ABD'deki İş İmkanları ve Kariyer Gibi Konuları Kafanızda Bir Yere Oturtmanızı Sağlayacak Bir Yazı
abd'de 2.5 yıldır yaşıyorum
aslında bu yazıyı 2. yılıma yeni girmişken yazacaktım fakat hayat işte, araya bir sürü şey girdi derken yazamadım. bu yazıyı sanki 2. yılına yeni girmiş gibi yazacağım, zira o konumdayken durumum şu ankinden farklı.
genel olarak bahsedeceğim 2 konu olacak, 1 tanesi kariyer/ekonomi; diğeri ise coğrafya.
bu ülke ile yaptığım en iyi tespitlerden bir tanesi şu oldu; yaşayabileceğiniz bir sürü büyük metropol var. bundan dolayı da, kişisel zevkinize neler uyuyorsa, ona göre taşınabileceğiniz bir sürü şehir var. bununla ilgili kendi deneyimlerimi bu yazının ilerleyen zamanlarında aktaracağım.
asıl bahsedeceğim olay ülkenin ekonomik gücü ve bireysel olarak sizin bundan ne kadar faydalanacağınız; bunda da tabii ki kariyerinizin etkisi büyük, ondan kariyer ile giriş yapacağım.
abd benim çalıştığım 3. ülke (tr hariç). özel sektörde işlerin ilerlemesi, müdür/menajer-çalışan ilişkisi vs olarak abd diğerlerinden çok daha farklı. zamanla fark ettiğim çok önemli bir şey şu oldu; abd'de iş ilişkileriniz önemli olsa dahi, meritokrasi ciddi anlamda iş hayatına yansımıştır. sadece fazla çalışsanız dahi sizi çokta fazla yükseltmiyor bu sistem. akılcı bir şekilde çalışmanız bekleniyor. işinizi çok iyi yaparsanız, buna göre de bir sürü kapı açılıyor, gerek terfi almanız, gerekse maaşınıza ciddi oranda zam gelmesi çok olağan durumlar.
diğer yaşadığım ülkelerde, genel anlamda sadece çalıştığınız iş değil; onun yanında patron/müdür ile yakınlık kurma, aynı zamanda "hak etme" mentalitesinin yerleşme durumu mevcuttu. örneğin sizden daha önce işe başlamış birisi sizden daha iyi iş çıkarmasa dahi, o kişiye terfi vermeleri. bunun arka plandaki ana nedeninin ise menajerin o kişinin sizden daha çok hak ettiğini düşünmesi olması.
işte abd'de böyle çalışmıyor bu sistem, saf kapitalizm. çok iyi iş çıkar, karşılığını al. basit bir denklem aslında. sen iyi iş çıkar, firmana para kazandır, firman da sana para kazandırsın. bu nedenden ötürü abd'yi seviyorum.
türkiye'den bakınca büyük ihtimalle abd vs diğer batı ülkeleri benzer görünüyor olabilir, fakat abd ciddi anlamda, eğer iş hayatınıza önem verip, yükselmek istiyorsanız tek doğru seçenek. aşağıda birazdan da kendimden örnek vereceğim.
bunu 3 nedenden ötürü yapıyorum
1. insanlar bu tarz bilgiyi ayıp veya doğru olmadığı için paylaşmıyor, fakat ben ise tam tersine inanıyorum, paylaşalım ki insanlar doğru şeyi yapsın.
2. internette insanlar ülkeleri düzgün kıyaslayamıyor. abd'de benim durumumda olan birsuru kişi tanıdım, diğer yaşadığım ülkelerde ise hiç tanımadım. sözlükte de diğer ülkelerin başlıklarını takip ediyorum fakat buna benzer deneyim sunan yok.
3. keşke diyorum, birisi bana 20 lerin başında oturup bunları anlatsaydı, hayatıma ciddi anlamda çok değer katardı diye düşünüyorum.
abd'de çalışmaya başladıktan sonra, her ay güzel para biriktirmeye başladım. abd bu konuda diğer ülkelerden çok daha iyi para ödüyor, hayat pahalı dahi olsa, daha fazla para biriktirdiğiniz bir gerçek.
parayı nereye yatırayım diye baktığınızda, vergiden kısacağınız 401k (emeklilik) sistemi var, her sene 20 bin dolar buraya yatırmaya başladım. iş verenim de buna belli bir para ekliyor üstüne.
buradaki fikir şu, her sene 20 bin dolar yatırdığınız, ve hisselerin her sene 10% arttığı sistemde 20 yıl sonra hesabınızda 1.2 milyon dolar oluyor.
üstelik bu yatırdığınız tüm paralar, gelir vergisine tabi olmuyor. ben yaklaşık 40% civarı gelir vergisi ödüyordum, dolayısıyla buna yatırdığım para ciddi anlamda bana kazanç sağlıyor. şu an 3. yılımdayım ve hesapta biriken para yaklaşık 80 bin dolar. tabii ki hisseler bu sene düştüğü için bu sayı biraz düşük. fakat fikri anladınız, abd'de bi 15-20 yıl daha çalışırsam sadece buradan yaptığım para emekliliğe yetecek.
not: buradaki paralara emekli olana kadar dokunulmuyor, dokunulsa da cezası var + gelir vergisi işliyor. fakat atıyorum 25 yasında bunu yapmaya başlayan birisi 45 yaşında isterse emekli olabilir ve paraya erişebilir.
401k'in bir de başka bir versiyonu var roth diye, buna para koymadım (2. yılımın başında) çünkü vizeyle ülkede kalıyordum ve vizem bir şekilde uzamazsa bu sisteme para koymak mantıklı değildi.
bunun dışında: buraya para koyduktan sonra hisselere yatırım yapmaya başladım
o zamanlar bir yerden bir şekilde, enflasyon olacağını, buna karşı en iyi yatırımın ise ev almak olduğunu bir yerden okumuştum.
ev almak mantıklı gelmiyordu hiçbir zaman, çünkü ekonomik olarak kira ödemek hep daha mantıklıydı. ta ki abd'de cashflow positive dediğimiz yatırım amaçlı evlerin kar getirdiği, üstelik bunları mortgage ile alabildiğimiz bir durumun olduğunu öğrenene dek.
abd'de 1. yılımın sonunda yatırım amaçlı ev almaya baktım ve buldum. kredi skorunu da 1 yıl içersinde 850 üzerinden 710 lara getirebilmiştim. bu skor, çok mükemmel mortgage oranı alamasanız da, yine size iyi denilebilecek faiz oranıyla mortgage almanızı sağlıyor.
abd'de ev alırken, yaklaşık olarak ödeyeceğiniz diğer masraflar da çok yüksek değil, bunun üstüne bir sürü vergi avantajı geldiği için; ev almanın mantıklı olduğunu düşünerek ilk evimi aldım.
ilk evi alıp, işlemleri halledip kiracı koyduğumda abd'de sadece 1.5 yıldır yaşıyordum, bu evi de tamamen abd'de kazandığım paralarla almıştım. bu sistem çok hoşuma gidince, 2. bir güzel ev daha buldum (3 ay sonra) ve o evi de aldım.
evleri hep başka eyaletlerden alıyordum, zira yaşadığım eyalet ve şehirde hem böyle bir sistem yoktu (kiradan para kazanmak) hemde evler aşırı derece pahalıydı. aynı zamanda, covid'den ötürü evden çalıştığımdan, eyalet değiştirmeye baktım.
kafamda bir sürü eyalet vardı, ve abd'nin coğrafi olarak çok iyi yanlarından birisi buydu, taşınabileceğiniz bir sürü seçenek var. havası sıcak olsun, az vergi ödeyeyim, evleri nispeten ucuz olsun, hayat ölü olmasın vs derken; miami'de karar kıldım. bunun üstüne miami'de de güzel bir muhitten ev aldım.
ev alırken, evin tipi ve siz mi yaşayacaksınız yoksa yatırım amaçlı mı olacağına göre, mortgage peşinatı ödüyorsunuz. örneğin normal müstakil ev ise, yatırım amaçlı alıyorsanız min 20% peşinat ödemeniz gerekirken; eğer kendiniz yaşayacaksanız 3%'e kadar az ödeyebiliyorsunuz.
durum böyle olunca abd'de 2. yıl dönümünde; miami'deki ev işlemlerini hallediyordum. kısa bir zaman sonra da abd'deki 3. evime kavuştum. o noktada abd'de totalde 30 ay bile geçirmemiş, hala sadece çalışma vizesinde olan bir bireydim.
abd'nin ekonomisi çok güçlü, bu evlerin hepsini ben 100% nakit ödeyerek almıyorum, mortgage ile belli bir peşinat (25-15% arası) ödeyerek alıyorum; yani evin büyük bir çoğunluğunu devlet (kısmen/nispeten) borç vererek alıyorum.
peki abd'de sadece 2 yılını geçirmiş birisi, üstelik kalıcı oturum izni olmayan, ertesi gün vizesini yenilemezse/yenileyemezse ülkeden gidebilecek potansiyelde olan birisi olarak, ne kadar borç alabildim?
işte bu ülkeyi bundan seviyorum :) size ve ekonomisine güvenen ülke, gerektiğinde borç parayı ekonomisini büyütmek için veriyor.
ben açıkçası başka bu kadar güçlü bir ekonomiye sahip ülke bilmiyorum, hele bu parayı vatandaşı olmayan birisine, sadece 2 yıl ülkede yaşamasına sunuyor.
bu benim hikayem. üst düzey yönetici değilim, iş sahibi değilim. işime önem verip iyi çalışıp iyi kazanan birisiyim. diğer yaşadığım hiçbir ülkede ne böyle yatırım fırsatları mevcuttu (parayı yatırım olarak kullanmak için) ne de böyle kariyer fırsatları.
o yüzden sizlere abd'nin neden fırsatlar ülkesi olduğunu açıklamaya çalıştım.
önümüze gelirsek
artık abd'de uzaktan çalışmaya devam edip, büyük ihtimalle her sene 1 tane ev alacağım, bunun nedeni; sistem buna izin veriyor + satın aldığım evleri kiraya verip ciddi anlamda kar edebiliyorum.
bunun üstüne abd'de büyük ihtimal uzun dönem yaşayacağım için, roth denilen sisteme de para koymaya başlayacağım ki; kazançlarım vergisiz olsun.
emlağa geri dönersek, evet dediğim gibi evler borçla alınmış durumda, şu an 2 tane evi satıp; en ucuzunun tamamen sahibi olabilirim; fakat bu finansal olarak mantıklı değil. zira evlerin mortgage faiz oranı yaklaşık 3-3.5% yıllık arası ve 30 yıllık, faiz oranları sabit; ve şu noktada emlak için ayda cebimden çıkan hiç bir para yok (aldığım kiralar, kendi yaşadığım yer ile kendini amorti ediyor).
daha önceki yaşadığım şehirde aylık kiram 2500 usd idi, sadece finansal olarak buna baksanız bile; yıllık kira ödemeyerek yaptığım kar 30000 usd; bu da benim 401k (emeklilik) fonum için gidecek olan para. bunun dışında eyalet değiştirdiğim için; california'ya ödemeyeceğim gelir vergimden kesilen 10%'lük bir kısım daha var. yani sırf taşınmakla elde ettiğim finansal gelir, benim emekliliğe ulaşmama ciddi bir ivme kazandıracak.
burada şimdi bir çizgi çekiyorum, şunları belirtmemde fayda var
abd'ye geldikten sonra daha fazla çalışır oldum, bu reddedilmeyecek bir gerçek. çünkü karşılığını aldığınız bir sistem var. kimisine bu cennet kimisine bu cehennem. ben bireysel olarak bu çalışmamın karşılığını aldım (terfi olsun, zam olsun, iş değişikliği olsun vs).
bu sistemi genelde paralı kölelik olarak görenler var, fakat ben böyle görmüyorum. zira asıl köleliğin avrupa sistemi olduğunu düşünüyorum. evet avrupa'da çalışma şartları çok daha iyi (daha fazla izin, günlük daha az çalışma, ve daha rahat iş temposu). fakat kariyerde yükselemiyorsunuz, az para kazanıyorsunuz. bu da sizi, zorunlu olarak emekli olma yaşına kadar çalıştırıyor.
şöyle örnek vereyim. almanya'da emeklilik yaşı 65 imiş, 30'unda çalışmaya başlayan birisi 35 yıl böyle çalışacak.
abd'de ise 30'unda olan birisi, 10 yıl boyunca eğer:
401k'sine 20 bin dolar + roth'a 20 bin dolar yatırımda bulunup her sene 1 tane ev alıp; o evden de aylık sadece 400 dolar kar ederse 10 yıl sonunda:
emeklilik hesabında yaklaşık 700 bin dolar, aylık evlerden de elde edeceği kira geliri olarak 4000 dolar elde edecek. 700 bin doları da qyld gibi nispeten güvenli bir temettü veren borsa kağıdına yatırırsa, ordan da günümüzde yaklaşık olarak aylık 7 bin dolar para kazanacaktır.
dolayısıyla bu kişi sadece 10 yıl çalışıp, aylık geliri 11 bin dolar olacaktır.
almanya'da ise 35 yıl çalışan birisinin bu seviyeye bile ulaşıp ulaşamayacağı belli değil.
o durumda sorarım size, hangi sistem asıl kölelik? (bunun doğru bir cevabı yok). işin güzel yanı, olaya bir türk göçmen olarak bakıyorsanız, seçim tamamen size ait.
bu konuyu da şöyle kapatayım, bu bahsettiklerim kendimden verdiğim örnekler. abd'de benden çok daha iyi konumda olan türkler de var. gerek benimle aynı pozisyonda olsun, gerek benden üstün. olaya averaj olarak değil; ne kadar yükseğe ulaşabilirim ve ne kadar azimliyim olarak bakarsanız, abd size uçsuz bucaksız bir hayat sunuyor. sözlükte diğer ülkelerin başlıklarını da takip ediyorum, suserler hayatlarını ve neler elde ettiğini o başlıklarda da yazıyorlar, fakat hiçbirinde ben abd'deki gibi bir durum görmedim. diğer ülkelerle karşılaştırırken bunu da göz önünde bulundurmakta fayda var.
son olarak
kariyer, para vs konularına değindim, her şey para mı diye düşünenler için söyleyeyim; elbette ki değil. taşındığım yer konusuna üstün körü değindim yukarıda; fakat miami ciddi anlamda tamamen bana uyan bir şehir. california'daki hava durumunu bir türlü beğenememiştim, hem soğuk geliyordu hem de kurak. hayatı da çok durgun bulmuştum. bir ülkenin size sıcak tropik bir iklim sunması zaten gayet ender bir şey, böyle bir imkana ve onun getirdiği yaşam tarzına sahip olabilmek çok iyi bir olanak. mesela hava müsait olduğu zaman plaja gidip yüzebiliyorum. (ki yılın 8-10 ayında böyle bir imkan var gibi.) okyanus suyu fakat, hava durumu düzgün olduğu sürece aşırı dalgalı bir durum yok. havası çok iyi olduğu için çok güzel meyveler yetişiyor, misal geçen gün birisi bana bahçesinden toplayabildiğim kadar mango toplattı, eve 8 tane mango ile geldim.
ha miami veya abd'nin 100% mükemmel bir şehri var mı? elbette ki yok, illa bana göre bir eksik veya başkasının sevmediği bir noktası vardır. fakat duruma genel olarak baktığımızda pozitif yanları çok ise, ve negatif yanlarına çok da takılmıyorsanız o sizin hayattaki beklentinizi gayet iyi bir şekilde karşılıyor.
sözlerimi de şöyle bitireyim
abd batıyor, kötü, gitme vs diyenleri çok da ciddiye almayın. zira, batan abd ise çıkan şeyin ne olduğunu sorun, emin olun ki o çıkan ülkede yaşamak istemeyeceksinizdir :) ben maalesef genç iken bu tarz deyimlere biraz inanıp, olaya negatif olarak bakıyordum hep, daha sonra böyle bir bakış açım olduğu için pişman oldum. belki birisi bana bu üstte yazdığım şeyleri söyleseydi şu anda emekli bile olabilirdim.
not: 401k ve roth ile ilgili ekşi sözlük'ten bayağı soru ve mesaj geldi. bunlar 100% vergi düşüreceğiniz şeyler değil, öyle bir şey de demek istemedim. bahsettiğim olay vergi avantajının yüksek olduğu, yatırım araçlarının olması ve parayı burada büyütüp öyle bir şekilde emeklilik olayını daha erken ve rahat yapabilmek. özellikle benim gibi 40-45% gelir vergisi ödüyorsanız; ödeyeceğiniz az gelir vergisi her zaman daha faydalı olacaktır.