Amadeus Filmindeki Antonio Salieri Profili, Gerçeği Ne Kadar Yansıtıyor?
İlk olarak bilinmesi gerekenler
antonio salieri... amadeus filmindeki kurgusal karakter yüzünden itibar suikastine maruz kalan viyana sarayının müzik direktörü. filmde mozart'la aralarındaki ilişki dramatize edilip salieri şeytanlaştırılmıştır. aslında döneminin müzik anlayışına önemli etkisi olan bir bestecidir kendisi. aralarında mozart'ın oğlu franz xaver wolfgang mozart'ın da bulunduğu franz liszt, schubert, beethoven, anton eberl, hummel gibi önemli isimlere müzik dersi vermiştir. franz liszt'e daha iyi besteler yapabilmesi için kompozisyon, beethoven'a kontrpuan dersleri vermiştir. joseph haydn ve beethoven ile arkadaş kalmıştır hep. beethoven'ın "three violin sonatas, op. 12 no. 3" eserini salieri'ye adadığı söylenir hatta. ayrıca, viyana konservatuar'ının da kurucu müdürüdür. konservatuarın kuruluşunda önemli rol oynamış ve 8 yıl kadar bu görevi yürütmüştür. sevdiğim iki eserini de paylaşayım:
piano concerto in c major
la secchia rapita
Mevzunun detaylarına inelim
amadeus filmini bir mozart biyografisi olarak izleyenler salieri'ye sallamaya devam ediyor, yüzyıllardır süregelen dedikodular ve şehir efsanelerinin de etkisiyle...
peki bu abartılı salieri kıskançlığı, ki mozart'ı zehirlemeye varacak bir kıskançlıktan bahsediyoruz burada, günümümüze kadar bu sallamasyon hikaye haline nasıl geldi? "salieri mozart'ı kıskandı zehirledi", bence bu ilkokulda bile duyup esprisini yaptığımız "marilyn manson kaburga kemiğini aldırmış" uydurmasının klasik müzik dönemi muadili bir söylentiydi.
bu söylenti aslında mozart'ın ölümünden birkaç yıl sonra başlıyor... mozart'ın ölümünden 7 yıl sonra kaleme alınan büyük çaptaki birinci mozart yaşam öyküsünde, hastalanan mozart'ın ölümünden hemen önce zehirlenmiş olabileceğini söylediği iddiası var. yaşam öyküsünün kaynaklarından biri mozart'ın karısı costanze idi, oysa ilerleyen yıllarda bu yaşam öyküsünün birçok hata ve çelişki barındırdığı tespit edilip kanıtlanmıştır, özellikle mozart'ın karısı, aleyhine olan bazı olayları kendini aklamak için çarpıtarak anlatmıştır.
ilgili kitapta da salieri'ye hiç ama hiçbir ima bulunmuyordu ama ortaya çıkan yeni hikaye oldukça güçlü, dramatik ve çekiciydi; ima edilen kişi şöhretli biriydi sonuçta, söylenti hemen yayıldı ve büyüdü. öyle ki mozart'ın kayınpederi bu giderek yayılan söylentileri 1803 yılında duyduğunda salieri ile olan ahbaplığını sonlandıracaktı. 20 yıl sonra, 1822 yılında bile söylentiler dinmemiş, aksine kuvvetlenmişti: o sıralar zirvede olan bestekar gioacchino rossini, salieri ile ilk tanıştığında bu konuda şaka yapmaktan geri kalmamıştı. gücenen salieri ise "zehirleyici birine mi benziyorum?" diyerek karşılık verecekti. bu olaydan bir yıl sonra ise filmde olduğu gibi, salieri intihar girişiminde bulundu. sadece ufak bir kesim tarafından dillendirilen ve birçok kişinin inanmadığı bu söylenti artık herkes tarafından bilinir, konuşulur olmuştu magazinsel konular, komplo teorileri ve şehir efsaneleri o zamanlar da bugünkü kadar cezbedici olsa gerek. hem ruhen hem fiziken sağlığı iyice bozulan salieri'nin ölümünden önce birbiri ile çelişen farklı ifadelerde bulunmuş olması ihtimal dahilinde olsa da söylendiği iddia edilen itiraf güvenilir kaynaklara sahip değildir. aksine, güvenilir kaynaklar salieri'nin ölüm yatağında bile böyle bir şey yaptığını kesin bir dille reddettiğini göstermektedir.
salieri'nin öğrencisi ve dönemin ünlü bestekarlarından da olan ignaz moscheles hastanede son demlerini geçiren hocasının dediklerine şahit olmuş ve yaşananlara otobiyografisinde yer vermişti: "zayıf, yaşlı ve ölmek üzere olan öğretmenimi ziyaret ettiğim bu acı dolu buluşmada öğretmenim salieri şöyle diyecekti: 'onurlu bir adam olarak bu saçma raporda yer alan hiçbir şeyin gerçek olmadığını size temin ederim. biliyorsun... mozart, onu zehirlendiğim söyleniyor; hayır asla! bu kötülük, saf kötülük... sevgili moscheles, lütfen, ölüm döşeğinde olan yaşlı salieri'nin sana söylediklerini tüm dünyaya anlat..."
sonuç olarak salieri'nin ölümü sonrası da dedikoduların ardı arkası kesilmemiş, hatta salieri'nin ölümünden beş sene sonra aleksandr puşkin, salieri ve mozart isimli bir hikaye yazarak bu hurafeyi ölümsüzleştirmişti. puşkin'in hikayesinde salieri'ı mozart'ı yemeğe davet ettiğinde yemeğine zehir katarak öldürecekti. bu öykü aynı zamanda amadeus tiyatro oyununun esin kaynaklarından biri olacaktı. rus bestekar rimsky-korsakov da mozart ve salieri başlığıyla bu konuyu işleyen bir opera bestelemiş ve dedikodunun ilerleyen yıllarda da gündemde kalmasını sağlamıştı (durduramıyoruz efendim dedikoduları)...
zehirlemeyi bırakın, salieri'nin mozart'ı ve müziğini tanrısal bir güç görüp saplantılı bir kıskançlık duyması bile halkın abartmasından ibaret... günümüzde salieri'nin bestekar kimliği büyük ölçüde unutulmuş vaziyette ve eski itibarına sahip değil ama mozart seviyesinde olmasa bile vasat bir besteci değildi. üstelik yaşadığı dönemde mozart'tan aşağı kalır konumda değildi, hatta filmde de gösterildiği gibi mozart'dan daha saygın statüye sahip olduğu dahi söylenebilir. mozart'ın arzuladığı birçok konumu salieri elde edip kazanmıştı, keza mozart'ın yazdığı mektuplar incelendiğinde, zaman zaman salieri'yi elde ettiği başarılardan ötürü kıskandığı ve hayıflandığı görülmektedir.
evet, wolfgang amadeus mozart'ın parıldayan farklı dehası aşikardı ve tıpkı mozart'ın kıskandığı gibi salieri de yer yer mozart'ı kıskandı. italyan besteciyi yakinen tanıyan besteci von monsel, salieri'nin mozart'ı abartılı olmaksızın "insani bir kıskançlık" beslediğini belirtir ancak mozart'a derinden saygı duyduğunu da ekler. bunlar her insanın hissedebileceği doğal kıskançlıklardan ibaretti. salieri'yi ve mozart'ı tanıyan herkesin belirttiği gibi ortada öyle büyütülmeyecek çapta tatlı bir rekabet vardı ve iki bestekar birbirine saygı da duyuyordu.
salieri'nin genel karakterine de baktığımızda maddi ve manevi yardımları ile nam salmıştı, hiçbir skandala bulaşmamıştı, filmin aksine erken yaşta evlendi ve üç çocuğu oldu, her zaman dindardı, kibar bir insan olarak anıldı, su dışında içecek içmeyecek denli kontrollüydü, tek zaafı ise çocukluktan kalma italyan tatlılarına olan tutkusuydu. insanların gıpta ile baktığı başarılarla dolu bir kariyeri oldu, hali vakti yerindeydi, dedikodular çıkmadan önce her daim saygı gördü ve onurlandırıldı.
enteresan bir başka bilgi ise mozart'ın cenaze töreniyle ilgilidir. birkaç tanığın ortak beyanına göre mozart'ın eşi cenaze töreninde yer almamıştı, törene yalnızca mozart'ın birkaç arkadaşı ile birkaç müzisyen katılmıştı, bu müzisyenlerden biri de antonio salieri'den başkası değildi.
hangi salieri gerçekçi acaba?