlıyor; amazon'un en kârlı kısmı her zaman perakende değildi. o bir paravan.
aklımıza amazon web services'i getirelim yani aws. aws, sunucu alanı, siber güvenlik ve internet faaliyeti için gerekli bütün altyapı işlerini sağlar. aws geçen yıl 45.3 milyar dolar gelir elde etti. amazon, bulut bilişimde o kadar baskın ki internetin en büyük ev sahibi ve görünüşe göre bütün büyük oyuncular onların kiracısı (google 3,3, microsoft 13,3 gibi bir piyasa alanına hakimken amazon 51,8 gibi devasa bir alana sahip). dow jones, airbnb, ge, kellogg, adobe, spotify, pinterest, netflix hatta ve hatta cia (belki de mit :)) bunların hepsi amazon web services'i kullanıyor ya da geçmişte kullandılar. perakende ve aws arasında amazon, en önemli 21.yüzyıl emtiasının kontrolüne sahip: veri. paramızı nasıl harcayıp internetin neresini kullandığımız hakkında bilgi veren veri. reklam satmak için müşteri verilerinize ihtiyaç duyan facebook ve google'ın aksine amazon tek noktada hizmet sunuyor. kim olduğunuzu, ne satın aldığınız bilir ve onu doğrudan size satar. reklamcılar amazon verilerine, satıcılar müşterilerine, politikacılar işlerine, şirketler sunucularına, sedat peker görüşme kayıtlarına (gündemi takip ettiğimi belli etmem gerekiyor) wall street de borsa rayicine takılı durumda. google ve facebook gibi büyük şirketler kişisel verilerimizin çok büyük bir miktarını topluyor ve kullanımları konusunda hesap vermiyor (son dönemlerde birkaç cılız mahkeme oldu sadece). peki, bir terslik olduğunda ne oluyor? piyasaya bu kadar hakim olmanın ve bu kadar büyük olmanın da bir bedeli var her ne kadar müşteriye bu durum aktarılmasa da. şirketlerin dizginlenmesi gerekiyorsa 1890'dan kalma saçma sapan bir yasa nasıl işe yarayacak ki? ab gibi yerler antötröst yasalarını, büyük şirketleri denetlemek için kullanıyor. dijital çağ için güncellenmiş antitröst yasaları olması lazım (bana göre, aynen bana göre). ancak yeni yasalar gelene kadar amazon pazarları kontrol edip rakipleri yok etmeyi, işçi istismarını sürdürürse büyümenin, büyümenin sonucunda bir köpekbalığı misali dolanma şansına sahip olabilme hakkınının ve buna bağlı olarak satın alma isteklerimizin yönlendirilmesine sahip olabilir.
yazıyı şu sözlerimle bitirmek istiyorum, amazon candır... :')