İŞ HAYATI 30 Mayıs 2018
64,4b OKUNMA     849 PAYLAŞIM

Akademi Kadın Oranında Türkiye'nin 1. Olması Neden "Eşitlik" Olarak Yorumlanamaz?

2013 yılında yapılan bir haberde Türkiye'deki 5 büyük üniversitede yer alan kadın akademisyenlerin oranının %47.5 olduğu açıklanmış. Türkiye, bu oranla dünyada 1. durumda ancak bu rapor sonucunda Türkiye'de kadın-erkek eşitliği konusunda umutlanmak pek de mümkün değil gibi. Akademideki bu oranın belirli sebepleri var. İşte onlardan bazıları.
Araştırma ile ilgili detaylı okuma yapmak isteyenler için Evrim Ağacı'nın hazırladığı içerik.


Gelgelelim bu konunun neden "eşitlik" olarak görülemeyeceğine...

açılın ben tezimde bu konuyu çalışıyorum. konu ile ilgili literatürde en çok kabul gören açıklamalar şöyle:

batıda akademiye bakış açısı ile türkiye'de akademiye bakış açısı çok farklı. batıda biraz daha "knowledge is power" anlayışı var ve iktidar pozisyonlarını tabii ki erkeklerin kadınlara bırakma ihtimali daha düşük.

türkiye'de durum farklı. bilgi ve iktidar çok ilişkili değil ve asıl güç kaynağı para. para getiren işler ise akademide değil sahada. bu nedenle de erkekler daha çok para getiren sahadaki işlere yönelerek akademiyi kadınlara bırakabiliyorlar.

bir de kadın için uygun meslek olması açısından öğretmenliğin devamı niteliğinde görülmesi açıklaması da var literatürde.

ayrıca oranlar kafanızı karıştırmasın. eşitlik öğretim görevlisi, okutman (şimdi onlar da öğretim görevlisi oldular), araştırma görevlisi gibi basamağın en altlarında var. ancak yardımcı doçentlikten profesörlük kadrosuna yükseldikçe kadın akademisyen sayısı erkek akademisyen sayısının neredeyse yarısına düşüyor. hatta şimdi baktım yarısının da altında. https://istatistik.yok.gov.tr/ adresinde özet öğretim elemanı sayılarından kontrol edebilirsiniz.

bu iki şekilde yorumlanıyor. birincisi şu andaki kadın araştırma görevlilerinin yükselmesi ile gelecekte bizi gerçek bir eşitlik bekliyor olabilir, ikincisi de unvanda yükseldikçe onların da sayılarının azalma riski var. yani bu durumda mevcut durum aynen devam eder.

bir de bu sayısal eşitliği asla yönetim kadrolarında göremiyoruz. en son ocak ayı gibi rakamsal bir kontrol yaptığımda türkiye'de sadece 3 tane kadın rektör vardı yanlış hatırlamıyorsam. (2015'te 13 tane idi diye hatırlıyorum). gittikçe durum kötüleşiyor yani.

o nedenle yüzdesel eşitlik türkiye'de akademi için yanıltıcı bir eşitlik diyorum ve gidiyorum.

ülkemiz şartlarında normal olan durumdur.

çünkü bizde akademisyenlik öğretmenliğin bir tık üstü. devlet memurusun, pozisyonun garanti kadroyu aldıktan sonra etliye sütlüye karışmasan da haftalık belli derslere girerek emekliliğine kadar rahatça yaşarsın. stressiz bir iş.

yurt dışında ise böyle değil. daimi kadron yok, devamlı grant* yazarak, oradan buradan para dilenerek hem kendi maaşını, hem yanında çalışanların maaşını hem de araştırma bütçeni ayarlamak zorundasın. ayarlayamadığın zaman ocak dışısın. yani sadece derslere girmek yetmez, aldığın grantlerle üretmek de zorundasın. üretemediğin zaman bir sonraki grant tehlikeye girer, ve yaşın kaç olursa olsun akademiden ayrılmak zorunda kalırsın. yani sadece zorlu ve her günü stresli bir süreç değil, ciddi riskli de bir süreç. istatistiklere bakmadım ama gene negatif bir ayrımcılıkla kadın akademisyenlerin bu grant alma oranı da erkek akademisyenlere göre muhtemelen daha düşüktür.

yurt dışında bu akademik koşullar ve rekabet o kadar çetin ki, mesela bizim bölümdeki bir doçent kadın (ki kendisi 40'lı yaşların sonlarında, eşinden boşanmış, 2 çocuğuna bakan yalnız ebeveyn bir kadındı) grantlerden önümüzdeki sene için yetecek parası olduğu halde 3 sene idare edecek parası olmadığı için üniversiteden kovulmak üzereydi, son anda aldığı bir grant ile o parayı denkleştirip sözleşmesi yenilendi. yoksa 2 çocuğuyla beraber işsiz, ki o yaştan sonra yeni bir kariyere de başlamak ne kadar mümkün olabilir o da tartışılır, açıkta kalacaktı.

yurt dışında doktorasını yapan bir kız bu durumu görüyor, durur mu akademide? mezun olur olmaz özelde daha risksiz, daha garanti işler tercih ediyor. sonuna kadar da haklı.

*kısa olması açısından ingilizcesini kullandığım grant: çalışmalarınız için çeşitli kurumlardan aldığınız hibe, bağış vs.